Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10795
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2280) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (846) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Adalet konuları
Adalet sistemiz nasıldır? Nasıl olmalıdır? (17)
Adalet ile ilgili diğer konular (54)


Adalet - Adalet ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Mustafa Mete İSLAMOĞLU - (Ziyaretci) 6.09.2014 10:56:24

ADALET MİLLET DEVLET ve DEMOKRASİ

Mustafa Mete İSLAMOĞLU

ADALET MİLLET DEVLET ve DEMOKRASİ

Türkiye`de iktisadi elitle başa çıkmanın yolu, iktisadi hayattaki gücü topluma yaymak ve yeni orta sınıfları hareketlendirmesidir. Türk kültür ve medeniyetinin temel değerleri; her türlü terör siyasetinin silahını kıracak kadar güçlüdür. Bunun da en somut yolu, çobanla, milletvekilinin, gazetecinin, işadamının, Cumhurbaşkanın gerçekten eşit olduğu bir Türkiye kurmaktır.
Türkiye sadece bu coğrafyada değil, dünyanın bir çok yerinde çatışmacı, sorun çıkarıcı çok etkin bir ülke haline geldi. Nerede sakin ortam varsa orayı karıştırmak için can atan bir siyasi zihniyet var. Bu siyaset; din istismarcılığı, yalancılık, hırsızlık, talan zihniyetidir.
Türkiye`nin yapması gereken, ülkeyi ve bölgeyi yeniden esenlik yurdu haline getirmektir. Bütün insanların aynı coğrafyanın dost, kardeş, müttefik insanlar olduğunu, aynı medeniyetin birer mensubu olduğunu ortaya koyacak çalışmaları gerçekleştirmektir.
Ülkede esenlik sağlanmadan, bölge halklarının birliği, bütünlüğü sağlanmadan; ne Türkiye, ne Ortadoğu dirlik içerisinde olur, ne de dünya barışı tesis edilebilir. Zulmeden zalim, adaletsizdir, haksızdır, yalancıdır. İlgili ilgisiz herkes İslam uzmanı, siyaset uzmanı, devlet uzmanı, uluslarası ilişkiler uzmanı, hukuk uzmanı, ahlak uzmanı.
Gazeteleri okuyunca, TV`lere bakınca, konuşma hastalığına tutulmuş siyasetçileri görünce, her şeyi bilen kitapsız profesörlerin yorumlarını dinledikçe, toplumda cinayetlerin, intiharların, fuhuşun, ve hırsızlıkların çoğaldığını dehşetle takip ettikçe, çok az insanın refah içinde çoğunluğun ise yüzlerinin asık olduğunu gözlemledikçe, Türkiye`nin ve İslam dünyasının tablosunu görmek mümkün değilmidir.
Ülkeyi çok iyi yönettiklerini, her şeyin çok iyi olduğunun zannında olan; demokrasi, demokratikleşme, açılım, millet arkamızda sakızı çiğneyenlerin Deve mi, Kuş mu olduklarını düşünüyorum!
Hukuk devleti mi, yargı bağımsızlığı mı, siyasi irade çoğunluk despotizmi mi var tartışmaları yapılıyor. Yandaş veya karşıt algısı; hukuk kurallarının uygulanmasında en büyük handikaptır. İnsanlar; farklılıkların eşitsizlik doğurduğunu, gücü elinde olanın ayrıcalıklı olduğu, keyfiliğin haklardan yararlanmada düzensizlik meydana getirdiği endişesi içindedir.
Türk tarihine Türk kimliğine dönük olan, mutlak manada Türk kültür ve medeniyeti yeniden ihya ve inşa etmek isteyenler arasında siyasi mücadele sürüyor. Türkiye`de uzun yıllar şekil üzerinden siyasi mücadele sürmüştür.
Dönemsel olarak gerçekleri haykıran insanlardan hınç alınmıştır. Oysa bir toplum; akıl ve bilim odaklı kendi müziğini, edebiyatını, sanatını, mimarisinin ortaya çıkarabildiği ölçüde ileriye gidebilir.
Türkiye`de çok partili siyasi hayatın bir özeti, bu perspektiften baktığımızda halk, vesayetçi sistemin ana unsuru olarak gördüğü Avrupa-batı vesayetin karşısında kim varsa ona oy veriyor. Bu vesayetin sivil uzantısı olarak gördüğü, bunun kültür, sanat, edebiyat, siyaset alanındaki kodu olarak gördükleri her zihniyetinin karşısında kim varsa ona oy veriyor. Sonra da hayal kırkılığı yaşıyor.

İnsanlar; bazı insanların bazılarından daha ayrıcalıklı olmasını önlemek için de hukuk kurallarını, adil yargılamayı, kanun önünde eşitliği, masumiyet ilkesini, suçsuz ceza olmaz ilkesi benimsemiştir. Bunun sonucu olarak hukuk devleti kavramını benimseyerek, anayasa ve yasalarla siyasi iktidarın, sermaye sahiplerinin halk yığınlarını istismarını önlemeye çalışmışlardır. Çağın gereği; anayasal devlet, hukuk devletidir. Demokrasi; ayrıcalıkların olmadığı herkesin eşit olduğu hukuk devleti varsa anlamlı sistemdir. Demokrasi; yöneticilerin halk tarafından belli süreyle seçmesi ve değiştirebilmesi iken, Hukuk devleti; kişi sınıf ve zümre ayrımcılığının olmadığı herkesin her vatandaşın doğuştan eşit haklara sahip olduğu temeline dayanır. Bunun içinde kuvvetler ayrılığı anlayışı ile yargı bağımsızlığı esas alınmıştır.
Tarih boyunca; yargıyı istediği gibi kullanan siyasi iktidar, her zaman hukukta muhaliflere adalet hakkı tanımadan yeni haksızlıklar yaratmıştır. Ne adına? Din adına, ideoloji adına haksızlıklar yapılmıştır, yapılmaktadır. Gücün hukukunun olduğu yerde despotizm vardır. Hukuk başka şeydir, yasa çıkartmak başka şeydir. Hukuk, yasayı belirler. Yasa, hukuku belirlemez. Bir yasa çıkarıldığında bu hukuk olmaz, yasal düzenleme olur. Genel olarak gözlenen; siyasi iktidarın yargı gücünü de kullandığı, bunun için yasal düzenlemeler yaparak yargı erkini emrine aldığı şeklindedir.
Yürütmeye verilen yetkiler; normal, olağan bir hukukun çok üstündedir. Bu yetkilerle; hukukun temel ilkeleriyle bağdaşmayan düzenlemelere gidilmiştir. Türkiye`de siyasi iktidar gücü; hukuk devleti değil yasa devleti olmayı tercih etmiştir. Mahkemelerde olması gereken yetkiler; hukukun temel ilkelerine dayanmalıdır. Bunlar; -suçsuzluk karinesi ilkesi -kuşkudan sanık yararlanır ilkesi -silahların eşitliği ilkesi -adil yargılanma ilkesidir
Hukuk devletinde; kimseye olağanüstü, hukukun olması gerektiğini söylediğinin dışında yetkiler verilemez. Verildiğinde başka güç merkezleri oluşur, hukuk ortadan kalkar. Yasalar; hukukun hizmetinde olmalı. Hukuku kimse kullanmamalı. Sonuçta yasal bir düzenleme yaparsınız ama bu hukuka uygun olmaz, Hukukun amacı; düzeni ve adaleti sağlamak demektir. Adalet, yasanın emrine girmişse o zaman görünüşte bir adalet vardır. Hukukla ilgisi olmaz, görünüşte hukuktur. Hiç kimseye, olağanüstü, hukukun olması gerektiğini söylediğinin dışında, yetkiler verilmemelidir. Verilirse, hukuk ortadan kaldırılmış olur. Korkarak, ürkerek, duygusallığa kapılarak hukuk oluşturulmamalıdır. Yasa çıkarırsınız ama artık o hukuk değildir, iktidar gücünün korku aracıdır.
Yaşanan ve yaşatılan sıkıntılar, toplumda hemen herkesi rahatsız edici bir boyuta gelmiştir. Keyfi yandaşı koruma ve kollama, muhalifi sindirme susturma, hak almadan mahrum etme anlayışı; adalet sistemini, yargı sistemini bunaltmış, yargıya olan güveni sarsmıştır. Oysa yargı; güçsüzlerin sığınacağı limandır. Hak arayan ya da haksızlığa uğrayan insanlar, adaletin tarafsız ve yansız sağlanması ile rahatlamalıdır. Uygulamalardan ve sıkıntılardan ders alınmalıdır. Güçlünün güçsüze yapacağı en büyük kötülük, adalet adına adaletsizlik yapmasıdır.
ADALETİN OLDUĞU YERDE HAKSIZLIK OLMAZ.
Türkiye mahkemelerinde; bir davanın yıllarca sürmesi adaletin tecellisinde en büyük arıza ve haksızlığın zemini değil de nedir.
Selam ve Dua ile
6-9-2014 Cumartesi
ALANYA





Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.