Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10788
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2275) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (844) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Adalet konuları
Adalet sistemiz nasıldır? Nasıl olmalıdır? (17)
Adalet ile ilgili diğer konular (54)


Adalet - Adalet ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Security.İŞNET - (Ziyaretci) 10.08.2016 21:45:38

İSLAM ÖNCESİ TÜRK DEVLET GELENEĞİNDE ADALET ANLAYIŞI

İSLAM ÖNCESİ TÜRK DEVLET GELENEĞİNDE ADALET ANLAYIŞI

"Özel Büro (Dig.Security.İŞNET)" digi.security@isnet.net.tr: Aug 10 02:17AM +0300

Türk hakanı, Göktürk Yazıtları`na göre; insanoğlu yani kişi oğlunun, hepsi üzerine hakan olarak oturmuştur. Hakan Tanrı`nın buyruğuna göre hizmet ve adaletini, bütün insanlığa paylaştırmak zorundadır. Bu durum Türk Devlet geleneğinde dünyayı adalet ile idare etme fikrinin büyük bir ülkü haline gelerek sistemleşmesini sağlamıştır. Çalışmamızda, İslam öncesi dönemdeki Türk Devlet geleneğinde adalet anlayışını ortaya koyarken; adaletin kaynağı, adaleti uygulayan idarecilerin faaliyetleri ve adaletin tesisinde uygulanan cezaları da inceleyeceğiz.



Türklerin iki bin yıllık bir tarih boyunca kıtaları, bir çok yabancı ırk, millet- din ve mezhep mensuplarını idare etmeleri yalnız kendi kuvvetleri ve cihan hakimiyeti mefkureleri ile izah etmek mümkün değildir. http://www.altayli.net/islam-oncesi-turk-devlet-geleneginde-adalet-anlayisi.html_edn1 [1] Türk ırkını cihan tarihinde devletçi, idareci, inzibatçı bir ırk olarak tanıtan, Türklerin yeryüzünün türlü kısımlarında pek çok devletler tesis edip türlü milletleri asayiş içinde idare edebilmelerini temin eden amil, çok güçlü bir şekilde oluşan kamu hukuku esasları olmuştur. http://www.altayli.net/islam-oncesi-turk-devlet-geleneginde-adalet-anlayisi.html_edn2 [2]



İnsanların adaletli bir şekilde idare edilip edilmediği onların hak ve hukukunun korunup korunmadığı ile orantılıdır. Bu nedenle adalet ve hukuk kavramlarının İslam öncesi Türk Devlet geleneğinde nasıl anlaşıldığına bir göz atmak gerekir. Türkçe sözlüklerde adalet kelimesi, hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme, doğruluk, ``türe´´ anlamlarına gelmektedir. http://www.altayli.net/islam-oncesi-turk-devlet-geleneginde-adalet-anlayisi.html_edn3 [3] Ş. Sami, lügatinde adaleti, ihkakı hak, herkesin istihkakına tamamıyla riayet etmek diye tarif etmiştir. http://www.altayli.net/islam-oncesi-turk-devlet-geleneginde-adalet-anlayisi.html_edn4 [4] Kaşgarlı`nın eserinde ise, Törü şeklinde yazılan ve görenek, âdet anlamlarıyla ifadelendirilmiş olan kelime, bu günkü manasıyla hukuk anlamında kullanılmıştır. Törü kelimesi açıklanırken de; ``il kalır törü kalmaz=vilayet bırakılır görenek bırakılmaz. Bu sav geçmişlerin göreneklerine uymakla emrolunan kişi için söylenir´´ ifadeleriyle izah edilmiştir. Köl- Tigin yazıtında ``&8230;öd Tengri yasar, kişi oğlu kop ölüğli töremiş´´ (= zamanı Tanrı takdir (yapar) eder, kişioğlu ölmek üzere türemiştir) cümlesi vardır ki buradaki ``yasar´´ yasa- (=yapmak, nizama koymak) kökünden teşkil edilmiş partisiptir. ``Yasa´´, türlü Türk lehçelerinde ``kanun´´ ``nizamname´´ anlamını ifade için kullanılır. Eski Türk yazıtlarında ``töre´´ terimi ``kanun, nizam´´ anlamını ifade eder. Bu terim ``il´´ kelimesiyle birlikte ``devlet nizamı, kanunu´´ (il törüsü) anlamını bildirmektedir. Kutadgu Bilig`de ``törü´´ terimi ``kanun, nizam´´ anlamını ifade ettiği gibi adalet manasına da kullanılmıştır. Divanü Lügat-it-Türk`te de; ``kanun´´ ve ``adalet´´ aynı ``törü´´ kelimesiyle ifade edilmiştir. http://www.altayli.net/islam-oncesi-turk-devlet-geleneginde-adalet-anlayisi.html_edn5 [5] Yine Kaşkar`lının eserinde de, köni nenğ = düz nesne, köni er = emniyetli kimse http://www.altayli.net/islam-oncesi-turk-devlet-geleneginde-adalet-anlayisi.html_edn6 [6] şeklinde ifadelendirilmiş olan köni lafzı bu günkü manasıyla doğru, düz, sadık ve adil anlamlarında kullanılmıştır. http://www.altayli.net/islam-oncesi-turk-devlet-geleneginde-adalet-anlayisi.html_edn7 [7]



Eski Türkler devlet mefhumunu ``İl´´ (el) kelimesi ile ifade etmişlerdir. İl`in hakiki manası teşkilatlanmış siyasi camia ve devlettir. İslam öncesi Türk düşüncesinde İl mefhumu; teşekkül, istiklal, nafiz hakimiyet mefhumlarını içine alır. Hakimiyetin hedefi, her yerde emniyet ve asayişi temin etmektir. http://www.altayli.net/islam-oncesi-turk-devlet-geleneginde-adalet-anlayisi.html_edn8 [8] Bunun en iyi örneği; Orhun Kitabelerinde Kutluk ve onun halefleri tarafından bir ülkenin fethedildiğini veya bir halkın hakimiyet altına alındığını söyler söylemez ``O halk içinde sulh ve asayişi temin etti´´ cümlesiyle de Türk Devlet geleneği içerisinde fethedilen topraklarda adalet anlayışının hemen tesis edildiğini haber vermektedir. Buradaki sulh ve asayişi teminden maksat Türk ilinin bekası için adaletin temin edilmesi şarttır. Bu da devlet yöneticilerinde yüksek gaye olmuştur. http://www.altayli.net/islam-oncesi-turk-devlet-geleneginde-adalet-anlayisi.html_edn9 [9]



Türk düşüncesinde; Kağanlar, Gök`ün yerde, kendi adına tayin ettiği, bir temsilcisi idi. Fakat şu da unutulmamalıdır ki, ``Türk Kağanı bir Tanrı değildi´´. http://www.altayli.net/islam-oncesi-turk-devlet-geleneginde-adalet-anlayisi.html_edn10 [10] Bir Türkün, başarılı bir kağan olabilmesi için, Tanrı tarafından verilmiş başlıca üç özelliği kendinde toplaması gerekiyordu bunlar: ``yarlık´´, ``talihi´´ ve ``kısmeti.´´ Tanrı tarafından, kendisine Kağanlık ve başarı için ``yarlık´´ verilmeli idi. Tanrı, diğer insanlardan ayrı olarak onu, iyi talih yani ``kut´´ http://www.altayli.net/islam-oncesi-turk-devlet-geleneginde-adalet-anlayisi.html_edn11 [11] ile donatmalıdır. Ayrıca bu iki sıfatın dışında insanların bir kısmet payı veya Tanrının bize verdiği ``ülüğ´´ vardır. http://www.altayli.net/islam-oncesi-turk-devlet-geleneginde-adalet-anlayisi.html_edn12 [12]



Eski Türk kağanları, semavi menşe ve cihan hakimiyetine sahip bulunmak inancı ile milletin velisi veya babası sayılıyor ve dünyanın efendisi sıfatlarına haiz bulunuyorlardı. http://www.altayli.net/islam-oncesi-turk-devlet-geleneginde-adalet-anlayisi.html_edn13 [13] Bu velilik sıfatı dolayısıyla kağanları, yabancı müstebit hükümdarlardan çok farklı olarak, yüksek insani vasıflarda ve demokratik ruha sahip olmaları gerekiyordu. Türk devlet geleneğine göre hükümdarların millet ve tebaalarına karşı, adalet, şefkat ve himaye göstermeleri bunun için babalık sıfatı ile alakalıdır. Çünkü diğer taraftan, Türk din, kültür ve müesseselerini iktibas eden Çingiz Moğolları mutlak istibdatları ve aristokratik zihniyetleri dolayısı ile halka karşı böyle bir babalık velayetine sahip bulunmuyor; sadece beyleri düşünüyor; istila ve zaferlerini aristokratlar hesabına yapıyor ve Gök-Türk (Göktürk) hanlarından farklı olarak ne halkın rolü ve ne de bu zaferlerden istifadesi bahis mevzuu bulunuyordu. http://www.altayli.net/islam-oncesi-turk-devlet-geleneginde-adalet-anlayisi.html_edn14 [14]



Oğuz Kağan oğullarına yurdunu paylaştırıp verdikten sonra onlara hitapederken; ``Ey oğullarım! Ben çok yaşadım. Ben çok savaşlar gördüm. Çıda ile çok ok attım. Aygır ile çok yürüdüm. Düşmanları ağlattım. Dostlarımı güldürdüm. Gök Tanrıya (borcumu) ödedim. Sizlere (de) yurdumu veriyorum´´ http://www.altayli.net/islam-oncesi-turk-devlet-geleneginde-adalet-anlayisi.html_edn15 [15] diyor. Burada Oğuz Kağan milleti için yaptıklarından dolayı, Tanrı katında sorumlu olduğunu ve milletine iyilikle muamele ettiği için Tanrı katında sorumluluktan kurtulduğunu söylemesi, hem o dönemdeki Tevhit inancını hem de Hakanın idareyi Tanrı adına gerçekleştirdiğini göstermesi açısından önemlidir.



Eski Çağ hükümdarları yabancı kavimlere karşı yaptıkları zulümleri ve kıtalleri gururla ifade eder; bunu eserleri ve kitabeleri ile tarihe mal ederken Gök-Türk kitabelerinde bu tür öğünmeler görülmez. Bilakis sadece kendi kavminin felaket günlerinde derya gibi akan kanlarından ve dağ gibi yığılan kemiklerinden bahseder, öldürdükleri düşmanlardan dolayı gurur duymazlar. Gök-Türk hakanları daima sulhu kurmak ve korumakla öğünür. Savaşı da müdafaa zarureti ile yaptıklarını belirtmeyi ihmal etmez. Türkçe`de ``il´´ kelimesi hem devlet, hem de devletin ilk vazifesi olan sulh manasına gelir ve sulhun tesisine memur olan kimselere de ``ilçi´´ denilirdi. Türk töresinde ``ilçiye zeval yoktur´´ sözü de bu vazifenin ehemmiyet ve kutsiyeti ile alakalı olsa gerek. http://www.altayli.net/islam-oncesi-turk-devlet-geleneginde-adalet-anlayisi.html_edn16 [16]



Türk düşüncesinde, alemin nizamı iki zıt kuvvetin arasındaki ahenk ve uyuşmadan doğmuştur. İnsan bu uyuşmanın mahsulüdür. İnsanların saadeti, dünya cennetleri ve milletler arasındaki sulh bu ahengin devamına bağlıdır. Türk hikmetine göre, bu tabii nizamı devam ettirmek ve mesut olmak için ilk önce bilgili, cesaretli ve kanaatkar olmak lazımdır. Yukarıda gök batar ve aşağıda yer delinirse bu nizam ve insanların bütün hakimane tedbirleri kendiliğinden bozulacaktır. Fakat o devam ettikçe bu nizamı sürdürebilmek için mutlaka bu üç fazilet bulunmalıdır. Bilgili olmak, tabiatın nizamını bilmek ve onu bozabilecek sebeplere karşı hazır bulunmak demektir. Bizzat tabiat, uyuşma ve ahenk olduğu için, insanların hayatında da aynı suretle uyuşma, ahenk ve sulhun hakim olması lazımdır. Hakanın en büyük gayesi el birliğini temin etmek, milletler arasında sulha ulaşmaktır. Türk Devlet geleneğinde O, bütün harplerini de bu gayeye varmak için yapar. http://www.altayli.net/islam-oncesi-turk-devlet-geleneginde-adalet-anlayisi.html_edn17 [17]



İçinde hukuki nizam hakim olan bir devleti hiçbir zaman hükümdar yalnız başına idare edemez ve etmemiştir. Hun devletinde olduğu gibi diğer Türk devletlerinin idaresinde de, Han`a yardım eden, devlet içinde türlü vazifeler gören kimseler vardır. Türklerde Han`ın yardımcılarına verilen umumi isim ``Beg´´ dir. Beg kelimesinin lügat manası; bakmak, korumak, gözetmek, muhafaza etmek manaları içermektedir. Eski Türklerin telakkisinde Beg il`in işlerine bakan, ili muhafaza eden, ili koruyan, vazifesi il işlerini gözetmek olan ilin bekçisidir. Kutlug devletinde Beyler devlet idaresinde Han`a yardım eden yüksek memurlardır. Begler de bir çok rütbe ve derecelere bölünmüşlerdir. Her rütbenin kendine mahsus, Şadapıtlar, Tarhanlar, Buyruklar gibi umumi unvan ve lakapları vardır. http://www.altayli.net/islam-oncesi-turk-devlet-geleneginde-adalet-anlayisi.html_edn18 [18]



Bilge Kağan ``Tanrı buyurduğu için, devletim, kısmetim var olduğu için, ölecek milleti diriltip besledim. Çıplak milleti elbiseli kıldım. Az milleti çok kıldım. Değerli illiden, değerli kağanlıdan daha iyi kıldım. Dört taraftaki milleti hep tâbi kıldım, düşmansız kıldım. Hep bana itaat etti´´ http://www.altayli.net/islam-oncesi-turk-devlet-geleneginde-adalet-anlayisi.html_edn19 [19] ifadesiyle Türk kağanının asli vazifeleri içerisinde sayılan adaletin tesisini ayrıntılı olarak izah etmiştir.



Yusuf Has Hâcib, Kutadgu Bilig adlı eserini dört iyi temel üzerine kurmuştur. Bunlardan biri adalet olup, doğruluk üzerindedir. İkincisi devlet olup, saâdet ve ikbal demektir. Üçüncüsü akıl olup, ululuk ifade eder. Dördüncüsü ise, kanâat ve afiyettir. Bunların her birine ayrı-ayrı adlar vermiş ve bundan böyle bunları bu adla zikretmiştir. Adalete ``Kün Toğdı´´ adını verir ve onu hükümdar yerine koyar. Devleti ``Ay-Toldı´´ ismi ile zikreder ve bunu onun veziri sayar. Akıla ``Öğdülmiş´´ adını vermiş ve buna da vezirin oğlu demiş. Kanâate ``Odgurmış´´ adını verir ve buna da vezirin akrabası der. http://www.altayli.net/islam-oncesi-turk-devlet-geleneginde-adalet-anlayisi.html/2_edn20 [20]



Öğdülmiş, hükümdara memleketi tanzim etme usulünü söylerken Türk Devlet geleneğindeki adalet anlayışını biraz daha açmıştır. ``Zalim olma, zülmü kötülere karşı tatbik et; bütün memleketi kötülerden temizle&8230; Kötüyü, ceza vererek, doğru yola getir; kötüye kötü muamele layıktır, sen de öyle yap. İyinin serbestçe dolaşabilmesi için, kötünün ya zincirde veya zindanda olması lazımdır, ey metin yürek&8230;´´ http://www.altayli.net/islam-oncesi-turk-devlet-geleneginde-adalet-anlayisi.html/2_edn21 [21] demektedir.



Kitabelere göre Göktürkler ve bunları temsil eden kağanlar, insanların hepsini hukuk önünde eşit saymış, onların aç olanlarını doyurmuş, fakir olanlarını zenginleştirmiş, bunları gerçekleştirmek için kağanlar gece uyumamış, gündüz durmamışlardır. Kağanların halka, halkın da kağanlara karşı görev ve sorumlulukları vardır. Herkes bu görev ve sorumluluklarını yerine getirirken adaletli davranmak zorundadır. Karşılık beklemeden insanlara hizmet, insan sevgisinden doğan koruyuculuk, adalet, hürriyet ve eşitlik düşüncesinden kaynaklanır. http://www.altayli.net/islam-oncesi-turk-devlet-geleneginde-adalet-anlayisi.html/2_edn22 [22]



Hunlar devlet içinde emniyet ve inzibatı temin için ceza işlerine çok ehemmiyet verirlerdi. Suç işleyen kimseleri cezalandırmak devletin hak ve inhisarı idi. Hunlar da iptidai kabilelerde görülen hususi intikam yerine suçluların devlet tarafından cezalandırılması usulü kaim idi. Hunlar da ceza devlet işi idi. Hususi intikam yasaklanmıştır. Hunlar da suçlar ikiye taksim ediliyordu. Ağır cürümlerin cezası idamdı. Hafif suçların cezası ise suçlunun yüzünü yaralamaktan ibaretti. Hunlar, muhakemenin çok çabuk yapılmasına dikkat ederlerdi. Her maznun (sanık) mutlaka on gün zarfında muhakeme edilmeliydi. Onun için Hun hapishanelerinde mahkumlar az bulunurdu. http://www.altayli.net/islam-oncesi-turk-devlet-geleneginde-adalet-anlayisi.html/2_edn23 [23]



Adam öldürmenin cezası idamdı; soygun, hırsızlık ve hayvan kaçırma kesin surette yasaktı. Ele geçirilen soyguncu ve suçüstü yakalanan hırsız öldürülür, malları müsadere edilir, aile efradının hürriyetleri kısıtlanırdı. Ciddi bir tehlike ile karşılaşmadıkça ok-yay kullanmak yasaktı. Barış zamanında başkasına kılıç çekmenin cezası da ölümdü. Yine aynı şekilde zinanın cezası da idamdı. Irza tecavüz en ağır suçlardan sayılırdı. Bu da bazen iki taraf arasında uzlaşma olmazsa idamı gerektirirdi. Ordudan kaçanlar ve vatana ihanet edenlerin cezası da ölümdü. Hafif suçlular, on günü aşmamak üzere hapsedilirdi. http://www.altayli.net/islam-oncesi-turk-devlet-geleneginde-adalet-anlayisi.html/2_edn24 [24]



Göktürklerde, isyan edip (devlete ve orduya başkaldıranlar), adam öldürenler, evli kadına tecavüz edenler, at koşumu çalanlar, ölümle cezalandırılır. Yabancı bir kızı kaçıranlar, para cezası ve diyetle cezalandırılır veya kızla evlendirilir. Diyet: kavga sırasında bir kimse diğerini yaralarsa, yaraya göre para cezası vermeye zorlanır. Bir kimse diğerinin gözünü kör etmiş ise, o adamın kızı, yaralanana karşılık olarak verilir. Kızı yoksa, karısını veya para cezası verme zorundadır. Karşısındakinin bir yerini kırarsa, ceza olarak atını verir. Her kim ki at veya madenden yapılmış şeyler çalarsa, bunları çalanların cezaları, on misli yükseltilir. Fahişeler ve ırza geçenler, iğdiş edilirler. Sonra da kalçasından ikiye ayrılırlar. İsyan etme, adam öldürme, evli kadına sataşma, fuhuş ve ırza geçme gibi suçlar, ölüm ile cezalandırılıyordu. http://www.altayli.net/islam-oncesi-turk-devlet-geleneginde-adalet-anlayisi.html/2_edn25 [25]




Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.