TÜRKİYE`NİN HAKİMİ HUKUK OLMALIDIR
Son yıllarda ülkemizideki yargının giderek siyasallaştığını üzüntü ile gözlemekteyiz.Günümüzde yargının asli görevi olan adalet dağıtma dışında başka düşüncelerle hareket ettiği ve kararlar verdiği toplumun bir çok kesimlerinde tartışılmaktadır.Çoğu kez yargının belirle fikir ve ideolojilerin etkisinde kaldıkları söylenmektedir.Yargının siyasi fikirlere ve bu fikir mensuplarına taraflı yaklaştığı da iddialar arasında yer almaktadır. Son yıllarda ülkemizde yargıya karşı giderek artan kuşkuların en önemli sebeplerden birinin tarafsızlığın aşınmaya uğradığıdır. Demokratik toplumlarda yargının tarafsızlığını koruması,toplumda vatandaşların mahkemelere olan güven duygusunu artıracağı bilinmektedir. Yargıçlar hukukun "tarafsız ol ve tarafsız olduğunun güvenini ver" sözünü korumak ve yargının bağımsızlığını devam ettirmek yükümlülüğünü hiç akıllardan çıkartmamalıdırlar. Hepimiz biliyoruz ki;Tarafsızlık yargıçların onurudur. Günümüzde hukuk temel amaçlarından saptırılmaya çalışılmış, bunun neticesi olarak kendisinden beklediğimiz adaleti sağlamada sınırlı kalmıştır. Bilindiği gibi günümüzün modern devletlerinde siyaset ile hukuk arasındaki ilişkiler biraz daha karmaşıktır. Yasama ve yürütme erkini temsil eden siyaset ile hukukun birbirinden bağımsız olması gereklidir.Aksi takdirde keyfiliğe sapacağı, hatta özgürlüklerin korunamayacağı bir gerçektir.Güçler ayrılığı diye bilinen bu ilkelerin temel amacı siyasi iktidarların keyfiliğine karşı devleti, milleti,kurum ve kuruluşları, bireyleri korumaktır. Yargının bu görevi yerine getirebilmesi için de siyasal iktidarlardan bağımsız olması gerekir. Diğer taraftan bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunması, adil ve tarafsız bir yargı sisteminin varlığına bağlıdır.Ancak teoride birbirinden bağımsız olmaı gereken siyaset ve yargının pratikte hiç bir zaman tam anlamıyla birbirinden bağımsız olmadığı izlenmektedir. Siyasi iktidarlar yaptıkları faaliyetlere ayak bağı olan yargıyı denetlemek ve etkisiz hale getirmek isteken, yargı da siyasete müdahale etme, direnme gibi bir takım eğilimler göstermektedir. Yargının bağımsız olması temel hak ve özgürlüklerin en büyük güvencesidir.Bağımsızlığın amacı ise adaletin dağıtımında tarafsızlık ve hakaniyetin sağlanması olmalıdır. Halk arasında ve yapılan kamuoyu araştırmalarında mahkememelrin verdiği kararların adil ve tarafsız bulunmadığına dair tereddütler bulunmaktadır.Bu durum Türk yargısı`nın ciddi ve kronik sorunlara sahip olduğu endişesi yaratmaktadır.Halkın "Geciken adalet, adalet değildir" sözü hafızalarda yer etmiştir. Bütün bunlara rağmen Devlete hakim olan zihniyet ve anlayışlarda adalete gereken önem verilmediği kanısı yaygındır. Bu kanıyı devletin bu konularda ciddi adımlar atmaması pekiştirmektedir. Anayasal devletlerde hakimlerin siyasal olarak tarafsız olması esastır. Siyasal taraflılık yargının otoritesini zedeleyeceği gibi adalet dağıtımında haksızlıklara yol açabilir. Hakimlerin dış etkilerin ve siyasi kurumların (parti,hükümet vb) yargı üzerinde güç kullanmalarına karşı gösterdikleri direnç ve taraflılık yargı tarafsızlığı ile özleştirilmemelidir.Zira yargının kurumsal olarak bağımsız olması, vatandaşlar karşısında tarafsızlığın sağlanmasına esas olsa da hakimlerin iktidar karşısında tarafsız davranacaklarını göstermez. Bu durum hukuku gündelik politikanın bir aracı haline getirmekten korur ve yargıyı siyasetin oyuncağı olmaktan uzaklaştırır.Halk için hak arama yeri olan mahkemelerin siyasi durumdan etkilenmeyeceği, ideolojilerin aracı haline dönüşmeyeceğini bilmek de değişik görüşlerde ve inançlarda olsalar bile halkımız için büyük bir güvence oluşturur. Hukukun üstünlüğüne dayalı bağımsız ve tarafsız, süratli kararlar alan bir yargı güven tesis eder. Ne yazik ki ülkemizde yargı bağımsızlığı konusunda yaşanan sıkıntılar, çeşitli ihtiyaçlar nedeniyle istenilen hız ve nitelikte çalişamama, yargının zaman zaman gerçekleşmemesine neden olmakta, bu durum da toplumda huzursuzluk yaratmaktadır. Bunun neticesi olarak zaafa düşürülmüş adaletin yerini başka güçler almakta, adaletten ümidini kesenler kendi hukuklarını yaratma ve uygulamaya çalışmaktadır.Çek-senet mafyaları, kiralık katiller, menfaat çeteleri ortaya çıkarak toplum düzenini derinden etkilemektedirler. Sonuç olarak, 70-80 yıl önce Avrupa`dan getirdiğimiz kanunlar ile modern hukuk anlayışını uygulamak ve yargı sistemimizi bağımsız, tararsfsız ve hızlı bir şekilde sürdürmek hayal olmuştur. AB`ye giriş sürecinde AB`nin baskılarından kaynaklanan uyum çalışmaları çerçevesinde yapılan düzenlemelerde sınırlı ve eksik kalmıştır.Mevcut yasalarımızı kendi özümüze, günün şartlarına ve demokratik anlayışımıza uygun hale getirmediğimiz müddetçe yargıda mevcut olan olumsuz sonuçlar devam edecektir.
|