Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10192
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2285) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (422) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (847) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Adalet konuları
Adalet sistemiz nasıldır? Nasıl olmalıdır? (17)
Adalet ile ilgili diğer konular (54)


Adalet - Adalet sistemiz nasıldır? Nasıl olmalıdır? konusu hakkında görüşler
Ahmet ÖZDEMİR - (Ziyaretci) 20.10.2010 22:08:51

YÜKSEK YARGIDA TOPLU İSTİFALAR


YÜKSEK YARGIDA TOPLU İSTİFALAR

Ahmet ÖZDEMİR
Maliyeci-İktisatçı

Yakın geçmişten hemen hatırlanır. T.C. Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun (12.09.2010/5982) ve halkoylamasına sunulmasıyla ilgili olarak; TMMM` de, CHP; oylamalara katılmamak suretiyle tam kadro tavır koydular. MHP ise Milletin kendisine verdiği parlamenterlik görevini usulüne uygun olarak kullandı ve ortaya konulanların kanunlaşmamasına Meclis çatısı altında direndi ve oylamada da firesiz ret oyu kullandı. Aynı tavrı, halk oylaması sırasında da gösterdi. CHP ise, Mecliste oy kullanma haklarını kullanmaktan sarfı nazar etmelerine karşılık meydanlara çıkarak ve çeşitli vaatler ileri sürerek oy kullanacakları hayır yönünde göreve davet etti. Ne hazindir ki Meclis çatısı altında bulunan bir parti de; bu zamana kadar ortaya koyduğu menfi tavrını, doğu ve güneydoğu insanlarına kaba kuvvet ve korkutma politikası uygulayarak, değinilen mahallerde kişilerin sandık başına gitmesini engellemiş oldu. Bu yönleriyle, Anayasa suçu işlendiği gibi mahal yaşayanlarını korku ve paniğe düşürme suçu da işlemiş oldular. Gün gelir adli yargıda hesaba çekilirler ümidindeyiz. Hani derler ya; sap döner keser döner, gün gelir hesap döner.Ne zaman ve nerede işlenirse işlensin; kimsenin ve hiçbir güruhun, Türk Devletine-Türk Milletine yaptığı kanunsuz ve hukuksuz hal ve hareketleri-yıkıcılıkları-bölücülükleri cezasız kalmaz. Milli ve manevi değerlerine, Devletine-Milletine-Vatanına yürekten bağlı sessiz çoğunluğun ümidi ve beklentisi bu yöndedir, deriz.
Halk oylamasına karşılık ret cephesi kullananlar meyanında bir çok sivil toplum kuruluşları-tabelâ partileri-tanınmış kişiler de yer aldılar. Bunların mensuplarından nerdeyse tamamına yakın bir bölümü kanuni düzenlemeleri ne Resmi Gazete`den ve ne de diğer vasıtalardan okumadılar ve sadece borazancı başı misâli bir kısım konuşmacıların-lider-başkan denilen kimselerin peşinden koşmuş oldular.
Bütün bunlara karşılık, netice; 58 EVET, 48 hayır, şeklinde tezahür etti.
Asıl olan, aksine taraflardan birisi de, Yar-Sav denilen Derneğin genel kabul görmeyen bir menfi tavır sergilemiş olması ve bunu da hukuk anlayışına dayandırmasıdır.Aktif olarak hakimlik-savcılık yapan bir kısım kamu görevlilerinden müteşekkil bir kuruluş mensuplarının hiç de şık olmayan tavır içine girmeleri anlaşılır olmaktan çıkmıştır, doğrusu. Buna karşılık, Demokrat Yargı Derneğinin konuya ilişkin tutum ve davranışları daha çok tasvip görmüştür.
Halk oyuna dayalı Anayasa değişikliğinin yürürlüğe girmesi üzerine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu`na da yeni üyelerin seçimi-tayini hayata geçirilmiştir. Belirtilen düzenlemelerin gerçekleşmesine ramak kala; Yüksek Kurulun yedi üyeden müteşekkil Heyetinden altı üye belirtilen görevlerinden istifa etmişler ve bu durumu ammeye-kamu oyuna açıklayarak yerlerinden çekilmişlerdir. Gönül isterdi ki, Devlet memuriyetinden de istifa etmek hareketinde bulunsalardı. Fakat, bu yönde bir irade sergileyememişlerdir.
Hakimlerin-Savcıların 65 yaşına kadar olan çalışma garantileri; Anayasa ve özel kanunlarıyla hüküm altına alınmıştır. Görevleriyle ilgili olarak, siyasi-idari kadrolarca, davalı-davacı taraflarca&8230;; kendilerine-taraflarına baskı yapılması, telkinde bulunulması kesin olarak mümkün olmayıp, aksine hal ve hareketler ve sözler-beyanlar hukuk çerçevesinde suçtur. İlgililerin şahıslarına tanınan dokunulmazlıklar, parlamenterlere tanınanlardan geri değildir. Bunlara rağmen, az da olsa bir kısım yargı mensuplarınca ve kendilerine yandaş olan az sayıdaki avukatlar ile has bel kader ve belki de tesadüfen hukuk fakültesinden diploma alabilmiş olmakla beraber hukukun yanından geçmeyen-hukuki gelişmelerden bile bihaber olup kendilerini hukukçu ilân edenlerce destekli olarak, yargı mensuplarının ve çalışmalarının tarafsız olmadığını ısrarla ileri sürmüşlerdir. Böyle olmakla beraber, değinilen sebebe dayalı bir istifa-emeklilik isteme-memuriyetten ayrılma gibi hadiseler zuhur etmemiştir. Bunlar, her sene adli çalışma yılı-dönemi münasebetiyle icra ettikleri törenlerde-merasimlerde, ne yazık ki; huzurlarında misafir davetli olarak bulunan Devletin başındaki siyaset adamlarına hakarete varan sözler sarf edebilmişlerdir. Belirtilen görüntüler, yıllarca Millet tarafından ibretle-üzüntüyle seyredilebilmiş ve istenmeye istenmeye dinlenilmek durumunda kalınmıştır.
Burada, biraz da kısmen konu dışına çıkarak bir hususa paragraf açalım. Bugünkü (20.10.2010) haber bültenlerinden anlaşıldığına nazaran, CHP Genel Başkanı Kemal bey, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim KILIÇ` a, iki üyesinin cübbe giyme töreninde yaptığı konuşmadan dolayı: Sen, hukuk fakültesi mezunu değilsin, hukuk konusunda konuşamazsın, demiş. Sayın, Mahkeme Başkanı; gereken cevabı vermiş. Biz, kendilerini müdafaa etmek durumunda değiliz.Birileri çıkarda, Kemal beye Sen de hukuk çıkışlı değilsin. A.İ.T.İ.A İşletme Fakültesi mezunusun, yarınlarda siyasi iktidar olduğunda; hukuk ve branşınız dışındaki sair sahalarda nasıl kanun çıkarabileceksiniz. derse, kendileri ne cevap verirler acaba? Hukuk, adli-idari hukuktan öteye; mali-ayniyat, kamu geliri-gideri-bütçesi, asayiş-emniyet, askeri-sivil gibi çeşitlemelere bölünür. Her maliyeci-iktisatçı, lisans eğitimlerinde; Anayasa, Medeni, Borçlar, Ticaret, İcra İflas, Ayni Haklar, Ceza gibi hukuk dallarını kısmen ve/veya tamamen tahsil etmişlerdir. Bu sebeple, genel hukuk nosyonları ve ilgili sahalara adapte olma kabiliyetleri yüksektir. Kemal bey, beyanlarıyla; bir taraftan kendisini zora sokar iken aynı zamanda kendisi gibi tahsil yapanları küçültmüştür. Bu durum da, siyaset adamının kitleleri kucaklama vasfını zayıflatmaktadır. Bizden söylemesi diyelim.Kaldı ki, sayın KILIÇ yüksek hesap mahkemesi olarak görev yapan SAYIŞTAY` da denetçi ve üye olarak hizmet vermiştir. Diğer bir husus, tanınmış eski bir bankacı dokuz yıldan beri yargılanıyormuş ve 15 yıl hapse mahkum olmuş. Keşke, yargılama onbeş yıl sürseydi de, el elde-baş başta olsaydı. Başkaca, ne diyebiliriz ki? Bu meyanda, tutuklu olarak yargılanan Albay Dursun ÇİÇEK; kendisi yönünden haklı olarak tutukluluk haline isyan etmekte ve bu durumun ne olduğunu bilmeleri bakımından hakimlerin-savcıların 15-30 gün tutuk ve ceza evi şartlarını yaşamalarını teklif etmektedir. Birileri de ÇİÇEK` e Sizlerde, lise tahsilinden sonra erat statüsüyle kışlada eğitim alanlarının-koğuşlarının havasını temel ve ihtisas eğitimi kadar yaşasanız ve sonrasında harp okullarına-astsubay okullarına gitseniz. daha güzel olmaz mıydı derse, el cevap ne olur. Senin cevabın hazırdır ve tahmin edilir. Siz de dersiniz ki; biz öğrenci alaylarıyla o havaları teneffüs ediyoruz. Ediyorsunuz da, kendi statünüzdeki kimselerle oluyorsunuz. Hatta, deriz ki; Lise eğitiminden sonra herkes sekiz ay er statüsünde askerlik görevine alınsın ve dördüncü ayda isteyen harp-astsubay okulu imtihanlarına girsin. İşte o zaman, askerlik süresi-bedelli askerlik gibi meseleler de kalmaz. Bu hususlara ne denilir, acaba? Askerlik Kanununda değişiklik konusunun konuşulduğu bugünlerde, belirtilenler çok önemli olsa gerektir, herhalde.
Şimdi, gelelim toplu istifalara. Bilindiği kadarıyla, 13.05.1981/2461 sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu` nda istifalara ve/veya toplu istifalara ve çekilmelere yer verilmemiştir. Kamu görevlerinin istifaları Anayasa` nın kişi hak ve ödevleri meyanında tanınan haklardandır. Elbette, hakimler ve savcılar da değinilen haklarını gerektiğinde ve hür iradeyle kullanabileceklerdir. Öte yandan, 24.02.1983/2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu` nda da benzeri bir düzenleme olmamakla beraber ilgili maddesinde bu Kanunda yer almayan hususlar hakkında 14.07.1965/657 sayılı Devlet Memurları Kanunu` nda yer alan hükümlerin uygulanacağına yer verilmiştir. Sözü edilen Kanun` un 21 ve 26. maddelerine bakıldığında ise, Devlet memurlarının toplu istifalarına ve görevlerinden çekilmelerine izin verilmediği ve belirtilen manadaki hareketlerin suç teşkil ettiği görülebilecektir.
Bütün bunlara rağmen, kendilerini hukukçu gören ve üst yargı kurullarında yıllarca görev yapan kimselere, hukuka uymayan yönde ve toplu olarak istifa etmek yakıştı mı, bilemiyoruz. Zaman içinde, bilenler söyler, zannederiz.
Genel idarede çalışan kamu görevlilerinden bazıları, belirtilen şekilde topluca görevlerinden istifa etseler (edenlere neden istifa ettiniz diyen olmaz da) ve hakim önüne çıksalar: üç ve daha fazla kişinin istifa etmesini çete kurmaya; kamu görevinin sekteye uğratılmasına; Devlete baş kaldırmaya; Anayasa düzenini bozmaya&8230; dayandırma iddiaları ortaya konabilir mi?, acaba deriz.
Yüksek Kurul üyeleri istifa ederek görevlerinden çekilmelerine nazaran memuriyetten vazgeçmediklerine göre, kendilerine nasıl bir görev verilebilir. Nihayet; malmüdürü, tapu müdürü, nüfus müdürü olarak tayin edilemezler. Çünkü, erkleri tutmaz. Eşiti görevleri de olmadığından kürsü hakimi ve savcı da olamazlar. Öyle olunca, malî ve sosyal haklarını nasıl alacaklar. Hani derler ya; al başına belâyı-derdi, diye. İşte öyle bir şey, diyelim.
Şimdi ilgili sayman-muhasebe görevlisi ile tahakkuk-gerçekleştirme görevlisi bu işi nasıl halledecekler ve gelecekte de SAYIŞTAY` a nasıl hesap verebilecekler.


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.