Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1831
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10765
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 755
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2268) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (519) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (835) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (622) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3426) |

Görüş bildirebileceğiniz Anayasal Düzen konuları
Üniter ve Laik devlet yapımız sasılıyor mu ? (14)
Yeni Anayasa çalışmalarının hedefi sizce nedir? (21)
Demokratik yapımız demokratik mi? Neler yapılmalıdır? (8)
Anayasa hakkında diğer konular (111)


Anayasal Düzen - Anayasa hakkında diğer konular konusu hakkında görüşler
Numan ALADAĞ - (Ziyaretci) 16.04.2018 13:14:23

DEMOKRASİDE İRADE ÖNEMLİDİR

DEĞERLİ OKUYUCULARIMIZ!


Devlet fikri, sorumluluk fikrinden ayrılamaz. Devlette sorumluluk ise, hakim olanın idare edilen topluma verdiği söz demektir. Verilen sözü yapabilmek için devlette bir iktidar mertebelenmesi meydana getirilir. Buna hükümet denir. Hükümet, bir idare nizamıdır, adeta devletin aklıdır. Devlet bir irade ise, hükümet onun düzenleyici aklı gibidir. Devletin sorumluluğu, onun iktidar organı demek olan hükümet tarafından kullanılır. İdare edenlere ``Devletli adam`` demek doğru değildir; onlara, tasarruflarına verilen Milli sorumluluk taşıyan insanlar demek daha doğru olur. Gerçekten devletin sorumluluk iradesini kullananlar mağrur değil, fedakar olmalıdırlar. Onlar kendi çıkarları için değil, Ay-yıldızlı şanlı Türk bayrağının dalgalandığı topraklarda yaşayan Türk Milletinin huzur, bereket ve mutluluğu için yaşamalıdırlar. Gerçek demokrasinin bulunduğu ülkelerde, siyasi partilerden önce, iktisadi demokrasi kurulmuştur.

Demokrasinin bulunduğu ülkelerde, Milletvekilliği maaşını almak için yatırım aracı olmamalıdır. Milletvekili olmaya aday olanların, ilk önce Allah korkusu, ruhunda vatan sevgisi ve kendi bilgi birikimlerini Türk Milletinin, huzuru için uygulayabilme vicdanına sahip olması gerekir. Şu kadar oyumuz var diyerek, vasıfsız ve çıkar için, Milletvekilliği etiketini kullanma duygu ve düşüncesinde olanlara dikkat edilmesi gerekmiyor mu? O makam, şöhret makamı değil, sorumluluk makamıdır. Bu makamın pek sıkı endişelerle kanunlar ve imtiyazlar tarafından hudutsuz bir şekilde himayesi de doğru olmaz. Milletvekilleri, millet kuvvetinden ve onun iradesinden korkmalıdırlar.

Demokrasi, hakimiyetin bütün millete yayılması ve devlet iradesinin milletin her ferdi tarafından kullanılması demektir. Demokraside bütün fertler sorumluluk kazanmıştır. Bu idare şeklinde hükümet otoritesiyle millet kuvveti arasında tam bir denkleşme meydana gelmelidir. Bu denkleşmenin millet veya hükümet tarafından bozulması, her ikisi de tehlikeli olur. Hükümet milleti hiçe sayar ve millete verdiği söze sadık kalmazsa, Allah korusun, millet için bir bela haline gelebilir. Millet kuvvetinin hükümeti kontrol edemeyecek derecede zayıf oluşu, hükümetin ne şekil altında olursa olsun, istibdadına (keyfi idare sistemine) yol açar, halka esaret başlar. Eğer hükümet, dizginlerini tutamayacak kadar zayıf ve otoriteden mahrum kalırsa, toplum içinde her zümrenin menfaatı sahasındaki hareketlerine karşı gelinmez. Sorumluluk mezara gömülür. Her ferd istediği şekilde harekete başlar. Millet içinde düşmanlıklar ve düşman zümreler çoğalır. Anarşik ve ekonomik terör başlar. Ekonomik terörün mimarı olan büyük mağaza zincirleri, mağazalarında RAF bedeli şartı ile Türk sanayicisine ve çiftçisine zulüm edenler, diğer büyük sermaye sahipleri, köylerde çıkarcı ağa ve aşiret reisleri, şu kadar oyumuz var diyerek iş başında olan siyasi partilerden hakkı olmadıkları halde bencillik zihniyetleriyle her türlü çıkar elde etme düşüncesindeler. Bir örnek verelim: Bir zamanlar, Fetö terör örgütünün oylarını almak için, bazı siyasi partiler, Fetöcuları, Milletvekili, belediye başkanı, bürokraside stratejik makamlar ve her türlü iş dünyasında imkanllar verilmedi mi? İş ehline verilmediği zaman, Türk Milletinin geleceğini riske atma tehlikesi demektir. Bu zihniyetle hareket edip nizam bozukluğu arasında toplum, kanunun kuvveti kalmadığını bir kere anladımı, onun en aşağı taleplerine sınır çekilemez. Herkes kendi çıkar menfaatleriyle hareket eder ve toplumun huzur fikri gerçek olmayan şaşkınlığa sebep olur. Cemiyet içinde ``Gemisini kurtaran kaptan`` sayılır. Büyük mağaza zincirlerinin, RAF bedeli şartı ile ekonomik terör oluşturma, amirin eziyetinden ve gençliğin şuursuzluğundan hayat çekilemez bir çile haline gelir. Nizam ve intizam bozulunca cemiyet yaşamı, bir bela ve genel esaret halini alır. Böyle hep birbirine esir olmak kadar felaketlidir. Millet bünyesi, zümrelerin bu menfaat kasırgaları arasında ahlakını kaybetmekle saadetini de kaybeder. Birbirine düşman zümrelerin nizam bozukluğundan çıkan feryatları hükümet tarafından işitilmez olur. Hükümet kendi varlığını bu fırtınalı denizde koruyabilmek için çürük tekneye abanmış vaziyette millet işleriyle alakasını kesmiş, kendi uygulamalarının mücadelesiyle meşguldür. Milletin bu sefaletli varlığından kendine gıda bulmaya çalışır. Millet hayatında zararlı ve tehlikeli bir parazit halini alır. Bu aşağılık (süfli) rölünü oynamakta ve millet varlığını tüketmekde devam için elinde bulunan her türlü kuvvet vasıtalarını kullanır.

Demokraside hakimiyet bu derecede hükümsüz kalınca, onun varlığı millet için faydalı olmak şöyle dursun, zararlı hale gelir. Vakıa demokrasi, milletin kendi hakimiyetini bizzat kendi eline almasıdır. Lakin hastalıklar millet vücudunun her tarafına yayıldıktan sonra demokrasi bir işe yaramaz olur; o artık tedavi amaçlı değil, ağrı kesici bir ilaçtır. O zaman hakimiyete yeniden hayat vermek için millet içinde bir çare kalır. O da millet hayatının bütün sorumluluklarını omuzlarına yüklenen kahraman bir neslin yeni bir hakimiyete başlangıç olmasıdır. Artık sefaletle çöken ve sefil enkazını bir türlü milletin başından kaldırmak istemeyen iş başında ki siyasilerin yerine geçmek için, millet gençliği arasında bir vicdan ve sorumluluk seferberliği yapmalı ve bütün asil vasıtalarla çürümüş enkaza karşı Milli beraberlik en doğru yoldur. Böyle bir vaziyette, bir ülkenin her türlü gençlik teşekkülü, vatan kavramı ve vicdan hareketi, üretim yerine tüketimi ön planda tutanlara destek vermemelidir. Çünkü millet hayatında her sahada başarının sırrı onda hakim olan zümrenin elindedir. Onunla hem siyasi hem de ekonomik mücadele edenler dağınık oldukları sürece muvaffak olmaları güçleşir. Onlar içlerinde karakter temizliğini ön planda tutarak ferdlerin sayısını arttırmalı ve hareket sahalarını genişletmelidirler. başarılı olmanın sırrı, teşkilat içinde meydana getirecekleri mertebeleşmenin ve derece derece otorite üstünlüğünü yaşatacak zümrelerin başarılarıyla düzenlenmesinde aranmalıdır. İktisadi demokrasi, siyasi demokrasinin tamamlayıcısıdır, ve daima ulaşılmak istenen gaye olmalıdır. Böyle teşekküllerde mertebeleşme, yani hakların birbiri üzerinde sıralanması, emir verme ve sorumluluk dağıtma cihazı ne kadar girift (çarpaşık) olursa, gayelere o nisbette kolay varılır. Böyle birleşmeler azim ve iman eseri olduklarından dışarıdan gelecek darbelerle zor yıkılırlar. Bunları yıkabilecek içteki ihtirasdır (Riyakarlar). Millette bir hayat ve hakimiyet ocağının yanmaya başlamasını çekemeyenler, bu ruh hareketlerini dışarıdan yıkamıyacaklarını bildiklerinden, onların içerisinde ihtirasları tutuşturan bir fitne ateşi sokmak suretiyle harab ederler. Sorumluluk duygularını tamamen kaybetmiş olan siyasilerin ümitlerini kesen Türk Milleti, çıkarcı, rüşvet alan-veren ve göz yumanlardan canavardan korkar gibi yılmış, usanmış olan toplum, inandığı vicdan sahibi insanların etrafında halkalanarak, sorumluluklarını aşk derecesinde benimsemiş, kendinde irade ve ihtiras haline getirmiş olan genç ve fedakar bir zümreyi kuvvetlendirmelidir.

Dahili-harici ``İhanet şebekeleri`` ne karşı vatan kavramı ruhu ile mücadele yapıldıkça, hakiki cihaddır. Böyle Milli duygu seferberliği için koşanlar, devleti kendilerinde yaşattıklarından, zafere ulaşmayı bir gün mutlaka ulaşacaklarından şüphe etmesinler. Devlet ve sorumluluk kapısı, onu istemesini bilenlere ardına kadar açıktır. Onlar yarını değil, yarın geldiği zaman millet hayatının her sahasında hazırlanmış elemanlarla, disiplinli insanlarla ve mutluluğa eriştirmenin bir planla işe başlayabilecek bir değerde bulunmak için ne gerekiyorsa onun çarelerini bugünden düşünmelidirler. Bu Milli ruh ahlakı ile hazırlanan bir nesil, devletinin dünya yüzünde azametini tekrar kuracağından şüphe etmesin.

Yarınki büyük ve mutlak iktisadi ve siyasi demokrasiyi, bugün sorumluluk idarecisi olan ve böyle bir ahlaka dayanan en gereksiz ve pazarlıksız bir hakimiyet iradesi yaratacaktır.

İktisadi demokrasi nedir? Bir ülkede gerçek demokrasinin mevcudiyetinden bahsedebilmemiz için, siyasi partilerin varlığı yeterli değildir; o ülkede ilk önce iktisadi demokrasinin kurulmuş olması gerekir. İktisadi demokrasiyi tamamlayan da, 100 yerli)` sermaye`ye sahip çıkarak, iktisadi demokrasi kurulmuş olur. İktisadi demokrasinin olmadığı bir ülkede, her türlü anarşik-ekonomik terör ve ahlaksızlık kapılarının açılmasına sebep olanlardan biri de RAF bedeli şartıdır. RAF bedeli şartı demek: O ülkede iktisadi demokrasinin olmadığının bir belgesi değil midir?

Acaba ``Lafla Millilik olmaz.`` ve ``Gün dostunu düşmanını tanıma günüdür.`` diyen mühendis Başbakan Binali Yıldırım`ın, RAF bedeli şartı ile Türk sanayicisini ve çiftçisini zayıflatıp, temel gıda ve içecek sektörünün yabancı sermayenin eline geçmesinden sebep olanlardan, haberi var mı? Raf bedeli şartı demek; her türlü motorlu araçların tekerlek bijonu gibidir. Eğer ki yerinden çıkan o bijonu takmazsanız o zaman, Allah korusun, hem sürücü hem de araba zarar görür. Raf bedeli şartı, stratejik bir konudur ve bunu uygulayanların her türlü terör oluşturanlardan daha da tehlikeli değil midir?

Ey Mühendis Başbakan Binali Yıldırım, RAF bedeli şartını uygulayanlara, Milli sesleniş duygularınla acilen dur diyebilmen için, ``Lafla Millilik olmaz.`` Milli seslenişiniz halen geçerli ise ve halen geçerli olduğuna da, inanıyorum. O zaman, mühendis Binali Yıldırım, ruhunda vatan kavramını taşıyan bir Türk Milliyetçisi olarak, RAF bedeli şartına, Başbakan olarak dur demesi gerekmiyor mu? Ayrıca bu RAF bedeli şartına dur diyebilmen için, Numan Aladağ da diyor ki: ``Bir işi yapmak isteyen bir çare bulup Türk sanayicisini rahatlatacak, hiç bir iş yapmayan bir bahane bulup, Türk sanayicisinin zayıf olmasına sebep olacak.`` seslenişini inşallah dikkate alıp, bu RAF bedeli şartına dur diyerek Türk sanayicisi ve çiftçisi, rahatlamış olur inşallah.

Numan Aladağ diyor ki: ``Milli iradenin davası`` ``Türk sanayicisine ve çiftçisine sahip çıkarak RAF bedeli şartından kurtarmanın, hangi düşünce temellerine oturtulması gerektiğini ortaya koymaktadır.``

RAF bedeli şartını uygulayanlara bir öneri: Australia-Silver şehri, Brokin Hil savaşının tarihini okuyup, RAF bedeli şartına son vermelidirler.

RAF bedeli şartını uygulayarak Türk sanayicisine ve çiftçisine zulmedenler, dünya malının dünyada kalacağını, insanın el emeği ve göz nuru ile helal olarak kazandığının daha bereketli ve kıymetli olduğunu unutmamalıdır.

İmanın, Allah korkusunun, Vatan, Ay-Yıldızlı Bayrak sevgisinin ve iktisadi demokrasinin zayıfladığı yerde o toplumun huzuru sarsılır.



Cümle Vatan şehitlerini, T. C.`nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK`ü, Rahmetle, Gazileri minnetle anar. Hasta ve yaralılara acil şifalar dileriz.




Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.