topyekün restorasyon
herşeyin başı insan ve sonu da aslında insandır;İşte bu düşünce ivmesi avrupa`da rönesans`ın doğuşuna öncülük etmiştir. bilinen tek şey burada insancıllıkla(hümanizmanın)ve insan odaklı bir hareketle bilginin sınırı olmayan uçsuz bucaksız evreninde, uygarlık adını verdiğimiz vadi de sonsuz bir gezintiye çıkılmış olduğudur;ilerleme sorunları beraberinde getirir, yenilikler yeni kavramlar ve yaşam biçimlerine entegre edilen idare modelleri ve sevk argümanları (bürokrasi,mevzuat ve kanunların uygulanması)çoğu zaman insanın doğası gereği hatalı bir halde ve devlet`in mahut yönünü simgelercesine uygulanış sahasında pratik olunur.nitekim toplumlar biraradalığa ve sonsuz kültürel alşverişe borçludur uygarlık oluştuabilme hünerlerini; uygarlığakazandırılanve onun asıl uygarlık olmasını sağlayan toplumun tamamen etkileşimi sonucunda bulunan bir unsur bulundupu toplmda uygulanış imkanı bulur ve o toplumun kültürel genişleme hünerine binaen yeryüzünde uygarlığın mecburi yönlerinden biri olan etkileşimle diğer toplumların yaşamsal uygulama sahasına girer,işte son kertede diğer toplumlar dediğimiz ve akılcı taklit unsurlarını kendi bünyesinde barındıran ve bu yapıya uygun,etken değil fakan yarı etken genelde edilgen toplumlar ve idare biçimleri uygarlık sanatının kazandırdığı yenilikler kervanına peşi sıra takılırlar. Osmanlı imparatorluğu kuruluş felsefesinin 16yüzyıldan itibaren tamamen düşkün bir hale bürünmesi ve zaten bu yüzyılla birlikte kronolojik açıklamalara göre gerileme dönemine girmesi kendi bünyesi içinde çağın eleştirel ve nesnel araştırma ruhunun endişelerini taşımaması sonucunda;ilk olarak yine bu devirle birlikte devlet idaresi ve devlet kurumlarındaki devamlılık yapısı aşınmaya yoz bir hal almaya başlamış ve toplum bu olumsuz dönüşümü tüm katmanları ile sırtında yük taşırcasına ve hırpalanırcasınahissetmeye başlamıştır;imparatorlupun yıkılış sürecine kadar geçen dört asır saray yönetiminin ve tüm idare unsurarlarının zayıf karakterli sevk ve tayin edicilerinin de etkisiyle bürokratik tüm kurumlarda sürekli ıslahat kompleksi döngüsüne düşülerekdüşünselveinsani boyutta tüm restorasyon sürecinidışlayan osmanlının kurumlarına kazandırmaya çalıştığı dirik ve işlerlik getiri çabası bumerang gibigelip yine kendini vurmuştur... sonuç olarak yıkılışla birlikte cumhuriyet dönemine miras kalan kimi bürokratik kurumlar cumhuriyetin devrime inanan byük önderi ve yanındaki sarsılmaz kadrosu ile 1923-1938 ruhu ivmesinin tüm dirik ve olumlu dayatıları sonuncunda yeni bürokratik kurumların kazanımıyla devletin işlerlik sahasında yaşamını idame alanı bulmuştur;Ta ki doğunun edilgen ruhuna yeniden bürünen ve insan odaklı insancıl bütünlüklü yaklaşım toplumcu birey olma hali son bulmaya başladığı andanitibaren kurumlar yine otomatik zafiyet ve zorlantı alanları haline döönüşmüştür ordu kamu ve tüm devlet kurumları bu olumsuz edilgen doğu kimlği ileseçkin insancıl yönetimi oluturamamış bilgiye ve etkin mizaca sahip olamayan zorlayış modellerine düşkün haliyle hayatını idame ettirebilmesine imkan yoktur... yuttaş kimliğini avrupada olduğu gibi kendisinde ve önce devletinde aramalıdır devlet kendi varlığınaönem göstererekyurttaşınagereken değeri vererekendi dirik yapısını korur yurttaş ise devletinher mekanizmasını kendi gelecek çıkarları doğrultusunda yöneten ve yönetilen olmak üzere sürekli bir gelişim halinde tutmalıdır ki restorasyon hali devamlı kılınarak uygarlığı seyreden değil yaratan ve nimetlerinden ilk faydanılan toplum olunsun
|