1.DÜNYA SAVAŞINDAKİ DEVLET ANLAYIŞI ve SANSÜR
Mustafa Mete İSLÂMOĞLU YAZIYOR 1. DÜNYA SAVAŞINDAKİ DEVLET ANLAYIŞI ve SANSÜR Gizlenmesi zaruri görülen işler ve askeri hareketlerin gazetelerde neşrini yasaklayan Şuray-ı Devlet kararı koyu bir sansüre yol açmış, harbin idaresi gibi, harp haberlerinin de tek merkezden yönlendirilmesi neticesini vermişti. Aynı günlerde memleketin menfaatine aykırı görülen yabancı gazetelerin ülkeye sokulmalarının yasaklanması ile birlikte kamuoyunu bilgilendirme ve yönlendirme işi tamamen Erkan-ı Harbiye Riyaseti`nin eline geçmiş oldu. Başkumandanlık yayınladığı bir genelge ile her türlü haberleşmeyi denetim altına aldı. Buna göre: Ordu mensuplarından asker ve subaylarla, küttap, eimme, esnaf gibi her sınıf halk seferberliğin devamı müddetince mektuplarını açık zarflara yazacaklardır. Efradın postalarca ücretsiz olarak taşınması gereken mektuplarının yazılması için zarf tedariki ile ordulara dağıtılması işlerine başlanıldığından tamamlanıncaya kadar efradın mektupları önceden olduğu gibi adi kâğıtlardan yapılmış zarflara konulacaktır. Zarf üzerindeki adres mektup kâğıdına da aynen yazılacaktır. Ordu mensuplarına kapalı mektup gönderilmez. Halkın ordu mensuplarına yazacağı mektuplar açık zarflara konacaktır. Açık kartlarda şahsi işlerin dışında bir şey yazmak yasaktır. ... Bilhassa askerî bilgiler vermek yasaktır. Postaneler yukarıdaki bilgileri taşıyan mektupları askeriyeye vermekle yükümlüdür. Yukarıdaki tebliğ askerî kıtalara, Posta ve Telgraf Nezaretine, valiliklere tebliğ edilecek ayrıca kazalarda, vilâyetlerde ve Dersaadet`te yayınlanan gazetelerde ilan olunacaktır. Bu tebliğle her türlü haberleşme yakın takibe alınmış, harp haberleri cephelerden dönen hasta ve yaralıların anlattıklarıyla süslenen dedikodular şeklinde kulaktan kulağa yayılmıştır.
Karadeniz sahillerinin gözetim altında tutulması ve deniz hâkimiyetinin sağlanması için askerî istihbaratın yanında, mülki memurların da Rus Donanmasına ait resmi, gayr-ı resmi bilgileri doğrudan Harbiye Nezareti`ne bildirmeleri istendi. Karşı bilgi akışının önlenmesi ve donanmanın hareketinin gizlenmesi için Trabzon, Kastamonu, Samsun ve Bolu valiliklerine, Karadeniz sahilleri ile ormanlarının araştırılarak bütün telsiz-telgraf cihazlarına el konulması emri verildi. Şark demir yolları ile hudut haricine çıkacak yolcuların eşyaları ve üzerlerinde yapılacak aramada ele geçen evrak, Şarkî Karaağaç istasyonunda verilecek bir saatlik rötar süresinde incelenecek zararlı görülen evrak sahipleri tutuklanacaktı. Seferberliğin ilk günlerinde Harbiye Nezareti`nin gördüğü lüzum üzerine vapurların hareketlerine dair haberleşme yasaklandı. Bu uygulamanın, vapurların nerede olduklarından haber alamayan acentaları zor durumda bırakması üzerine yalnız Osmanlı toprakları üzerindeki vapurlar hakkında haberleşmeye müsaade edildi. Dâhiliye Nezareti, Aydın Valiliği`nin teklifi ile Ege bölgesinde yetiştirilen incir ve üzüm gibi ihraç ürünlerinin Avrupa`ya naklinin temini ve memleketin ekonomik çıkarlarının korunması için yabancı ülkelerde bulunan vapurlar hakkında da haberleşmeye müsaade edilmesini Harbiye Nezareti`nden ister. Doğuda harbin başladığı ilk günlerde cepheden gelen zafer haberleri her tarafta coşkuyla karşılanmış, Emniyet-İ Umumiye Müdüriyeti bir yandan Almanya`da olduğu gibi harp fotoğrafları çekecek bir fotoğrafçının cepheye gönderilmesi için izin isterken bir yandan da Kafkasya`da elde edilen başarıların ilan edilmesi için Erzurum Valiliği`ne emir verir. Ancak takip eden günlerde sağlıklı bir bilgi alınamadı. Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti Erzurum Valiliği`ne çektiği telgraflarda Başkumandan Vekili Enver Paşa ile irtibat kurulamadığından şikâyet etmekteydi. Rus telgraflarını dinleyen istihbarat birimleri 17 Ocak tarihinde Rusların bir kolordudan fazla esir aldıklarını bildiren şifreler aldılar. Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti Erzurum Valiliği`ne çektiği telgrafta Enver Paşa ile görüşülerek bu haberlerin doğruluk derecesinin bildirilmesini istedi. Bu tarihte Enver Paşa İstanbul`a gelmek için cepheden ayrılmıştı. III. Ordu Komutanlığı`nın verdiği cevap Sarıkamış Harekâtı`nı yok sayan bir ibret vesikası niteliğindeydi. Rus haberlerinin yalan olduğunu bildiren Ordu Komutanlığı "Bir yaralı kafilesi eşliğinde yaralı olarak giden 28. Tümen Kumandam ile tümene bir gün kumanda eden 17. Tümen Kumandanı esir olup sağlam olarak hiç kimsenin esir olmadığını, bilakis X. Kolordu`nun 300 esir aldığını" bildiriyordu. Günümüzde hatta 65-70 yıldır devletini milletini din-ini böyle düşünen bir mantık varmı? İhanetler aşikar hile hurda ne varsa gözler önünde ve daha neler... KAYNAK: Osmanlı tarihi. Sarıkamış Duruşması S:115-117 . 31-Temmuz-2015 Alanya
|