Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10388
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2281) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (523) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (846) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (643) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3429)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Mustafa Mete İSLÂMOĞLU - (Ziyaretci) 21.09.2016 20:20:02

ACILARLA DOLU GEÇMİŞİMDE


Mustafa Mete İSLÂMOĞLU
YAZDI
ACILARLA DOLU
GEÇMİŞİMDE
BAŞLARKEN:- Bu aziz ve çileli vatanımın her yerinde kan var, çile var, göz yaşları var acılar var. Ve... 21 Temmuz 1954 de geldiğim dünyanın hayat yolculığunda kimbilir daha ne acılar, ne çileler ne alçaklıklar ne göz yaşları yaşayacağız? Gençliğimizin baharında talebelik yıllarında içine sürüklendiğimiz ``SAĞ´´ ``SOL´´ nifaklarını ortaya atanlara rahmet yerine lanet okuyorum. Bu alçaklıkları bu milleye yapan, yaptırtan soysuzların ``mezarlarına tükürüyorum´´ En güzel yıllarımızdı, en heyecanlı dönemlerimizdi... Ve... ağlamaya başladık. 18-20 li yaşlardayız.. bizi hep ağlattılar...
O göz yaşları milletçt akmaya başladı.. ve halen devam ediyor.. ``YETER ARTIK YETER DURDURUN BU GÖZ YAŞLARIMIZI DURDURUN... DURDURUN...
12 Eylül 1980 askeri darbesinin üzerinden 36 yıl geçti. 12 Eylül 1980`den başlayarak Kasım 1983 milletvekili seçimlerine kadar ülkeyi yöneten Milli Güvenlik Konseyine mensup komutanlar, seçimleri kazanan Turgut Özal liderliğindeki Anavatan Partisi yönetimine ülkeyi teslim ederek kışlalarına döndüler.

Askerler kışlalarına döndüler ama 12 Eylül dönemi üzerindeki eleştiriler geçen sürede hiç bitmedi. Aksine her geçen gün dozajı artarak devam etti. O gün yönetime el koyan Genelkurmay Başkanı Kenan Evren 1983&8211;1989 arasında Cumhurbaşkanlığı makamını kuvvet komutanlarıyla gasp ettiler. konsey üyesi dört kuvvet komutanı da Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyesi olarak anayasanın tanıdığı haklar ve dokunulmazlıklar altında görev yaptılar. Bugün ülke yönetimine el koyan generaller hayatta değiller. Kenan Evren, in cenazesine milletin ona olan nefreti yüzünden ve devlete verdiği zararlardan haksız yere astığı insanlardan dolayı giden olmadı

Darbe söylentileri ve teşebbüsleri 27 Mayıs 1960 yılından itibaren ülke gündeminden hiç düşmedi. generaller Ergenekon davası kapsamında darbe teşebbüsü suçlamasıyla tutuklandı.

12 Eylül karşıtı eylemlere katılan sivil toplum kuruluşları çeşitli etkinliklere darbe yönetimlerini lanetlediler. Bunların başında "Darbeye Karşı 70 Milyon Adım" adlı girişimin eylemi yer aldı. Bu grup darbecileri kamuoyu vicdanında mahkûm etmek amacıyla hareket ettiler ve kurdukları vicdan mahkemesinde darbecileri yargıladılar.

12 Eylül 1980, üzerinden geçen 36 yıl boyunca darbe ve yazıp-çizenlerin tamamına yakınının o günlerin mağdurları ve muhalifleri olduğu görülmektedir. 12 Eylül olayları daima bireylerin hapishanelerde çektiği sıkıntılar ve bilhassa yapılan işkenceler bazında incelendi. Konu incelenirken insanlık dışı bireysel tutum ve davranışlar çerçevesinde kalınmış ve bu darbenin ülkeye neler getirip- götürdüğü üzerinde yeterince durulmamıştır.

Şurası unutulmamalıdır ki en kötü demokrasi idaresi dahi en iyi askeri idareden iyidir. 2016 Türkiye`si hürriyetlerin kısıtlandığı askeri yönetimlerden artık tamamen kurtulmuştur. Demokrasimiz bazı küçük aksaklıklarına rağmen kesintisiz işlemektedir. Bundan sonrada işleyeceği kesindir.

Askeri darbeler bu ülkeyi ileriye değil, daima geriye götürmüştür. Bu gerçektir. Askerlerin görevi ülkeyi yönetmek değil, ülkeyi yöneten siyasi idarenin emir ve direktifleri doğrultusunda ülkenin iç ve dış güvenliğini sağlamaktır. Askerler ülke yönetme eğitimi değil, harp sanatını öğrenmek ve bunu savaş sırasında uygulamak eğitimini alırlar. Bu görev çok zor ve meşakkatlidir. Ayrıca yoğun bir çalışma programını gerektirmektedir. Eğer askerler ülke yönetimine kalkışırlarsa kendi asli görevlerini yapamazlar ve bu durumda ülke her türlü iç ve dış tehdide karşı açık hale gelir. Ülkenin kurum ve kuruluşları her alanda zayıflar ve küçülür. Bu bütün ihtilallerde böyle olmuştur.

Bugünlerde 12 Eylül`ü yeren ve o dönemin yanlışlarını anlatan 12 Eylül mağdurları konuyu sadece kendi meslek ve kariyer konumları açısından incelemekteler. Oysa 12 Eylül dâhil bütün askeri yönetim dönemlerinde zannedildiği gibi sadece siviller değil, bizzat askerler de büyük zararlar görmüştür. Darbeler bu yönü ile hiç incelenmemiştir. Üzerinde çalıştığım ``Türkiyede Askeri Darbeler´´ isimli kitabımda bu konuya çok geniş olarak ağırlık veriyorum.
27 MAYIS-I YAŞADIM
27 Mayıs 1960 İhtilali görünürde Demokrat Parti yönetimine karşı yapılmıştır. Oysa asıl darbeyi ordu bizzat kendisine karşı yapmıştır. Milli Birlik Komitesi içinde yer alan orgeneralden yüzbaşıya kadar değişen rütbelerdeki 38 kişi öncelikle askeri sistemi altüst etmiştir. Binlerce yıllık geleneklerini yaşatan Türk ordusunda askeri hiyerarşi tepetaklak olmuştur. Ordu Komutanları yüzbaşılara selam durur hale gelmiştir. İstiklal Harbimizin başarılı subaylarından 1950-1954 yıllarında Genelkurmay Başkanlığı yapan İstanbul DP milletvekili E.Org.Nuri Yamut kendisine karşı yapılan aşağılayıcı muameleye dayanamamış ve yassıadada hapiste iken ölmüştür. Yine zamanın Genelkurmay Başkanı Org. Rüştü Erdelhun Yassıada mahkemesi tarafından idama mahkûm edilmiştir.

27 Mayıs 1960 İhtilalini önce 22 Şubat 1961`de Harbokulu K. Alb. Talat Aydemir`in ayaklanması izledi. Aydemir ve ekibinin ordu ile ilişkileri kesildi. &8216;1 Mayıs 1963`de tekrar isyan eden Talat Aydemir kendisi ile birlikte Harbokulu camiasını da yaktı. Talat Aydemir ve Binbaşı Fethi Gürcan asılarak idam edilirken yüzlerce subay hapse mahkûm oldular. 1459 Kara Harp Okulu öğrencisi okuldan atıldı. Ordu, 1963-1964 yıllarında subay mezun etmedi ve kıtalarda erlerin eğitimi yedek subaylara kaldı. Bu da yetmedi. Bir gece ani bir emirle yedi bin kadar subay emekli edildi. Tümenlerin komutası albaylara kaldı. Ordu bu yıkımı kolayca atamadı. Dağılan hiyerarşik düzeni toplamak kolay olmadı. Burada ordu ne memleketi yönetebildi, ne de kendi asli görevini yapabildi.
12 MART`TA TALEBEYDİM
27 Mayıs darbesini 12 Mart 1971 darbesi izledi. Ordu bu defa yönetime el koymadı ama verdiği muhtıra ile sivil yönetime bir dizi yaptırım uyguladı. Bu dönemde de yine ordu kendi içinde pek çok grup oluşturuldu. Bu gruplar birbiri ile çatışma içindeydiler. Ziverbey köşkünde yargılanan ve işkencelerden geçenlerin pek çoğu sivil değil rütbeli askerlerdi.

12 Eylül 1980`de de benzeri olaylar görüldü. 1978 devresinin tamamına yakını anarşik olaylara katıldığı gerekçesi ile askeri mahkemelerde yargılandı ve çoğunun ordu ile ilişkisi kesildi. Başlangıçta siyasi kadroları ağırlamak izin hazırlanan İstihbarat Okulunun hapishane haline getirilen odalarını 1982 yılı içinde askerler doldurmaya başladı. Ordu yine kendi içinde temizliğe girişmişti. Pek çok subay burada sorgulandıktan sonra hapsedildi ve ordu ile ilişkisi kesildi. Ama bu konu da pek dışarıya yansımadı.
Gerçek şudur. Darbe dönemlerinde ordu asli görevinden uzaklaşarak ihtisası olmayan devlet sorunları ile uğraşmak zorunda kalmakta ve doğal olarak zaten yürümeyen devlet çarkını daha da zor durumlara sokmaktadır.

Özetlersek darbelerin sorunu sadece sivillere yapılan işkencelerle sınırlı değildir. Bu darbelerden en çok etkiyi ve zararı bizzat silahlı kuvvetler görmektedir. Yani bu durumda ülke daha güvensiz hale gelmektedir. Bu durumu iyi değerlendiren 12 Eylül yönetimi, bir daha darbelere yol açabilecek ortamlar oluşmasını ve devletin düzenini bozacak olayların meydana gelmesini önlemek amacıyla yasaklarla dolu 1982 anayasasını hazırlamışlardır. Sonunda yasaklarla bir sonuç alınamayacağı görüldüğünden bu anayasanın da geçen süre zarfında her tarafı değiştirilerek bambaşka bir şekle sokulmuştur.

Askerler bir daha yönetime el koymak zorunda kalmamak için, ülke meselelerini siyasilerle eşit ortamlarda tartışabilecekleri Milli Güvenlik Kurulunu güçlendirmişlerdir. Burada cumhurbaşkanının yönetiminde yürütme erki ile bir araya gelerek sorunlara çare bulunabileceğini düşünmüşlerdir. Bugün bu kurul yine vardır. Ama Ak Parti döneminde bu kurulun içi boşaltılarak gücü azaltılmış ve ilk atanan sivil genel sekreterinin tabiri ile bir Fikir Kulübü haline dönüştürülmüştür.

Bugün 12 Eylül yönetimi acımasızca eleştirilip yapanların mutlaka cezalandırılması istenirken, halkın bu konudaki düşünceleri dikkate alınmamakta ve halk vicdanında bu darbeyi yapanların nasıl yer ettiği sorgulanmamaktadır. Oysa o günlerde can ve mal güvenliği kalmayan Türk halkı 12 Eylül askeri yönetimini desteklemiştir. Bunun göstergesi; askerlerce hazırlanan 1982 Anayasasının halkımızın 92 sinin oyu ile kabul edilmesidir. Halkın komutanlara saygısı ve sevgisi devam ettiği sürece, 12 Eylülü yapan kadrolarının yargı sürecinin olamayacağını düşünüyorum.

Sonuç olarak; askeri darbeler ülkemizin yönetiminde hiçbir zaman çare olmamalıdır. Askerlerin işi devleti yönetmek değildir. Ülkenin yönetimini askerlerin devralmasına imkân sağlamak ve askerleri bu işe zorlamak ordumuza ve milletimize yapılan en büyük kötülük ve hıyanet olarak görülmelidir. Çünkü "En iyi askeri yönetim, en kötü demokrasi yönetiminden bin kat daha kötüdür.´´Bu gerçek hiç unutulmamalıdır. Zaten küresel ortamda yapılacak bir askeri darbe`nin gerekçelerini ne halkımıza ve nede dış dünyaya anlatabilmek asla mümkün değildir. Türkiye artık askeri dönemleri bir daha açmamak üzere kapatmıştır. Askeri yönetimler bir daha gelmeyecektir. Gelmemelidir.

Ordunun komuta kademesince ordunun yönetim el koymak gibi bir arzusu olmadığı her fırsatta dile getirilmektedir. Konuya bu açıdan yaklaşarak, O günlerin şartları içinde gerçekleştirilen askeri darbeleri tarihçilere ve tarihe terk edelim. Ama o günlerden alacağımız pek çok ders olduğunu bilerek konuyu derinliğine irdelemek şarttır.
15 Temmuz ihaneti, Türkiyenin bacağının ısırıldığı bir geceydi. ``İT ÜRÜR KERVAN YÜRÜR´´ buda aynı böyle oldu.. Eşşeklemesine istikballerini yakan sinsi köpekler son pişmanlığın fayda etmediğini gördüler ve dahada görecekler inş.

(21. EYLÜL 2016 İstanbul)





Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.