Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10192
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2285) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (422) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (847) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3429)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Ömer Sağlam - (Ziyaretci) 19.04.2010 02:27:47

AÇILIMIN GELDİĞİ NOKTA (2)

Geçtiğimiz 12 Nisan günü, kapatılan DTP`nin Genel Başkanı Ahmet Türk`ün Samsun`da yumruklu saldırıya uğraması ve bu saldırıda burnunun kırılması haberini burnumuzun direği sızlayarak izledik. Bu saldırıyı kesinlikle tasvip etmiyorum. Ancak benim tasvip etmediğim başka bir şey daha var. O da Ahmet Türk ve bir kısım BDP`li siyasilerin Samsun`a gidiş sebebidir. Neymiş efendim; Bulanık olaylarına ilişkin davanın görüldüğü duruşmalara katılmak istemişlermiş. Neden katılmak istemişler? Peki, onlar katılmasalardı, hukuk yine tecelli etmeyecek miydi? Elbette edecekti.

Ancak Bulanık Olaylarının ve Samsun`da görülen davanın önemli bir yanı var. Çünkü Samsun`da görülmekte olan davada yargılanan bir anlamda devletin ta kendisidir! Çünkü yargılanan kişiler Geçici Köy Korucusudurlar. Yani bir anlamda devlet memuru olan ve bu sıfatla devletin ellerine silah verdiği kişilerdir. BDP`liler Bulanık`ta ``Kepenk Kapatma Eylemi´´ yapıyorlar ve esnaftan kepenklerini kapatmalarını istiyorlar. Aynı zamanda Geçici Köy Korucusu da olan bazı insanlar bu eyleme katılmıyorlar, yani örgütten yana değil, devletten yana tavır alıyorlar. Vay sen misin kepengini kapatmayan? Adamların dükkânları ve malları saldırıya uğruyor, onlar da mallarını ve canlarını korumak için saldırganların üzerine ateş açıyorlar. Sonuç; adamlar hem yerlerinden ve yurtlarından oluyorlar, hem de işlerini ve mallarını kaybediyorlar. Üstelik lehine tavır aldıkları devlet otoritesi tarafından tutuklanıp hapse atılıyorlar. İşte Samsun`da görülmekte olan dava bu davadır ve bu davada yargılanan tam anlamıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti`dir. Ahmet Türk ve arkadaşları ise, bir anlamda mahkemeyi devlet aleyhinde hüküm vermesi için etkilemek üzere Samsun`a gitmiş gözüküyorlar&8230;

Samsun`a gidiş amaçları ne olursa olsun, hatta bizzat kendileri itiraf ettikleri gibi; Ahmet Türk ve arkadaşları, terörist başı Abdullah Öcalan`ın vermiş olduğu talimat ve onun çizmiş olduğu yol haritasına göre siyaset yapmış da olsalar, Ahmet Türk`e yapılan saldırıyı asla hoş göremeyiz. Zira bu tür eylemler, devlet otoritesinin zafiyeti olarak görülür. Devleti zaaf içinde göstermeye ise hiç kimsenin hakkı yoktur.

Öte yandan benim anlam veremediğim önemli bir nokta daha var: O da iktidar partisi yöneticilerinin, daha açık tabirle devlet gemisinin dümeninde oturanların takınmış olduğu tutumdur. İktidar partisi, Van`da saldırıya uğrayan CHP Lideri Deniz Baykal`a yapılan saldırılar karşısında sessiz kalmayı, hatta inkâr etmeyi yeğlerken, Ahmet Türk`e yapılan saldırı karşısında telaşa düşüp canhıraş bir çabanın içine girmişlerdir. Zira medyadan takip edebildiğim kadarıyla, Bülent Arınç`tan Beşir Atalay`a varıncaya kadar birçok bakan Ahmet Türk`e geçmiş olsun kuyruğuna girmiş, Başbakan ise ABD`den birkaç kere ``Geçmiş Olsun´´ telefonu etmiştir. Eskiden Komünist ve Marksist olarak prim yapan, şimdilerde ise barış, demokrasi ve insan hakları havarisi kesilen sözüm ona itibarlı liboş köşe yazarları ise, Ahmet Türk`e yapılan saldırıyı alabildiğine kınadıkları halde, Bulanık olaylarının iç yüzünü araştırma gereği bile duymamışlardır. Hatta onlar, Sayın Yılmaz Özdil gibi aklı başında ve tarafsız yorumlar yapan bazı gazetecileri de hedef tahtasına oturtmakta hiçbir beis görmemişlerdir.

Şimdi bu liboşlar ve Ahmet Türk`e geçmiş olsun kuyruğuna giren barış ve demokrasi savunucuları, 14 Nisan`da Eruh`ta, 15 Nisan`da Kozluk`ta ve 17 Nisan`da Samsun`da Güvenlik görevlilerimize karşı girişilen hain saldırılar karşısında acaba neler diyecekler? Acaba onlar, devletin itibarını ve bekasını koruma uğruna yetim kalan evlatlarla, evlatsız kalan ana-babaların ve eşlerini yitiren kadınlarımızın yüzlerine hangi yüzle bakacaklar? Doğrusu bu sorulara verecekleri cevapları çok merak ediyorum.

Van`da Deniz Baykal`a yapılan saldırılar karşısında kılını bile kıpırdatmayan siyasilerin, Samsun`daki saldırıdan sonra İl Emniyet Müdürü ve yardımcılarını görevden almaları da bir hayli anlamlı olmuştur! Oysa yapılacak şey, Van Emniyet Müdürü`nün de derhal görevden alınması olmalıydı. Bu takdirde hiç kimse, Samsun Emniyet Müdürü ve yardımcılarının görevden alınmasını BDP`nin baskısı ve tehdidi olarak algılamaz, herkes bunu devleti zaafa düşürenlerin istisnasız cezalandırılması olarak yorumlardı.

Büyük devlet odur ki; bütün vatandaşlarına eşit mesafede durur ve aynı suçu işleyenlere aynı cezayı verir...

18 Nisan 2010
Ömer Sağlam



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.