Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10192
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2285) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (422) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (847) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3429)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Ömer ÖZKAYA - (Ziyaretci) 23.10.2017 22:04:45

Arama Motorları (2-3) 

Arama Motorları (2) 
Bilginin dolaşımının önündeki engelleri kaldırmak adına internet arama motorlarının çalışma prensiplerinden daha önce asli bir konunun çözüme kavuşturulması gerekiyor. O da internetin kontrolü meselesi&8230; Washington, 13 kök sunucu ve ICANN (İnternet Tahsisli Adlar ve Sayılar Otoritesi) üzerindeki hâkimiyetiyle internet üzerindeki kontrolün tek sahibi. 
Dünya üzerindeki internet iletişimi, İngilizce root-server olarak adlandırılan, 13 adet kök sunucu tarafından idare ediliyor. ``İnternet trafiğini yönlendiren dev bilgisayarlar´´ olarak tanımlanabilecek toplam 13 sunucunun 10`u Amerika Birleşik Devletleri`nde yalnızca 3`ü dışarıda yer alıyor. Kök sunuculara yapılacak bir müdahale, internet trafiğinin tamamen durmasına neden olabiliyor.  
İnternet Amerikalılar tarafından geliştirildiğinden, Washington yönetimi 1998 yılında aldığı bir kararla, internetin yönetimini Kaliforniya eyalet hukukuna tabi, kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan ICANN`e verdi. Bu kuruluş, .com, .org, veya .tr gibi alan isimlerinin dağıtımını ve internetin gelişimiyle ilgili projeleri koordine ediyor. Bu kurumda Amerika`nın oynadığı baskın rol, pek çok ülkeyi rahatsız ediyor. 
ICANN, elektronik postaların doğru alıcılara doğru internet protokol adresleriyle ulaşıp ulaşmadığı; Facebook, Youtube, Twitter gibi sosyal medya ağlarında paylaşımlarda bulunup bulunamadığı gibi birçok konuyu güvence altına alıyor. Ancak internet bağlantılarıyla ilgili tüm bu konularda son söz ABD Ticaret Bakanlığı`na ait. Ticaret Bakanlığı`na bağlı telekomünikasyon idaresi NTIA`nın izni olmaksızın internette hiçbir şey yapmak mümkün değil. 
 ICANN, sivil toplum kuruluşu olmasına rağmen, Amerikan Ticaret Bakanlığı`na bağlı. İşte tartışmaların odağını da bu konu oluşturuyor. Gelişmekte olan ülkeler, Washington`un bu gücü kötüye kullanılabileceğini ve çıkarları ile çelişen sayfaları sansürleyebileceğini savunuyor ve internetin kontrolünde BM`ye daha büyük bir rol verilmesini istiyorlar. Ancak Amerika`nın başını çektiği Batılı ülkeler, kontrolün uluslararası bir örgüte devredilmesine karşı çıkıyorlar. 
ABD`nin internetin kontrolündeki tekel yetkisinden duyulan rahatsızlık 15 yıldır dünyanın gündeminde, ancak birtakım kozmetik değişiklikler dışında ilerleme kaydedilemedi. Tüm dünyada demokrasiyi yaygınlaştırmak isteyen ABD, internetin kök sunucuları ve ICANN`de tekel yetkisini paylaşmak istemiyor! Bu arada hayatın hemen her alanı giderek internete daha bağımlı hale geliyor! 
Güvenlik gerekçesiyle sosyal medya ve bazı linklere ulaşımı yavaşlatan ülkelerin idarecileri, diktatörlükle suçlanıp özgür aktivist gençler tarafından yuhlanırken, aynı gençler, internetin kontrolünde demokratikleşmeye karşı çıkan tekelci ABD`nin elçiliklerinin kapısına kendilerini nedense zincirlemiyorlar! 
 ``www´´, ``Dünya çapında sınırsız ağ´´ anlamına geliyor, bu sınır tanımayan ağın kontrolü, ABD İstihbaratına yönelik küresel casusluk iddiaları ve internetin kontrolü gibi sebeplerle, Avrupa ya da ülke sınırları dahilinde faaliyet gösterecek bir internet ağı fikrini zaman zaman gündeme getiriyor. 
Peki sanal sınırlar çekerek internetin yerelleştirilmesi mümkün mü? Amaçlanan şey, Avrupa içindeki veri trafiğinin Avrupa`da kalması. Ancak bu internet trafiğinin küçük bir parçası. Örneğin facebook`ta gezinirken, ya da Amazon`dan alışveriş yaparken veya başka büyük bir portalda dolaşılıyorsa o zaman veriler zaten Avrupa sınırlarının dışına çıkıyor. Çünkü bu web sunucuları yurtdışında, kök sunucular da ABD`de. 
Herşeye rağmen, en azından Türkiye`nin e-mail trafiği ulusallaştırılabilir. Sadece şöyle bir soru soralım: İstanbul`dan Ankara`ya gönderilen bir elektronik posta,  neden önce New York`a, oradan Londra`ya gitsin, sonra da Ankara`daki kişiye gelsin ki? 
Yarın devam edelim

Arama Motorları (3) 
Bakırköy-Taksim dolmuşundan inen Kemal, İstiklal Caddesi`nde yürümeye başladı ve biraz sonra pahalı kıyafetlerin satıldığı ünlü bir mağazanın önünde durdu. 1-2 dakika içinde buradan ayrılsaydı hiçbir şey olmayacaktı ama O hâlâ mağazanın önündeydi, bir kıyafetlere bir etiketlere bakarken, bir mekanizma sessizce çalışmaya başladı. Kullandığı ``çok akıllı´´ telefonda yüklü GPS poğramı, ne zaman verdiğini hatırlayamayacağı izin sayesinde Kemal`in nerede olduğunu bankasına bildirdi. Bankası da kredi kartı bilgilerinden hareketle hoşlandığı yemekten, düzenli alışveriş yaptığı marketler zincirinden, bugüne kadar satın aldığı kitapları ve tabii hesabında para olup olmadığını da zaten biliyordu. 
Pek fazla parası olmayan Kemal, mağazanın önünden ayrılacaktı ki tam o anda telefonuna bir mesaj düştü. Bankası gönderdiği mesaja ``evet´´ diye yanıt vermesi halinde Kemal`e çok uygun faizle kredi açmayı öneriyor hem de önünde bulunduğu mağazadan 25 indirim müjdeliyordu. 
Kemal bir sağına baktı, bir soluna, keyifle gülümsedi, ``Hızır herhalde buralarda, Allah`ın çok sevgili bir kuluyum galiba´´ deyip mağazaya daldı, ellerinde torbalarla çıktı. Ortada ``Hızır´´ filan yoktu, Kemal algoritmaların tuzağına düşmüştü! GSM şirketi, Kemal`in yerini bankasına bildirmiş, banka da, mağazayı arayıp, ``bir müşteri kapında vitrine bakınıp duruyor, ama parası yok, ben kredi açayım, sen de iskonto yap, bu balığı kaçırmayalım´´ demiş ve Kemal yakalanmıştı. 
Bankalar ve büyük alışveriş merkezleri, artık müşterilerini, tatile çıkmayan, tuvalete ve yemeğe gitmeyen, uyumayan, hastalanmayan, ek mesai ücreti istemeyen, kapris yapmayan, çıkan yemekleri beğenmemezlik etmeyen akıllı algoritmaları kullanarak yakından takip ediyor. 
Bedelini ödedikten sonra her şirket için algoritma üreten firmalar var. Çoğu şirket, algoritmaları kullandıklarını gizliyor. Algoritmalar, ``arabama hangi marka lastik alayım´´ şeklinde yapılan sohbeti, ya da internette yapılan aramaları ilgili şirketlerle paylaşıyor, daha doğrusu şahsı pazarlıyor ve bir süre sonra o şahsın bilgisayarına ya da telefonuna otomobil lastiği reklamları düşmeye başlıyor. 
Pek çok ülkenin büyük telekomünikasyon firmaları bu algoritmaları kullanıyor, kullanıcıların bulunduğu yere göre pazarlama yapıyor. ``Gerçek zamanlı pazarlama sistemi kullanılarak yollanan bu teklifler, geleneksel yolla yollanan tekliflerden on kat daha fazla olumlu dönüş alıyor.´´ 
Bazı iş adamları da algoritmaları büyük kararlar alırken birer danışman olarak kullanıyor. Algoritmanın testinden geçen düşünceler/ürünler, değerlendirmeye uygun bulunuyor. 
Pijama-Terlik-Televizyon üçgeninin yerini, GSM Şirketi-Banka-AVM üçgeni çoktan aldı. 
Perşembe günü devam edelim. 


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.