Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10196
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2286) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (423) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (848) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3429)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Nazlı GÜRAL - (Ziyaretci) 14.01.2010 23:22:48

BATI`NIN İSLAMİ KİMLİK TANIMLAMA ÇALIŞMALARINDAKİ PSİKOLOJİK TAKTİĞİ(1)

Dünya genelinde gelişen son psikolojik harekat, Müslümanları daha anlayışlı ve mücadeleden caydırıcı nitelikte olup, bir takım kişiler etrafında geliştirilip, o kişilerce empoze edilen fikre inandırmaktadır. Bu kişiler empoze edilen fikir çerçevesinde sahte bir kişilik olarakta ortaya çıkabilmektedir. Veya psikolojik harekat çerçevesinde empoze edilmek istenen fikre yakın kişiler ve fikirler kullanılmaktadır. Yine inandırılmak istenen fikir, başka fikirler bu fikre göre şekillendirilmek suretiyle de kullanılabilmektedir..
Nazlı GÜRAL


İlk psikolojik harekat 17. yy Papa XV. Greguar tarafından Alman Luther`in kurduğu Protestanlık mezhebine karşı yapılmıştı. Vatikan`ın gelişen eleştirisel bu mezhebe karşı kurumunun yıkılmaması ve kurumunun gücünü yitirmemesi için.



Bazı fikirler etrafında kurulu bir takım güç merkezlerinin de güçlerini yitirmemesi için bu savaş devam ettirilir. Ancak kim bunun farkında.



Örneğin Filistin meselesi ile sürekli vurulan İslam buradaki psikolojik harekatın farkında mı? Ya da sürekli kendi fikrileri etrafında mücadele ettiklerine inandıkları kişilerinde dolaylı veya dolaysız yollarla bu psikolojik harekata dahil edildiğinin. İsrail Gazzeyi bombaladığında, hepiniz bön bön baktınız öyle değil mi? İşte onlarda ben orayı bombalarım Siz Hiçbir Şey Yapamazsınız mesajını vermek, bu mesaj altında SİZ GÜÇSÜZSÜNÜZ FİKRİNİ TELKİN etmek istemişlerdir (İsrail`in "Fosfor bombalarının atılması neticesinde bin 400`e yakın insan; çocuk, kadın, burada hayatını kaybetti. 5 binin üzerinde insan yaralandı ve Gazze`nin altyapısı yerle bir edildi. BM`nin Gazze`deki binaları dahi bu yıkımdan kurtulamadı..) Şimdi her bomba yağdırdığında Biz Güçsüzüz Telkininin Şuur Altınıza Yer etmesi sebebiyle, sizden herhangi bir müdahale görmemeyi GARANTİLEDİĞİ için, diğer bir seferde bombalamak istediğinde bunu kolaylıkla yapabilecektir. Filistin`in Sorun Olması Gerekmektedir. Sorun olmalıdır çünki Filistin Dünya Müslümanlarının Kontrol edildiği bir merkezdir. İsrail istese, kimseye aldırış etmeden Filistin`i İşgal eder ( Kral Davut Katliamı (22 Temmuz 1946), Deir Yasin Katliamı(9 Nisan 1948), Lida Katliamı (9-18 Temmuz 1948), Safsaf Köyü Katliamı(29 Ekim 1948), Davayima Köyü Katliamı (29 Ekim 1948), Kibya Köyü Katliamı(12 Ekim 1953), Kufr Kasem Katliamı (29 Ekim 1956), Samu Katliamı (Kasım 1956), Ürdün Katliamları (15 Şubat, 4 Haziran 1968), Abu Za`abel Katliamı (12 Şubat 1970), Sha`a Katliamı (8 Nisan 1970), Suriye Katliamı (8 Eylül 1972), Libya Katliamı (19 Şubat 1973), Beyrut Katliamı (20 Temmuz 1981), Sabra ve Şatilla Katliamları (15-16 Eylül 1982), Kudüs Katliamı (8 Ekim 1990), Hz. İbrahim Camii Katliamı (25 Şubat 1994), Kana Katliamı (18 Nisan 1996), Cenin Katliamı (3-15 Nisan 2002), Nuseyrat Katliamı ( Mart 2004) ) ve bunu kolaylıkla da yapar. Bu bir gerçek. Eğer gerçek olmasaydı herkesin gözünün içine bakarak orayı bombalayamazdı. Konulan Ambargonun anlamı SİZLER ÇARESİZSİNİZ, SİZLER HİÇBİRŞEY BAŞARAMAZSINIZ &8216;dır. Bir kaçtane LOLİPOP şekeri dahi oraya sokmaya çalışmanızı bu sebeple kabul etmezler. Mesaj hiçbir şekilde mesele LOLİPOP şeker götürmek olsa dahi yön değiştirmemelidir. Bu hususta çıkartılan zorluklar bile Müslüman`a Cihad`a çıkmış hissi vermekle beraber, ASIL CİHAD`ı engellemek gayesi güder. Katil İsrail Filistinden Defol sloganı veya Katliamlar durdurulmalıdır gibi siyasi söylemlerin dışında, İsrail Müslüman Milletin herhangi bir eylemde bulunmayacağından emindir.



Şu an kullanılan diğer bir psikolojik harekatta muhalif düşünceleri kullanma yöntemi. Genelde muhalif düşüncelerin tümü İslamı yıpratma dejenere etme mahiyetinde destek görür. Zaman içinde muhalif düşünce İslami olsa bile tamamiyle İslami veya muhalif olmaktan çıkar, İslamın dejenerasyonunu sağlamaya başlar. İşte bu noktada İslamı İslamla vurmaya başlarlar. Bugün yoğun olarak bu düşünce etrafında gelişen İslamın en çok zarar gördüğü psikolojik harekat şekli budur.



Kendi tarihimizden örnek verecek olursak, görürüz ki Osmanlı bu harekatların sonuçları neticesinde yıkılmıştır. İngiltere`nin bugün hala devam ettirdiği psikolojik harekatın, asli görevi İslamı tam anlamıyla yeryüzünden kaldırmaktır. İngilizlerin, padişah karşıtlarına vermiş olduğu destek (1800 yıllarda Fransanın desteklediği oluşumu ,1899 yılından sonra İngiltere, çeşitli yollardan yurt dışında kalan İttihat ve Terakki muhalefetini desteklemeye başladı.) Osmanlının iç işlerini daha sonra dış işlerini yönlendirmelerine sebep olmuştu(Mithat ve Hüseyin Avni Paşalar 30 Mayıs1876`da askeri bir darbe ile Sultan Abdülaziz`i tahttan indirerek yerine V. Murad`ı oturtmuşlardı. Ancak onun da sağlık problemlerinden dolayı tahtta kalması sakıncalı görülmüş ve II. Abdülhamid, Kanun&8211;ı Esasi`yi ilan etmek şartıyla tahta çıkmıştı. Bir ferman anayasası olarak nitelendirilen Kanun&8211;ı Esasi, meşruti idare öngörmekle beraber padişahın yetki ve idaresi anayasa hükmü kazanmıştı. Ancak 14 Şubat1878 tarihinde II. Abdülhamid, Kanun&8211;ı Esasi`nin ilgili maddesi gereğince Osmanlı &8211; Rus Savaşı`nı da gerekçe göstererek mebusanları dağıttı ve I.Meşrutiyet devri sona erdi. 1878 yılında Meclis&8211;i Umumi`nin kapatılmasıyla Osmanlı Devleti`nde II.Abdülhamid`in yönetimi eline aldığı istibdad dönemi başladı. 1908 yılına kadar sürecek bu dönemde II.Abdülhamid iktidarı elinde bulundurmayı başarmış olsa da kendisine karşı olan oluşumlara engel olamadı. İşte bu oluşumların başında da İttihat ve Terakki Cemiyeti ve Jön Türkler geliyordu..) Padişah karşıtlarının İngilizlerden aldıkları güç ile, iktidara gelmeleri, iktidara gelme aşamasında halk desteği de görmüş, bu destekler etrafında yerel yönetimlerin haksız tutumlarından bulanan halk kullanılmıştı (Abdülhamit rejimine muhalefet eden herkesi, ki buna Ermeniler ve Rumlar da dahil olmuştu, ulusçu eğilimleri ön plana çıkan bir grup oluşturmuşlardı. Önce sadece Türkler, daha sonra Türkler arasında sadece İttihatçılar için kullanılır bir terim oldu. II. Meşrutiyet için çaba gösterenler anlaşılmaktadır. İlk devrimci kuşak ise Türkiye`de daha çok Yeni Osmanlılar diye tanınmaktadır. Osmanlı Devleti`ndeki muhalif güçlerin birleşmesinden oluşan bu grubun hedeflerinin başında süregelen rejimin değişmesi yatıyordu. Bu zümre eğitimli kesimden oluşuyordu. 1892 yılında Abdülhamit cemiyetin varlığından haberdar olmuştu. Okul kumandanı Ali Saip Paşa görevinden alınmış, bu komployu önlemekle görevlendirilen askeri okullar müdürü Zeki Paşa iş başına getirilmişti. Birçok öğrenci sorguya çekilmiş, aralarında Abdullah Cevdet, Giritli Şefik ve Şerafettin Mağmumi`nin de bulunduğu bir kaçı tevkif edilmiş ve nihayet bu olayları protesto eden on dört öğrenci daha tutuklanmıştı.. Ahmet Rıza Bey, Auguste Comte pozitivizmi ile Namık Kemal`in ütopik ``Osmanlı Milliyetçiliğini´´ birleştirmişti. Cemiyetin Paris başkanı oydu. Sıra cemiyetin yayın organını çıkarmaya gelmişti. İstanbul`daki merkezi örgüt, gazetenin adının İttihadı İslam olmasını istiyordu. Ahmet Rıza ise gazetenin sadece Müslümanların değil, Yahudi, Rum, Ermeni yani tüm Osmanlı`nın çıkarlarını gözeteceğinden, adının İttihat ve Terakki olmasında ısrar ediyordu. Doktor Nazım ise orta yolu buldu ; gazetenin adı Meşveret oldu ve ayda iki defa altı sayfa olarak çıkacak olan gazete 1 Aralık1895`te yayın hayatına başladı. İttihat ve Terakki`nin planları arasında, bazı yüksek düzeydeki kişilerin işbirliğinin sağlandığı belirtilerek, batıya güven verilmekteydi.) İç işlerinde meydana gelen karışıkların, halkın amacının dışında sonuçlar getirmesi, halk desteğini ortadan kaldırırken, muhalifler tasviye edilerek (Osmanlıda ilk suikastler bu dönemde olmuş) iktidar elegeçirilmiş, ve bir sonraki iktadarda hesapların şaşmasından ötürü tasviye edilerek, tasviyeler şeklinde günümüze kadar gelmişti(Çok geçmeden İttihat ve Terakki`ye karşı olan muhalefet sertleşti, bunda İttihat ve Terakki`nin sert siyasetinin de rolü vardı. Ayrıca ittihatçılar Meşrutiyet`e ve vatana ihanet ettiğini düşündüğü siyasal kişiliklere karşı açıktan açığa siyasal tedhiş yöntemleri uygulamaktan da kaçınmıyordu. İttihat ve Terakki`nin egemenliği altında Mebusan`ın Kamil Paşa hükümetini düşürmesinden sonra kurulan Hilmi Paşa hükümeti sırasında da cemiyetle hükümet arasındaki çalkantılar azalacağına daha da arttı. Gerçektende 31 Mart Ayaklanması`na doğru siyasal çatışmanın serleştiği ve arttığı görülmektedir. 31 Mart ( yeni takvimle, 13 Nisan1909 ) olayı asker &8211; softa bağlaşması aracılığıyla, muhalefetin yaptığı sonuçsuz kalmış bir hükümet darbesidir. İrticai bir faaliyet olarak görülen bu faaliyette, Almanya ve İngiltere`nin parmağı olduğu görüşü ortaya çıkmıştı. 31 Mart Olayı Ahrar Fırkası`nın da sonunu getirdi. Hatta 31 Mart Olayı`nda Prens Sabahattin Bey`in de kışkırtması olduğu iddiası ile tutuklanmış ise de sonra serbest bırakılmıştır. )İlk muhalifler ile sonraki muhalifler aynı kaynaktan yani İngiltere`den beslendiği halde birbirleri ile çarpışmaya kadar gidebilmişlerdir. (Çerkez Ethemin, M.Kemale İsyanı gibi)- Doğan Avcıoğlu Milli Kurtuluş Tarihi`nde (Cilt 2, sayfa 576) olayı Ethem`in İngilizlere yaranma çabası olarak niteler. ``Çerkezler ile Müslümanların en içten koruyucusu olan Büyük Britanya`ya manevi bağlılık ve saygı duygularını göstermeyi başaramayan Ethem Bey, İngilizlerin tutukladıkları valinin oğlunu kaçırarak İngilizlere saygı göstermektedir.- 1920 yılı sonlarına doğru Çerkez Ethem ve emrindeki 1. Seyyar Kuvvetler, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti`ne karşı 29 Aralık 1920`de isyan etti. Kılıç Ali ise, Mustafa Kemal, Ethem`in kendisini istirkap ettiğinin, öldürmek istediğinin de farkında idi. Diyor)


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.