Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10192
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2285) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (422) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (847) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3429)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Prof. Dr. Salih ŞİMŞEK - (Ziyaretci) 21.07.2013 23:59:10

BİZ, BİZ VE YİNE BİZ!

BİZ, BİZ VE YİNE BİZ!

BİZ, BİZ VE YİNE BİZ!
Prof. Dr. Salih ŞİMŞEK

Bizim öyle bir milletiz ki:
-Sofraya konulan kâğıt peçeteleri kirlenmesin diye kullanmayız.
-Çoraplarımızın `kirli` olup olmadığına `koklayarak` karar veririz.
-Birilerine telefon açar, kendimizi tanıtmadan `kimsiniz` diye sorarız.
-Birilerine şayet birilerine kartvizit verirsek, kartın arkasını çizeriz. Ne olur ne olmaz...
-Bütan gaz tüplerimizde `gaz kaçağı` olup olmadığını çakmak yakarak kontrol ederiz.
-Toplu olarak yenilen yemeklerden sonra, oradakilerin yüzüne karşı kürdanla diş karıştırmakta bir sakınca görmeyiz.
-Bir topluluk içinde iken, oradakilerin gözlerinin içine bakarak, parmağımızla burun karıştırır ve bundan zevk alırız.
-Birilerinin evinin kapısını çalar, içeriden `kim o?` hitabına, `ben` diye cevap veririz.
-Telefon elimizde iken çaldığında, hemen açmaz, birkaç defa çalmasını bekler, sonra cevap veririz.
-Nerede olursak olalım, telefonla konuşurken, o kadar bağırırız ki, etrafımızda bulunanlara konuşmalarımızı muhakkak dinletiriz!

Biz öyle bir milletiz ki:
-İşsizlerimiz ve iş arayanlarımız, başvurdukları her yerde, işverene yalvarırcasına, `ne olursa yaparım` derler, işe girdikten sonra iş ve maaş beğenmezler.
`Aç gezer, ama kuyruğumuzu dik tutar, Marlboro içmekten geri kalmayız. `Gel asgari ücretten çalış iş var` dersiniz, `o ücrete çalışılır mı?` deyip çalışmaz ama kahvehanelerde zaman öldürürüz.
-Teknolojiyi ve teknolojik gelişmeleri çok iyi takip ederiz; öyle ki, bastırdığımız kartvizitlere e-posta adresimizi yazarız; ancak, bilgisayar kullanmasını bilmeyiz.
-Birileri, hasbelkader birilerini büyük (!) ve önemli (!) bir makama getirdiğinde, ülkede `kendinden önemli başkası bulunmadığı için` görev verildiğini sanır ve sonra da buna gerçekten inanır. Bilahare herkese, küçük dağları kendisinin yarattığını sanan tanrıcıklar gibi, tepeden bakmaya başlar.
-Birilerini telefonla ararken, aradığımız kişinin telefon zilini o kadar çok çaldırırız ki, çok çaldırınca hemen cevap verilecek sanırız. Birkaç defa çaldırınca bakılmıyorsa `vardır bir sebebi, ya tuvalettedir, ya namazdadır, ya toplantıdadır, ya uygun bir ortamı yoktur cevap vermeye, ya da bir başka sebebi vardır. Daha sonra tekrar arayayım!` demeyiz.

Biz, öyle ilginç bazı hukukçulara sahibiz ki:
-Dün verdiği `ak` karanına, bugün gönül rahatlığı ve inanarak `kara` diyebilirler.
-Otomobiline bindiği insana, `ben hukukçuyum. Sen in arabayı artık ben kullanacağım` diyebilirler.
-Misafir gittiği evde hangi odada kalacağına `kendisi` karar verir. Ev sahibinin `söz ve tasarruf hakkı` yoktur.
- `Haksız` olduğunu bile bile aldığı bir dâvâda, müvekkilinin `haklı` olduğuna `inanmış gibi` ciddî ciddî savunurlar.
-Misafir gittiği evin bir odasını, ev sahibine haber vermeden, kilitler ve kilidi de yanında taşır. Yani hukuki tabiriyle, bir nevi gasp eder. Bu davranış biçimi `hukukta uzmanlaştıkça` daha belirgin hâle gelir. `Uzmanlaşma`, yanlışlıklar `kuvvetli` ve sağlam kılıf` hazırlama demektir.
-Rica minnet kendilerine emanet-geçici olarak verilen bir mekâna sığmaz, bir süre sonra ek yerler isterler, sonra da `burası bana dar geliyor, siz gidin kendinize yeni bir yer bulun!´´ diyebilirler.

Biz, öyle ilginç sürücülere sahibiz ki:
-Yazın kuvvetli güneş ışıkları olduğunda bile araçlarımızın sis lambalarını yakarız.
-Yolculuk esnasında araç içinde yediğimiz içtiğimizin atıklarını, hareket halinde iken, `arkadan gelen var mı yok mu` demeden camdan dışarı fırlatır, arkadan gelenlerin ettikleri küfürleri duymayız.
-Aracımızın direksiyonuna geçtiğimiz andan itibaren her yerde önceliği kendimizde görürüz.
-Araç içinde içtiğimiz sigaraların izmaritlerini araç küllüğünde biriktirir, şehrin tam ortasında kırmızı ışıkta durduğumuzda hemen bulunduğumuz yere dökeriz.
-Aracımız, bir yerde arıza yapınca, sanki anlayacakmışız gibi, araba kaputunu açar, rast gele yerlere ve kablolara dokunuzuz.
-Geceleri araçlarımızın uzun farları dâhil, ne kadar lâmbası varsa hepsini yakarız. Karşıdan gelenlerin bundan rahatsız olup olmayacakları bizleri hiç ilgilendirmez. Bize yaktığımız bol ışıkların havası yeter.

Hâsılı vel Kelam:
Bizler öyle ilginç insanlarız ki; şimdi benim yaptığım gibi hemen genellemeye gider, anında hüküm veririz...

Ah benim güzel memleketimin güzel insanları!
Sizler dünyanın en eğitimli, en mübarek insanlarısınız.
Siz, ne yaptığınızı çok iyi bilirsiniz.
Sizin gibi bir millet, yeryüzünde var mı yok mu bilmiyorum.
Allah size, sonsuz ömürler versin.
Mutlu olun ve hep mutlu kalın.
Siz bir başkasınız,
Benim güzel ülkemin, güzel insanları!


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.