BİZ TÜRKÜZ (18)
Mustafa Mete İSLÂMOĞLU TÜRK MİLLETİNE ÖNEMLİ ÇAĞRIMIZ (18) ERMENİ SORUNU
Ermeni sorunu, tarih boyu Ermenilerin değil, Ermenileri aldatarak dün Osmanlı`ya, bugün de Cumhuriyet Türkiye`sine karşı kullananların yarattığı sorundur. Bu sorun, Osmanlı Devleti`nin 1774 Küçük Kaynarca ve 1878 Berlin Antlaşmalarında, Osmanlı Devletinin Ortodoks Ermenilerle ilgili reformlar yapması, Rusya, Fransa, İngiltere ve Almanya`nın bunların koruyucusu olarak kabul edilmesi biçimindeki emperyalist dayatmalara kadar geriye gider. Emperyalizmin desteğinde 1860`ta başlayan ve 1914 Birinci Dünya Savaşına kadar süren Ermeni komitacılarının isyanları, savaşla birlikte [Rusya, Fransa ve İngiltere`nin desteğiyle] yaygın katliam ve etnik temizliğe dönüşmüştür. Ermenilerin, savaş sırasında emperyalistlerin cephesinde yer alarak Osmanlı ordularıyla savaşmaları, askerî depoları ve ikmal kollarını basmaları devlete ağır zararlar vermiştir. Savaş 1918`de sona ermesine rağmen, Ermeni çetelerinin yaygın kitle katliamları 1920`ye kadar sürmüştür. Ermeni birliklerinin Kazım Karabekir komutasındaki Kolorduyla yaptığı savaşı kaybetmesi üzerine, 1920 Gümrü ve Moskova, 1921 Kars ve nihayet 1923 Lozan Antlaşmasıyla bugünkü sınırlar çizilmiş ve barış yapılmıştır.
Bu dönemin özeti şöyle yapılabilir: 1860-1920 arasındaki 60 yıl boyunca, emperyalistlerin ``iki deniz arasında devlet kurduracağız´´ vaadiyle aldatılan Ermeni isyancılar hep saldıran, Türkler ise, hep savunan taraf olmuştur. Ermeni mezaliminin gerçeği, bundan ibarettir.
Saldırganlığın yeniden uç vermesi, 1973 yılında ASALA terör örgütünün ortaya çıkmasıyla olmuş, 1973-1985 yıllarında Ermeni ASALA örgütü batılı ülkelerde görev yapan birçok Türk diplomat ve memurunu katletmiştir. Ermenistan, SSCB`nin dağılmasıyla birlikte 1988-1993 döneminde Azerbaycan topraklarının 20`sini işgal etmiş, etnik temizlik için Hocalı`da, bir gece baskınında 613 kadın, çocuk, yaşlıyı hunharca katletmiş, 1 milyondan fazla Türkü sürgün/kaçkın etmiştir.
Burada bir özet yapacak olursak: 1774 ve 1878`den günümüze kadar devam eden, 2,5 asırlık kanlı Ermeni saldırı ve imha eylemleri, ``1915 Olayları´´ söylemine hapsedilemez. Her şeyden önce bu söylem, 1915-1918 arasındaki meşru bir güvenlik tasarrufunun gereği olan üç yılı kapsadığından, tarihi süreç içinde yaşanan acıların bir damlası bile olamaz. Hele 1914`den 1915`e kadar ki bir yılda ve savaşın sona erdiği 1918`den 1920`ye kadar ki iki yılda, 2-3 milyon masum Türkün katledildiği gerçeğini ortadan hiç kaldıramaz. Bu ``Haçlı Seferi´´nin arkasında, 1774 ve 1878 de Rusya, Fransa, İngiltere, Almanya vardı; bugün de ABD`nin katılımıyla aynı ülkelerin bulunması manidar değil mi? Kardeş Azerbaycan topraklarının 20`sini, uluslararası hukuka aykırı olarak işgal eden Ermenistan`ı yola getirmek için AGİT`in kurduğu MİNSK grubunun eşbaşkanları ABD, Rusya ve Fransa değil mi?
Bütün bu gerçeklere rağmen emperyalist güçlerin güdümündeki Ermenistan ve diaspora, Türk Milletini soykırımcı göstermek, tazminat ve toprak almak üzere çeşitli ülke parlamentolarından kararlar çıkartmak suretiyle saldırganlıklarını siyasal ortamlarda da sürdürmektedir.
Dünya kamuoyunu kirleten bu zehirli yalan propagandaları, bir yandan bütün hızıyla devam ederken, öbür yandan da ülkemizde çeşitli şekillerde destek bulabilmektedir. Özellikle üst düzey bir kısım bilim ve devlet adamlarının beyanları ile medya yayınları, maalesef saldırganları ümitlendirmekte ve cesaretlendirmektedir. Böylece, doğru ve yeterli bilgiden mahrum bırakılan Türk Milleti, yaşanan faciaların gerçek sorumlularını tanıyamamaktadır. Hâlbuki tarih boyunca, kutsal vatan topraklarımız üzerinde devlet kurmak isteyen Ermeniler saldırmış, Türkler ise yaşama haklarını ve vatanlarını savunmuşlardır. Bu açık gerçek karşısında, katliamcı da, soykırımcı da, insanlık suçu işleyen de emperyalisler ve onların maşası olan Ermenilerden başkası olabilir mi?
Bu bakımdan I. Dünya Savaşı`nda da, Hocalı`da da katliam ve soykırımı yapan Ermeni çeteleridir. Osmanlı Devletini arkadan vuran katliamcı Ermenilerin, güvenlik gerekçesiyle devletin Suriye vilayetine sevk ve iskâna (Tehcir) tabi tutulması, savaş hukukuna göre meşrudur, bir haktır. Bu tarihsel olaylar tersyüz edilerek, Türk Ulusu ve Türkiye Cumhuriyeti suçlanamaz; çünkü hiçbir haklı mesnedi yoktur. Bu inkârcı ve iftiracıların amaçları bellidir; bu da, Doğu Anadolu`muzdan talep ettikleri toprakları elde etmektir. 19 ve 20`inci asırda olduğu gibi.
Diğer yandan Ermenistan, sinsice bir başka çalışmayı da başlatmıştır. Yöneticilerimizin sadece seyrettiği bu çalışma şöyledir: Türkiye`nin Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden her yıl kendilerini ``Kripto Ermeni´´ olarak tanımlayan Ermeni kökenli Türk vatandaşlarını Ermenistan`a davet ederek bunları birer Türk düşmanı olarak eğitip yetiştirmekte ve Türkiye`ye geri göndermektedir. Bunların, PKK/KCK- BDP(DBP) ve HDP ile işbirlikleri sonucu Diyarbakır, Van gibi illerde sokak isimleri ve yön levhaları Ermenice-olarak yazılmaya başlanmıştır. Bu arada, Rize`nin Çamlıhemşin ilçesinin ``Murat´´ köyünün adı, İçişleri Bakanlığı tarafından ``Komilo´´ olarak değiştirilmiştir.
Bu düşmanlık ve düşmanlığın kapsamı açık olmakla birlikte iktidarlar, Türkiye`yi savunmak için yapılması gerek işleri ihmal etmek bir yana, karşılıksız ödünler verme yolunu benimsemiştir. ``Soykırım!´´ iftirasının emperyalist bir yalan olduğunu söylemek yerine, konuyu ``Türk-Ermeni Uyuşmazlığı´´ gibi başlıklarla çift taraflı bir uluslararası sorun gibi gösteren teslimiyetçi bir politika takip etmektedir. İftiracılara karşı izlenen bu politikaların bir an önce sona erdirilmesi ve haklarımızın her platformda en etkili yöntemlerle kararlı bir şekilde savunulup korunması için mücadele etmek, başlıca görevimiz olmalıdır. DEVAMI 19. BÖLÜMDE MUTLAKA OKUYUN
|