BİZ TÜRKÜZ (6)
Mustafa Mete İSLÂMOĞLU TÜRK MİLLETİNE ÖNEMLİ ÇAĞRIMIZ (6)
ADIMIZ ´´TÜRK´´TÜR
Tarihimizin başından beri milletimizin adı Türk`tür. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de aynı şekilde adımız Türk idi. Bunun tabii bir sonucu olarak, Cumhuriyet`in ilan edilmesinden önce imzalanmış olan Lozan Antlaşmasında Türk adı kullanılmıştır. 115. maddede ``Türk Bayrağı´´, 126. maddede ``Türk kara ve deniz askerleri´´, 129/6. maddede ``Türk Hükûmeti´´ terimleri geçer. Türkiye Cumhuriyetinin uluslararası kabulünün belgesi, yani bir bakıma Türk`ün uluslararası camia tarafından imza altına alınmış bulunan tapusuna rağmen kendi kendimize Türkiye Cumhuriyeti Devletinin anayasasından Türk`ü çıkarmak ancak ``safdillik´´, ``âcizlik´´, ``gafillik´´ veya ``ideolojik bir amaç´´la izah edilebilir. Bu, aynen nüfus cüzdanımızdan adımızı silmeye benzer.
Bugün kendi ülkemizde bile ulusal/millî adımızın inkâr edilmesi ve egemenlik haklarımızın elimizden alınması gibi, tehlikeli ve hiçbir koşulda kabul edilemeyecek çok yönlü bir saldırıyla karşı karşıya bulunuyoruz.
Adı destanlar çağına kadar uzanan bir milletin inkârı, tarihe aykırıdır. İskitlerden, Hunlardan, Göktürklerden başlayan Türk tarihi Orhun abideleri ile tarihe damgasını vurmuştur. Türkçenin bilinen ilk sözlüğü Dîvânu Lugâti`t-Türk`ün yazımını 1077 yılında bitirip eserini Abbasi halifesine sunan Kâşgarlı Mahmud, el yazmasının 176-177. sayfalarındaki Türk maddesinde şöyle der: ``Türk Nuh`un (s.a.) oğlunun adı. Nuh`un oğlu Türk`ün oğullarına yüce Allah tarafından verilmiş bir isimdir&8230;´´ 11. yüzyılda Şehname`de Firdevsî Türkleri, efsanevi İran hükümdarı Firîdun`un oğlu Tur`a bağlar. Şecere şöyledir: Firîdun &8211; Tur - Bîşeng &8211; Efrâsiyâb &8211; Karahan &8211; Türk hânı&8230; Arap tarihçisi Mes`ûdî`nin (ölümü: 956) Mürûcu`z-Zeheb başlıklı yapıtına göre Türkler, Nuh oğlu Yâfes oğlu, Sûbil oğlu Âmûr`dan gelirler. Çin kaynakları çok daha eskidir. Cou hanedanı tarihi 629`da, Sui hanedanı tarihi 636`da, Tang hanedanı tarihi 1060`ta yazılmıştır. Bu hanedan tarihlerine göre Türklerin efsanevi atası İ-çi-ni-şi-tu idi. Yağmurlar yağdırabiliyor, rüzgârlar estirebiliyordu. Onun oğlu da No-tu-lu Şad idi. Ateş yakarak kabile mensuplarını ısıtmış ve soğuktan korumuştu. Onu reis tayin ederek ona Türk adını vermişlerdi.
Destanlar dönemini izleyen belgeli çağları görmezden gelmek, tarihe ve akla aykırıdır. Göktürk / Köktürk olarak bilinen Türk Kağanlığı, döneminin büyük güçleri olan Çin, Sasani ve Bizans devletleriyle askerî, ticari ve diplomatik ilişkilerde bulunmuştur. Türk diline ait bilinen ilk yazılı belgeler, Orhun Abideleri / Anıtları olarak adı geçen Türkçe yazılı üç büyük taştan biri 732 tarihinde dikilmiş bulunan Köl Tigin bengü taşı (anıtı), ikincisi 735`te dikilmiş bulunan Bilge Kağan bengü taşı, üçüncüsü 720-726 arasında dikilmiş bulunan Bilge Tunyukuk bengü taşıdır. Üç anıttaki Türkçe metinler küçük boy bir kitapta 35 sayfa tutmaktadır. Bu metinlerde Türk adı tam 76 kez geçer. Bu anıtlardan sonra adımız, tarih boyunca kesintisiz bir şekilde kullanılmıştır. Uygurlardan kalan ve 10. yüzyılda yazılmış Budizm`e ait eserler olan Maytrısimit ve Hüen-tsang biyografisinde bu eserlerin Tohar dilinden ve Çinceden Türk diline çevrildiği bilgisi; Karahanlılardan kalan Kutadgu Bilig ve Dîvânu Lugâti`t-Türk&8230; Sınıflandırmaya konu edilecek kadar büyük ve dal-budak salmış bir toplumun bilgisi daha o zamanlarda verilmiştir: ``Türkler aslında yirmi boydur (qabîle). &8230; Rum`a yakın boyların (qabâyil) birincisi Beçenek`tir. Sonra sırasıyla Kıfçak, Oguz, Yemek, Başgırt&8230;´´ (Dîvânu Lugâti`t-Türk) DEVAMI 7. BÖLÜMDE MUTLAKA OKUYUN
|