FİLİSTİN`İN MEŞRU HAKLARINA KAVUŞMALI
Filistin`in meşru haklarına kavuşmalı Mehmet KOÇAK Aslında Ortadoğu`da her şey 1917 yılında imzalanan ve Osmanlı`yı bitirmeyi hedefleyen &8216;Balfour Deklarasyonu`nun imzalanması ile başlamıştı. Emperyalist güçler, Osmanlı topraklarını paylaşma planı çerçevesinde Ortadoğu`nun sınırlarını mum ışığında belirlemiş ve yerel halklara dayatmışlardır. Sözün özü şu; Osmanlı sonrası Ortadoğu`yu kendi çıkar ve menfaatlerine göre şekillendiren emperyalist güçler, Filistin topraklarının Yahudiler tarafından işgaline zemin hazırlamışlardır. İngiliz bakan Arthur Balfour, Siyonistlerin lideri Lord Rotshild`e gönderdiği resmi bir mektubunda; ``Ben ve İngiltere`nin Filistin`de bir Yahudi devleti kurulması için Siyonistleri sonuna kadar destekleyeceğiz´´ yazıyordu. İşte o mektup `Balfour Deklarasyonu` olarak tarihe geçti ve gereği o günden bu güne yapıla gelmiştir. Bu deklarasyon uyarınca yüz binlerce Yahudi Siyonizm projesi kapsamında İngiliz mandası altındaki Filistin`e göç ettiler. BM Genel Kurulu`nun 1947`de Filistin topraklarının Araplar ve Yahudiler arasında bölünerek, Kudüs`e uluslararası statü tanınmasını onaylandı. Bu kararın ardından da 14 Mayıs 1948`de bağımsız İsrail Devleti`nin kurulduğu dünyaya açıklandı. İşgale karşı kendi hak ve hukukunu korumaktan aciz kalan Filistin halkı BM kararı aleyhine olmasına rağmen karşı bir siyası tavır alamamıştır. Çünkü ; Osmanlı dağılmış ve Filistinliler sahipsiz kalmıştı. Bunu fırsat bilen Yahudiler karara rağmen işgal ve saldırılarını devam ettirmiştir. Tarihi bilgiler ışığında hazırlanan haritalara yansıyan gerçekler de işgal sürecinde İsrail`in Filistin topraklarını nasıl işgal ettiği açıkça görülmektedir. İşin gerçeği şu; BM Genel Kurulu`nun 1947`de aldığı kararı hiçe sayarak kanlı saldırılarını sürdürerek zaman içinde Filistin topraklarını işgal eden İsrail`i durdurma yönünde BM`nin aldığı hiçbir karar yok. İsrail bir devlet taşlatarak Filistini yakıp yıkarken BM Güvenlik konseyi Libya`ya uyguladığı &8216;insani müdahale`yi hiçbir zaman İsrail için maalesef düşünmemiştir. BM ve Batılı devletlerinin himayesinde İsrail, &8216;Büyük İsrail` için hazırlanan proje gereği dünya genelindeki Yahudilerin Filistin topraklarına yerleştirilmesi zaman içinde gerçekleştirildi. BM Güvenlik Konseyinin 1947`deki kararından sonra gecen 61 yıl içerisinde dengelerin nasıl değiştiğini anlamak için haritalara bakmak yeterlidir. İşgal, saldırı, göçe zorlama ve toplu katliamlar ile Gazze ablukası acımasızca sürdürülürken Filistin yönetimi ``bu böyle geldi ancak böyle gitmeyecek´´ diyerek meşru haklarına kavuşma yönünde BM üyeliğine hazırlanıyor. FİLİSTİN BAYRAĞINI GÖNDERE ÇEKİLEBİLEÇEK Mİ? Filistin Özerk Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, gelecek hafta Birleşmiş Milletler`in 194. üyesi olmak için başvuracaklarını açıkladı. Başvurunun kabulü halinde Filistin dışarıdan yardım alma ve görüşmelerde devlet statüsüne kavuşma gibi hakları elde edeceği gibi milletler camiasında hak ettiği yerini almış olacak. Türkiye, Arap dünyası ve İslam ülkeleri bu başvuruyu destekleyeceklerini deklere ederken Amerika ve Almanya`nın başını çektiği Batılı ülkeler İsrail`i yalnız bırakmama adına karşı bir tavır ima etmektedirler. Bu tavırlarıyla her zaman olduğu gibi Filistin`in devletleşmesi konusunda da ideolojik bir yaklaşım sergileyecekleri anlaşılmaktadır. ``İnsan hakları, Beynelmilel hukuk ve halkların özgür olma adına devletlerini kurma gibi değerler Yahudi ve Hıristiyanlar için geçerlidir´´ görüşü ve bakış acısı bu tutumlarıyla kendini göstermektedir. Yanlı tavır sergileyen Batı savunduğu değerleri inkar ediyor ve insanlık sucu işliyor. Çünkü bu başvuru Filistin halkının en meşru hakkıdır ve bölge barışı için ``iki devletli bir çözüm´´ kaçınılmaz olduğu bir gerçektir görüşü genel kabul bulmaktadır. Kısa bir zaman önce Mısır, Tunus ve Libya gezisinin tamamlayan Başbakan Erdoğan`ın `` İsrail-Filistin meselesi devletler arası bir meselenin ötesinde bir insanlık meselesidir, Şimdi; ayaklar altına alınmak istenen insanlık onurunu ayağa kaldırma ve dik tutma mücadelesi verme zamanıdır. GELİN HEP BİRLİKTE FİLİSTİN BAYRAĞINI GÖNDERE ÇEKELİM`` çağrısı doğrultusunda harekete geçmelidir. Ayrıca; Arap ve İslam dünyası sadece destek vermekle yetinmemeli. Türkiye`nin girişimlerini destekler mahiyette demokrasiyi içine sindiren ve insan haklarına saygılı ülkelere çağrılarını yenilemeli. Uluslararası hukuk çerçevesinde ki bu girişime Filistin`e destek arayışlarını sürdürmelidir. Çünkü; bu girişim Filistin halkının en tabi ve en meşru hakkıdır ve mutlaka süreç çok iyi değerlendirerek sonuç alınmalıdır.
|