Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10194
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2285) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (423) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (848) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3429)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Prof.Dr. Salih Şimsek - (Ziyaretci) 29.01.2013 18:53:41

GERÇEK BİR MASAL

GERÇEK BİR MASAL
Prof. Dr. Salih ŞİMŞEK

Masallar... Ben çok severim. Hatta bunların bir kısmını kısa kısa, 16. Ocak 2012 günü bu sütunda yazmıştım. İsterseniz internetten aşağıdaki linke bakın. (www.salihsimsek.net/component/content/article/328-kisa-masallar-br-varmi-k-yokmu.html). Başlığını da &8216;Kısa Masallar: Bir Varmış Ama İki Yokmuş` koymuştum.. İşte o masalların birinde zikredilen birilerinin yaşadığı reel diyarda, son günlerde reel bir masal anlatılıyormuş sanal âlemde.. Sanal diyarın adı, Etrakiye, Payitahtı da Enkırı imiş.. İşte bu ülke demokrasi denen bir yönetim tarzıyla yönetilirmiş. Çok çeşitli siyasal fırkaların olduğu bir ülke imiş bu ülke, demokrasi gereği.. Hatta o kadar çok fırka varmış ki sorsanız hiç kimse gerçek sayısını bilemezmiş. Bilinenler ise bir elin parmağını geçmezmiş. İşte o fırkalardan bazıları `yedek` olarak kurulur, `yedek` bir köşede tutulur ve yasaların gerektirdiği şartları sağlar, hiç kimsenin tanımadığı bir genel başkanı olur, yönetim kurulları bulunur, ama seçimlere de girmezlermiş. Şayet ülkede bir `demokrasi kazası` olur da iktidardaki partisi veya partileri, o ülkenin `Ulu Mahkeme`si tarafından, ileri sürdüğü `reel` gerekçeleri sebebiyle kapatılırsa, o `yedek` partilerden birisi `devreye alınır` ve ülkede &8216;kaza olmamış gibi` siyaset yoluna devam edilirmiş..

Söz konusu ülkenin asırlık, hâkim hegomanyacı güçlerinin azgınlaşarak işi iyice azıya almaları, zorbalıklarını zirveye çıkarmaları sonucunda, milletin yarısından fazlası o kadar rahatsız olmuş ki, tabiî bir refleksle, yani `sivil demokrasi darbesi` ile hegomanyacılara kuvvetli bir yumruk vurmuş.

Kendilerini `ülkenin tek sahibi` kabul edip, kendileri dışında hiç kimseyi `adam` yerine koymayan, kendilerinin &8216;ırgat ve hizmetçileri` olarak gören hegomanyacı güçler, yedikleri yumruk darbesi ile güçlerini henüz tam olarak kaybetmemişler, ama iyice sendelemişler ve ayağa kalkamaz olmuşlar. Bugünlerde tekrar ayağa kalkıp, eski günlere dönmek için, inanmadıkları, hatta küfrettikleri Allah`a yatıp kalkıp dua ediyorlarmış. Zamanında zulmün âlâsını yaparak, büyük bir kitleye dünyayı zindan edenler, mazlumlara hiçbir şekilde merhamet etmeyenler, şimdi merhamet bekliyorlarmış. Ancak, `merhamet etmeyene merhamet edilmez` prensibini de bilmiyorlarmış.

Milletin üzerine tanklar yürüten, kendilerine düşmana karşı kullansınlar diye teslim ettikleri silahları sahiplerine çeviren ve `hizmetçiliğimize devam edin yoksa sizi gebertiriz` diye salya saçan hegomanyacılara verilen dehşetengiz ders, bir süreç içinde şekillenmiş. Süreçte iktidara gelen siyasî fırka, her girdiği seçimi, oyları artarak kazanmış. Hegomanyacıların uyguladıkları stratejik her taktik, geri tepip, iktidara artan oranda oy olarak dönmüş. Ülkenin tarihinde hiç görülmeyen bir gelişme yaşanmış. Çokları bunu `adaletin yerini bulması` olarak algılamış.

Buraya kadar, `iyisi` ile `kötüsü` ile, `doğrusu` ile `yanlışı` ile, yaşanmış ve olmuş, bitmiş... Tarih elbette ki bunları kayda aldı ve zamanı gelince kimleri `zâlim` ve kimleri &8216;mazlûm` olarak niteleyecek, gelecek nesiller öğrenecekler.

Defalarca seçim kazanıp 5. defa iktidara gelen fırkanın mebusları, kendi kuralları gereği, 6. defa aday olamayacaklarmış. Bu sebepten 5 defadır mebusluk yapanlar kara kara düşünmeye başlamışlar. Mebusluk bittikten sonra gelecek kaygısına düşmüşler. Henüz daha vakit varmış, ama bir tedbir de gerekiyormuş. Eğer şimdiden bir tedbir alınmazsa, yarın mebusluktan, nazırlıktan veya bir başka posttan `emekli` pozisyonuna düşüp, `mütekait`, `sâbık` ve `sâkıt` ya da Azerî kardeşlerimizin tabiriyle, `köhne mebus` ya da `eski nazır` diye anılacaklarmış. Bu tür sıfatlar gerçek sıfatlarmış, ama muhataplarca hiç de hoş sıfatlar olarak görülmezlermiş. Kamuoyu nazarında bunlar, `pili bitmiş, ununu eleyip eleğini duvara asmış veya hiçbir işe yaramayan zevat` olarak algılanıyormuş. Aslında, maddi olarak refah içinde olmaya devam edecekler, çok küçük bir kayıpla mebus aylığı almaya devam edeceklermiş, ama işte o zikredilen sıfatlar yok mu, onları hazmetmek zormuş&8230; &8216;Ah, bir dönem daha olsa ne iyi olurdu` diye iç çekenler de mevcutmuş ama Büyük Reis, sağ olsun, var olsun, hatta berhudâr olsun, `hayır, katiyen olmaz!` demiş..Ve herkeste derin bir sükût.. Umutlar tükenmiş.

Şu fâni olan, ancak kendilerinin fâni olduklarının farkında olmayanlar dahi gayet iyi bilirler ki, `dara düşen` muhakkak ki bir çâre ararmış. `Denize düşen` yılana sarılırmış. `Dert veren Allah, dermanını da verirmiş`. Yeter ki arama `yolu` ve `yöntemi` bilinsin. Belki de &8216;ölmek` yerine `sıtmaya rıza göstermek` daha iyiymiş. Çözüm, mebusluk veya nazırlık olmasa bile, `ehveni şer` de olsa bir çözümmüş neticede..

Bahsedilen fırka mensupları içinde, 5 dönem mebusluk yapanların bir kısmı aynı zamandan ülkenin kadim ve üretken Dâr`ül Fünûnlarından siyasete ve fırkaya giren akademisyenlermiş.

Akademisyen, eski dilde `âlim` demekmiş. `Âlim` ise `işi en iyi bilen`, işin `ilmini tahsil etmiş`, yıllarını `mürekkep yalamak` ve `kitap karıştırmakla geçirmiş insan` demekmiş..Benzer unvan taşıyanlardan bir kısmı da, rakip diğer fırkalardanmış. Kendilerinin tekrar seçilme ihtimali olmadığını gören rakip partilerden akademisyenler de iktidar fırkasının akademisyenlerinin çözüm arayışına destek vermişler ve her türlü düşünce eylemine iştirak etmişler.

Zikredilen problemin çözümü için, evvela kendi aralarında tartışmalar ve beyin jimnastiği yapılmış. Bir süre tartışmalar olmuş. Sonuçta, ülkenin en iyi yetişmiş `beyin`leri, en kaliteli `akademisyen` ve `politikacı`ları ve en iyi `stratejist`leri oldukları için, pratik çözümü, yani ilmî tabirle `optimum çözüm`ü de bulmuşmuşlar. Atalarımız ne demiş? ``Arayan bulur´´! Onlar da bulmuşlar..

Şu anda hâlen sahip oldukları gücü kullanarak, Payitaht Enkırı`da, adına uygun (!) bir kamu mülkünde, bir Dâr`ûl Fünûn açtırılması kararı alınmış. Bu müessesenin,`ülkede her türlü bilimin gelişmesine katkı sağlamak` temel amacıymış. Adı da hazırmış: İçtimaî, Beşerî ve Politik İlimler Dâr`ül Fünûnu Keşke teknik alanlardan gelecek olanları da kapsaması için `Teknik` kelimesi de ilave edilseydi. Eğer önümüzdeki günlerde plân uygulanmaya geçer de ülkenin Payitahtında en taze `İlim Yuvası` hayat bulursa, dert ve endişeler de sona erecektir. Tekran aday olamayıp veya seçilememiş her fırkadan akademisyenler hemen buraya dönecekler, emekli maaşları, halen mevcut dâr`ül fünûnların çalışanlarından fazla olduğu için, buradan `maaş almayacaklar` (!), yani meccanen (!) öğrenci yetiştireceklerdir. Basına verecekleri demeçlerle de ne kadar `tank-savar`, `vatan-sever`, `millet-sever`, `Sakarya-sever` ve `ülke-sever` olduklarını deklâre edeceklerdir. Böylece hem kendileri sayılan sıfatlara sahip olmayacak, komplekse kapılmayacaklardır. Bunun yanında bir faydası da, yeni açılan kurumda `yeni kurulduğu için` her hangi bir `atama kriteri` de söz konusu olmayacak, isteyen emeklilerin atamaları rahatlıkla yapılabilecektir. Böylece pek çok `emekli` zevat, emeklilikten `kurtulup` bir `çalışma ofisine` kavuşacaklar ve dost-arkadaş ofislerini işgal veya `kullanmaktan` kurtulacaklar, adresleri de belli olacaktır.

Şimdi bazı boşboğazların şöyle dediklerini duyuyor gibiyim: Yahu, Payitaht`ta ``Şimşek Barazıt Dâr`ûl Fünûnu` var, orası bunlara yetmiyor mu? O da yeni kurulanlardan ve kamuya ait!

Bu tür boşboğazların dediklerine sakın ola ki kulak asılmaya!... Bunlar teşebbüs sahiplerini çekemeyen, kıskanç ve kendileri `adam` olamayanlardır.

Hararetle beklediğim Dâr`ûl Fünûn`un bir an önce, acilen hayata geçirilmesi temennilerimle, teşebbüsün, vatanımıza, necip milletimize, Sakarya`ya ve ilim-bilim aşkı içinde `aç-bîilâç` bir şekilde bekleyen güzel ülkemin öğrencilerine, onların ailelerine ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Bir de tavsiyem olacak âcizane: Bu Dâr`ül Fünûn`un öğretim dili İngilizce olsun! Ders vereceklerin İngilizce ders vermeleri gerekmez. Dersler, kayıtlarda `İngilizce` görünsün, ama İngilizce verilmese de olur. Maksat, havası olsun, yeter!


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.