Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10194
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2285) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (423) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (848) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3429)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Mehmet KOÇAK - (Ziyaretci) 24.03.2021 15:42:47

İstanbul Sözleşmesi’nin feshi sonrası tartışmalar

İstanbul Sözleşmesi’nin feshi sonrası tartışmalar

… Uzun süren tartışmalar ve tepkilere sebep olan ‘İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan’ın onayı ile Türkiye resmen sözleşmeden çekilmiş oldu.

Ancak, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı, kadına şiddetle mücadeleden ödün olarak yorumlanmamalı.

Zira, hükümet mağduriyetlerin giderilmesi yönünde gerekli tedbirleri almıştır.

İstanbul Sözleşmesi’ne paralel olarak, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine dair kanun yürürlüktedir.

Bu kanuna göre Türkiye’de kadına karşı yönelik şiddetin önlenmesine dair kanun ve şiddet gören kadınlara, fiziki koruma sağlamaktan, psikolojik mesleki ve hukuki desteğe, kreş imkanından, ikamet ve kimlik bilgilerinin değiştirilmesine kadar pek çok imkan tanıyor.

Yani biz, 6284 sayılı kanunun yanında inanç, kültür, örf ve geleneklerimiz ve değerlerimizi dikkate alarak, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesini sağlayıcı ilave kanunlar çıkarmak üzere yasal düzenlemeler yapılmak üzere hazırlıklar başlattık.

Bu gerçekler dikkate alındığında uygulamalardaki eksikleri giderecek ilave kanunlar çıkarılarak bu sorunu aşma veya milimize etme imkanına sahip olduğumuza göre, toplumda bölünmelere yol açan ve bize dayatılan sözleşmelere kendimizi bağlamak zorunda değiliz ve de olmamalıyız.



Şimdi gelelim “itirazlar neden yapılıyor?” sorusuna.

2011’de imzaya açılan ve 2014’te yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi’nin kısa özetine bakıldığında, “kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, şiddetten mağdur olan kişilerin korunması, suçluların cezalandırılması” izah ediliyor.

Ayrıca, sözleşme, taraf devletin özellikle şiddete uğrayan kadınların korunması için bütünlüklü bir dizi önlem almasını şart koşuyor.

İşin bu kısmına kimse karşı değil ve de olamaz.

Ancak, sözleşmede bu tarifin dışında bizim açımızdan kabulü mümkün olmayan birçok madde var.

Zira, Türk aile yapısını zedelediğinin ve eşcinselliği normalleştirmenin yanında cinsiyet tercihinin ayrıntılarında insani, ahlaki ve namus anlayışını zorlayıcı dayatmalar dikkat çekmektedir.

Ayrıca bu sözleşmeyi esas alarak sokaklara taşan ahlaksız davranışlarla toplumu rahatsız eden cinsel ifadeler içeren pankartlar ile yapılan bazı etkinlikler ise toplumu germiştir.

Şimdiye kadar görülmeyen bu eylemlerin gerçekleştirilmesi sonrasında ise sözleşme tekrar gündem oldu.

Nitekim; İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik itirazların iki temel sebebi var.

Birincisi: Toplumsal cinsiyet eşitliğini düzenleyen 3. ve 4. maddelerin, eşcinsel birliktelikleri yasal teminat altına aldığını ve bu durumun toplum yapısını bozduğu iddiası.

İkincisi: Kadının beyanı esas alınarak erkekler için verilen evden uzaklaştırma kararının aileleri parçaladığı iddiası.

Taraflar arasında, şiddete ilişkin arabuluculuk ve uzlaştırma süreçlerinin yasaklanmasını öne süren 48. maddeye ilişkin itirazlar da var.

Kısacası: Türkiye’de bu sözleşmeye karşı çıkanlar ise çoğunlukla sözleşmedeki “toplumsal cinsiyet” ve “cinsel yönelim” gibi ifadelerin kabul edilemez olarak görüyor ve sözleşmenin bir bütün olarak Türk aile yapısına zarar verdiğini iddia ediyor.

Yapılan anketlerde sözleşmeye taraf olanların oranı sadece 17, karşı olanların oranı ise 63.6, fikrim yok diyenlerin oranı 19.4 olarak tespit edilmiş.

Demek ki toplumda çok ciddi bir rahatsızlık söz konusuydu.



Bu sözleşmenin, kadına yönelik şiddetin ve cinayetler ile ev içi şiddetin önlenmesi ve bunun gibi durumlar ile mücadelede caydırıcı olmadığı aksine bölünmeye sebep olduğu görülmüştür.

Sözleşmenin ayrıntılarında ise bize ters düşen maddeler bulunması bir gizli dayatma ve kendilerine benzemeye zorlama olduğu açıktır.

Uluslararası sözleşmeler veya anayasal düzenlemeler ve kanunlarda elbette belli oranlarda etkili ve faydası olan bazı maddeler vardır.

Ancak, sözleşmelerin ve kanuni tedbirlerin de kendi başına yeterli olmadığı bir diğer gerçektir.

Kanunların tavizsiz uygulanması çok önemlidir ancak, sadece kanunlarla yetinilmesi doğru değildir.

Hatırlatmak isterim ki; Türkiye›nin hukukuyla, iç mevzuatıyla, anayasal düzenlemeleriyle ve de bizi biz yapan milli ve manevi değerlerimizi yeniden ihya etmek suretiyle kadınlarımızın haklarını koruyacak güce sahibiz.

Çok ciddi ve etkili eğitim programları ile toplumu vicdanen ve ahlaken hazırlamaktır.

Bu konuda akademisyenler, din adamları ve eğitmenler ve psikologlardan destek alınması şarttır.

Kısacası; çözümü, dayatılan sözleşmelerde değil, bizdeki değerlerde aramalıyız.



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.