Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10725
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2281) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (523) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (846) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (980) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3429)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Mustafa Mete İSLAMOĞLU - (Ziyaretci) 21.03.2014 21:29:24

KAYSERİ TARİHİ

( ÖZET-1-)
KAYSERİ TARİHİ
``SU İÇİNDE KALESİ OLAN TEK ŞEHİR´´
TÜRK ve İSLAM YUVASI

Dünya insanlık tarihinde ve Türk ve İslam aleminde Kayseri çok eski bir yerleşim merkezidir. Anadolu`da ilk siyasi birliği kuran Hititler bu bölgeye hakim olmuşlar. Kayseri yakınlarında bulunan ``Kültepe´´ ve ``Karahöyük´´te M.Ö. 15. asra ait Asur ve Hitit kitabe ve sanat eserleri iyi incelenmiş olsa idi karanlıkta kalan gerçek tarih çoktan aydınlanmış olacaktı..

Kayseri tarihini tam olarak bilemediklerinden
Tarihçiler muhtelif bulgulara dayanarak fikir yürüterek anlatmaya çalışmışlar. Kayserinin 800 yıllık Aile tarihine sahip ve soy kütüğünde ´´KALE İÇİ EŞRAFI´´ İbaresi olan Kayserili bir yazar olarak.
Bu çalışmada eksiklerim olmasına rağmen (mutlaka vardır) tarihi akışı anlatmaya gayret ettim. Eksiklerimden dolayı; tarihi var eden ecdadımın manevi huzurunda eğilerek hatalarımdan dolayı özür diler ve
Allahın affına sığınırım.
TARİH YOLCULUĞUNDA KAYSERİ

İLK SÖZ: Babilliler döneminde çeşitli ordular zaman zaman bu bölgeye nüfuzlarıyla uzamış fakat Frikya ve
Lidyalılar ise bu bölgeye hâkim olamamışlar. Asurlulardan sonra M.Ö. 6. asırda Persler bölgeyi istilâ etmişlerdir. M.Ö. 380 tarihlerinde Kayseri civarında Kapadokya Krallığını kurmuşlar.

M.Ö. 4. asır sonlarında İskender`in ölümünden sonra
Selevkos (Asya) İmparatorluğuna tâbi olmuş.
M.Ö. 1. asırda Roma İmparatorluğu Birliğine katılmış. M.S. 17`de birlik dağılınca Roma İmparatorluğunun vilâyeti hâline getirilmiş.

Kapadokya Krallığı 15 kral ile 400 sene devam etmiştir.
Kapadokya Krallığı zamanında Kayseri`nin güney batısında ``Evsobia´´ veya ``Mazaca´´ denilen şehir bulunduğundan Romalılar zamanında Kayseri`yi diğer ``Caesered´´lardan ayırmak için ``Caesered Mazaca´´ denmiştir. M.Ö. 77`de Ermeni Derebeyi Tiğran isimli bir eşkıya ani bir baskınla yağma etmiş
M.S. 260 yılında Sasani Şahı Şahpur, Kayseri`yi yağma edip 12.000 Yahudiyi öldürmüş. O tarihlerde Kayseri dünyanın sayılı büyük şehirlerinden olup nüfus 400.000`i aşıyormuş.

M.S. 395`te Roma imparatorluğu ikiye bölününce bu bölge (Kapadokya) Anadolu`nun diğer bölgeleri gibi Doğu Roma(Bizans)nın payına düşmüştür. Hıristiyanlık yayılırken Kayseri bu dinin en büyük merkezlerinden biri haline gelmiş. Şakada olsa bazen Kayseri tarihini bilmeyenler nerelisin diye sorduklarında Kayseriliyim deyince ``ERMENİMİSİN´´ diye hemen sorarlar bu da benim çok ağırıma giderdi ve bu çirkin soru günümüzde halen sorulmaktadır.

M.S. 6. asırda İmparator Justinianus, Kayseri`yi surlarla çevirdi ve bâzı îmâr faaliyetlerinde bulundu. Emevîler zamanında 690, 726, 729 ve 732`de İslâm orduları Halife Abdülmelik, Mesleme, Said ibni Hişam ve Süleyman ibni Hişam Kayseri`yi dört defa fethettiler.

Fakat yeniden Bizans`ın eline geçti. Türkler Kayseri`yi Malazgirt Zaferinden birkaç yıl önce ele geçirmişler, fakat tam olarak 1071 zaferinden sonra hâkimiyet kurmuşlardır. Birinci Süleyman Şah, Kayseri`yi Selçuklu sınırları içine almış ve burası Konya`dan sonra Selçuklu Devletinin ikinci büyük şehri haline getirilmiş.
1071`den bu yana Kayseri devamlı Türk olarak kalmış muhtelif Türk devlet veya beyliklerinin hâkimiyetinde kalmıştır. Hiçbir işgal ve istilâya maruz kalmamıştır.

Selçuklular devrinde Kayseri, Konya`dan sonra ikinci başkent oldu. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat zamanında Kayseri`nin durumu Bizans devrini gerilerde bıraktı. En parlak devrini yaşadı.

Selçuklu Türkiye`sinin Konya`dan sonra en önemli şehri Kayseri`ydi. Dünyanın en güzel beldelerinden biri hâline geldi. Şehir birbirinden güzel eserlerle süslendi. Bugün Kayseri`deki eski eserlerin çoğu ve en değerlileri Selçuklu devrinden kalmış olanlardır. Selçuklulardan sonra İlhanlılar bu bölgeye hâkim oldular. 1277`de Mısır-Suriye Türk Memlûk Sultanı Baybars Kayseri`ye geldi, fakat İlhan`lılar`dan Kayseri`yi geri alamadı.

On dördüncü asırda Emir Eretna İlhanlıların Anadolu genel valisi olarak Kayseri`ye geldi. İlhanlı İmparatorluğu yıkılınca Eratnaoğulları Beyliği kuruldu ve bu beyliğin Sivas`tan sonra ikinci başkenti oldu. Kayıtlardaki bilgiler böyle demekte.

Eretna oğulları`nın yerine geçen Kadı Burhanettin`in hakimiyeti uzun sürmez.
Şehir 1398`de Sultan Yıldırım Beyazıt tarafından fethedilip, Osmanlı Devletine katılmış. Fakat dört sene sonra 1402`de Timur ile yapılan Ankara Savaşından sonra Kayseri`yi Karaman oğulları ele geçirir. Bir müddet sonra Kayseri`yi Maraş`ta bulunan Dul kadir oğulları Türk Beyliğine bıraktı. Karaman oğulları, Kayseri`yi Dul kadir oğulları Türk Beyliğinden geri alınca, Sultan İkinci Murat Han 1436`da Kayseri`yi yeniden alarak Dul kadir oğulları Beyliğine verdi. (İkinci Murat`ın anası Dul kadir oğulları Beyi`nin kızı) Bir müddet sonra Karaman oğulları Beyliği Kayseri`yi yeniden ele geçirir.
Memlûklar bir ara Kayseri`yi kuşattılar fakat alamadılar. 1508`de Şah İsmail Kayseri`ye geldi fakat kısa bir müddet sonra geri çekildi.

Karamanoğulları Beyliği Osmanlı Devletine katıldığı için Kayseri, Dulkadiroğulları Beyliğinin idâresindeydi.

Yavuz Sultan Selim Han 1515`te Kayseri`yi Osmanlı Devletine katınca Karaman (Konya) eyaletinin (beylerbeyliğinin) yedi sancağından (vilâyetinden) birinin merkezi oldu. 1825`te Kayseri`nin şehir nüfusu 100.bin civarındasydı . Tanzimattan sonra Ankara eyaletinin (vilayetinin) beş sancağından biri oldu, üç kazası vardı. Cumhuriyet devrinde bütün sancaklara (mutasarrıflıklara) ``vilayet-il´´ denilince Kayseri vilâyet oldu.
KAYSARİYA NASIL KAYSERİ OLDU
``Kaysarîye´´ ismi (Kayseri)ye çevrildi. Günümüzde ise Türkiye`nin ve hatta Dünyanın gözünde potansiyeli çok yüksek bir sanayi şehridir.
Burada doğdum burada okudum, burda hayatı tanıdım ve Kayserili olmakla hep iftihar ettim.
Kayseri dünyada çok özel bir unvan`a sahiptir.
Dünyanın en yüksek dağlarından´´ sönmüş bir yanardağ olanı 3816 mt. İle ERCİYES`İN eteklerine kurulmuş bir şehir. Dört mevsimin hepsinide hakkıyla yaşar yaşatır.





Kayseri`de bilinen ilk yerleşim, İskanı Erken Tunç Çağında başlayan Kültepe (Kaniş/Karum) dur.
Kültepe`yi Hitit öncesi Anadolu`nun yerli halkı olan Hatti`ler kurmuşlar. Kültepe`nin hemen yanı başında yer alan ve Asurlu tüccarlarca kurulan Karum`da (Pazar yeri) 1948 yılından beri devam eden kazılarda, bu döneme ışık tutan 20.000 &8216;in üzerinde çivi yazılı tablet bulunmuştur. Bu metinler ticari ilişkiler, antlaşmalar ve mektupları içermektedir. Kültepe, M.Ö. 4000 yıllarından Roma Çağı sonuna kadar devamlı olarak iskan gördüğü kayıtlarda anlatmaktadır
M.Ö. 11 ve 7. Yüzyıllarda , Erciyes`in eteğinde yer alan Mazaka şehri kurulmuştur. M.Ö. 6 ve 5. Yüzyıllarda bu bölge, Med ve Perslerin egemenliğine girmiştir.

M.Ö. 280 yıllarında kurulan Bağımsız Kapadokya Krallığının başkenti olan Mazaka, bu dönemde 400 bin nüfuslu büyük bir şehirdi. M.S. 17 yılında Roma Devletinin eline geçen Mazaka, Romanın bir eyaleti olmuş ve her el değişmesinde ismi, Kaisareia olarak da değiştirilmiştir.
BU TARİHE DİKKAT EDİNİZ
(dünyanın en eski yerleşim bölgelerinden)

395 yılında Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu içerisinde yer alan bu bölgede, büyük bir şehir olarak yerini korumuştur. 691 ve 721 yıllarında Kayseri, kısa sürelerle Arapların akınlarına uğramış ve 1071 yılında Malazgirt zaferinden sonra Türk topraklarına katılmıştır.
1127 yılında Danişmendlilerin, 1162 yılında ise Anadolu Selçuklularının olan şehir, Selçuklular zamanında Konya`dan sonra ikinci başkent olmuştur. 1244 yılında İlhanlıların saldırısına uğramış, bir süre Moğol-İlhanlı valilerince yönetilmiştir.

Kayseri, 1343 yılında Eretna Beyliğinin, 1398 yılında Osmanlıların eline geçmiş. 1402 yılında Ankara savaşından sonra Karamanoğullarının ve Dulkadiroğlularının olan şehir, 1515 yılında Yavuz Sultan Selim`in Iran seferi dönüşünde kesin olarak Osmanlı imparatorluğuna bağlamıştır.

TARİHSEL DEĞİŞİM ve KAYSERİ

Anadolu`nun, doğu ve batı (Yunan-Roma) medeniyetleri arasında bir köprü vazifesi görmesi bu bölgede, Anadolu Medeniyetleri denilen muazzam bir medeniyetin doğmasına neden olmuş. Bu nedenle tarih boyunca Kayseri, bu medeniyetlerin bir bölümünün gözüktüğü ve Kızılırmak Havzası ile Tuz gölü arasında kalan Kapadokya`nın, önemli bir yerleşim yeri olma özelliğini korumuş. Bu bölgede bulunan yüzlerce ``Höyük´´ ve ``Tümülüs´´ler , ``Anadolu Medeniyetleri´´nin önemli bulgularını, günümüze kadar taşımış. Hititler`den Osmanlılar`a kadar bu bölgede yerleşen bütün kavimler, kısa bir zaman içerisinde mutlaka bir siyasi birlik kurmuş ve bir güç olarak, tarih sahnesine çıkmış.

``ARGAİOS´´
ERCİYES OLUYOR
Kayseri çevresinde bilinen en eski yerleşim yeri, bugün ki şehre yaklaşık 20 kilometre mesafede bulunan ``Kültepe Höyüğü´´dür. Bu höyükte bulunan Kaniş, o günkü Kayseri`nin başşehri olup M.Ö 2800 senesinden Helenistik Devirlere kadar önemini korumuş. Kaniş`in önemini kaybetmesi üzerine o dönemlerin kutsal dağı olan Argaios`un (Erciyes) kuzey eteğinde bulunan Mazaka`nın ön plana çıktığını ve şehrin merkezi olduğunu bilinmemekteydi.
İsminin nereden geldiği tartışılan ve M.Ö XII-IX. yüzyıllar arasında iskan görmeye başladığı tahmin edilen Mazaka, bir süre sonra Tabal Devleti`nin başşehri olmuş.
Bu devletin yıkılması üzerine Frigler`in eline geçmiş ve daha sonra da Kimmerler`in sınırları içerisinde kalmış (M.Ö 676). Kimmerler, Asur ve Lidyalılar tarafından Anadolu`dan atılınca (M.Ö 650) Mazaka, Asur egemenliğine girmiş ve daha sonra Lidya ve Medler arasında sınır olmuş. Persler`in, Lidyalılar`ı yenmesi üzerine bütün Anadolu gibi Mazaka da bu devletin hakimiyetine girmiş. Pers hakimiyeti ile birlikte &272;ran`dan bu bölgeye çok insan gelmiş, kendi ülkelerine benzettikleri bu bölgelerde, ``Ateşgede Kültürü´´ nü yerleştirmiş. Ve bu ``Kültür´´ yüzyıllarca bu bölgede egemen olmuş. Hatta bağımsız Kabadokya Kralları bile bu ``kültürün´´ yani ``dini çerçevenin´´ dışına çıkamamış.

Kapadokya krallarından IV. Ariarathes Eusebias, babası III. Ariarathes tarafından kurulan ``Ariarathia´´ şehrinde bir müddet kalmış ve sonra sarayını Mazaka`ya taşımıştır. Bunun oğlu V. Ariarathes ise babasının adına izafeten şehre, ``Eusebia´´ adını vermiş (M.Ö. 163-130). Mazaka`nın yanında yeni bir Helen şehri olarak doğan Eusebia, Kabadokya Kralı Archelaos (M.Ö. 36, M.S. 17) zamanında Roma İmparatoru ``Caisar Avgustus´´ adına izafeten ``Kaisaria´´ adı verilmiştir. M.Ö 12-8 tarihlerinde basılan bütün sikkelerde (paralarda) Kaisaria ismine rastlanmaktadır.
Bu medeniyetlerin yaşandığı dönemleri kısaca aşağıdaki gibi altbaşlıklarda toplamak mümkündür; Roma Kolonial Dönemi Kapadokya`yı, M.S. 17 tarihinden itibaren Roma İmparatorluğu`nun bir şehri olarak tarih sahnesinde gördüğümüz GÜZEL KAYSERİ`
Kaisaria, ``Konion´´ denilen bir eyalet meclisi ve bir vali tarafından yönetilmiş İmparator III. Gordianus zamanında şehir surları yaptırılmış (M.S. 238- 244), surlara rağmen İmparator Valerian zamanında Kaisaria Pers Kralı ``Şapor´´ tarafından işgal edilmiş. Bu sırada şehrin nüfusunun 400 bin civarında olduğu tarihi kaynaklarca belirtilmekte. İmparator Julianus Apostota`nın altı yıl sürgün kaldığı Kaisaria, bu dönem ``Hristiyanlık Kültürü´´nün, neşet ettiği önemli bir merkez konumundadır. Nitekim, Büyük Busilius, Aziz Gregorius, Nuziandoslu Gregorius ve Nysalı Gregorius burada yetişen Hıristiyan din büyükleridir.

İLK İSLAM AKINLARINDA KAYSERİ

Doğu Roma (Bizans) toprakları içerisinde bulunan Anadolu, daha Hicret`in ilk asırlarından itibaren ``İslam Orduları´´ için cazip bir bölge olmuş. İstanbul`un fethi için yapılan birçok sefer, Orta Anadolu ve özellikle Kayseri üzerinden yapılmıştır.
Ve her seferinde de şehir, ``İslam Orduları´´ tarafından işgal ve tahrip edilmiş. Kayseri, ayrıca &272;mparator Phokas (M.S. 602-610) zamanında &272;ran Hükümdarı II. Hüsrev tarafından işgal edilmiştir (M.S. 605) Altı sene Pers işgalinde kalan şehir, İmparator Heraklios (M.S. 610-640) tarafından geri alınmış.

TÜRK HAKİMİYETİNE GİREN KAYSERİ

Doğu tarihçilerine göre; Orta Anadolu`ya yayılmaya başlayan Türkler Afşin Bey komutasında, 1067 tarihlerinde Kayseri`yi fethettiler. 1071 Malazgirt Savaşı ile bütün gücü kırılan Bizans bu bölgeyi koruyamaz hale geldi ve çekilmeye ve bu çekilmeyi tâkiben de Anadolu`ya büyük bir Türk göçü gelmeye başladı. 1071 den 15 sene sonra , 1085 yıllarında Kayseri` yi artık bir Türk ve Müslüman şehri olarak görmekteyiz. Müslüman Türklerin hakimiyetinde Kayseri` nin eski halkı olan Rum ve Ermeniler` in birer mahallede toplandıkları, Çarşı, Pazar ve ticarette yavaş yavaş hakimiyetlerini kaybettikleri görülmüştür.

Şehir, süratle yapılan Camii, Han, Medrese , Hamam ve Çeşmelerle kısa bir sürede tam bir &272;slam Şehri kimliği kazanmıştır. Bir müddet Danişmendliler`e merkez olan Kayseri özellikle Selçuklu Sultanı Uluğ Keykubad (1.Alaeddin Keykubad) zamanında Türkiye Selçuklu Devletinin Konya ve Sivasla beraber üç başşehrinden birisi olmuştur.

Danişmendi ve Selçuklu yönetimleri zamanında yapılan görkemli yapıların en önemlileri olarak; Camii Kebir, Güllük Camii ve Hamamı, Hunat Külliyesi, Şifaiye&8211;Gıyasiye Medresesi, Hacı Kılıç Külliyesi, Lala Muhlisiddin Camisi, Sahabiye Medresesi, Kale Surları ve Yoğunburç sayılabilir.

DANİŞMENDLİLER DÖNEMİNDE KAYSERİ

Alpaslan`ın oğlu Melikşah`ın yeğeni Danişmendli Melik Ahmet (Taylu) Kızılırmak ve Yeşilırmak bölgelerinde ``Danişmedli Beyliği´´ni kurdu, Süleyman Şaha`a tâbi oldu. Danişmendliler döneminde bu bölgelerin Türkleştirilmesi için çok önemli adımlar atıldı. Anadolu bir Türk Yurdu haline geldi. Ebul Gazi Hasan Bey`i (Turasan) Orta Anadolu`ya vali tayin eden Danişmend oğlu Sabartia, Kayseri ve Pontus`ta hüküm sürüyordu. Kayseri`nin ilk valisi olan Hasan Bey, vazifeye başladığı 1082 tarihinden itibaren ölünceye kadar valilik yapmış ve bir çok fetihte bulundu. Ahmet Gazi`den sonra Emir Melik Gazi (Pazar ören/ Pınarbaşı`nda türbesi ve mumyası var), saltanata geçti. Daha sonra Kayseri`yi bir çok eserle imar eden ve Ulu Cami`yi yaptıran Emir Mehmet ve Zünnun bu bölgeyi idare etmişler.

MOĞOLLARIN HAKİMİYETİNDE KAYSERİ

Selçuklu ordusunun, Moğol ordusu ile 1243 tarihinde yapılan Kösedağ Meydan Savaşı ile Moğol ordusuna yenilmesi , Türk tarihinde bir dönüm noktası olmuş ve artık Anadolu`da Moğol hakimiyeti başlamıştır. Gönderdikleri Valilerle Anadolu&8216;yu denetleyen Moğollar, 150 sene müddetle Kayseri ve Anadolu`nun bütün maddi ve manevi kaynaklarını yağmalamışlardır. Moğol sömürüsü altında ezilen Selçuklu Devleti, bütün gücünü kaybetmiş ve II. Mesud &8216; dan sonra dağılarak, yerini yeni kurulan beyliklere bırakmıştır.(1308)

OSMANLI DÖNEMİNDE KAYSERİ

Fatih Sultan Mehmet zamanında , Gedik Ahmet Paşa tarafından Karamanoğulları Beyliği` ne son verilerek, Karaman, Konya ve Kayseri Bölgeleri Osmanlı toprağına katıldı. (1474) Kayseri 1476&8216;dan itibaren Karaman eyaletine bağlı bir sancak merkezi oldu. 1839 tarihinde Bozok Eyaletinde, 1867 tarihinde de bağımsız sancak merkezi olarak Osmanlı idari taksimatında yerini aldı.

MÜTAREKE YILLARINDA KAYSERİ

Kayseri, Osmanlı Devleti`nin Birinci Dünya Savaşı yenilgisini belgeleyen Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918) günlerinde, bağımsız bir sancak olarak yönetiliyordu ve doğrudan &272;stanbul`a bağlıydı. Birinci Dünya Savaşı öncesinde birçok Orta Anadolu kentinden farklı olarak, canlı bir ekonomik yaşamı olan Kayseri, savaş içindeki Ermeni tehciri nedeniyle, bu özelliğini bir ölçüde yitirmişti. Çünkü, kentin ticari yaşamının gelişmesinde ve ileri düzeydeki zanaatçılıkta Ermenilerin büyük payı vardı. Hayvancılığa dayalı besin sanayinin doğması Kayseri`nin pastırmacılık ve sucukçulukta ün kazanması, büyük ölçüde Ermenilerin çabalarıyla olmuştu. Ermeniler ve kimi Rumlar, ayrıca sarraflıkla da uğraşıyorlardı.

Kayseri`de yerel ekonomik yaşamı denetleyen ve 30.000`i aşkın olan bu Ermeni nüfus, 1915`te Suriye`ye tehcir edilmiş, ancak, Mondros Mütarekesi ile kısa süre içinde yeniden Kayseri`ye dönmüşler.



Nitekim, Kayseri`nin en büyük kazalarından Develi`nin savaş sonrasındaki nüfusu yarı yarıya Ermenilerden oluşuyormuş..
Kayseri ve dolaylarının nüfus yapısını etkileyen bir başka gelişme`de, daha savaş yıllarında başlayan göçlerdi. Rus işgalleri 1915-1916 &8216;da Doğu Anadolu içlerine doğru uzandığında işgal altına giren kent ve köylerin halkı yollara dökülmüş ve bunlardan bir bölümü Kayseri`ye gelmişti. Bunu, 1917 Sovyet Devrimi sonrasında, Kafkasya`dan göçen kimi toplulukların, örneğin Çerkez`lerin gelişi izlemişti. Kayseri yöresi, Mondros Mütarekesi sonrasında başlayan Fransız işgalleri döneminde üçüncü bir göçe tanık oldu.

1918 sonrasından başlayarak gelişen Adana ve Maraş işgalleri nedeniyle, yörenin halkı uğradığı baskılara dayanamayarak yollara düşmüş ve göç kervanları Kayseri`ye uzanmıştı. Eylül 1919`da gelindiğinde Fransızlar, Çukurova`ya yerleşmiş. Urfa, Antep, ve Maraş`a girmiş, Kayseri`nin Develi Kazasının 20 km. yakınlarına dek ilerlemişlerdi. Zamantı suyunu sınır kabul ettiklerini duyuran Fransız işgal yetkilileri, bugün Develi`ye bağlı olan Bakırdağ Nahiyesini de denetimleri altına alırlar. Adana`yı merkez edinen Fransız işgal komutanlığı, güçlerini fazla dağıtmamak için, direnişle karşılaşmadığı sürece, merkezden uzak bölgelere, asker göndermeden; denetimi, işgal birlikleri içindeki Ermeni gönüllü taburlarıyla sağlamaya çalışılır. İşgal ettiği bu uzak kasabaların yönetimi de yörenin Ermeni ileri gelenlerine veriyorir. Bakırdağ (Rumlu) Nahiyesi`nde de bu tür bir uygulama yapan Fransızlar, Sarkız Efendi atlı bir Ermeniyi nahiye müdürlüğüne getirilir. Nahiye merkezi Bakırdağ`ın Kiske köyündei. Gerek nahiye merkezindeki, gerek çevre köylerdeki güvenliği de Ermeni Jandarmaları sağlar.

KURTULUŞ SAVAŞI DÖNEMİNDE KAYSERİ

Kayseri ili, Milli Mücadele Dönemi`nde Develi`ye bağlı Taşçı (Bakırdağ) Bucağı dışında işgal görmemiştir. Fransızlar`ın koruması altındaki ayrılıkçı Ermeni`lerce gerçekleştirilen Bakırdağ işgali de bölgeyi etkileme olanağı bulmadan, kısa süre içinde son bulmuş.

CUMHURİYET DÖNEMİNDE KAYSERİ

Kayseri, Cumhuriyetle birlikte 1924 Anayasası gereği vilayet oldu. 1924 Anayasası ile il statüsüne kavuşan Kayseri`nin 1928`de Merkez, İncesu, Bünyan, Develi ve Aziziye(Pınarbaşı) olmak üzere, 5 kazası (İlçe), 21 nahiyesi (bucak) ve 314 köyü vardı.

Bugün ise Kayseri`nin; 16 ilçesi (Akkışla, Bünyan, Develi, Felahiye, Hacılar, İncesu, Kocasinan, Melikgazi, Özvatan, Pınarbaşı, Sarıoğlan, Sarız, Talas, Tomarza, Yahyalı ve Yeşilhisar), 68 belediyesi ve 406 köyü bulunmaktadır.
19 Aralık 1919`da Mustafa Kemal ilk kez Kayseri`ye geldi. Ekim 1926 da Uçak Montaj Fabrikası, Mayıs 1927 de Ankara- Kayseri demiryolu hizmete girmiştir. Mart 1930 tarihinde müze açılmıştır. 1935&8216;te Kayseri Bez Fabrikası kurulmuştur. 1935 nüfus sayımında Ürgüp`ün Kayseri`ye bağlı olduğunu görmekteyiz. Ürgüp daha sonra, il olan Nevşehir`e bağlandı. Cumhuriyetle birlikte Kayseri de sanayi, ticari, eğitim, kültür v.s konularda önemli gelişmeler olmuş ve bu gelişmeler günümüzde de artarak devam etmektedir. 1950, 1960, 1990 ve 2000 yıllarında Kayseri ilinin kent merkezi ve çevresinin dokusu ve tarihsel gelişimini daha farklı hale gelmiştir.

Merkezdeki Fonksiyonel Farklılaşmalar, Yapısal Değişim Ve Mekansal Kaynaklar 1950-1960 arasında özel sektör tarafından bir çok sanayi tesisinin temelinin atıldığını ve faaliyete geçtiğini görüyoruz. Özel sektör tarafından 1950`lerin başında kurulan büyük ölçekli Birlik Mensucat Fabrikası ile Orta Anadolu Mensucat Fabrikası ve yarı kamu nitelikli Şeker Fabrikası (1955) bu dönemin önemli eserleridir.
GÜNÜMÜZE UZANAN KAYSERİ

1950` den sonra Kayseri sanayisinde özel sektörün ağırlığı giderek artı.

1960`tan sonra Taksan ile özel hisselerin de bulunduğu Çin kur dışında imalat sanayinde kamu yatırımı pek görmemekteyiz. Temel atılış töreninde bende bulunuyordum ve dönemin MSP genel başkanı rahmetli Necmettin Erbakan`lada gazeteci sıfatıyla karşılıklı yemek yemiştim. Bugün Taksan, yani (Takın tezgahları sanayii) Özelleştirme İdaresi tarafından satıldı ve Çin kur ise faaliyetini durdurdu. icra yoluyla satıldığını sonradan öğrendim.
Bu iki tesisinde yeni sahipleri Kayserlidir. 1950`lerin uygun ortamında, küçük ve orta boy girişimciler daha çok dayanıklı tüketim malları üretimine yönelmiş; girişimciler ellerindeki tez gah ya da makineleri küçük değişikliklerle, değişik ürünleri üretebilecek biçime dönüştürdüler.
Bizim ailelerimizde sanayici oldukları için çocukluğumdan beri bilmekteyim
Bilhassa rahmetli belediye başkanı (kambur) Osman Kavuncu nun döneminde başlayan bir sanayi atağı ile kayseri sanayisi müteşebbis ruhlu iş erbabı insanlarımızla bu günlere gelmiştir.
SANAYİ`DE KAYSERİ

1950`lerin önemli girişimlerinden birisi de Küçük Sanayi Sitesi`nin ya da `` Eski Sanayi Bölgesi´´`nin kurulmasıdır. Günümüzde Bünyan, Develi ve Pınarbaşı`nda birer tane olmak üzere 9 adet Küçük Sanayi Sitesi mevcut olup buralarda 6 bine yakın işletme faaliyet göstermektedir.

60`lı yılların sonu ve 70`li yılların başından itibaren imalat sanayinin çeşitlendiğini, nitelik kazanmaya başladığını, ölçeklerinin büyüdüğünü, fabrikasyon üretime geçtiklerini ve çoğunun tüzel kişilik kazandıklarını görmekteyiz. Bugün, Kayseri Sanayi Odasına kayıtlı üyelerin yüzde 75`ine yakını tüzel kişiliğe sahiptir.

Bu yıllardan önce ağırlıklı olarak üretilen iplik/dokuma ürünlerine günümüzde; elektroteknik ürünler, tarım ve hayvancılık makineleri, makine ve döküm, ev eşyaları, mutfak eşyaları, dayanıklı tüketim malları, cam mamulleri, ısıtma araç ve gereçleri, gıda, çelik/plastik boru ve çelik profil, otomotiv, mermer, makine halısı, kağıt ürünleri, PVC kapı ve pencere gibi ürünlerin dahil olduğunu görmekteyiz.

1980`den sonra büyük işletmelerin sayısında büyük artış oldu. Özellikle 1970`ten itibaren Kayseri`nin bazı ilçelerinde de sanayi yatırımları yapıldı ve halen çalışmakta.

Develi`de, Tomarza`da Bünyan`da çok önceleri kurulan Sümerbank Pınarbaşı`nda Sarıoğlan da çeşitli sektörlerde fabrikalar bulunmakta&8230;
Alabalık üretim tesisleri ve madencilik, yine Yahyalı yöresinde madencilik önemli bir iştigal konusu olmuştur. 1980`li yıllarda büyük işletmelerin sayısı artmıştır. Özellikle 1985`ten sonra uygulanan teşvik sistemi, Kayseri`de teşvikli yatırım yapanları arttırmış ve çok sayıda büyük ölçekli işletmeler doğmuştur. Kayseri Organize Sanayi Bölgesi`nin kurulması, altyapısının tamamlanması ve 1989 yılında bu bölgeye teşvik sistemi içerisinde İkinci Derecede Kalkınmada Öncelikli Yöre statüsü verilmesi, Kayseri`de büyük işletme sayısının çok sayıda artmasına yol açmıştır.

Ağaç işleri, koltuk, kanepe ve yatak üreten 3 büyük firma ile orta ölçekteki işletmeler Türkiye`nin bu konudaki ihtiyacının yarıdan fazlasını (60) karşılamaktadır. Kayseri İli sanayinde, işletme ve çalışan işçi sayısı bakımından, metal eşya-makine ve teçhizat sanayi, dokuma sanayi ile gıda sanayi önemli bir yere sahiptir. Bu üç sektör, 10 kişi ve üzerinde işçi çalıştıran işletmeler içinde 78`lik paya sahiptir. İşçi sayısı bakımından da 83`lük oranı oluşturmaktadır.

İldeki imalat sanayi tesislerinin 59,5`i büyük ölçekli, 40,5`i orta ölçekli işletme özelliğine sahip bulunmaktadır. Ambar-Boğaz köprü arasında kurulan Kayseri Serbest Bölgesi, 7 milyon metrekarelik bir alanı kaplamaktadır.

Kayseri sanayisinin ülke sanayisi içinde önemli bir yeri olduğu inkar edilemez bir gerçekdir.
İstanbul Sanayi Odası`nın her yıl yaptırdığı, ``İlk 500 Sanayi Kuruluşu´´ anketinde başarılı bir çok firmalar bulunmaktadır.
Kayseri, sürekli ``girişimci´´ yetiştiren bir ildir ve bu özelliği ile diğer illerin başında gelir.
VE KAYSERİ
Milli &8211; manevi bağlılıklarından dolayı dünyada iftiharı ile yaşanacak ilk ve tek ``milliyetçiler ülkücüler yatağı bir vilayettir. ``Dinine vatanına bağlı değilsen Kayseride seni asla sevmezler ´´ ama ben&8230;
``ÖĞÜNMEK GİBİ OLMASIN AMA KAYSERİLİYİM´´
Tüm inananlara kendini KAYSERİ`li hissedenlere
Selam ve dua ile
( m.meteislamoglu@hotmail.com )




Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.