Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10192
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2285) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (422) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (847) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3429)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Doç. Dr. Koray SAYIN - (Ziyaretci) 13.11.2023 00:45:21

Kimyasal Silahlar ve Etkileri

Kimyasal Silahlar ve Etkileri
Doç. Dr. Koray SAYIN

Genellikle dînî, millî, siyâsî ve ekonomik emellere ulaşmak için gerçekleştirilen savaş, bu esnâda kullanılan silahlara, amaçlara, taraflara ve gerçekleştiği yerlere göre farklı şekillerde adlandırılabilir. Söz konusu bu adlandırmalar dünyâ genelinde Nükleer Savaş, Soğuk Savaş, İç Savaş, Dînî Savaş ve Dünya Savaşı olarak günümüze kadar gelmiştir. Lâkin kimyâsal ve biyolojik savaşın varlığını ve etkisinin atom bombası gibi olabildiğini hatırlatmak önemlidir.

Birçok kişinin hâlen aklında “acaba COVID19 biyolojik bir savaş mıydı?” diye sorular gezinirken, uzun zaman önce başlayan ve hâlen devâm eden, Filistin halkının mâruz kaldığı zulmün, soykırıma kadar varan saldırının günümüzde devâm ettiğini bilmek kendini özünde insan hisseden herkesin içini yakan bir durumdur. Aslında Filistin sorunu ilk olarak 1799 yılında başlamış olup günümüze kadar devâm etmektedir. Özellikle 1948 yılında İsrail devletinin kurulmasıyla saldırılar gün be gün sürekli ve şiddetiyle birlikte artarak günümüze kadar gelmiştir. Hattâ Filistin halkı ne yazık ki 2014 yılında ve Ekim 2023’te fosfor bombasına (Beyaz Fosfor) mâruz kalmıştır.

Beyaz fosfor, sarıya benzer renkte ve balmumuna benzeyen beyaz, yarı şeffaf bir malzemedir. Çürük sarımsak kokusuna sahiptir. Orduda WP veya Willy Pete olarak bilinir, top mermilerinden ateşlendiğinde sarı bir alevle muhteşem patlamalar hâlinde parlar ve yoğun beyaz duman üretir. Birlik hareketleri için sis perdesi olarak ve savaş alanını aydınlatmak için kullanılır. Beyaz Fosfor mermileri yere çarptığında 100 mermiye ayrılarak 250 metrelik devâsâ bir alanı kaplıyor ve yoluna çıkan her şeyi, yâni sivilleri, mülkleri ve altyapıyı yakıyor. Beyaz fosfor parçalarının yanması kimyâsal şarjı bitene veya oksijenin tamâmı bitene kadar devâm eder. Parçaların 24 güne kadar kanalizasyon sularında kaldığı da bilinmektedir. En yakın târihte kullanılan beyaz fosforun kimyâsal bir silah olduğu herkes tarafından kabûl edilmekle birlikte kullanımının da yasak olduğu birçok devlet tarafından kabûl edilmiş durumdadır.

Teknoloji ve bilim de sürekli gelişmektedir. Kimya alanındaki gelişmeler netîcesinde biyolojik aktiviteye sahip olan birçok bileşik ve molekül sentezlenmektedir. Tesâdüfen veyâhut bilinçli bir şekilde sentezlenen bu bileşiklerin savaş ajanı olarak kullanılıp kullanılamayacağı araştırılmış ve hâlen araştırılmaktadır.

Savaş alanlarında, insanı öldürmek, yaralayarak saf dışı bırakmak ve etkisiz hâle getirmek, bitkisel ve hayvansal kaynakları kontamine ederek kullanılamaz hâle getirmek, ekonomik açıdan önemi olan hedefleri etkisiz hâle getirmek ve ister asker isterse sivillerin koruyucu kıyafetler giyerek hareket kabiliyetini kısıtlamak amacıyla kullanılabilecek yüksek toksisiteye sahip kimyâsal moleküller kimyâsal savaş ajanı olarak kullanılmaktadır.

Kimyâsal savaş ajanları kullanımı MÖ 400’lü yıllara kadar dayanmakta olup, karşı taraf üzerinde Spartalılar kükürt dumanını kullanmışlardır. Yoğun bir şekilde savaş meydanlarında kullanımı 19 yy. başlarında kendini göstermiştir. 1812 yılında fosgen, 1860 yılında hardal gazı, 1887 yılında difosgen sentezlenmiş ve bunlar acımasızca kullanılmıştır. Teknolojinin ve bilimin ilerlemesiyle birlikte artık pek çok sentez gerçekleştirilmekte ve üretilen moleküllerin kimyâsal ajan olarak kullanılıp kullanılamayacağı bilinmemektedir. Kimyâsal olarak silahlanma ve kullanımı çok eski târihlere dayanırken, kimyâsal ajanların kullanımına yönelik ilk tedbirlerin 1907 yılında alındığı görülmektedir. 1907 yılında “Hague Konvansiyonu” ile kimyâsal silah kullanımının yasadışı olarak görülmesi istenmiştir. Fakat Amerika Birleşik Devletleri bu anlaşmayı imzalamayarak, insanlığı hiçe saydığını o târihte bile göstermiştir.

Üretilen kimyâsal silahlar en çok 1. Dünya Savaşında kullanılmış olup yaklaşık 1 milyon kişinin ölümüne ve yaralanmasına sebep olmuştur. Yapılan bu zulüm birçok anlaşma ile kontrol altına alınmaya çalışılsa da sonucun başarısız olduğunu söylemek gerekir. İlk kez 1899 yılında 1. Lahey Barış Konferansında gündeme gelmiş, 23 devlet söz konusu bu târihten 2 yıl sonra tekrar toplanarak Boğucu Gazlar Bildirisini imzalamıştır. 1925 yılında Cenevre Konvansiyonunda protokol imzalanmasıyla kontrol altına alınmaya çalışılmıştır. 42 ülkenin katıldığı bu protokolle hem kimyâsal hem de biyolojik silah kullanımı yasaklanmıştır. Lâkin protokol imzalanmış olsa da pek çok ülke kimyâsal ve biyolojik silah üretimine devâm etmiş olup, hâlen de üretmekte oldukları bilinmektedir. Târihsel süreç dikkatle incelendiğinde, yeniden tedbirlerin alınması için 1989 yılı Paris Konferansı’nda 149 ülkenin katılımıyla Cenevre Konvansiyonunda alınan kararların devâm ettirilmesine karar verilmiştir. Lâkin günümüzde İran, Irak, Libya, Rusya, İsrail ve ABD’nin yüksek miktarda kimyâsal silah ürettikleri ve stokladıkları rapor edilmiştir. Özellikle yıllardır süregelen İsrail’in Filistin’i işgal etme arzusunu gerçekleştirmek için beyaz fosfor gazının kullanıldığı söylenmektedir. Birleşmiş Milletler, bunu dillendirip gündeme sokmazken, Körfez Savaşında Amerika Birleşik Devletlerinin kimyâsal silaha mâruz kalmış olabilecekleri hakkında bildiri yayınlamıştır.

Kimyâsal savaş ajanları olarak insana toksik olduğu bilinen yaklaşık 75000 farklı kimyâsal olduğu, bunlardan yaklaşık 70 kimyâsalın savaş ajanı olarak üretildiği ve depolandığı söylenmektedir. Peki kimyâsal savaş ajanının bilimsel olarak özellikleri nelerdir, üretimi esnâsında zararı olur mu gibi sorular akla gelebilir. Söz konusu bu maddelerin, aşağıda sunulmuş olan özellikleri yansıtması istenmektedir:

Aslında özüne kadar inildiğinde kimyâsal silahların atom bombalarından çok da farkının olmadığı anlaşılır ki târihsel süreçte Fakirin Atom Bombası olarak da bilinmektedir. Genellikle sıvı formda saklanan kimyâsal savaş ajanları gaz, buhar ve aerosol hâlinde kullanılır. Kimyâsal savaş ajanları etkisine göre gruplandırılmış olup, örnekleriyle birlikte Çizelge 1’de gösterildi.

Sinir Ajanları

Sinir sistemini etkileyerek dengesini bozar ve kişinin felç geçirerek saf dışı kalmasına sebep olurlar. Letal olarak etkilidirler. Söz konusu bu ajanların genellikle asetil kolinesteraz (AChE) enzimini inhibe edip sinir iletimini bloke ettiği bilinir. Sonrasında da solunum felcine neden olarak ölüme sebep olur. Söz konusu bu ajanların etkisi çok hızlı bir şekilde başlar ve herhangi bir tedaviye / girişime başlanmazsa kısa zamanda ölüme yol açar. Sinir ajanı olarak bilinen Tabun’un yapısı ve AChE ile etkileşim yapısı Şekil 1’de gösterildi.

Şekil 1. Tabun molekülü ve Tabun-AChE kompleksin yapısı

Sinir gazının kullanılmasıyla insanda burun akması, göğüs sıkışması, görüş zayıflığı, solunum sorunları, fazla terleme, kasların kasılması ve ölümün meydana gelmesi gibi birçok fizyolojik etkiler gözlenmiştir. Kasların aşırı miktarda kasılmasından dolayı bel ve omurgada kemiklerin kırıldığı da gözlenmiştir. Genel olarak öldürücü doz alındığında, yaklaşık 10 dakika içinde ölüm meydana gelir.

Yakıcı Gazlar

Bu ajanlar hızlı bir şekilde doku hasarına neden olur. Daha da derinlemesine bakmak gerekirse söz konusu bu gazlar, hücredeki moleküller ile etkileşir ve alkilleyici özellik sergilerler. Canlı üzerinde en çok etkilenen bölge gözler, solunum yolu epiteli ve deridir. Bu ajanlardan birisi olan madde hardal gazıdır (Şekil 2). Hardal gazı, savaş gazlarının kralı olarak bilinmektedir. Üretimi kolay ve ucuz olan bu gazın penetrasyon kabiliyeti oldukça yüksektir. Bu gaz, cilt, göz ve solunumla hızla absorbe olur ve ağır hasara ve ağır kapasite kaybına yol açar. İster normal isterse kükürtlü hardal gazı olsun ikisinin de kapasite bozucu etkisi olup yaklaşık 2 oranında ölüme sebep olmaktadır. Yanıcı gazların klinik etkileri 2 – 4 saat aralığında gözlenebildiği gibi 2 – 48 saatlik zaman diliminde de gözlendiği görülmüştür. Yakıcı gazlara iperit (hardal gazı), levzit, fosgenoksim gibi kimyâsallar da örnek verilebilir.

Şekil 2. Hardal gazı olarak bilinen bis(2-kloroetil) sülfür molekülünün yapısı. Akciğer İrritanları (Boğucu Gazlar)

Maskesiz insanın solunum sistemine giren, netîcesinde kandaki oksijen miktarını düşüren ve asfiksi sonucu ölüme yol açan gazlara verilen genel addır. Fosgen ve difosgen gazları bu alana verilebilecek en önemli örneklerdir. Bu gazlar vücuda girdiğinde solunum yollarının koruyucu membranları hasar görür ve mikrobiyal enfeksiyonlara duyarlılık artar ve vücut savunmasız hâle gelir.

Kan Zehirleri

Hücre solunumunu bozar, vücûda alınmasıyla birlikte dokuların oksijen alımını engeller ve kan ve dokular arasındaki CO değişimini bloke ederek insana zarar verir. Bu grupta en çok bilenen savaş ajanları siyanür ve hidrojen sülfürdür. Bu ajanlara mâruz kalan insanlara antidot olarak “Sodyum Nitrit + Sodyum Tiyosülfat”, Amil Nitrit, 4-DMAP ve Dikobalt Edetat gibi kimyasallar kullanılabilir. Genellikle meyve çekirdeği ve pis bir kokuya sahip olan bu ajanlar 10 – 15 dakika gibi kısa sürede insanı öldürebilmektedir.

Kapasite Bozucu Ajanlar

Psikolojik, mental ve benzeri birçok rahatsızlıklara yol açan ajanlar olarak bilinmektedir. Bu ajanlar, merkezî sinir sistemini etkileyerek depresyon ve davranış bozukluklarına sebep olur. Bu sınıftaki ajanlara verilebilecek en güzel örnekler fentanil, liserjik asit dietilamid, 3-kuinüklidinil benzilattır. Söz konusu bu ajanlara mâruz kalındığında uygun şekilde tedâviye derhal başlanmalıdır. En sık görülen fizyolojik etkileri, ciltte kızarıklık, kalp çarpıntısı, baş ağrısı ve dönmesi, uyuşma ve vücut sıcaklığının artmasıdır.

Kargaşa Kontrol Ajanları

Bu ajanlar, göz yaşartıcı ve kusturucu ajanlar olmak üzere iki gruba ayrılabilir. Göz yaşartıcı ajanlara örnek olarak kloroasetofenon ve biber gazı örnek verilebilirken kusturucu ajanlara örnek olarak difenilklorarasin, adamzit, difenilsiyanoarsin gibi kimyasallar örnek verilebilir. Bu ajanlar kullanıldığında etkileri temas süresinden biraz daha uzun sürebilmektedir. Tedavi için şahıs âcilen kontamine ortamdan uzaklaştırılmalı, kıyafetler çıkartılmalı ve kontamine olmuş deri su ile birkaç kez yıkanmalıdır.

Kimyâsal savaş ajanlarının nitel ve nicel olarak saptanabilmesi için ciddî araştırmalar yürütülmektedir. Söz konusu bu ajanların saptanabilmesi genel olarak 2 yola ayrılmıştır. Bunlardan birincisi manuel saptama ikincisi ise enstrümantal olarak saptamadır. Manuel saptamada kağıtlar, tüpler ve biletler kullanılmaktayken, enstrümantal saptamada iyon mobilite spektroskopisi, alev fotometrik dedektör, enzimatik ve optik esâsa dayalı çalışan dedektörler kullanılmaktadır.

Kimyâsal ajana mâruz kalındığında da yapılması gereken birçok tedavi yöntemi vardır ki bu amaç doğrultusunda ülkemizde çalışmalar yapılmaktadır. Lâkin toplum olarak da bilmemiz ve gerektiğinde uygulamamız gereken bazı kurallar da mevcuttur. Öncelikle bu tip saldırıda kendi kendimize müdahale etmemiz gerektiği aslâ unutulmamalıdır. Çevremiz dikkatli bir şekilde incelenmelidir. Çevremizde huzursuz ve şüpheli görünen bir kişi varsa dikkatli olmamız gerekmektedir. Yolculuk ânında aslâ yabancı birisinin valizlerini, paketlerini ve kendilerini kabûl etmememiz gerekmektedir. Mutlaka mâruz kaldığımız bölgede âcil toplanma yerleri, âcil yardım merdivenlerinin yerlerini bilmemiz gerekmektedir. Kimyâsal savaş ajanları hakkında bilgi sahibi olunmalı, bu saldırıya yönelik ilk yardım setleri oluşturulmalı, hipoklorit, sabunlu su ve talk gibi malzemeler ilk yardım seti içerisinde mutlaka bulundurulmalıdır. En önemlisi de arkadaşlarımız, komşularımız ve çevremizle bu konu hakkında görüşerek bir fikir birliğine varılması ve birlikte hareket edilmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak, bu bölümde yakın târihte Filistin halkının mâruz kaldığı kimyâsal silah konusunu işlemek, bu konu hakkında ümmeti bilinçlendirmek istedim. Kimyâsal silahın atom bombasından bir farkı olmadığını bildirmek isterim. İnsanlığa, mâsum bir yüreğe, mazlum bir kişiye kimyâsal silah ile saldırı gerçekleştiğinde sessiz kalan dilsiz bir şeytandır. Dünyânın hangi noktasında ve hangi ülkesinde olduğunun önemi olmadan işlenen ve işlenecek olan bu insanlık suçuna başta ümmet olarak sonra insan olarak dur demek zorunda olduğumuzu düşünüyorum. Herşeyi hakkıyla bilen Rabbimizin, yolumuza ışık tutmasını, bizlere yardım etmesini diliyorum. O Rahmân ve Rahîm`dir. Karanlıktan aydınlığa, sıcak sulardan serin sulara ancak O`nun sâyesinde ulaşabiliriz…

Kaynaklar

Abanoz, C. (2020). 1. Dünyâ Savaşı’ndan Günümüze Hardal Gazı ve Etkileri: Örnek Savaşlar ve Sonuçları. Ankara Sağlık Hizmetleri Dergisi, 18(2), 49-51.

Arslan, A. G., & Barış, Ö. (2022). Pandemi süreci kapsamında biyolojik ve kimyâsal silahlar ve alınacak tedbirler. Turkish Bulletin of Hygiene & Experimental Biology/Türk Hijyen ve Deneysel Biyoloji, 79(4).

Kalkan, F., Aykutluğ, Ö., & Topal, T. (2017). Mustard grubu kimyâsal savaş ajanları ve klinik etkileri. Sağlık Akademisyenleri Dergisi, 4(4), 322-331.

Erkekoğlu, P., & Koçer-Gümüşel, B. (2018). Kimyâsal savaş ajanları: târihçeleri, toksisiteleri, saptanmaları ve hazırlıklı olma. Hacettepe University Journal of the Faculty of Pharmacy, 38(1), 24-38.

Mojabi, S. M., Navazi, A., Feizi, F., & Ghourchi, M. (2010, September). Environmental impact of white phosphorus weapons on urban areas. In 2010 International Conference on Environmental Engineering and Applications (pp. 112-116).

Özdemir, Ç., Bozbıyık, A., & Hancı, İ. H. (2001). Kimyâsal silahlar: etkileri, korunma yolları. Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi (STED), 10, 298-300.

Sabancı, Z. (2023). Kadim Tartışmanın Ardından; Osmanlı’da Kimyâsal Silah Üretimi Var Mıydı?. Târih İncelemeleri Dergisi, 38(1), 231-250.

Yağmuroğlu, O. (2020). Kimyâsal Silahlara Yönelik Olarak Alinan Önlemlerin Kimyâsal Silahlar Sözleşmesi Perspektifinde Değerlendirilmesi. Afet ve Risk Dergisi, 3(2), 125-142.

Kaynak: Yenidünya Dergisi Kasım 2023,sayı:360, ayfa: 27-31
Hasebi


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.