Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10194
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2285) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (423) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (848) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3429)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Işın Demirkent - (Ziyaretci) 26.10.2015 21:55:54

Kudüs Kralı Sözünden Nasıl Döndü ?

Kudüs Kralı Sözünden Nasıl Döndü ?
Haçlı Seferleri döneminde, birçok Haçlı kralı ve lideri, Türklerin eline esir düşmüştür. Yüzyıllarca süren bu dönemin savaş ve mücadeleleri sırasında, bu gibi pek çok örnek vardır. Bunlardan birisi de, Kudüs Kralı II. Baudouin`in (1118-1131), iki defa Türklerin eline esir düşmesi olayıdır.
Hikayemizin dışında kalmakla beraber, belirtmek gerekir ki, II. Baudouin henüz Urfa kontu iken, 7 Mayıs 1104 tarihinde cereyan eden Harran Savaşı sırasında, yine Artuklu ailesinden Artukoğlu Sökmen Bey`in eline esir düşmüştü.
Yıllar sonra ise, Artuklu beyi Nuruddevle Belek, 1121- 22 yılında, amcası İlgazi ile Kuzey Suriye bölgesine yaptıkları seferden ülkesine geri dönerken, Urfa Kontluğu bölgesinden geçtiği sırada, kendisini gafil avlamak isteyen Urfa kontu Joscelin de Courtenay`ı ve Birecik hâkimi Galeran`ı yanındaki birlikten 60 kişi ile beraber esir aldı (13 Eylül 1122}.
Joscelin`in Türklerin eline esir düşmesi, Haçlılar arasında çok büyük bir moral bozukluğu yarattı. Çünkü, üç sene önce, Belek`in amcası İlgazi, Kanlı Meydan Savaşı`nda Antakya`nın hâkimi Roger de Salerne`i yenilgiye uğratıp öldürünce, Antakya Haçlı Devleti başsız kalmıştı. Bu defa da Joscelin`in esir düşmesi ile Urfa Kontluğu da lidersiz kalmış oluyordu.
Antakya`nın idaresini üstlenmiş olan Kudüs kralı II. Baudouin bu durumda, Urfa Kontluğu`nun idaresini de üzerine almak zorunda kaldı&8230; II. Baudouin, Joscelin`in esaretini ve onun Harput Kalesi`ne hapsedildiğini öğrenince, derhal Antakya`dan Harput yönünde harekete geçti. Bu arada Belek, bütün dikkatini bölgesinde huzursuzluk çıkartan Gerger`e yöneltmişti; çünkü Gerger`i alarak bölgesindeki gücünü artırmak istiyordu. Gerger`in Ermeni hâkimi Mikhail ise, Müslüman Türklerin akınlarına daha fazla dayanamayacağını bildiğinden, kenti II. Baudouin`e teslim etmek istiyordu.
Baudouin, Asarib`i kuşattığı sırada, Belek`in yeniden Gerger`i kuşatmış olduğu haberini aldı. Bunun üzerine Baudouin, hem Joscelin ve Galeran`ın intikamını almak hem de Belek`i bu bölgeden tamamen uzaklaştırmak maksadıyla derhal kuzeye yöneldi.
Baudouin bütün kuvvetlerini toplayarak Ra`bân şehrine geldi. Belek, onun kendi bölgesine yaklaştığını duyunca, Haçlı kuvvetlerim gafil avlamak için, üzerlerine yürüdü. Haçlılar, Artuklu beyi Belek`in kendilerine bu kadar yaklaşmış olduğundan habersizdiler&8230;
Baudouin, Şenç-Gandar (Serice) Köprüsü`ne gelip nehri geçti ve Şıncırig (Köpek Suyu) denilen yerde kamp kurdu; niyeti, biraz dinlenmekti. Maiyeti ile şahin avına çıkmak üzere hazırlandı.
Tam bu sırada, Belek bütün kuvvetleriyle hücum ederek Haçlıların çoğunu kılıçtan geçirdi ve Baudouin`i de esir etti (18 Nisan 1123). Onu da Urfa kontu Joscelin`ın yanına, Harput Kalesi`ne hapsetti.
Belek böylece, hem Baudouin`i, hem de Urfa kontu Joscelin ve Birecik hâkimi Galeran`i esir almakla büyük bir şöhrete ulaştı. Ancak onun asıl isteği, amcası İlgazi gibi, Halep şehrine hâkim olmaktı.
Nitekim Baudouin`i esir aldıktan iki ay sonra Halep`in hâkimiyetini ele geçirdi (27 Haziran 1123).
Ne var ki, kısa süre sonra Kefertâb Kalesi`nde kendisine karşı bir isyan çıktığını haber alınca, değerli esirlerini Harput Kalesi`ne hapsettikten sonra, ordusu ile Kuzey Suriye bölgesine, Kefertâb üzerine yürüdü. Ancak, bu kuşatma sırasında Harput`tan gelen bir haber onu çok şaşırttı:
Harput`ta zindanda bulunan Haçlı liderleri, şehirdeki Ermeniler ile anlaşarak, dışarıdan yardım sağlamayı başarmışlardı&8230;
Karşılıklı yeminlerden sonra, Urfa`dan buraya 50 kadar casus gönderildi, Bunlar kendilerini, ticari eşya taşıyan veya satan çok fakir kimseler gibi gösterdiler. Kalenin iç kapışına kadar sokuldular.
Bu sırada kale kumandanı, esirlerin dostu olan bir Ermeni ile satranç oynamakta idi. Tacir kılığına bürünmüş bu casuslar güya, kendilerine yapılan haksızlıkları şikayet etmek istiyorlarmış gibi, ihtiyatla ve göze çarpmadan kumandana yaklaşıp onu öldürdüler. Hiç vakit kaybetmeden, esirleri hapisten kurtardılar.
Fakat bunlar henüz kaleden çıkamadan, olay etrafta duyulmuş ve civardaki Türkler tarafından kale, her yönden kuşatılmış; içeriye giriş ve çıkışlar engellenmişti.
Kral Baudouin hepsinin birden kaleden kaçıp kurtulabilmelerini imkânsız görüyordu. İçlerinden yalnız birinin yardım toplamak üzere kaçmasını ileri sürdü. Bu vazife, Urfa kontu Joscelin de Courtenay`a verildi.
Joscelin, arkadaşlarını kurtarmak için bir ordu toplamak üzere gizlice yola çıktı.
Gündüzleri saklanarak, geceleri yürümek suretiyle sonunda Tell-Bâşir`e vardı. Buradan da Antakya ve Kudüs`e giderek Harput Kalesi`nde kalanları kurtarmak için birlikler toplamaya başladı ve tekrar yanındaki Haçlı birlikleri ile Tell-Bâşir`e döndü.
Fakat burada, Belek`in tekrar Harput Kalesi`ni ele geçirdiği ve Baudouin`ı yeniden hapsettiği yolundaki haberleri öğrenince, Joscelin`in kralı ve yandaşlarını kurtarma planları suya düştü.
Bu arada Harput`taki isyanı haber almış bulunan Belek, çağdaş bir tarih yazarının ifadesiyle &8216;bir kartal uçuşu sürati` ile Harput önüne gelmiş, Haçlılardan kaleyi kendisine teslim etmelerini istemiş, fakat Kral II. Baudouin bu teklifi kabul etmemişti.
Bunun üzerine Belek, kaleyi bir hafta içinde ele geçirmiş ve isyan eden esirlerin çoğunu öldürterek, Baudouin`i bu defa Harran Kalesi`ne götürüp hapsetmişti.
Ne var ki, bu olaydan kısa süre sonra Artuklu beyi Belek, Menbic Kalesi`ni ele geçirmek üzere buraya gelmiş ve kuşatma sırasında içeriden atılan bir ok ile köprücük kemiğinin üstünden yaralanmıştı.
Belek saplanan oku çekip çıkarttıktan sonra üzerine tükürerek, ``Bu bütün Müslümanlara isabet eden bir musibettir´´ demiş ve kısa bir süre sonra, aldığı bu yara dolayısıyla ölmüştü.
Belek`in mirasını, amcası İlgazi`nin oğulları Timurtaş, Şemsüddevle Süleyman ve diğer amcası Sökmen`in oğlu Davud aralarında paylaştılar. Bu arada Harran Kalesi`nde bulunan Baudouin, Halep bölgesi ile birlikte Timurtaş`ın hissesine düşmüştü.
Timurtaş ne yazık ki babası, amcası ve amca çocukları gibi kahraman bir lider değildi. Sakin ve huzurlu bir hayatı tercih etmekte, Haçlılara karşı mücadeleye girişmek istememekteydi.
Fakat Müslümanlar arasında çıkan miras problemleri, pekâlâ Haçlıların işine yaramaktaydı. Urfa kontu Joscelin, Şabâhtan bölgesine saldırdığı gibi, Gerger Kalesi de yine Ermeni Mikhail`in idaresine geçti.
Bu arada Timurtaş, esir kralı Halep`e getirmiş ve buradaki kaleye hapsetmişti. Ancak Baudouin`in esaretten kurtulması için yapılan tekliflere de önem vermekteydi.
Kral Baudouin`in serbest bırakılışını, ünlü tarih yazarı İbnü`l-Adim eserinde şöyle kaydetmiştir:
16 Haziran 1124 tarihinde Halep zindanında bulunan II. Baudouin ile Timurtaş arasında Asârıb, Zardanâ, el-Cezr, Kefertâb ve ayrıca Azâz kalelerinin Müslümanlara teslimi, 20 bini peşin olmak üzere 80 bin dinar fidye ödenmesi ve Timurtaş`ın Hille emiri Dübeys bin Sadaka`ya karşı girişeceği harekâta, Baudouin`in askerî yardımda bulunması karşılığında Kudüs kralının serbest bırakılması için anlaşmaya vardılar.
İbnü`l-Adim`in aktardıklarına göre, Baudouin hapisten çıkarılır ve Timurtaş`ın huzuruna götürülür:
İkisi karşılıklı konuşup içki içtiler, Timurtaş krala hükümdarlık cübbesi, altın işlemeli başlık, mesh ve tozluk giydirdi ve hatta Belek`in onu esir ettiği gün ganimet olarak aldığı atını da iade etti. Bundan sonra II. Baudouin bu ata binerek 19 Haziran 1124 tarihinde Şeyzer`e gitti. Timurtaş`a ettiği vaatlere sadık kalacağına dair yemin etti ve kendi ülkesinden gönderilecek rehineleri burada bekledi. Rehine olarak kararlaştırılan küçük kızı Joveta, Joscelin`in oğlu [sonraki Urfa kontu II. Joscelin, o sırada 11 yaşında idi], diğer Frank ileri gelenlerinin çocuklarından oluşan 12 kişilik grup, önceden ödenmesi ön görülen 20 bin dinar ile birlikte gelince, Ebul Asâkir 30 Ağustos 1124 tarihinde Baudouin`i serbest bıraktı; o da Antakya`ya gitti.
Kudüs Kralı Sözünden Dönüp Müslümanları Katlediyor
Baudouin serbest kalıp Antakya`ya ulaştığında, Timurtaş ile yaptığı anlaşmanın, hiç olmazsa, Müslümanlara terk etmeye söz verdiği kalelerle ilgili kısmını yerine getirmeye niyeti olmadığını açıkça ilan etti.
Bunun için hazırlamış olduğu bahane de ilginçti: Antakya Patriği kendisine kurtuluş şartlarını sormuş ve Azâz`ın teslimi hakkındaki maddeyi duyunca, krala bunu yerine getirmeyi yasaklamıştı!
Bu arada, Hille emiri Dübeys bin Sadaka da olaya karıştı: Dübeys, daha İlgazi`nin elinde bulunduğu sıralarda, Halep`e göz koymuş; Timurtaş`ın zamanında da Halep`i ele geçirmeye çalışmış, ama başarılı olamamıştı.
Şimdi ise, Timurtaş ile Antakya`da bulunan Baudouin arasında kararlaştırılmış olan fidyenin ödenme şeklini tespit için elçiler gelip giderken; Dübeys, Câber Kalesi sahibi Salim bin Mâlik aracılığı ile Urfa Kontu Joscelin ve Kral Baudouin`e başvurarak, Halep`i ele geçirmesi hususunda kendisine yardımcı oldukları takdirde, Haçlıları metbu tanıyacağını bildiriyordu!
Timurtaş, Haçlıların yeminlerine sadık kalmayacağını haber alınca, ağabeyi Şemsüddevle Süleyman`ın yardımı ile asker toplamak üzere, 7 Eylül 1124`te Mardin`e gitti.
Nihayet 30 Eylül 1124 tarihinde, anlaşmanın tamamıyla bozulduğu ve Baudouin`in Halep`i kuşatmak üzere Artah`a yöneldiği haberi geldi. Baudouin, 8 Ekim 1124`de Halep kapısı önünde idi&8230;
Dübeys bin Sadaka ve Joscelin de Tell-Bâşirden hareketle, Baudouin`in kuvvetleriyle birleştiler. Böylece Halep önünde 200`ü Haçlılara ve 100`ü Arap reislerine ait bir ordu ile Halep kuşatıldı.
Bu kuşatma, Musul`un Türk valisi Aksungur el-Porsuki`nin birlikleriyle beraber Halep şehrinin yardımına gelişine, 30 Ocak 1125 tarihine kadar sürdü, Halep tarihinde çok acı bir sayfa olan bu kuşatmayı, ünlü İslam tarihçisi İbnü`l-Adim eserinde şu sözlerle tasvir eder:
Haçlılar Halep`e saldırdılar, ağaçları kestiler, çok sayıda türbeyi tahrip ederek Müslüman mezarlarını soydular, ölülerin tabutlarını çadırlarına götürerek yiyeceklerine sandık olarak kullandılar, kefenleri soyup mafsalları ayrılmamış ölülerin ayaklarına ip bağlayarak Müslümanların gözü önünde sürüklediler. Bunlara işaret ederek, ``İşte peygamberiniz Muhammed´´, ``İşte sizin Ali`niz´´ diye alay ediyorlardı. Halep`in dışındaki türbelerden bir mushaf alarak, ``Ey Müslümanlar kitabınızı görün´´ diyen bir Haçlı, Kutsal Kitabı delip bir ip ile atının eyeri arkasına bağladı.
At, kitap üzerine pisledikçe bu adam elini şaklatıp kahkahalar atıyordu. Yakaladıkları Müslümanların ellerini ve cinsel uzuvlarım keserek geriye gönderiyorlardı. Müslümanlar da onlardan aldıkları esirlere aynı şekilde davrandılar. Müslümanlar surlar üzerinden, ``Eyy Dübeys, ey uğursuz´´ diye bağırıyorlardı.
Halep`i bu zor durumdan, Musul valisi Aksungur el-Porsuki`nin olaya müdahale etmesi kurtardı.
Kaynak: Işın Demirkent, Popüler Tarih



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.