Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10194
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2285) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (423) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (848) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3429)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Mustafa TURANCI - (Ziyaretci) 16.08.2009 12:55:14

KÜRT AÇILIMI 5-MUSTAFA TURANCI (1)

KÜRT AÇILIMI - 5 - Mustafa TURANCI - 16.08.2009





2009 yılının ilkbahar ayları PKK konusunda önemli adımların atıldığı bir dönem oldu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İran`ın başkenti Tahran`a giderken ``Kürt sorununda önemli gelişmeler olacak.´´ demişti. Yine Mart ayı içerisinde, Irak`ın kukla Devlet Başkanı ile ard arda yapılan görüşmelerde PKK`ya af konusu ele alınmıştı. Dünya Su Forumu için, Türkiye`ye gelen ve birkaç gün sonra Irak`ta Abdullah Gül`ü ağırlayan Celal Talabani, bölücülere silah bırakın ve siyasi alanda mücadele edin şeklinde bir mesaj göndermişti. Öyle anlaşılıyor ki bu konuda af planı harfiyen işliyor. Hasan Cemal, Kandil`e gönderiliyor, birtakım Kürt açılımları ve silah bırakın çağrıları eşliğinde Karayılan, gazeteciler üzerinden Türk devletiyle pazarlığa oturuyor.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, görüşmeler için gittiği Çek Cumhuriyeti`nin başkenti Prag`dan dönerken, uçakta beraberindeki gazetecilere 8 Mayıs 2009 tarihinde bazı açıklamalarda bulundu. Türkiye`nin en önemli sorunun Kürt meselesi olduğunu söyledi. 2009 yılının hem içeride hem de dışarıdaki sorunlar için bir fırsat yılı olduğunu belirterek, acil konular için vakit kaybedilmemesi gerektiğini bildirdi. Gül, şunları söyledi:

``Türkiye`nin hem içinde hem de bölgede ekonomiden enerjiye kadar yapacak çok işleri var. Hamasi söylemler her şeyi esir alıyor. Irak`ın içinde de meseleler var, orada aktif olmalıyız. Petrol yasası, gelir dağılımı, Kerkük`ün statüsü, Kürt bölgesindeki sorunlar biliniyor. Her şey bitsin de ondan sonra bakarız demek olmaz. Bu noktada, adına ister Güneydoğu Anadolu sorunu, ister terör sorunu, ister de Kürt sorunu deyin, bu Türkiye`nin en önemli meselesidir. Ülke olarak enerjimizi alan bu mesele en büyük meselemizdir. Geçmiş örneklerinde gördüğümüz gibi kontrolden çıkabilir. Ya da başkaları kontrol etmeye kalkabilir. Bugün şimdi herkes, devletin bütün birimleri, kendi aramızda bu sorunu açık seçik konuşuyoruz. Herkes birbirini tamamlıyor. Asker, sivil, istihbarat, aklınıza ne gelirse herkes uyum içindedir. İyi şeyler olacak. Böyle bir uyum ortamında da iyi şeyler olur.´´



Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da 10 Mayıs 2009 tarihinde Malatya`da yaptığı açıklamada, Gül`ün görüşlerini destekledi. Türkiye`de 10 yıl önce düşünülemez ve konuşulamaz olan pek çok konunun bugün devletin gündeminde olduğunu belirtti. Asker ve siyasetçinin artık farklı düşünmediğini, en azından yeni bir açılımı tartışmaktan kaçınmadığını kaydetti.



İçişleri Bakanı Beşir Atalay da adı ne olursa olsun Türkiye`nin önünde bir sorun bulunduğunu belirterek, bunun çözümü için iç ve dış şartların uygun olduğunu bildirdi. Devletin bu konuda tek vücut olduğunu ve zaten öteden beri yürüyen bir çalışma bulunduğunu belirterek, şöyle konuştu:

``Biz ilelebet terörle yaşamayı değil, terörün olmadığı bir hayatı istiyoruz. Güçlü bir siyasi iradeyle bu mümkündür. İnsan hayatını korumak adına ne gerekiyorsa yapacağız. Bu iradeyi özellikle ifade etmek istiyorum, kullanmamız gereken imkânlarımızı ne ise hepsini seferber edeceğiz. Daha kuşatıcı adımlar atmakta kararlıyız. Sorunlarımızın çözümü için bugüne kadar yapılanlardan daha fazlasını yapacağız. Zaten bazı önemli çalışmaları da sürdürüyoruz. Ne yapacaksak mutlaka hak ve hukuk, hürriyetler ekseninde yapacağız.´´



Karayılan`ın açıklamalarının yayınlandığı bir dönemde, DTP Genel Başkanı Ahmet Türk`ü Çankaya Köşkü`nde ağırlayan Cumhurbaşkanı Gül, Prag`a yaptığı ziyaretten dönerken, şöyle demişti:

``İster terör ister Güneydoğu ister Kürt meselesi deyin, bu Türkiye`nin en önemli meselesidir ve mutlaka halledilmelidir. Bir fırsat var, fırsatın kaçmaması lazım.´´



Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın da benzer düşüncelere sahip olduğu böylece bir kere daha görüldü. Radikal Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan, Başbakan ile yaptığı görüşmede, Erdoğan`ın, sözde Kürt sorununa bakışı konusundaki düşüncelerini ve görüşlerini doğrudan aktarmak yerine izlenimlerim diye yazdı. Berkan, şöyle dedi:

``Kürt meselesi konusunda Başbakan`ın ihtiyatlı ama iyimser olduğu izlenimine kapıldım. Hasan Cemal`in Karayılan`la söyleşisini dikkatle okumuş Başbakan, ama buradan bir sonuca ulaşmış değil. Sanıyorum önümüzdeki günlerde Hasan Cemal`den izlenimlerini yüz yüze dinlemek de isteyecek.´´



Türkiye`de bu gelişmeler yaşanırken, ABD ve Peşmerge güçlerinin Kandil Dağı`nda yuvalanan PKK`ya karşı harekâta hazırlandığına ilişkin haberler gelmeye başladı. Türk siyasetiyse konuyu yüksek perdeden tartışmaya açtı. Özellikle muhalefet partileri, Cumhurbaşkanı ve Başbakan`ın söz ve tutumlarını ağır bir dille eleştirmeye başladılar. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal, şunları söyledi:

``Tarihi fırsatın dayanağı ne? Terör net bir şekilde bitiyor mu? Bunun güvencesi var mı? Bunun güvencesini söylem bazında dâhi almadık, uygulama ortada, söylem bazında dâhi bize kimse bunu söylemedi. Kandil`den gelen mesajda da yok. ``Yok bırakmak´´ diyor. ``O hakkımız elimizde´´ diyor. ``Onu bırakırsak biz hiçiz´´ diyor. Böyle bir şey olur mu? Hedefin değiştiğine dair bir işaret var mı? Hiçbir şey yok. Peki, yeni olan nedir? Tarihi fırsat nereden kaynaklanıyor? ``Efendim, büyük devletler bu konuda karar aldılar.´´ Eee&8230; Ne diyor büyük devletler? ``Bu iş bitsin&8230;´´ Evet. ``Siz de&8230;´´ Evet. Ne yapın, onu öğrenmek istiyorum. Bizden ne isteniyor onu öğrenmek istiyorum. Canım, hiçbir şey istenmiyor. Öyle mi? Burada yapılan konuşma hâlâ kulaklarımızda. Ne isteniyor? Ve istenen karşısında siz sevinç içinde misiniz? Etekleriniz zil çalabiliyor mu? Müjde diye bize mi söylüyorsunuz tarihi fırsat diye? O söylenen ne? Hiçbir şey söylenmiyor. Aman ne kadar güzel.´´



Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise gelinen noktada, iktidar sahiplerini daha ağır sözlerle eleştirdi:

``Başbakan`ın sütre gerisine çekilerek kamuoyunun psikolojik olarak hazırlanması sürecini izlediği bugünkü ortamda, Sayın Cumhurbaşkanı`nın ön safta yer alarak Türk toplumuna şifreli mesajlar vermesi, bu konuda bir rol paylaşımının yapıldığını da akla getirmektedir. Bütün bu gelişmelerden anlaşıldığı kadarıyla bu temel meselelerde teslimiyet sürecine girmemiş ve ayakta duran tek bir siyasi hareket kalmıştır. Bu, dimdik duran kalenin adı ise Milliyetçi Hareket Partisi`dir. İç ve dış lobilerin yeni kampanyalarının hedefi haline geldiği artık kuşku götürmeyen Milliyetçi Hareket Partisi`nden sözde barış ve katkı adına istenen nedir?

Koruculuğun kaldırılmasına çanak tutulması mı?

Yapay azınlıkların yaratılmasına seyirci kalınması mı?

Milli kimliğin tartışılmasının kabul edilmesi mi?

Eğitim dilinin çeşitlendirilmesine sessiz durulması mı?

İmralı canisine kadar uzanacak PKK affına göz yumulması mı?

Barzani devletinin tanınması ve tek taraflı tavizlere kucak açılması mı?

Yeni anayasa maskesiyle üniter yapının ve milli kimliğin tahrip edilmesi mi?

Türkiye`nin bölünme senaryolarının demokratikleşme reçetesi olarak pazarlanmasına rıza gösterilmesi mi?

Federatif bir yapılanmanın sinsice yürürlüğe konulmasına alkış tutulması mı?

Adı telaffuz edilmeye başlanan bir siyasi sınırın çekilmesi için taşeronluk yapılması mı?

Yoksa bin yıllık kardeşlik hukukunun çiğnenmesi ve sosyal dokunun bozulmasına kayıtsız kalınması mı?

Hangisi için bizden destek aranmakta, hangi rezalete, üzerine basa basa tekrarlıyorum, hangi ihanete katkıda bulunmamız için servis yapmamız istenmektedir?

Cumhurbaşkanı Gül`ün Kürt sorunu tanımıyla sözde çözüm için ümit dağıttığı ve müjde verdiği bu ortamda, Türk Devletinin, Türk hükümetinin ve kendisinin mutabık kaldıkları zemin bunlardan hangisidir?

Kimlerle anlaşılmış, kimlerin onayı alınmıştır?

Hangileri milletimize dayatılmaya çalışılacaktır?

Süreç kimlerle olgunlaştırılmıştır?

Kime sorulmuş, kimlerle mutabık kalınmıştır?

Kiminle müzakere edilmiş, kim muhatap olarak alınmıştır?

Kaçırılmaması gereken fırsat nedir? Fırsattan maksat nedir?

Milliyetçi Hareket Partisi ve aziz milletimiz Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan`dan bu soruların cevabını acilen beklemektedir.

İçinde Milliyetçi Hareketin görüş ve önerilerinin olmadığı, milli kimlik ve milli bekanın tehlikeye gireceği hiçbir süreçte partimiz ve partililerimiz yer almayacaktır.´´



MHP lideri Bahçeli`nin ``Hangi ihanet için destek aranıyor?´´ şeklindeki sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül`ün iyi niyetini ifade ettiğini belirterek, ``Sen neden rahatsızsın, onu açıkla. Kuru sıkı atacağına ne yapacağını anlat.´´ dedi.

Erdoğan, şöyle konuştu:

"Cumhurbaşkanımız iyi niyet göstergesi ortaya koymuş. Kötü şeyler olacağını mı söyleseymiş. İyi şeyler olacağını söylüyor. Herkes iyi şeylerin beklentisi içinde olursa iyi şeyler olur. Burada sadece iktidara değil muhalefete de görev düşüyor. Kurumlar uyum içinde çalışmalarını sürdürüyor. Bundan rahatsız olanlar varsa sebeplerini açıklasınlar.´´



Cumhurbaşkanı Gül`ün, Kürt sorunu tanımıyla sözde çözüm için umut dağıttığı ve müjde verdiği bir ortamda, Türk Devletinin, Türk hükümetinin ve kendisinin mutabık kaldıkları zemin, gerçekten de nedir?

ABD`nin başını çektiği ve şimdiki Başkanı Obama`nın da içinde olduğu bölücüleri siyasileştirme planı aksaksız yürüyor. Devlet kurumları arasındaki, geçmişe göre, karşılaştırılamayacak derecede uyumlu çalışma, hem siyasi hem askerî makamlarca ifade ediliyor. Bunun için de Kamu Güvenliği ve Terörle Mücadele Müsteşarlığı kuruldu. Terörle mücadelede üç dönüm noktasından söz etmek mümkündür:

1. Abdullah Gül`ün Cumhurbaşkanı seçilmesiyle MGK`daki tartışma sürecinin daha dinamik hale gelmesi,

2. Emekli Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt`ın görevdeki son yılında, teröre karşı yapılacak mücadelede ABD ile


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.