Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10288
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2281) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (521) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (846) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (545) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3429)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
MUSTAFA TURANCI - (Ziyaretci) 19.08.2009 23:46:15

KÜRT AÇILIMI-9- MUSTAFA TURANCI

KÜRT AÇILIMI - 9

Mustafa TURANCI - 20.08.2009

(Kürt açılımı-8- Görüşler Bölümünde, Diğer kısımda yer almıştır.)



Bebek katili Öcalan`ın 15 Ağustos`ta açıklayacağını söylediği yol haritası, siyasi yandaşlarınca çok önemli gelişme olarak değerlendirildi. PKK`nın siyasi uzantısı DTP de bu girişimi körükledi. Siyasi iktidarın bölücü başını muhatap alması gerektiği kanaatini yaygınlaştırdılar. Türkiye bu çalkantıları yaşarken, 15 Ağustos geldi çattı. PKK canilerinin Eruh ve Şemdinli ilçelerine 15 Ağustos 1984 tarihinde yaptıkları baskının 25. yıldönümünde DTP`liler törenler düzenlediler. Eşbaşkanları Emine Ayna, Siirt`in Eruh ilçesindeki toplantıda ``ilk kurşunun atılmasının yıl dönümü´´ dolayısıyla alandakileri kutladı. ``PKK`nın neden silah kullanmak zorunda kaldığını´´ herkesin çok iyi bilmesi gerektiğini belirten Ayna, bebek katili canilerin başı Öcalan`ın ``geçmişte yaptıklarını referans aldıklarını´´ kaydetti. Öcalan`ın ve Karayılan`ın ``görüşme masasında´´ mutlaka bulunması gerektiği hezeyanını dile getirdi.

DTP`liler, Emine Ayna`dan sonra sahneye eli kanlı bir katil teröristi çıkardılar. Bu kişi, Eruh`ta 25 yıl önce düzenlenen hain saldırıya katılanlardan birisi olduğunu söylüyordu. Bu cani, önce baskının yapıldığı yeri ziyaret ettiğini ve oradan bu sahneye geldiğini belirtti. Daha sonra da o gün saldırıyı nasıl yaptıklarını ballandıra ballandıra anlattı.

Eruh ve Şemdinli baskının yıldönümünde Türkiye`nin pek çok yerinde gösteriler düzenlendi. Adana`daki gösterilerde 24 yaşında gencecik bir polis memuru olan Ferdi Özkan, caniler tarafından bıçaklandı, toprağa düştü ve şehit oldu. Gelen haberlere bakılırsa, PKK-DTP yandaşlarının düzenledikleri gösteriler gece de devam etti. Hava fişekler patlatıldı, fener alayları düzenlendi.



PKK`lı teröristler Eruh`ta 25 yıl önce toprağa düşen Süleyman Aydın`ın şehit edilişini kutladılar. Şehit Süleyman Aydın`ın Erzincan`daki mezarının başında yalnızca ailesi ve yakınları vardı. Şivan Perver`in, Öcalan`ın posterleri ve PKK flamaları altında söylediği türküler hatırlatılınca TBMM`de gözyaşları sel olup akan Bakanlar ve milletvekilleri, Şehit Süleyman Aydın`ın mezarına gitmediler. Onu akıllarına hiç getirmediler, hatırlamadılar. Çünkü bilmiyorlardı. Potamyalı Tayyip Meclis`te konuşurken gözyaşı döken Bülent Arınç ve diğerleri, 25 yıl sonra Adana`da toprağa düşen Ferdi Özkan`ın 16 Ağustos Pazar günü yapılan cenaze törenine de gitmediler. Şivan Perver`in türküleri için gözyaşlarını esirgemeyen AKP milletvekilleri, o gözyaşlarını Şehit Ferdi Özkan`den esirgediler.



Türkiye bu şartları yaşarken, siyasi iktidar adına görüşme mi müzakere mi yürüttüğü henüz belli olmayan İçişleri Bakanı Beşir Atalay, 16 Ağustos Pazar günü şehit aileleriyle Ankara`da bir araya geldi. Şehit ailelerinin toplantıdan sonra yaptıkları açıklamaya bakılırsa Atalay`ın şehit yakınlarına neredeyse ``olan oldu, geçti. Siz de bu işi artık daha fazla uzatmayın´´ demeye getirmişti. Şehit aileleri tülbent bağlama maskaralığını eleştirdiklerini, Beşir Atalay`a sordukları soruların hiçbirine cevap alamadıklarını ve Kürt açılımı denilen konu hakkında da Bakan`ın hiç konuşmadığını ve tamamen sessiz kaldığını ifade ettiler.

Potamyalı Tayyip, 16 Ağustos`ta Büyükada`da azınlık temsilcileriyle bir araya geldi. Burada yaptığı konuşmada demokrasi mücadelesi verdiklerini ve bu uğurda ``pek çok şeyi´´ göze aldıklarını söyledi. Ancak bu pek çok şeyin ne olduğunu açıklamadı. Halkın ``bu işi´´ desteklediğini ifade etmekle yetindi. Bize göre bu işin baş destekçileri arasında PKK-DTP, Fener Rum Patriği Bartholemeos, Avukat Kezban Hatemi ve Prof. Mümtazer Türköne gibi çevreler ve zevat bulunuyor.



Yeri gelmişken bir hatırayı yâd edelim. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden önceki yıllarda Ankara`daki Siyasal Bilgiler Fakültesi Marksist-Leninist terör örgütlerinin kontrolüne verilmişti ya da bırakılmıştı. Devlete idareci yetiştiren bir mektebin bu duruma niçin terk edildiği ayrı bir tartışma konusudur. Silahlı terör örgütleri Ülkücüleri bu okula sokmak istemezlerdi. Bu durum karşısında Ülkü Ocakları 1978-79-80 yılları arasında bir çalışma programı yürütmeye karar verdi. SBF`de okuyan bütün Ülkücülerin fire vermeden okullarını bitirmeleri gerekiyordu. Bu amaçla SBF`li Ülkücülerin Cebeci`deki Kütahya Yurdu`nda toplanmaları kararlaştırıldı. Kütahya Yurdu`nun ve özellikle DTCF`nin emektarlarından, herkesin sevip saydığı Simavlı Ercan Çalışkan bu programın başına getirildi. SBF`lilerin birbirini daha yakından tanımaları, kaynaşmaları ve sevmeleri için akla gelebilecek her tür program uygulandı.

Özellikle yılsonu imtihanları zamanında Kütahya Yurdu`ndan çıkan Ülkücüler, yakın ve çevrede emniyetleri sağlanmış, sokak başları kontrol altına alınmış ve korumalı şekilde hareket ederlerdi. Gruptakiler Uzungemiciler Sokak-Cebeci Camii-SBF istikametiyle fakülteye giderler, işlerini bitirdikten sonra yine aynı yolla Kütahya Yurdu`na geri dönerlerdi. Bunlar arasında Prof. Mümtazer Türköne de vardı. Türköne, şimdilerde Londra`da düzenlenen diyalogcuların toplantıları, Erbil toplantıları, Abant Platformu gibi BOP ve dinler arası diyalogcuların taşeronluğunu yürütüyor. Türköne, diyalogcuların gazetesinde yazdığı bir yazıda eski dava arkadaşlarını, yani imtihanlara girmesini ve okulu bitirmesini sağlayan fedakâr Ülküdaşları hakkında ``Çomar´´ nitelemesini layık görmüştü. Bugün ise ``bilgi ve akıl sattığı´´ ifade edilen Prof. Türköne, ``Ülküdaşlarım okullarını bitirmelidir´´ diyerek köşe başlarını tutan ve hayatlarını tehlikeye atan o yağız Türk gençleri ile helâlleşti mi? Biz Bozkurtlar kul hakkına inanırız da onunun için bu soruyu sorduk.



AKP iktidarı, terör örgütünü tamamen yok etme yerine, toplumu silahsız bölücülüğe razı edecek girişimlere başlamıştır. Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi, Doğu Devrimci Kültür Ocakları ve nihayet PKK`nın aynı çizgideki isteklerini masum hale getirecek ve bunları demokrasi adı ile maskeleyecek sinsi bir siyaset izlemektedir. Yıllardır on binlerce masumun canına, malına ve huzuruna kasteden bölücü talepler olan ``federasyon, ayrı bayrak, ayrı eğitim dili, ortak kurucu halk, çokluklar devleti ve nihayet ayrılma´´ gibi kavramların açıkça söylenmeye başlaması, büyük Türk milletini bekleyen tehlikenin boyutlarını ortaya koymaktadır.

Cumhurbaşkanı ile Başbakan sergilenen oyunda görev dağılımı yapmışlar ve ``Kürt sorunu´´ adıyla ortaya bir fitne atmışlardır. Bu fitne, siyasi Kürtçülerin silahlı propaganda birliği olarak görev yapan PKK`nın hedeflerine tamamen uygun düşmüştür. Norşinli Gül ve Potamyalı Tayyip`in başını çektiği ve siyasi iktidarın taşeronluğunu yaptığı bu projenin ara durakları şunlardır:

- ABD-AB-İsrail ile yapılan gizli ve örtülü pazarlıkları hayata geçirme,

- Bebek katili İmralı mahkûmu hakkında verilen idam cezasının kaldırılması,

- Türk milletine hakaretler yağdıran Iraklı aşiret reisleri ile kucaklaşma,

- Bölücülerin isteklerine uygun Anayasa değişiklikleri,

- Türkiye`yi inanç ve etnik esaslara dayalı azınlıklar toplumu haline getirme.

Bu gelişmeleri hazırlayanların başındaysa yaşananları doğru teşhis edemeyen ve bunun için hiçbir gayret göstermeyen ``gövdesi içeride beyni dışarıda´´ bulunan ve kendilerine elit ya da aydın denilen okumuş yazmış yarı cahil çevreler gelmektedir. Bu durumu fırsat olarak gören ve kontrolünde tutmak isteyen bölücülerle bu projeye yardım ve yataklık etmeyi adeta bir görev olarak kabul eden sözde aydınlar da kazma kürek ekibinde yer almışlardır. Bu çevreler siyasi iktidarla elele vermişler ve büyük Türk milletine karşı bilerek, isteyerek, taammüden, arzu ve büyük bir iştahla ``şer cephesi´´ kurmuşlardır. Sanayi, ticaret ve mali finans çevreleriyle mütareke basını ve medya kuruluşlarının katıldığı bu şer cephesine, emir almaya alışmış ve güce teslim olmayı marifet sanan partizan bürokratlar da siyasi iktidardaki teslimiyetin çekim alanına girmişlerdir. Bütün bu çevreler ABD-AB-İsrail`in yönettiği işbirlikçi yörüngenin elemanları haline gelmişlerdir.



Türkiye`de sahnelenen oyun ABD`de yazılmıştır. Başbakan Erdoğan da iftiharla eşbaşkanlığını yaptığını söylediği Büyük Ortadoğu Projesi ve dinler arası diyalog trajedilerinin baş oyuncusu haline gelmiştir. AKP hükümetine düşen rol işte budur.



(Sürecek)



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.