Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10192
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2285) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (422) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (847) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3429)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Mustafa Mete İSLAMOĞLU - (Ziyaretci) 24.10.2014 00:30:49

LOZAN OYUNLARI

Mustafa Mete İSLAMOĞLU

LOZAN OYUNLARI
ve
TÜRKİYE`NİN BU GÜNÜ

Kaderine ihanet aşılanan dünyanın tek ve en muazzam ülkesi olan yer benim vatanım TÜRKİYE 89 yıl önce bugünlerde Lozan Barış Antlaşması imzalanırken bir Türkiye Cumhuriyeti bulunmuyordu ortada. Malum, görüşmeler başlamadan 1 ay kadar önce saltanatı kaldırarak Osmanlı`yı `tarihe gömmüştük`. Peki görüşmeleri hangi devlet yürütüyordu?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Devleti. Ancak burada fazla göze batmayan ufak bir sorun vardı.
307 sayılı kanunla Osmanlı İmparator-luğu`nun inkıraz bulduğu ve TBMM hükümetinin kurulduğu ilan edilmişti edilmesine ama bu yeni devlet henüz uluslararası camia ve Milletler Cemiyeti tarafından tanınmış değildi. Bunun anlamı, henüz tanınmamış bir devlet olarak gidecektik Lozan`a ve ancak orada atacağımız imzayla tanınmamız mümkün olacaktı.
Burada akla şu soru geliyor: Eğer Lozan`da bir anlaşmaya varılamazsa kaybeden kim olacaktı?
İngiltere zaten fiilen işgal etmişti edeceği yerleri. Bu durumun tescilini bekliyordu sadece. Fransızlar da Suriye`yi kapmışlardı. Onlar da 1921`de Ankara`da imzaladıkları geçici İtilafname`nin kalıcı olmasını bekliyorlardı. En büyük mağdur İtalya idi; kelimenin tam anlamıyla hava almışlardı! Ermeniler de, Kürtler de umurlarında değildi İngilizlerin; yeter ki, Sovyetler Birliği Mısır ve Hindistan`dan uzak tutulabilsin idi.
19 Şubat 1920 tarihli İngiltere Genelkurmay Başkanı`nın talepnamesinde, vazgeçilebilecek topraklar belirtilmişti zaten. Nitekim bu belgede açıklanan asgari sınır, İngilizlerin Lozan`da bize bıraktıkları topraklarla neredeyse birebir örtüşüyordu. Konunun uzmanı Marian Kent, Lozan`da ortaya çıkan sınırlarımız için şu yorumu yapar: "İroniktir, bu koşullar, neredeyse tamı tamına 1919 başlarında Donanma Bakanlığı`nın desteklediği İngiliz Genelkurmay`ının savunduğu koşullardı." ("Osmanlı İmparatorluğu`nun Sonu ve Büyük Güçler", İst. 1999, s. 222; belge Cab. 24/116, CP 2275, ek D, s. 7-8.)
Velhasıl, Lozan`a giderken durumu belirsiz olan yalnız bizdik. Bağımsızlığımızın tanınması gibi temel bir problemimiz vardı. Hukuken tanınmış olan Osmanlı`yı kendi ellerimizle öldürmüştük, yeni kurduğumuz devlet de rüşdünü ispata uğraşacaktı. Lozan görüşmeleri uzadıkça sıkıntıya düşecek olan taraf bizdik.
İngiltere`nin başını çektiği uluslararası camia tarafından tanınmazsak ne olacaktı? Tayvan veya Kıbrıs gibi bir statümüz mü olacaktı?
Görüldüğü gibi Lozan`ın henüz düşünülmemiş, araştırılmamış nice yönleri vardır. `Lozanologlarımız`ı bir an önce yetiştirmezsek bu kördüğüm böyle sürer gider. Yıllar önce bir sözde `uzman`ın, üstelik Türk Tarih Kurumu`nun `bilimsel` dediği bir sempozyumda Lozan`ın maddeleri diye İngilizlerin bize teklif ettikleri müsveddeyi yayınladığını görünce hal-i pür-melalimize acımaktan başka bir şey gelmemişti elimden.
Üstelik Lozan`da ciddi bir istihbarat oyunu oynandığından da haberdar değiliz. Lozan`ın karşı taraftan bilgi çalmaya dönük operasyonları üzerinde duran nadir bir İngilizce araştırmaya göre İngilizler, İstanbul`a yerleştirdikleri özel yetiştirilmiş telgraf çalma ve çözme ekibi sayesinde Türk hükümetinin Lozan`a çektiği telgrafları bizimkilerden önce yakalıyor, çözüyor ve Lozan`daki ekibimizin eline ulaşmadan önce Londra`ya ulaştırıyorlar.
Gereken emirler verildikten sonra Lozan`da müzakere masasına, bizim elimizdeki kozları bilerek oturuyorlardı. Bir diplomatın dediği gibi bunun, briç masasında karşısındakinin elindeki kartları bilerek oynamaktan farkı yoktu. (K. Jeffrey-A. Sharp, "Lord Curzon and the use of secret intelligence at the Lausanne Conference", The Turkish Yearbook, 1993.)
Bu ahlaksızca oyunun farkında olmayan Türk tarafı, müzakerelere girip çıkıyorlardı ama telgraflaşmaları kendilerinden önce okumuş rakipleriyle aynı masada oturduklarından bihaberdiler. Zamanın Başbakanı Rauf Orbay, yıllar sonra Londra Büyükelçiliği sırasında bu oyunu öğrenince dehşete düşmüştü.
O YILLARDAN GÜNÜMÜZE KADAR SÜREGELEN HAİNLİKLER BİZDE KRONİK BİR HASTALIK HALİNE GELDİ VE BİZ İŞTE BÖYLE OLDUK.
Sonra ne olacak diye hiç düşünmediler. Sanki babalarından dedelerinden miras kalan bir arazi muamelesi ile bugün param parça edilmekte olan bir vatan parçasına sahip bile çıkamıyoruz.
Bu gerçekler neden saklandı?
HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?
Türkiye`yi o yıllarda istedikleri gibi parçalayamadıklarından etnik halkların parçalamasına bıraktıkları için idi.
Yani; HAİNLİK HER SAHADA İÇİMİZE İŞLEDİ
Selam ve dua ile
23-10-2014



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.