Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10725
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2281) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (523) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (846) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (980) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3429)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Mustafa Nevruz SINACI - (Ziyaretci) 3.06.2011 00:23:29

MİLLİ EĞİTİM`İ HADIM ETME ÇABALARI


MİLLİ EĞİTİM`İ HADIM ETME ÇABALARI
Mustafa Nevruz SINACI
Milli Eğitim`imiz, 27 Aralık 1947`de imzalanan ve adı tarihe, "Fulbright Antlaşması" olarak geçen; "Türkiye ve ABD Hükümetleri arasında eğitim komisyonu kurulması hakkında Antlaşma´´ sonucu müfredat bütünüyle Amerikalı uzmanlar ve CIA tarafından, ABD çıkarları doğrultusunda biçimlendiriliyordu. Senatör Haydar Tunçkanat`ın "İkili antlaşmaların iç yüzü" ve "Amerikan Emperyalizmi ve CIA" adlı kitabında açıkladığı üzere, 27 Aralık 1947`de imza edilen Eğitim Komisyonu`yla ilgili anlaşmanın 5.maddesi şöyleydi:
``Komisyon; dördü TC vatandaşı ve dördü ABD vatandaşı olmak üzere sekiz üyeden kurulu olacaktır. Bunlara ek olarak Türkiye`deki ABD diplomatik heyetin başı (Büyükelçi) komisyonun fahri başkanı olacaktır. Komisyonda oyların eşit olması durumunda kesin oyu misyon şefi (büyükelçi) verecektir.´´ Komisyonun ABD vatandaşı olan 4 üyesinden ikisinin elçilikteki CIA mensupları arasından seçileceğinden kuşku duymamak gerek. Böylece CIA, MEB`na rahatça sızma imkânı bulacak, komisyon üyesi sıfatıyla öğrenci ve eğitim üyeleri arasında ajanlar devşirmekte hiçbir güçlükle karşılaşmayacak; Ayrıca, ders kitaplarına ABD propagandasının etkinliğini artırmak için malzeme hazırlayacaklardır.
O günden 2007 ye 58 yıldır, "Milli Eğitimimizi´´ ve daha pek çok icracı bakanlığımızı Amerikalı uzmanlar yönlendiriyor. Bu durun, 2007`de de böyledir ve ``Fulbright Commision´´ adı altında Türk ``Milli´´ Eğitimini biçimlendiren kurulun başında 2007`de Amerikan Büyük elçisi oturmaktadır.(bu gün de o kadar taviz verdiğimize göre bu şartlar muhtemelen aynı şekilde, belki daha da ağır şekilde devam etmektedir. Bundan daha ağır ne olacaksa?)
İsmet İnönü, Türkiye`nin ``Amerikan Yarı-Sömürgesi´´ olduğunu açıklıyor:
Yalnızca MEB`nın değil, daha pek çok bakanlığın1949`dan beri Amerikalı uzmanlarca güdümlendiğine ilişkin acı gerçek, Türkiye`yi Amerikan yarı- sömürgesi durumuna düşürerek Türk ulusunun anlına bu lekeyi süren İsmet İnönü tarafından, yıllar sonra,1963`de "timsah gözyaşlarıyla" şöyle itiraf etmişti: "Hükümetin daha bağımsız ve kişilik sahibi bir dış politika izlemesi isteniyor. Herkes aynı şeyden söz ediyor. Nasıl yapacağım? Karar vereceğim ve işi ilgili teknisyenlere havale edeceğim. Onlar çalışma yapacaklar ve öneriler hazırlayacaklar. Yapabilirler mi bunu? Yapamazlar. Çünkü hepsinin çevresinde uzman denen yabancılar dolu. İğfal etmeye çalışıyorlar. Başaramazlarsa işi sürüncemede bırakmaya çalışırlar. O da olmazsa karşı tedbir alırlar. Bir görev veriyorum, sonuç bana gelmeden, Washington`un haberi oluyor. Sonucu memurlardan önce sefirden öğreniyorum. Bağımsızlık savaşından sonra Lozan`da asıl mücadele de bu uzmanlar konusunda oldu. Yoksa sınırlar zaten fiili durumdu. Tazminat işini 2 devlet aramızda çözerdik. Bütün mesele ve mücadele idaremize yapılmak istenen müdahale yüzünden çıktı. Bir tek uzman vermek için büyük ödünler vermeye hazırdılar. Dayattık. Biz onların neden ısrar ettiklerini biliyorduk. Onlar da, bizim neden inatla red ettiğimizi çok iyi biliyorlardı. Böyledir bu işler, peygamber edasıyla size dünyaları vaad ederler. İmzayı attınız mı ertesi günü gelirler. Uzman personeli gelmiştir, teçhizatı gelmiştir, üsleri gelmiştir. Ondan sonra sökebilirsen sök artık. Gitmezler. Ancak, bu sorunun üzerine vakit geçirmeden mutlaka gitmek gerek. Yoksa ne bağımsız dış politika ne bağımsız iç politika güdemez, havanda su döversiniz. Sanmayın ki bu kolay bir iştir. Denediğinizde başınıza neler geleceği bilinmez..."
Türkiye`nin Şubat 1948`de 705 bin dolar olan döviz varlığını; Mayıs 1950`de eksi 12 milyon dolara; 1946`da 214 ton olan altın varlığını 1949 sonunda 123 tona indiren;, Devlet kasasında yeterince altın ve döviz bulunmasına karşın, borç alarak ülkeyi Amerika güdümüne sokan İsmet İnönü`nün bu yüz kızartıcı açıklamaları karşısında: "Madem bunları biliyordunuz, öyleyse niçin ABD ile antlaşmalar yaparken Türkiye`ye Amerikalı uzmanlar dolmasına neden olacak maddelere imza addınız?" demek gerekiyor. İ. İnönü`nün bu sözleri, kendisinin ülkeyi içine düşürdüğü durumu tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdiği gibi, onu, sözde bir kahraman, Cumhurbaşkanı, Başbakan olarak ne denli çaresiz olduğunu da ortaya koymaktaydı.
() ABD Türk eğitim sistemini nasıl ele geçirdi-3, Ahmet Efeoğlu.
Türkiye`nin Siyasal İntiharı - Yeni Osmanlı Tuzağı, Cengiz Önakıncı


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.