Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10192
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2285) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (422) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (847) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3429)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Mustafa Nevruz SINACI - (Ziyaretci) 7.05.2011 19:05:19

MİLLİ HAFIZA DÜŞMANLIĞI MI?..


MİLLİ HAFIZA DÜŞMANLIĞI MI?..
Mustafa Nevruz SINACI
Atatürk ilkeleri, Türk inkılâbı ve 1919 Cumhuriyeti`ne karşı en büyük başkaldırı, kan pahasına kin, sinsi intikam ve amansız düşmanlık 11 Kasım 1938`de; ``karşıdevrim´´ namıyla hortladı. Evet, ``hortladı´´ diyorum!.. Zira 1700 yıllarından 1919`a kadar zaten bu furya vardı.
Furyanın menfur mensup ve hain taraftarları ise; Bu günkü ``Türk vatandaşlığı´´ yerine kaim Osmanlılık insicamını bozup; Ermeni asıllı Fransız büyükannenin dediği, ``sen Ermeni, Rum ve Sırp`sın; O`nlar ise Türk´´ diyen ayırıcı, bölücü tefrika güruhu!..
Bu melânetler 90 yıllık Cumhuriyet`in (12+50) 72 yılına damgalarını vurdular.
Özellikle 11 Kasım 1938`i müteakip 12 yılda milli bünyeyi şiddetle sarstılar.
Başta Türk ve asil Kürt boyları olmak üzere; ``Asli Unsur´´ sadık-samimi Müslüman yurttaşların kahir ekseriyetini taciz ve tarumar ederek; İnsan hakları, adalet ve hukuku ``lânetli bir vesayet´´, yıllarca sürecek dikta, sulta, cunta, sömürü uğruna harcamaktan kaçınmadılar&8230;
Mecburi uykuluk ve sinsilik dönemi dedikleri 1950 &8211; 1960`ı geride bırakarak, ihanet tarihinin en büyük açılımını (gerçekte çöküş/kırılım) yaptıkları 27 Mayıs kalkışması ile &8216;Milli Devlet`i ilga ederek; Atatürk`ün Anayasası`nı çöpe atıp, ayrışma, parçalanma ve bölünmeye elverişli ``Üniter Devlet (Birlik. Ayrı ve farklı iken birleşmiş olma durumu. Bir kümenin her elemanı, çokluğu oluşturan tüm parçaların, varlıkların her biri, birim) sistemini oluşturdular.
Uzatmayalım. Bunlara kısaca ``halk partisi zihniyeti´´ denir.
Mezkür zihniyetin, Atatürk`ün kurduğu parti ile hiçbir alâkası yoktur. Bu zihniyetin belirgin özelliği &8216;devirimcilik`tir. İnkılâpçılık değil... Her ne kadar adı ``devrimcilik´´ olsa bile, bir ideolojik anlam ifade etmez. Günümüzden geriye izi sürüldüğünde; İslâmcılar, eyyamcı Dinciler, Dinler arası Diyalogcular, Demokratlar, Milli Görüşçüler, Mazlumlar, Sosyalistler, Kadrocular, 150`likler, Mustafa Suphiciler, Taşnak, Hınçak ve Megalo İdea`ya kadar uzanır.
1700 yılından bu yana başlıca meslek ve meşrepleri tahrip ve tahrifle Milli Hafıza`yı yok etmektir. Bu dönemde Güneş Dil Teorisini, Türk Tarih Tezini, 17 Bin yıllık Anadolu tarihini yok ettiler. 1071 domuzluğunu sahneye koydular. Osmanlı arşivlerini Bulgar kâğıt fabrikalarına satmaya kalkıştılar. Devlet arşivlerinin çoğunu, Danıştay arşivleri dâhil olmak üzere yaktılar. Şimdide çok enteresan bir kalkışma daha var gibi görünüyor.
29 Nisan 2011 günü CHP Konya Milletvekili Atilla Kart uyarıyor ve soruyor:
MERNİS KAYITLARI neden yandı ya da yakıldı?..
``Nüfus ve Vatandaşlık İdaresi sorumluluğunda olup; seçmen kütüklerine esas nüfus kayıt ve kimlik bilgilerini içeren MERNİS kayıtlarının birkaç ay evvel yandığı ya da kasten yakıldığı ifade edilmekte. Bu kayıtların olağanüstü koruma tedbirleri altında korunduğu, ısıya dayanıklı olduğu, 24 saat korunduğu bilinmektedir. Hal böyle iken, nasıl ve neden yandığına bir anlam verilememiş; Bu konuda kamuoyuna tatminkâr bir açıklama da yapılmamıştır.
Yanan ya da yakılan bu kayıtların yerine Konya Valiliği bünyesinde bulunan yedek kayıtların kullanılmaya başlanıldığı ifade edilmiştir. Bu kayıtların gerçekliği veya yeterliliği konusunda ise ciddi kuşkular vardır. Bu sürecin devamında ise, TÜİK kayıtlarının, seçmen kütüklerine esas alınması söz konusudur. Oysa TÜİK`in ekonomi ile ilgili kayıtlarının da gerçeğe uymadığı, tahrif edildiği konusunda ciddi bulgular vardır. Aynı durum, nüfus kayıt bilgileri için de söz konusu olacaktır.
2007`den bu yana seçmen sayısı ve seçim sonuçlarına yönelik olarak ciddi şüphe, şaibe ve soru işaretleri doğmuş olmasına ve bu kaygılar halen giderilmemiş olmasına göre; 2011 seçimlerinde de belki de daha vahim ihlaller söz konusu olacaktır. Hükümet`in tüm bu gelişmeler karşısında sessiz kalması ise başlı başına sorgulanması gereken bir haldir.
Soruyoruz; MERNİS kayıtlarının akıbeti nedir? Yandı mı yakıldı mı?
Soruşturma yapıldı mı? Yapıldıysa sonucu neden açıklanmamıştır? Yapılmadıysa neden yapılmamıştır? Kamuoyu neden bilgilendirilmemektedir?´´
Bunlar çok vahim iddialar. Kamu vicdanını tatmin edecek cevaplar verilmelidir.
HUKUK`U DOLANMAK;
ŞAİBE, ŞEAMET VE İHANET
Mustafa Nevruz SINACI
Bir ülke geri kalabilir. Yoksul da olabilir. İşsizlik insanların belini kırıp, hükümetleri iki büklüm, halkı aç ve muhtaç edebilir. Hatta devletlerin bazen, yetersiz, yeteneksiz, aciz, hortumcu ve hırsız yöneticiler elinde 70 sente muhtaç hale düşmeleri de mümkün olabilir&8230;
Gam değil, bunların hepsi geçer. Hepsi de aşılabilir.
Nitekim biz, ``Türk Milleti olarak´´ aşmadık mı?
Elbette aştık.. Acaba İstiklâl Harbi`nin ahval ve şeraiti ne idi?
Sonra Cumhuriyetin ilk yılları..
Derken; 1939 -1950 ve 1960 -2010 yalan ve talan yılları!&8230;
Hükümetler namuslu-dürüst-demokrat, adalet ahlâkına sahip ve hukukun üstünlüğüne saygılı oldukça mesele yok. Yahut ``devlet idaresinde, millet iradesi hükümran; kuvvetler ayrılığı hakkıyla kavi (sağlam) ve lâyıkıyla hayat bulursa, yine problem olmaz. En önemlisi de; Fertlerin akıl sağlığı, ortak akılla doğru düşünme, demokrasi ve uzlaşma kültürü temelinde dürüst karar verme; kararlarını ``birlikle´´ şahsiyetli ve haysiyetli bir duruşla uygulama istek ve iradelerini muhafaza etmeleridir. Çünkü bu ilkeler, doğuştan var olan ve sonradan edinilen bilumum insan hakları, adalet ahlâkı, hak, hukuk, namuskârlık, karşılıklı barış, saygı ve dürüstlük yaşadıkça; Başka bir deyişle ``medeniyet´´ ümran oldukça milletler yaşar.
Bunun Türk medeni siyasetindeki adı: ``İnsan-ı yaşat ki, devlet yaşasın´´dır!.
Tarihin ve tabiatın fazilet timsali Türk Milleti, bu değerleri varlığında muhafaza ettiği; Yüksek karakter ve üstün meziyetlerinden feragat etmediği ve Mustafa Kemâl AtaTürk`ün;
``Türk demek: Türkçe düşünmek, Türkçe konuşmak ve Türkçe yaşamak demektir. Ne mutlu Türk`üm diyene..´´ İrşâdı, özlü söz ve ilmi vecizesini müdrik olarak diri tuttuğu (yaşattığı) sürece ebed - müddet insanlık âleminin önderi, demokrasinin bânisi ve medeniyetin hamisi olarak kalabilir.
Ancak, Milli Şair Mehmet Akif Ersoy`un işaret ettikleri gibi; Türk Milletinin en büyük düşmanı tefrikadır ve şimdi bu amansız düşman atakta, saldırı ve teyakkuz halindedir. İktidar, bu şeamet karşısında ``adalet, hak ve hukuktan yana´´ muktedir olma kabiliyetini yitirmiş, acze düşmüş; Topyekün muhalefet ise; gaflet ve dalalete sürüklenmiş, ataletle malul olarak dumura uğramış bulunmaktadır.
HELE ŞU HALE BAKINIZ!..
Hükümet ettikleri iddiasında olanlar; "Büyük ekonomi´´ diyor ve çılgınca projeler ileri sürüyorlar. Ama Türkiye yolsuzlukta ikinci, yoksullukta üçüncü.
OECD yoksul nüfus oranı, genelde yüzde 11,1. Bu oran Türkiye`de yüzde 17.
En yüksek gelir eşitsizliği olan üç ülke ise: Şili, Meksika ve Türkiye"
Şu hale nazaran: İktidar sahiplerinden yıllardır ``ekonominin ne kadar iyiye gittiğini´´, ``refahın ve yaşam kalitesinin ne kadar arttığını´´ deyip durmaları doğru değil. Peki; gerçek böyle mi? Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), ``Bir Bakışta Toplum´´ başlıklı bir raporunu açalım, inceleyeli ve değerlendirelim:
OECD üyesi otuz ülkeyi kapsayan raporda Türkiye gerçekleri şöyle:
En yüksek gelir adaletsizliğine sahip ülkeler Şili, Meksika ve Türkiye...
En düşük istihdam oranına sahip ülke; Türkiye...
İşsizlikte ikinci; Yoksullukta üçüncü ülke; Türkiye...
Çocuk eğitimine en az para harcayan ülke; Türkiye...
Bebek ölümlerinde birinci ülke; Türkiye...
İnsanlarının en kısa ömürlü olduğu ülke; Türkiye... (1)
Bu yoksulluğu, sefaleti, ayıbı kime, nasıl anlatacağız?
Bu fotoğrafın anlamı kısaca şaibe, şeamet, ihanet ve hukuku dolanmaktır. Biline!..
(1) Mustafa Mutlu, Gazete Vatan &8211; 16 Nisan 2011


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.