Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10192
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2285) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (422) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (847) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3429)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Nurullah Aydın - (Ziyaretci) 11.04.2010 13:22:06

MİLLİ/ULUS DEVLETİN STRATEJİSİ NE OLMALIDIR?

Nurullah AYDIN

11 Nisan 2010





MİLLİ/ULUS DEVLETİN STRATEJİSİ NE OLMALIDIR?



Türkiye`de tartışma konularında biri de milli/ulus devlet konusudur.. İyi de ülkenin o kadar sorunu varken kim, neden, niçin, ne amaçla bu konuyu gündeme getirip tartıştırıyor.



Bakın; Osmanlı, tarihî mirasımızdır. Redd-i miras yapamayız. Tarih tekerrür etmez, doğrular ve yanlışlar tekerrür eder.



Osmanlı`yı diriltmek mümkün olmaz, doğrularını veya yanlışlarını tekrar etmek mümkün olur.



Modernliğin derin krizden geçtiği bir dünyada Osmanlı, tek başına model olamaz. Osmanlı idare ve hukukuyla hayranlık vericidir. Ama entelektüel stoku zayıftır. Nasıl Yunanlılar düşünüp Roma tükettiyse, Emevi-Abbasi-Selçuklu`nun ürettiğini Osmanlı tüketmiştir.



Osmanlı, felsefi tefekkürü ve tabiat bilimlerini medresenin müfredatından çıkardı, düşüncenin kurumasına engel olamadı. Tefekkür, irfan ve ilimler alanındaki uyanışta bize örnek olacak model Abbasi olabilir ancak. Abbasiler, kimseye hayranlık duymadılar; ilim ve felsefeyi aldılar, edebiyat ve sanatı, şiir ve tiyatroyu sahiplerine bıraktılar.



Osmanlı`nın yanında politik kuşatıcılık ve coğrafi irtibat açısından dikkatimizi çevireceğimiz tecrübe Selçuklu`dur. Bundan sonraki hegemonya kavgaları Ortadoğu, Avrasya ve Uzakdoğu hattında olacaktır, bu havzalarda Osmanlı`nın tecrübesi zayıftır. Avrupa`nın refleksif yönelimi; yayılma ve küresel hegemonya kurmaya değil, mevcut refahı korumaya matuftur, doğal sınırlarıyla yetinecektir.



Türkiye, ancak stratejik değeri; ABD`nin baskıları ve İslam dünyasıyla ittifak kurma tehlikesi dolayısıyla kapıda tutulmaya değer bir ülkedir. AB`nin Türkiye`ye bakışı salt araçsal ve stratejiktir. Dolayısıyla dünya ile beraber gözlerimizi doğuya çevireceğiz. AB`ye "Bizi üye yap, seni küresel güç yapacağız, Ortadoğu`ya, Asya`ya taşıyacağız" demek onur kırıcıdır, "çok kutuplu"luğa yönelen, "ağırlık dengesi doğuya kayan" dünyanın gerçeklerine de aykırıdır.



Büyük ve Anadolu Selçuklu bir doğu devleti ve ismi konulmamış kuşatıcı bir imparatorluktur. Selçuklu coğrafi olarak yekparedir; Afganistan`dan Konya`ya, İran`dan Mısır`a, Bakü`den Bilad-ı Şam`a (Suriye, Ürdün, Filistin, Lübnan) kadar yayılır. Osmanlı ile mukayese edildiğinde Selçuklu`nun sağladığı kültürel zemin, medeniyet kuşatıcılığı çok daha sahici, gerçekçi ve bugünkü konjonktürel gelişmeye uygundur.



Burada altı çizilmesi gereken temel parametreler şunlardır:

1) Dünya yeniden şekillenirken, tek başına ulus devlet çıkarları, mezhep, etnik grup veya bölge merkezli stratejiler tarihe karışmış bulunuyor. Halkı Müslüman devletler, bölgeler, etnik gruplar ve farklı mezhepler -gayrimüslimleri de içlerine katarak- yeni bir bölgesel entegrasyon (gevşek markaj birlik) tasarlamalılar.



2) Arap milliyetçiliğinin iflasına şahit olmuş bir havza olarak Araplar, ancak Türkiye ve İran`la birlikte var olabilirler.



3) Türkiye ve İran, ne Kasr-ı Şirin`e kadarki gibi çatışarak, ne Kasr-ı Şirin`den sonraki gibi ilişkilerini dondurarak Ortadoğu, Avrasya ve Uzakdoğu`da inisiyatife sahip olabilirler. Mümkün olan yegâne ilişki birlikte hareket etmektir.



4) Osmanlı`daki gibi Asya Müslümanları ve Türk cumhuriyetlerden kopuk olamayız. Bu iki havza ile ilişkimizi sıklaştırmak için İran`la `rekabet`e değil, "işbirliği" esasına dayalı ilişki kurmalıyız. Tarihte Semerkant-Herat merkezli Müslüman Asya rönesansını sona erdiren İran`ın ve Rusya`nın Osmanlı ile irtibatı kesmesidir. Türki cumhuriyetlerin İslam dünyasına katılması, Rusya ve Çin`in baskı ve blokajlarına karşı durabilmesi bu işbirliğine bağlıdır.



5) Ulus devlet aşamasından sonra bölgesel entegrasyon dönemine giriyoruz. Kürtler bu entegrasyonun tabii parçasıdırlar. Ne tampon bölge, ne kendi bölgelerinin kaderinden ayrılarak var olabilirler.



6) Batı`da Avrupa, Güney`de Afrika, Doğu`da Endonezya ve Malezya hattı yeni bir ruhsal ve maddi hamle ile ayağa kalkacak olan büyük entegrasyonun iki kanadı hükmünde ana gövde ile irtibatlı olmalıdır.



7) Dünyaya hangi değerler eşliğinde sesleneceğiz? Bu, bütün beşeriyete dönük hayırlı insanlık ideali ve bunun somut ifadesi hak, korunan ahlaki hayat, özgürlük ve adalettir.



Günün Sözü: Her coğrafya`nın her iklimin oluşturduğu toplumlar vardır. Ortak dokuların bozulması ile toplum kaos yaşar.


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.