MÜNASİP BİR YER!
MÜNASİP BİR YER! Prof. Dr. Salih ŞİMŞEK
Aramızdan ayrılalı ve ebedi âleme göç edeli uzun yıllar geçen Rahmetli Necip Fazıl kısa Kürek (NFK) ile ilgili şöyle bir vaka anlatılır: Üstad, yazılarının biri vesilesiyle polemiğe girdiği bir yazar ile uzun süre tartışır. Tartışmanın sonunda yazdığı yazısını da şöyle bitirir: -Al, artık kalemini münasip bir yere sok! Muhatap, bu sözü hakaret kabul edip mahkemede dava açar. Üstad Necip Fazıl ve şikâyetçiyi mahkemede huzura alan hâkim, Necip Fazıl Kısakürek`e sorar: -Siz muhatabınıza ``al artık kalemini münasip bir yere sok!´´ diyerek hakaret etmiyor musunuz? Üstad, elinde tuttuğu kalemi, ceketinin yaka cebine koyduğunu göstererek cevap verir: - Ne hakareti Hâkim Bey? Ben ona `al artık kalemini münasip bir yere sok!` dedim. Bakın, ben kalemimi ceketimin cebine sokarım. Kalem için en münasip yer orasıdır.. Ama o farklı bir yere sokmak istiyorsa, ben ona karışmam, dedim. Bunun hakaretle ne ilgili var?
Müthiş bir savunma!
Bugünlerde Rahmetli`nin öteler âlemine hicret etmesinin, dostlarına, arkadaşlarına, öğrencilerine ve tüm gönüldaşlarına veda edişinin 30. yıldönümü münasebetiyle, Sakarya da dâhil, ülkemizin pek çok şehrinde ve pek çok mekânında, ``O`nu anma´´ programları düzenleniyor. İyi de ediliyor. Sakarya Valiliği`nin düzenlediği "Vefatının 30. Yılında Necip Fazıl" etkinliklerinde Üstad`ın anısına düzenlenen &8216;şiir okuma etkinliği` de vardı. Alifuatpaşa Beldesi´nde Sakarya Nehri üzerindeki tarihi II. Beyazıt Köprüsü´nde gerçekleştirilen ´Necip Fazıl Şiir Akşamı´ etkinliğinde Üstad, 30 şiiri okunarak anıldı. Çok güzel de oldu. Rahmetlinin şiirleriyle ruhlar yenilendi. Gönüller bir hoş oldu.
Edebiyatımıza, siyasetimize, kısaca tarihimize mal olmuş bir değerimiz, bir önemli şahsiyetimiz, bir dâvâ adamımız, genç nesillere tanıtılıyor. Hâtıraları yâd ediliyor. Hayatı boyunca savunduğu dâvası anlatılıyor. Sıkıntılar içinde yürütülen bir mücadele tekrar canlandırılıyor. Ömrü boyunca çektiği çileler, tekrar iştirakçilere de tattırılıyor. O`nun hakkında, gerçekten hak ettiği, methiyeler düzülüyor. Bunlar çok ama çok güzel şeyler.. Fakat benim dikkatimi çeken bir vak`a var ki bu yazıyı kaleme almama vesile oldu.
Vak`a şu:
Ülkemizin nadide şehirlerinden Konya`da, bahsettiğim etkinlikler çok ciddî boyunlarda ve gerçekten Üstat`ın şanına yakışır tarzda yapıldı. Fakat anma merasimlerinin birinin ardından konuşmacılara verilen ödül veya `teşekkür plâketi`, muhtemelen salonda olan herkesi olduğu kadar, beni de hayrete düşürdü. Çünkü verilen ödül bir heykelcikti. Evet, evet küçük bir heykeldi..
Eğer Rahmetli Üstad hayatta olsaydı ve kendisine böyle bir ödül verilseydi, herhalde ödül verenlere hiddet ve şiddetle dönüp: -Alın bunu münasip bir yere koyun! Derdi.
Büyük büyük organizasyonlar yapanlar, olayın `şov` yanını ciddiye alıp `ruhunu` kavrayamıyorlar mı acaba?
Acaba böyle bir ayrıntıyı, neden gözden kaçırırlar, anlamak mümkün değil..
-Bir çuval inciri berbat etmek` veya `kaş yaparken göz çıkarmak`, denen şey, galiba işte böyle bir şey olsa gerek!
Ruhun Şâd olsun Sevgili Üstat!
Mekânın Cennet olsun!
Allah`ın rahmeti ve nuru üzerinden hiç eksilmesin!
|