Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10192
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2285) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (422) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (847) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3429)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Ömer SAĞLAM - (Ziyaretci) 6.02.2011 18:40:12

NON MUSLİM VE DEMOKRASİ

Non Muslim ve Demokrasi



Hac, Umre veya başka maksatlarla Mekke ve Medine`ye gitmiş olanlar mutlaka görmüşlerdir; Mekke ve Medine`nin giriş noktalarında bulunan tabelalarda ``NON MUSLİM´´ şeklinde bir ibare vardır. Kısaca ``Müslüman olmayan´´ ya da ``Gayrimüslim´´ anlamına gelen bu ibare, Müslüman olmayanların Mekke ve Medine`ye girmelerini yasaklayan bir ibaredir. Anlaşılacağı gibi; Müslüman olmayan kişiler, Mekke ve Medine`ye girememektedirler. Daha doğrusu sokulmamaktadırlar; yasaktır! Bu yasak, elbette (biraz sonra ayrıntılı olarak anlatacağımız gibi) tamamen sözde ve görünüşte bir yasaktır! Dolayısıyla söz konusu tabelalar tamamen bir şekilden, belki de hileyi şer`iyeden ibarettir. Çünkü olayın bir de dini yönü vardır.



Bilindiği gibi Mekke ve Medine aynı zamanda ``Harem´´ olarak da adlandırılmaktadır. Her ikisine birden ``Haremeyn´´ denilir. Dinî bir terim olarak dar anlamda her ne kadar sadece Mekke`de içinde Kâbe de bulunan ``Mescid-i Haram´´ ile Medine`de içinde Hz. Peygamber`in kabrinin de bulunduğu ``Mescid-i Nebevî´´yi anlatmak için kullanılıyor ise de, geniş anlamda Mekke ve Medine şehir merkezlerini anlatmak için kullanılmaktadır. Mekke ve Medine`ye harem denilmesinin sebebi, zararlılar dışında canlılarının öldürülmesi ve bitki örtüsüne zarar verilmesinin haram kılınmış olmasındandır. Zira harem kelimesi, sözlüklerde "korunan yer, korunan şey, yasak bölge, dokunulmazlığı olan şeyler, çiğnenmeyen kurallar" gibi anlamlara gelmektedir. Harem bölgesinde bulunan kimseye, ihramlı olsun veya olmasın, zararlılar dışındaki av hayvanlarını öldürmek, kendiliğinden biten bitki ve ağaçları kesmek veya sökmek, Müslümanlara saldırmadıkça düşmanlarla savaşmak haram kılınmıştır(bkz.http://www.diyanet.gov.tr/turkish/dy/DiniBilgilerDetay.aspx?ID=1437).



Peki, Harem bölgesine, Müslüman olmayanların girmesi neden yasaklanmıştır? Ya da Müslüman olmayanlar, acaba harem bölgesine, yani Mekke ve Medine`ye gerçekten girememekte midirler? Derinlemesine araştırmadım ama internette dolaşan bazı bilgilere göre; gayrimüslimlerin harem bölgesine girmeleri, cumhura(yani âlimlerin ve fakihlerin çoğunluğuna) göre caiz, ancak yerleşmeleri yasaktır. Şâfî ve Mâlikî mezheplerine göre ise gayrimüslimlerin harem bölgelerine girmeleri de yerleşmeleri de caiz değildir ve engellenmelidir. Anlaşılıyor ki; Arabistan`da egemen olan Vahhabî öğretisi, bu konuda Şâfî ve Mâlikî mezheplerinin görüşünü benimsemiş bulunmaktadır.



Ancak, yukarıda da dediğimiz gibi, gayrimüslimlerin Mekke ve Medine şehir merkezlerine girmelerinin yasaklanması, sadece sözdedir. Çünkü gayrimüslimler, hemen her şeyleriyle Mekke ve Medine`de, hatta Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevî`dedirler! Gayrimüslimler, özellikle de Hıristiyan batı, her türlü teknolojisiyle ve her türlü sermayesiyle, oradadır. Mekke`de Kâbe`nin, Medine`de ise Hz. Peygamber`in kabrinin hemen birkaç yüz metre ilerisinde Hilton, Sheraton, Intencontinantel gibi uluslar arası büyük sermaye gruplarının lüks otelleri vardır. Mescid-i Haram`ın ve Mescid-i Nebevî`nin içindeki yapı teknolojileri ve yapı elemanları tamamıyla batılıdır. Mekke ve Medine`de en çok işlem gören dövizler Dolar ve EURO`dur. Uçaklar, otomobiller, otobüsler ve kamyonlar, gayrimüslim batıya, elektronik eşyalar, tekstil ve yine otomobillerin büyük bölümü gayrimüslim doğuya aittir. Mekke ve Medine`de konuşlu askeri birliklerin araç ve teçhizatlarının da ABD patentli olduğundan kuşkunuz olmasın. Kral Abdullah, ABD`den, sadece geçtiğimiz yıl 60 milyar dolarlık askeri malzeme almaya karar vermiş bulunmaktadır. Öte yandan Suudi Arabistan`ın birçok yerinde ABD üssü bulunmaktadır. Bu durumda, Mekke ve Medine şehirlerinin giriş noktalarına ``NON MUSLİM´´ yazılmasının anlamı var mıdır sizce? Elbette yoktur.



Non Muslim`den Maksat Demokrasi Olabilir mi?



``Non Muslim´´ şeklindeki ibarenin, pratikte tek bir anlamı vardır Suudi Arabistan`da. O da gayrimüslimlerin icadı olan Demokrasi`nin Arabistan`a girmesinin yasak olduğudur. Evet, bu anlamda ``Non Muslim´´ sadece Mekke ve Medine`nin girişlerinde değil, tekmil Suudi Arabistan`ın giriş kapılarında asılıdır! Çünkü demokrasi, Suudi hanedanlığının en çok korktuğu şeydir ve bu yüzden de bu rejimin Arabistan topraklarına girmesi zinhar yasaktır. Bu anlamda Suudi Arabistan, dünyanın en kapalı toplumudur ve kral ailesi, Arabistan`da adeta ortaçağın derebeylik sistemini uygulamaktadır. Devletin her türlü zenginliği, hanedan üyelerinin elinde toplanmaktadır. Sadece Kral Abdullah`ın kişisel serveti bile 20 milyar doların üstündedir. Bu servetle Kral Abdullah, dünyanın en zengin devlet adamları sıralamasında ilk sıralarda yer almaktadır. Arabistan`a demokrasinin gelmesi, devletin kaynaklarının, Arabistan halkıyla paylaşılması anlamına gelmektedir ve işte bu sebeple Suud kralları, büsbütün koca bir ülkeyi adeta kapalı bir hapishane gibi yönetmekte ve sınırlarını sıkı sıkıya kapatmaktadırlar. ``Non Muslim´´ uyarısı işte bu noktada bir anlam ifade eder Arabistan`da.



Suud Kralı Abdullah`ın, hür dünyanın kabul etmediği Tunus Diktatörü Zeynelabidin bin Ali`ye sığınma hakkı tanıyarak onu koruma altına alması ve ısrarla Mısır Diktatörü Hüsnü Mübarek`e destek çıkması işte bu sebepledir. Yani Kral Abdullah, sıranın kendisine gelmesinden ve ülkeye girecek zararlı rejim(!) demokrasi sebebiyle elinde bulunan imkânları kaybetmekten korkmaktadır. Kral Abdullah`ın, ayaklanan Mısır halkı yerine diktatörün yanında yer alması işte duymuş olduğu bu büyük korkudur. Kral Abdullah`ın, telefonda Hüsnü Mübarek`i arayarak destek verdiği konuşmada Mısır`daki olayları değerlendirirken sergilemiş olduğu sakat mantığa bakar mısınız lütfen:



"Hiçbir Arap ya da Müslüman, ifade özgürlüğü adı altında insanların arasına sızıp, bundan, kendi yıkıcı nefretlerini yaymak için istifade etmek suretiyle Arap ve Müslüman Mısır`ın güvenlik ve istikrarına müdahalesine tahammül etmeyecektir"(bkz.29.01.2001 tarihli Milliyet, ``Kral Abdullah`tan Hüsnü Mübarek`e destek´´ başlıklı haber).



Bu sözlerinden de anlaşılıyor ki; Kral Abdullah, nüfusunun 20`si yoksulluk sınırın altında yaşayan 80 milyonluk Mısır halkının yanında değil, Mısır`ın zenginliklerinin 70 milyar dolarını ailesinin zimmetine geçiren Hüsnü Mübarek`in yanında yer almaktadır. Bu destek, Müslüman bir ülkenin devlet başkanının, Müslüman bir ülkenin mazlum vatandaşlarına yapmış olduğu destek değil, aslında 21 milyar kişisel serveti olan bir despotun, 17 milyar dolarlık kişisel serveti olan bir başka despota vermiş olduğu açık destektir. Dünkü gazetelerde de vardı; Mübarek ailesinin kişisel servetleri 70 milyar doları aşlamakta olup, bu servetin 17 milyar doları Hüsnü Mübarek`e, 10 milyar doları yerine halef bırakmak istediği küçük oğlu Cemal`e, geri kalanı da ailenin diğer fertlerine aittir(bkz.5.2.2011 tarihli ve ``II. Ramses`ten I.Mübarek`e Mısır Firavunları´´ başlıklı yazımız, http://www.turkishforum.com.tr/tr/content/2011/02/05/ii-ramsese28099ten-i-mubareke28099e-misir-firavunlari/).



Ya peki, böyle bir adama açıkça destek veren Kral Abdullah`ın bu noktadaki durumu nedir? Onun gerçek durumunu herhalde bir Allah, bir de kendisi biliyordur. Ancak bu konuda uluslar arası kamuoyuna sızan bazı bilgiler vardır. Örneğin geçenlerde çıkan bir gazete haberinde şöyle deniliyordu:



``Sırtından ameliyat olmak için geldiği ve iki ay kaldığı New York`da hastaneyi, otelleri kapatan, bavullarca alışveriş yapan Suudi Arabistan Kralı Abdullah, aşırılıkları ile Amerikalıları hayrete düşürdü. Kral Abdullah, New York Presbyterian Hastanesi`nde ameliyat olmak için 23 Kasım`da ABD`ye geldi. Kral`a yedi prens, iki karısı, Suudi devlet yetkilileri, dev bir güvenlik ekibi ve film yapımcıları eşlik etti. Kral Abdullah havaalanından 20 tanesi bavullara ayrılmak üzere 40 araçlık bir konvoyla ayrıldı. 24 Kasım`da ameliyat olan Kral Abdullah hastanenin VIP kanadını tamamen kapattı. Dinlenmek için iki ay New York`ta kalan Kral, bu süre için kentin en lüks otellerinden Waldorf Astoria`yı kapattı.
Haftasonu ülkesine dönen Kral, JFK havaalanını felç etti. New York Post gazetesine konuşan havaalanı çalışanları Kral`ın bavullarından oluşan dağı güvenlik kontrolüne getirebilmek için bir düzineden fazla traktör römorku kullandıklarını söylediler. Kralın kafilesi ise geri dönmek için altı tane jet kullandı. Kral dünyanın en büyük jeti olan ``Jumbo Jet´´ lakaplı Boeing 747 ile, iki karısı da ayrı ayrı daha küçük jetlere bindi. Forbes dergisinin 2010 yılında dünyanın en etkili üçüncü kişisi seçtiği Kral Abdullah`ın tahmini kişisel serveti 21 milyar dolar´´(bkz. 26.01.2011-Milliyet, ``Suudi kralı 3 jetle geldi 6 jetle döndü´´ başlıklı haber).



Bir başka gazete haberinde ise şunlar yazıyordu:



``ABD Başkanı Barack Obama ve ailesinin, Beyaz Saray`daki ilk yılı 2009`da yabancı liderlerden yüz binlerce dolarlık hediye aldıkları açıklandı. Hükümetin dün yayımlanan belgelerine göre, Obamalara karşı en bonkör yabancı lider Suudi Arabistan Kralı Abdullah oldu. Kral Abdullah 2009`da Obama ailesine yaklaşık 190 bin dolarlık hediyeler verdi. Bunların arasında Michelle Obama`ya hediye edilen 132 bin dolarlık yakut ve elmas takı seti, 14 bin 200 dolarlık inci kolyenin bulunduğu, Barack Obama`ya mermer tabanlı, altın palmiye ağaçları ve devlerle süslü 34 bin 500 dolarlık saat ve kızlarına da 7 bin dolardan daha çok tutan elmas küpeler ve kolyeler verildiği belirtildi. Hediyelerin tamamının Ulusal Arşivlere teslim edildiği kaydedildi´´(19.01.2011 tarihli Milliyet ``Suudiler Obamaları mücevhere boğmuş´´ başlıklı haber).



Peki, bu iki haberden sonra şimdi anladınız mı; Suud Kralı Abdullah`ın Tunus diktatöründen sonra Mısır diktatörüne de neden destek çıktığını? Ya da Mekke ve Medine şehirlerinin girişlerine dikilen ``Non Muslim´´ tabelalarının ne anlama geldiğini? Peki, başta Suud kralı ve Katar Emiri olmak üzere; bazı Ortadoğu İslam ülkelerinin liderlerince Sayın Başbakan`a verilen hediyelerin bir türlü halka açıklanmamasının ve Sayın Başbakan`ın ısrarla başkanlık sistemini savunmasının arkasındaki nedenleri hiç düşündünüz mü? Ben düşündüm; çünkü krallar ve sultanlar asla halka hesap verme gereği duymazlar&8230;



6 Şubat 2011

Ömer Sağlam



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.