Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10388
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2281) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (523) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (846) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (643) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3429)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Ömer Sağlam - (Ziyaretci) 31.10.2010 12:14:46

OLACAĞI BUYDU, SONUNDA ERENLERE KARIŞTIM!

Olacağı Buydu; Sonunda Erenlere Karıştım!



Sözlükler ``Keramet´´ kavramını, ``Ermiş kimselerin gösterdiklerine inanılan, doğaüstü, şaşkınlık uyandırıcı durum´´ olarak tarif etmektedirler. Sözlüklerin bu tanımından da anlaşılacağı gibi, insanların ermesi ve veli mertebesine yükselmesi bir gerçektir. Çünkü sözlükler, ``Ermiş olduğuna inanılan kimseler´´ demiyor, direk ``Ermiş kimselerin gösterdiklerine inanılan´´ diyor. Dolayısıyla insanların ermesi mümkündür ve bu gibi insanları diğer insanlardan ayırt etmeye yarayan en önemli kriter, sadece bu insanlara özgü özel bir durum olan ``keramet´´tir. Keramet, eğer yukarıda tarifini yaptığımız gibi bir şey ise ben bunu çoktan göstermiş birisiyim! Dolayısıyla bundan sonra bana rahatlıkla ve hiç çekinmeden ``Evliyaullah`tan Ömer b.Osman El-Çankırıvî´´ diyebilirsiniz! Nasıl bir keramet mi diyorsunuz? Peki, o zaman anlatayım:



24 Ağustos 2010 günü ``Ahretten Size Selam Getirdim Dostlar´´ başlığı ile bir yazı kaleme almış ve bu yazıda 22 Ağustos 2010 günü sabaha karşı görmüş olduğum bir rüyayı konu edinmiştim.



Rüyayı anlatırken bir yerinde şöyle demiştim;



``&8230;Dedemle ebeme gelince onlar da gayet iyi ama, çok geçmeden dedem başka bir akrabama, 5-6 yıldır felçli olarak yaşamakta olan dilsiz kayınpederime dönüşüyor ve şakır şakır konuşmaya başlıyor; -Kasıma kadar buradayız. Ondan sonra ne olur bilmiyorum- diyor.



Felçli ve dili lal olmuş kayınpederim -Kasıma kadar buradayız. Ondan sonra ne olur bilmiyorum!- dedi ya. Şimdi hanımla durduk Kasım`ı bekliyoruz! Acaba Kasım`a kadar ne olacak? Beş-altı yıldan sonra adam konuşmaya mı başlayacak, yoksa vefat mı edecek? Yoksa bizden birine mi bir şeyler olacak? Eğer bunlardan birisi olursa bilin ki; ben biraz erdim dostlarım! Aksi takdirde ya kıçımız ayazda kaldı, ya da Sahur`da yemeği biraz fazla kaçırdık.´´

&8230;

Kayınpederim, 2006 yılından beri felçli idi ve konuşma melekesini kaybetmiş vaziyette yatağa bağlı olarak yaşıyordu. Son iki yıldır da Karadeniz Ereğlisi`nde oturan oğlunun yanındaydı. Doğrusu söylemek gerekirse; aile olarak vefatını bekliyorduk. Ancak durumu, oldukça iyi idi. Yardım edildiğinde en azından oturabiliyor, sol eliyle de olsa kendi yemeğini yiyebiliyordu. 22 Ağustos 2010 günü yukarıda bahsini ettiğim rüyayı gördükten ve bu rüyayı konu alan makalemi yazdıktan sonra Ramazan Bayramı`nda aile olarak Ereğli`ye gittik. Bayramlaştık ve kayınpederin elini öptük. Sevindi garibim. Sonra sofraya oturduk, tekerlekli sandalyeyle onu da sofraya getirdik ve hep birlikte yemek yedik. Görmüş olduğum rüyayı, hem kendi aile fertlerimle, hem de kayınbiraderin ailesiyle ve kaynanamla da paylaştım. Onlar da oldukça şaşırdılar.



Geçtiğimiz 26 Ekim`i 27 Ekim`e bağlayan gece bahçe evimizde yalnızdım. Gece saat iki civarıydı ve yarı uyanık vaziyette yatıyordum. Cep telefonum çaldı. Açtım, eşim telefonda ağlıyordu. Ereğli`den haber gelmiş, kayınpederim vefat etmişti. Hemen yataktan fırlayıp ve Ankara`ya doğru yola koyuldum. 27 Ekim 2010 tarihinde de kayınpederi Çankırı`dan ebedi istirahatgâhına uğurladık. Allah rahmet eylesin.



24 yıldır damadıyım ve bu süre boyunca edindiğim kanaat, kayınpederim, ortalama Türk insanının çok çok üzerinde iyi bir insandı. Ben damadı olmazdan önce bir ara aktif siyasetle meşgul olmuş, RP`nin Çerkeş teşkilatının kuruculuğunu yapmıştır. Emekli tren şefiydi ve Kadiri Tarikatına mensup bir dervişti. Oldukça fedakârdı ve başkalarına yardım etmek için kendi ailesini, hatta kendi şahsını bile ihmal ettiği olurdu. Osmanlı dönemine özlem duyardı, dolayısıyla cumhuriyetle pek başı hoş değildi. Bu yüzden 84 yaşında ve Cumhuriyet`in 87. yıldönümüne iki gün kala vefat etmiş olması, bizim için oldukça ilginç olmuştur.



Kayınpeder eğer bilseydi, benim gibi cumhuriyet taraftarı ve Atatürkçü bir adama kızını verir miydi bilmiyorum. Ancak herhalde verirdi. Çünkü her şeye rağmen iyi anlaşırdık kendisiyle. Beni sevdiğini biliyordum çünkü. Damadı olduktan sonra, belki biraz da benim karşı çıkışlarım sayesinde tarikat bağlantısını filan kesmişti kayınpeder. Belki de benden çekindiği için Milli Görüş propagandasını da fazla yapmazdı. Ancak ölünceye kadar Milli Görüş çizgisinde düşündüğünü sanıyorum. Hatta 2007 seçimlerinde bile tekerlekli sandalyesiyle sandığa gitmiş ve AKP`ye oy vermiştir.

&8230;

Dikkat ediniz lütfen, ben konuya ilişkin rüyayı yanılmıyorsam 22 Ağustos 2010 günü gördüm. 24 Ağustos 2010 günü bu rüyayı kaleme aldım ve yayınladım. Rüyada kayınpederimin ``Kasıma kadar buradayız. Ondan sonra ne olur bilmiyorum´´ dediğini bu yazımda açıkça dile getirdim ve bu olayı aile mensuplarıyla da paylaştım. Ve kayınpeder, rüyada bana verdiği sözü tutarak, yani biricik damadını yalancı çıkarmayarak Kasım`a dört gün kala hakkın rahmetine kavuşmuştur.



Şimdi soruyorum sizlere; bu olayı nasıl açıklamak gerekir? Bu, elbette bir keramet değildir. Zira ben de ermiş değilim. Ancak ortada böyle ilginç de bir hadise var. Evliya olmasına evliya değilim de, bu konuda Ali Kalkancı ve Müslüm Gündüz gibi şeyhlere on basacağım kesindir! Onlardan tek farkım, sadece ve sadece beni uçuracak kemiyet ve keyfiyette müritlerimin olmamasıdır! Yoksa en azından şeyh olmam için bütün şartlar hazırdır. Üstelik ortada en azından benden menkul bir ``Keramet´´ bulunmaktadır. Böyle bir keramet, sadece Ali Kalkancı veya Müslüm Gündüz`de değil, 28 Şubat`ın arifesinde dönemin başbakanı Necmettin Erbakan`ın iftar yemeği verdiği, birkaç gün önce de Jet Fadıl`ın İstanbul`da lüks bir otelde organize ettiği toplantıya katılan şeyhlerde olsa, valla ortalığı ayağa kaldırırlardı. Oysa biz, kerametimizi bile kendi içimizde yaşayacak derecede mütevazı insanlarız.



Şimdi diyeceksiniz ki; ey Ömer Sağlam, biz senin öyle bir rüya gördüğünü ve öyle bir yazı yazdığını nereden ve nasıl bilelim? Aslında doğru söylüyorsunuz. Ancak şunu bilin ki; hayatımın hiçbir döneminde belgesiz ve delilsiz, ne konuştum ne de yazdım. Bu yüzden rüyalarım ve elbette kerametlerim de tevsik edici belgeye dayalıdır. Bahse konu yazımızı;

http://www.metropolkazan.com/kose-yazarlari/omer-saglam/ahretten-size-selam-getirdim-dostlar/ & http://www.tuzyolu.com/yazar.asp?yaziID=1098) linklerinden birisine tıklayarak okumanız mümkündür. Umarım, muhtemelen ``kerameti kendinden menkul şeyhler´´ grubuna dâhil olan bu kardeşinizin erenlere karıştığına sizler de şahadet edersiniz! Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun. 29.10.2010/ Ömer Sağlam



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.