Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10194
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2285) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (423) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (848) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3429)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Ömer ÖZKAYA - (Ziyaretci) 13.04.2017 23:57:14

Ordunun durumu (3-4) 

Ordunun durumu (3) 
Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türkiye`nin yapısını bozma üzerine yapılan her operasyonun aynı zamanda Avrupa ve Batı sistemini temelinden sarsma potansiyeli taşıdığı ısrarla tespit ve test edilmesine rağmen Batı ülkelerinin TSK ve Türkiye`yi istediği gibi yapılandırma girişimlerinin hâlâ devam ediyor olması, ayrıca araştırılması gereken bir olgudur. 
Türkiye ile benzer kaderi paylaşan, haklı olarak düşmanı Batı`dan bekleyen ve buna göre de konuşlanan Rusya`nın da aslında Batı sistemine ne kadar hâkim olduğunu anlamak istiyorsak, SSCB ve Rusların finansal operasyonlarına analitik bir bakış yetecektir. 
Batı, fiziken ya da zihnen işgali altına aldığı yerlerde, ekonomik, siyasi, etnik ya da dini gruplar arasındaki farklılıkları daima ön plana çıkarma, farklılık yoksa icat etme yoluna gitmiştir. Zaten modern dünyanın konsepti de varolan çatışmaların sürdürülmesi, çatışma yoksa icadı, sönmek üzere ise körüklenmesi üzerine kuruludur. 
Kadim bilgi ve yeraltı zenginliklerinin dünya üzerindeki dağılımı, iklimler, kıtalar, boğazlar ve suyolları gibi Yaratıcı`nın eseri coğrafi, askeri, ekonomik paradoksların dünya barışı, küresel ve bölgesel istikrarlar için ne kadar gerekli olduğunu Batı`lı stratejistlerin anlamasını bekliyoruz. 
Tarihin paradokslarının düğümlendiği Türkiye ve Türk ordusuna yönelik negatif operasyonlar, Batı`nın özellikle askeri, diplomatik ve siyasi zihniyetini deforme etmekte ve küresel gelişmeleri ıskalamasına sebep olmaktadır. Genel olarak Doğu`nun da buna bağlı olarak bilimsel mantalitesi bozulmalar yaşamakta ve küresel rekabette gerilerde kalmaktadır. Ekonomik olarak İslam dünyasının dikkatini teknolojiye yoğunlaştırması gerekirken, ideolojik ve dini tartışmalara yoğunlaşması, Batı`nın yararına gibi gözükse de küresel resmi istikrarsızlaştırmaktadır. 
İngilizler, iç içe oldukları küresel sermaye, asırlık tecrübe ve ilişkilerine dayanarak dünyaya nizam verme gaye ve gayretlerinden hiç vazgeçmemişlerdir. Yerel, bölgesel ve küresel tüm kaosların, zihinsel kaosların yansıması olduğunu ve bilimsel bulguların bazı devletler tarafından çok kabaca hegemonluk tesis etmede kullanılması ve bu konuda İngiliz aklının yaptığı öncülüğün teslimi gerekli ve önemlidir. 
Ordular barış dönemlerinde olası savaş ihtimallerini değerlendirir ve buna göre kendilerini dizayn eder, bir yandan da yerel ve küresel tüm gelişmeleri titizlikle izler ve bunun sonucunda ordu, kendisini yeni yeteneklerle donatır. Teknolojik, bilimsel, askeri, bilişimsel, psikolojik, sosyolojik, antropolojik, dinsel, ekonomik, finansal gibi yüzlerce parametre, ordunun kurmayları, stratejistleri, akademisyenleri tarafından değerlendirilir. Bugün önemli devletlerin subayları en az 22 şapkayı giyebilecek şekilde yetiştirilmekte, yani 22 ayrı konuda uzmanlaştırılmaktadır. 
Yine klasik olsun, modern olsun, tüm asker ve stratejistler bilirler ki, ülkeler en yıkıcı saldırılara barış zamanında uğrar, çünkü bu saldırılar gizli oldukları için teşhis edilemezler ve dolayısıyla da önlem alınamaz. TSK`nın barış dönemlerinde bu görevlerini yapmasını önlemek için 1500`lerden beri çalışılmaktadır. TSK bugün hâlâ dünyanın en önemli ordularındandır. Fakat öyle bir ordu düşünün ki en büyük kayıplarını barış zamanında vermektedir. 
Batı`da ve dünyada askeri terminoloji ve savaş terminolojisi binlerce  yeni kavram ile zenginleştirilmiş, Türkiye bunlardan sadece üçünü-beşini deşifre edebilmiştir. Yani Türkiye savaşın ve askerin değişen ve gelişen tanımlarını henüz öğrenmemiş ve bunları askeri istihbari, ekonomik, teknolojik, bilimsel, sosyolojik, coğrafi, enformatik gibi onlarca alandaki güvenliğini sağlayacak şekilde organize edememiştir. Çünkü TSK savaşı cephede değil içinde verir hale düşürülmüştür. 



Ömer Özkaya
omerozkaya@gunes.com
13 Nisan 2017
TÜM YAZILAR İÇİN TIKLAYINIZ


Ordunun durumu (4)
Görevi başında ya da emekli olan askerlerimizi bizler pek dinlemiyoruz fakat yabancılar bu askeri personellerimizle ilgili yüzlerce kalitatif araştırma yapmakta ve onlardaki bilgileri çekmekte ve düzeylerini rahatça görebilmektedir. Almanya, Fransa, İngiltere, Rusya, ABD, Çin, İsrail ve İran gibi birçok ülkenin ordularının en önemli komutanları, ordu kademelerinde değil, kamu ve özel sektörün stratejik noktalarında bulunmaktadır. Biz de bu sistem kurulamadığı gibi yanlış çalıştırılmakta ve diğer ülkelerdeki uygulamalar hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. 
Avrupa`da, Batı`da ve dünyada birçok ülke asker sayısını azaltmış, fakat savaşçı asker sayısını azaltmamış, ordularını dünyanın değişen şartlarına göre yeniden organize etmişlerdir. 
Barış dönemlerindeki savaşlar konusunda Türkiye`de nerede ise çalışma ve kitap yoktur. Oysa Batı`nın yazılı ve görsel bilişim ortamı materyalleri incelense bu konudaki muazzam literatürün karşısında şaşkınlığa düşeriz. 
Batı`nın, doğu kültürünün; askeri, stratejik, kültürel, dini, siyasi, edebi binlerce eserini tercüme etmesi, üniversitelerinde bu konuda kürsüler kurması ve ordu dışı askerlerini nasıl ve nerelerde konuşlandırdığını öğrendiğimizde çok geç olmasından endişe etmeliyiz. Bu konuda üç-beş çalışma değil yüzlerce binlerce tercüme gerekir. 
 ``Ordu´´ kavramının uğradığı değişiklikler konusunda yeterli incelemenin olmayışı, en büyük sorunumuzdur. ``Barış zamanı savaşları´´ konusunda da inanılmaz zayıf durumdayız. Tüm savaşların cephede yüz yüze gelmeden kazanıldığı gerçeğinden uzaklaştık. Asker-millet ve devlet-millet olarak tanımlanan milletimiz, bu niteliklerini kaybetmek üzere. Diğer devletlerin bu konudaki çalışmalarını  izleyip analiz  ettikçe dünyadaki mevcut askeri teknoloji ve bilimlerden ne kadar geri kaldığımızı görüp üzülüyoruz. 
``Asker´´ kavramının Batı`daki yeni tanımını, kurmay, komutan, strateji, savaş, barış, diplomasi, propaganda, istihbarat, psikoloji, sosyoloji gibi, iletişim ve bilişim teknikleri gibi askerlikle iç içe olan konulardaki yeni tanımları bilmeden ülkesel bütünlüğümüzü bölgesel ve küresel konumumuzu devam ettirmemiz imkânsız görünmektedir. Osmanlı`nın da aynı noktadan vurulduğunu biliyoruz. 
Tarihin tekerrürünü önlemek için TSK`nın silah, techizat, teknoloji gibi alanlardaki modernizasyonu konusunun dışında eğitimsel modernizasyonu da stratejik öneme sahiptir. İşte bunu yapabildiğimizde ``İngiltere, Almanya, Fransa, ABD, Rusya, İsrail, Çin, NATO, AB ne yapıyor ve ne yapacak´´ sorularının cevapları Türkiye için çok kolay olacaktır. 
Ordumuzun eğitimini yabancı komutanlara teslim ettiğimiz ve oralarda bilgi-görgüsünü artırmaya ve yetişmeye gönderdiğimiz sürece ``Ordumuz´´ kavramını kullanmakta hep sıkıntı ile karşılaşabiliriz. 
Dünyadaki tüm bilimsel merkezleri izleyip inceleyemeyen bir ülke olduğumuz sürece ilerleme kaybetmemiz çok zor. Sadece Çin`in dışarıya eğitim almak için gönderdiği insanlarını yakından incelediğimizde hata noktalarımızı hemen bulacağız. 
Dolayısıyla TSK`nın üzerinde titremeliyiz fakat mutlaka ve mutlaka FETÖ ve diğer unsurların TSK bünyesinde nasıl böylesine hasar verebilecek düzeye geldiğini de objektif bir şekilde ortaya koymalıyız. Şimdi biliyoruz ki ordumuzla ilgili olarak yabancılar bizden çok çalışmışlar. 
Osmanlı ülkenin ana unsuru Türkleri, Saray`dan ve devletten uzak tutmanın faturasını çok ağır ödedi. Bir ülkenin ana unsuru itilip kakılır ve aşağılanırsa ana unsurun kardeşleri de aynı akıbete maruz kalır. Bunun için Balkanlara ve Ortadoğu`ya bakmamız yeterli değil mi? 


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.