Ordunun durumu (5)
Ömer Özkaya
omerozkaya@gunes.com
16 Nisan 2017
Ordunun durumu (5)
Orduların son dönemde geçirdiği evrim ve tekâmül ile ilgili Batı`da inanılmaz bir literatür var. Bu literatür Türkçe`ye çevrilmedi, bu alanda çok geriyiz.
Teknolojiden azami derecede istifade eden Batı, bugün insan unsuruna daha az ihtiyaç duyuyor. Bu arada insan unsurunu da daha nitelikli hale getiriyor. Niteliksiz asker sayısını azaltıyor. Bu, ordularda küçülmeyle sonuçlandı. Bu küçülme, kelime anlamıyla anlaşılmamalı, küçülmeye gitmek ekonomik açıdan zaten menfaatine, yüksek nitelikli personelle daha fazla işi çok daha kısa zamanda ve çok daha etkili yapabilir hale geldi. 100-150 bin mevcutlu bir orduyu, 1 milyon mevcutlu ordunun gücüne karşılık gelebilir hale getirdi. Yeni teknolojiyle donattı, yeni bilimleri öğretti, her birisine çok daha farklı eğitimler verdi. Bir ordunun yapacağını yapabilen küçük gruplar oluşturdular. MOSSAD, İngiliz SAS, Amerikan Delta Force vs gibi. Dar kitleleri bir noktaya getirmek, geniş kitlelere bir şey anlatmaktan çok daha kolay.
Küçük grupları olağanüstü güçlü hale getirmenin riskleri var mı? Evet, var. Hollywood bu konuyla ilgili bir hayli film çekti. Çok iyi örgütlenmiş, çok nitelikli bir grup, istediği zaman devleti de ele geçirebilir, çok ciddi bir tehdit unsuru haline de gelebilir. Hem risklerini hem de avantajlarını iyi değerlendirdiler. Bugün bizler için ordu, gerçekten ihmal edilebilir büyüklükte olabilir. Çünkü sayı değil, nitelik önemlidir. Sayı da önemli ama nitelik daha önemli. Keyfiyet mi, kemmiyet mi ata sözümüzü unuttuk.
Batı multi-disipliner yaklaşımla öyle subaylar yetiştirdi ki, aynı adam komutan da olabilir, din adamı da olabilir, bilişimci de olabilir, özel sektörde iyi bir işletmeci de olabilir, felsefeci de olabilir. Nüfus yaşlandıkça genç nüfustan azami derecede istifade yoluna giden Batı`da, karşımızda, böyle bir ordu var.
Batı`daki yabancıların içinde bulundukları topluma uyumu, ya aşırı derece artıyor ya da aşırı derecede azalıyor. Batı, asimile olmayanları gönderme, ya da onları farklı şekillerde kullanma eğiliminde. Batı, buradaki terör olaylarını çok rahatlıkla önleyebilir ancak her terör olayını, buradaki ana unsurun dışındaki insanlara, yani özellikle göçmenlere karşı bir denetleme ve asimile mekanizmasına dönüştürüyorlar. Bundan kısa vadede sonuç alınmayabilir belki ama Batı, sosyo-psikolojik süreçleri, kültürel süreçleri iyi izliyor. Dolayısıyla bir kuşağın asimile olması için geçmişte 40 yıl gerekiyordu, şimdi bu 20 yıla düştü. Çünkü bölgesel-küresel kültürel hareketlilik çok hızlı. Eskiden 30-40 yılda bir, bir kültürel hareketlilik yaşanırdı, şimdiyse neredeyse her gün yeni bir sosyolojik-kültürel süreç başlıyor. Bilişim ve iletişim de hızlandı. Dolayısıyla asimilasyon süreçleri, toplumsal değişim süreçleri inanılmaz derecede kısaldı. Batı işte bunları iyi takip ediyor, çünkü demografik bir zaafı var. Bu zaafını giderecek, her türlü önlemi alıyor, her türlü bilimsel gelişmeyi kullanıyor. Ordularını, diplomatlarını, istihbarat servislerini de buna göre dizayn ediyor.
Tüm dünya nüfusu içinde Batı`nın nüfusu, yüzde 13-15`e karşılık geliyor. Geri kalan yüzde 85 nüfusun bir mobilite kazanması durumunda, Avrupa iki günde istila edilebilir. Batı buna engel olacak her türlü önlemi alıyor.
(Yarın devam edelim)
|
