Osmanlı’da Karadeniz-Hazar Kanal Projesi (1569) 12 Şubat 2022
Osmanlı’da Karadeniz-Hazar Kanal Projesi (1569) 12 Şubat 2022
Halit Kanak İletişim:
HarzemHân’ı, I. Muhammed’in elçileri geldikleri İstanbul’da huzura kabûl edilecekleri için çok heyecanlıydılar. Çünkü, Cihân Padişahı ve İslâm Halife’si Sultân II. Selim Hân’la görüşecekler ve beraberlerinde getirdikleri mektubu takdim edeceklerdi.
Öylede yaptılar. Mektubu saygı ve hürmetle sundular. Hacı Muhammed Hân mektubunda; İran’ın, Türkiye ile Türkistan arasındaki yolları kestiğini, Türk hacılara dahi geçiş izni vermediğini ve bu geçişin temini için, zâten bir Türk şehri olan Astırahan’ı Rus işgâlinden kurtararak bu bağlantıyı sağlaması gerektiğini yazmıştı.
II. Selim Hân’ın kafasındaki düşünceler daha bir netlik kazandı. Çünkü hayalinde Hazar Denizi ile Karadeniz’i birleştirmek vardı. Bunun için, Azak’tan Karadeniz’e dökülen Don Irmağı ile, Türk şehri Astrahan’dan Hazar’a dökülen Volga’yı birbirlerine en yakın bölgeden 50 km. kazarak birleştirmek gerekiyordu. Böylelikle 950 km.lik mesafe olan Hazar-Karadeniz arası, iki nehir üzerinden birbirlerine bağlanmış olacaktı.
Kendisini bu projeye sevk eden en önemli husus ise Anadolu ile Türkistan’ı birleştirmek fikriydi. Bunu ateşleyen ise HarzemHân’ı I. Hacı Muhammed’in II. Selim Hân’a İstanbul’a gönderdiği elçileri ile ulaştırdığı İşte bu mektup olmuştu.
Mektubu dikkatle okuyan Türk Hâkân’ı, kızı İsmihanSultân ile evli SadrâzamSokolluMehmed Paşa’yı çağırmış, babası KânûniSultân Süleyman’a da baş vezirlik yapmış olan damadına, 1556’da Astırahan’ıişgâl ederek oradaki Türk Hanlığını yıkan Rus hâkimiyetinin kırılması için derhal hazırlıkların yapılmasını emretmiş, akabinde ise bölgede yaptırdığı detaylı incelemeler neticesinde, yerinde bir kararla Don ile Volga arasında bir kanalın açılması talimatını vermişti. Ayrıca kanalın açılması Kafkasya’da kesin hâkimiyeti beraberinde getirecekti.
SadrâzamSokolluMehmed Paşa, aldığı bu talimatı yerine getirmek için çalışmalarını tamamlamış, sıra bu sefere “başkomutanlık” yapacak “serdâr” tayinine gelmişti. Sokollu, her yeni sefer için yeni planlar yapıyordu. Atanacak serdâr başarılı olursa rakip çoğalır, yerini muhafaza etmekte güçlük çekerim endişesiyle Astrahan seferi ve kanal çalışmalarının başına Defterdar Yardımcısı Kasım Bey’i göreve getirdi.
Türk Devlet Teşkilat sisteminde böyle bir uygulama görülmüş değildi. Bunun için Kasım Bey, önce Kırım’da ki Kefe’ye Beylerbeyi yapılarak paşa ilân edildi, sonra harekâtın başına tayinle “Serdâr” olarak getirildi.
O güne kadar, vezir olmayan paşalar dâhi serdâr yapılmazken, üstelik askerlikten gelmeyen birisi önce paşa, sonra serdâr tayin edilmişti. SokolluMehmed Paşa, aldığı bu kararla böylesine önemli bir işi daha başlarken sekteye uğratmıştı.
Kasım Paşa, Kırım Hân’ı Devlet Giray’ın 30 bin atlısı ile ağustos ortalarında buluştuğunda, kendi emrinde; Kaptan-ı DeryâMüezzinzâde Ali Paşa’nın donanmasıyla Azak Denizinden Azak’a çıkardığı 25 bin tımarlı sipahi, 8 bin yeniçeri ve Kefe’deki Osmanlı askerlerinden 10 bin kişi bulunuyordu. Ayrıca yeterli sayıda muhasara toplarıda getirilmişti.
12 Eylül 1569’da Astrahan kuşatması başladı. Diğer taraftan, Mustafa Reis’in filosuyla nisan ayında getirdiği 3 bin yeniçerinin nezâretinde 30 binden fazla işçi, Türk mühendislerin belirlediği güzergâhtan kanalı kazmaya başlamıştı. Astrahan kuşatmasının başladığı eylül ayına gelindiğinde hâlâ kazı çalışması devam ediyordu.
Takvimler 20 Eylül’ü gösterdiğinde beklenmedik bir şey oldu. Kasım Paşa ani bir kararla, baharda yeniden başlatmak üzere kuşatmayı kaldırarak geri çekildi. Buna kimse anlam veremedi. Yaklaşan Rus tehlikesi olamazdı. Çünkü Osmanlı’ya savaş açmayı göze alacak bir Rus Devleti yoktu.(Zâten iki yıl sonra Devlet Giray Hân Moskova’ya girmişti.)
Kuşatmamın kaldırılmasında yaklaşan kış şartları etkili olduğu tahmin edilmektedir. Çünkü, ekim ayına kadar kanal kazı işinde çalışan işçilerden pek çoğu soğuklara dayanamayarak vefât etmişti. Fakat bu kuşatma, büyüyen Yemen ve Kıbrıs Fethi meseleleri yüzünden yeniden yapılamadığı gibi, kanal açma işide sekteye uğramıştı.
Böylelikle, İstanbul’da doğan, İstanbul’da vefât eden ilk Osmanlı Padişahı Sultân II. Selim’in rüyalarını süsleyen bu önemli proje zayıf karakterli paşalar yüzünden gerçekleşmedi. Canı çok sıkılan Sultân Selim,SadrâzamSokolluMehmed Paşa’yı çağırarak, “Cümle masraf ve zâyiat hesap edilerek senden tanzim olunmalıdır” şeklinde azarladıysa da mesele kapanmıştı.
Kâtip Çelebi Tuhfetu’l-Kibar’da konuyla ilgili; “Kıssadan hisse budur ki, küçük adamla büyük işe mübâşeret câiz değildir. Bu işler Sahib-i Himmet Padişah işidir” şeklinde değerlendirmesini yapmıştır. Aynı Sokollu’nun, III. Murad döneminde de Kafkasya seferine muhalefet ettiği hatırlanacak olursa, o bölgeyle ilgili farklı planları olduğu düşünülebilir.
Rusların bu projeyi hayata geçirmesi yaklaşık 400 yıl sonrasını bulmuş. Ancak 1952’de bitirebilmişlerdir. Ama gerçek olan odurki asırlar boyunca Türkistan coğrafyası ile Türkiye arası, İran ve Rusya tarafından kesilmiştir.
Türk Devlet aklı; tâ Yavuz Sultân Selim’in Mısır Seferi’nden dönerken telaffuz ettiği, Kânûni Sultan Süleyman’ın, Sultân II. Abdülhamid Hân’ın kalbinde yara olan, Enver Paşa’nın fiili olarak başlattığı ancak şehid düşmesiyle akamete uğrayan “Kızılelma Ülküsü” olarak hafızaların derinliklerine sakladığı bu Türkistan-Türkiye buluşma fikrini Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan nezdinde yine Kafkasya’da “Karabağ”zaferiyle yeniden tesis etmeyi başarmıştır. Allah (c.c.) Cumhurbaşkanımıza ve devletimize zevâl vermesin inşaallah.
|