Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10194
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2285) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (423) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (848) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3429)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Mustafa Nevruz SINACI - (Ziyaretci) 3.12.2010 12:00:50

SANAL SENDROM WİKİLEAKS

SANAL SENDROM WİKİLEAKS
Mustafa Nevruz SINACI
Ehli kitap`ın parçalanması, bölünmesi ve ayrışmasından sonra dünyada tekâmül durdu. İnsanlık âlemi geri sayıma geçti. Gaflet, dalâlet, taassup, cehalet ve İslâm`a karşı ihanet içine sürüklenen Musevi ve İsevi şerait mensubu eski Müslümanlar, miadı dolan akaidi terk ederek, bütün yönleriyle tahrif edilmiş ``dejenere´´ kitaplarına yobazca sarıldılar.
Oysa dünyanın tüm bilim ve din adamları bilir ki: Hz. Musa da, İsa da Müslüman`dı.
``Hazreti Meryem´´ filminde dikkat etmediniz mi? Museviler ile İseviler birbirlerine &8216;Müslüman´´ diye hitap ediyorlardı!.. Filmde, bütün Peygamberlerden de Müslüman olarak bahis konusu edildi. Hz. İbrahim, İsmail, İshak, Süleyman vd..
Hakikatte Hz. Âdem`den Hz. İsa`ya kadar olan Resul`lerin tamamı yerel ve bölgesel ümmet peygamberi; Vahyen tebliğ ettikleri din İslâm, mensuplarıysa Müslüman`dır. Örneğin son Hıristiyan Şamlı Rahip Bahira`dır.. Musevilik, Hz. İsa`nın tebligatı ile nihayet bulmuştur. Hatem-ül Enbiya (son peygamber) Hz. Muhammed ile İslâm evrensel bir konuma yükselerek bütün şeraitleri şamil olmuştur. Yani bugün yeryüzü ve kâinatta tek din vardır o`da İslâm`dır. ``Doğrusu, Allah katında din İslâm`dır.´´ (Âl-i İmran, 19) İşte, bütün mesele budur.
Daha açık ve doğrusu Hz. Musa`yı ölümle tehdit ve kendisine insanlık dışı zulümler yaparak şeytana biat etmeyi tercih eden Yahudiler, Hazreti İsa`nın şeraitinin inkişafına imkân ve fırsat tanımadılar. Tıpkı İslâm`a musallat ettikleri Ebu Cehil ve Abdullah İbn-i Sebe gibi satanist tedhişçiler vasıtasıyla 300 yılda 2533 İnci icat ederek Hıristiyanlığı sabote etmişler;, 325 yılında toplanan I. İznik Konsülü, zalim despotların hizmetinde kul-köle durumuna düşen ruhbanların elinde şekillenir. 625 yılı Konsülü`nde Engizisyon kâbusu Batı ve Orta Doğunun üzerine çöker. Vaktiyle Yahudilerin yaptığı gibi, Papazlar da, yukarıdaki hakikati ilân, tasdik ve tescil eden ``Barnaba İncili`ni´´ aforoz ve şimdilerde yürürlükte olanları tasdik ederler. 1312 konsülü günümüz menfur emperyalist (hırsız) ve kapitalistler (tanrısı para olan sapkınlar)`in emirleri yönünde gerçekleşince, giderek yoğunlaşan, yayılan birleşme-bütünleşme, asla rûcu yerini ayrışma, parçalanma, bölünme ve sapkınlığa (putperestliğe) dönüşme sürecine bıraktı.
III. İznik Konsüller Toplantısı`ndan (1312) sonra Papa`lar İslâm`a karşı baskı, zulüm ve haçlı saldırılarını yoğunlaştırdılar. Olmadı. Ricatla 1700`lere kadar derinlemesine faaliyet için dışa kapandılar, sindiler ve siyom`la günümüz kan, kin ve sömürü örgütlerini kurdular.
1700`lerde Osmanlı ve Müslümanların tefessühü ile inisiyatif bunlara geçti.
Derhal dünyayı kasıp kavurmaya, fesat çıkarıp kan dökmeye başladılar.
1., 2. Dünya Savaşları, bunları takip eden saldırılar, işgaller, dünya ``ilâh, silâh ve ilâç´´ baronu 12 kız kardeşlerin, yukarıda tanımlanan tertip, teşekkül ve sol-satanist organizasyonlar içinden zuhur ederek dünyada hâkimiyet tesisine kalkışması!... Nitekim, muvaffak da oldular..
300 yılda önlerine çıkan tek engel Atatürk ve antiemperyalist TC oldu.
TC engelini 11 Kasım 1938`de aştıklarını sandılar. Olmadı 27 Mayıs 1960`ta ülkeye el koydular. TC ``de`Facto´´ İngiliz Milletler Topluluğu üyesi oldu!..
SONRASI MALUM!..
Bu melânetler, dünya idaresini ``derin örgütleri´´ marifetiyle gasp ve ezeli rakiplerini diskalifiye ettikten sonra;, Ülkeler arasında rekabeti kızıştırmak, yeni pazarlar yaratmak veya mevcut pazarları işgal; Oyunlarını heyecan-hezeyanla renklendirmek amacıyla zaman zaman plânlı saldırı, güdümlü anarşi, terör, tedhiş ve organize ifşaat, şantaj, skandal vs. gibi ``menfur amaçlı´´ sansasyonel provokasyonlara başvururlar&8230;
Lockheed, Watergate, Domuz Gribi, 11 Eylül kurgusu ve akabinde düzenlenen haçlı seferleri furyası bunlardan bazılarıdır. Ayrıca, malum ve menfur ekip, başta Amerika olmak üzere çeşitli başkentlerde oluşturduğu insan mühendisliği, strateji, yalan, iftira, tefrika (ting-teng) grupları (sözde düşünce kuruluşları) yoluyla kıyamet ve felâket senaryoları üretir. Bunlar, 2010`da bin yılın en şiddetli kış`ı, 2013`de kıyamet gibi, yolsuzluk, soygun ve vurgun amaçlı senaryolardır. İşte Wikileaks, bu kabilden bir furya olup, malumun ilânından ibarettir.
TÜRKIYE`NIN TEMEL SORUNU EKONOMI
Mustafa Nevruz SINACI
Bu melânet Wikileaks belgeleri Amerikan medyasında hiç yer almıyor. AB basınında mabadın sonuna konuluyor. Türkiye`de ise kıyamet kopuyor, gündem sarsılıyor, yer yerinden oynuyor!.. Bu ne gericilik, yobazlık ve insanlık dışılıktır ki; Yazılması-çizilmesi, anlatılması ve açıklığa kavuşturulması,aydınlatılması gereken binlerce sorun varken, bu denli onursuzluk, sorumsuzluk ve aynazlık neden?!..
Galiba ülkemizde, ``hukuk devleti, hak ve adalet devleti ne demektir´´ bilinmiyor!..
Bu nedenle, Cumhuriyet, demokrasi, hak-adalet ve hukuk`un kaideleri işlemiyor!..
Ve galiba, demokratik hukuk devletinde temel amacın ``Para ve sermaye hâkimiyetinin en düşük seviyede tutulması; İnsan hakları, hakkaniyet, adalet ve hukukun üstünlüğü`nün her daim hâkim ve hükümran kılınması; Kuvvetler ayrılığına mutlak itaat, halk`a samimiyet, tam dürüstlük ve sadakatle hizmet´´ olduğu bilinmemekte!.. İşte bu çok büyük bir sorundur.
Türkiye Cumhuriyeti`nin ana sorunu, dipten tavana ekonomidir.
Yani ``adalet mülkün temeli´´ ilkesinin kökünden sarsılmış, yıkılmış, ``hak ve adalet ahlâkı`nın´´ yok edilmiş olmasıdır. Ekonomimizi içinde debelendiği bataklığa dikine saplayan ve ülkemizi dışa bağımlı kılanlar ise cahil-aptal, egoist ve çıkarcı-haramzade politik-acılardır.
Mesele, millet iradesinin, devlet idaresinden kovulması sonucu bu hale gelmiştir. Son elli yılın sözde siyasetçi güruhu, medya ve mafya ile el ve gönül (iş) birliği yapmak suretiyle, tıpkın Amerika`nın, Lockheed, Watergate, Domuz Gribi, 11 Eylül kurgusu ve akabinde start verdiği ``haçlı seferleri furyası´´ gibi sözde ``demokrasi, kardeşlik ve barış´´ uğruna siyasettir!..
Bunlara göre, ekonomiden maksat: Kısaca rant, kıyasıya hırsızlık, yolsuzluk, gasp, irtikap, sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık, ayırma-kayırma, rüşvet ve suiistimaldir.. 47 yıl süre ile ısrarla, inatla sürdürülen anarşi, terör ve tedhişin amacı: Bu yağmayı gizlemek, gözlerden ırak tutmak, örtmek ve perdelemektir. Aksi taktirde, binlerce polis, bir o kadar jandarma ve 1 milyonluk ordunun, bir avuç eşkiyanın hakından gelememesi çok gülünç ve utan vericidir!..
İnsanlık dışı gürüha göre ``kendi kendine yeterli olmak; ağırlıklı üretim, yoğun ihracat, rekabet ve denge unsuru iktisadi devlet teşekkülleri, KİT`ler; denk bütçe ve dengeli ihracat -ithalât politikalarını baz alan milli iktisat´´ çağ dışı, oldukça tehlikeli, fırsat eşitliği, demokrasi ve kişilik haklarına aykırıdır. Kamu yararına dengeli, istikrarlı ve düzenli kalkınma denilen tür sistem, gericilik, yobazlık ve köktencilik, bireysel teşebbüs düşmanlığıdır bunlara göre!.
Bu nedenle: Devleti küçültmek, bölmek, parçalamak ve paylaşmak isterler!..
Dolayısıyla dışa bağımlı politikaları yürüten siyasetçiler, ister istemez bu ülkedeki yabancı çıkarlarının temsilcileri, iş ortakları, ajanları veya işbirlikçileridir. Onun için Türkiye başbakanı Amerika`nın Büyük Ortadoğu Politikası`nın eş başkanı olsa gerektir. Türkiye onun için güvenliğinin en büyük riskini oluşturan füze kalkanı projesinin hedefindeki ülkedir.
Türkiye, harici bedhahlara angaje, kişisel hırs ve ihtiraslarına zebun, yalana, talana kul-köle olmuş; Türkçe duruş yeteneğini kaybetmiş, inanç ve ilkelerini yitirmiş politik-acıları marifetiyle kendi çıkarları doğrultusunda ``milli siyaset´´ üretememektedir. Türkiye`nin milli bir siyaset stratejisi yoktur. Milli nitelikte hedefleri yoktur. Sürdürülen günlük politika, ulusal çıkarlar yönünde belirlenmiş bir stratejiden yoksundur. Çünkü Türkiye, Türkiye`den değil, Brüksel`den ve Vaşington`dan yönetilmektedir&8230; İki ucu b..klu değneğin öbür ucu budur.
İstiklâl ve istikbâlini korumak ve kurtarmak için Türkiye ve Türklerin sorunu çözmeye talip müstakbel siyasal güçleri; Bu gerçeği doğru tespit etmek ve gereğini ``en az AB ve ABD kadar Milliyetçi´´ bir siyasetle yapmak zorunda ve durumundadıurlar. Eğer yürütülen siyasetin esası, bu temel gerçek yok sayılarak tespit ediliyorsa, (ki, maalesef öyle..) Türkiye halkının da bu siyaseti yürüten kişi ve güçleri iyi tanıması, tespit etmesi gerekir.
Görüldüğü gibi işin ucu, dönüp dolaşıp bir ``tespit´´e dayanmaktadır:
Ya siyaset adamlarımız Türkiye gerçeğini doğru tespit edeceklerdir&8230;
Ya da Türkiye halkı duruma el koyup, onları bu diyardan gönderecektir.






Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.