SANAL YAŞAMIN SANAL DARBELERİ
SANAL YAŞAMIN SANAL DARBELERİ
Aziz Milletimiz üzerine oynanan oyunların istendik ve beklendik sonuçları olarak toplumsal ve bireysel yaşam alanlarımızın en temel değişkeninin, iletişim teknolojileri çerçevesinde etrafımızı başka hiçbir faktöre yer vermeyecek şekilde dolduran sanal objeleri etkileyen ve yöneten bizleri ise etkilenen ve yönetilen konumuna getirildiğini kabul etmek zorundayız.
Görsel ve işitsel kitle iletişim araçlarını elinde tutan merkezler ve onların iplerine bağlı olan kukla taşeronlar, ekranlarına bağladıkları bireyleri ve onların oluşturduğu kitleleri rahatlıkla sevk ve idare etmektedirler. Aslında bu temel olgu küreselleşmenin bireysel ve toplumsal etkinlik alanı olarak da ifade edilebilir. Borsa, hisse senetleri, çek ve senetler, başka kıymetli kâğıtlar, kredi kartları ve bunlarla ilintili ve alın terinin karşılığı olmayan faiz sistemi de, bu sanal dünyanın sanal geçer akçeleridir. Bu akçeler kendi doğal gerçeklikleri adına hiçbir değer ifade etmemekle beraber, kendilerine bağlı bulundukları gerçek değerler adına kıymet biçilmektedir. Yani buradaki kabul ve red gibi kararlar zihnimizde gerçekleşen olgular olarak davranışa dönüşmektedir.
Bu ekonomik yapı zaman içerisinde bireyi aynı kulvar içerisinde disipline ederek düzene sokmakta ve adeta o yapıda olduğu gibi, ancak iradesini ve aklını ipotek ettiği mihraklar adına var olabileceğini sanarak beynelmilel köleler haline dönüştürmektedir.
Soğuk savaşın psikolojik savaş teknikleriyle yer değiştirmiş olması, fiili etkinlik alanları itibariyle konvansiyonel iç isyan araçlarının kullanılmasını gerekli kılan, askeri veya başka adlı darbeleri de format olarak değiştirmiştir.
Ülkemizde ağır travmalar yaşatılarak üretilen suni gerçekliklerin fiili olarak sahnelenmesiyle Milletimize yaşatılan ve demokrasiyi rafa kaldıran darbeler, hedeflenen etkinlik alanları ve etkisizleştirme alanları bağlamında ortaya çıkan sonuçlara sebep olmuşlardır. Ancak bunları planlayanlar sosyolojik düzeyde olayların felsefedeki ``dost ve düşman´´ algısı, Mevlana`da ki zıtlık kavramının neyi ifade edebileceğini idrakten yoksun olduklarından, bu süreç içerisinde ortaya çıkan ve beklenmedik tarzda değişen sonuçlar fiili senaryo yazarlarını alabildiğine yormuş olacak ki, artık sanal argümanların kullanılmasıyla sanal senaryolar yazma gereği duymuşlardır.
Bu bir yerde küreselleşmenin de bir gereği olarak Millet nezdinde ve zihinsel süreçlerde aynı etkinlik alanlarını oluşturarak sonuç alma çabasıdır. Hal böyle olunca ve ıslak imza belgesi ile ilgili olarak daha önce vurgulamaya çalıştığım gibi, bu bahse konu edilen darbe veya darbelerin çoktan başladığını ve yeni yeni etkinlik alanları oluşturmaya devam ettiğini söylemek gerekir. Neredeyse her an yeniden yıkılıp kurulan devletler dünyasında yerimizin neresi ve etkinliğimizin neler olması gibi dünya siyaseti, ülkemizde yaşanan işsizlik, birçok özel televizyon kanalından toplumsal düzenimizi sabote eden ve aile kurumunu paramparça etmeye dönük ahlâksız yayınlar, eğitim sorunlarımız ve kalabalık sınıflar, modern bir anayasanın yapılması, v.s. gibi temel sorunları konuşup tartışacağımız yerde, sadece sanal darbe veya savaş oyunlarına takılıp o acil çözüm getirilmesi gereken sorunların ötelenmesi herhalde fiili bir darbeden daha vahim sonuçlar doğurmaya namzettir. İnsanımız maalesef mankurtlaştırılmaktadı r. İşte darbe ve etkileri buralarda aranmalıdır. Herhalde yarın bir gün Sayın Başbakanın makam aracında mahsur kalmasıyla aracın camının balyozla kırılması ile ifade edildiği gibi balyoz harekâtı arasında da bir ilişki kurularak aslında yarattığı tesir noktasında sanal darbenin o anda başladığını duyarsak şaşırmayalım.
Biraz komplo teorileri olacak ama artık ben de ülkemizde gerçekten sanal ve asimetrik bir savaşın sürdürüldüğüne inanmaya başladım. Bu asimetrik savaşın her geçen gün kaybedeni ve uzun yıllar mağduriyetini yaşayacak olan gariban ve güçsüz tarafı aziz Türk Milletidir. Bu savaşı göstermelik diğer tarafları aslında gücü elinde tutanlardır.
Kuruluşları gereği beynelmilel olmayıp asla halkının değerlerine tezat oluşturmayan kurumsal düzeyde silahlı kuvvetlerimizin ve o Peygamber Ocağı namını alan kurumumuzun başı olan, Sayın Cumhurbaşkanımı z, yasama ve yürütme erkini elinde tutan siyasi otorite, muhalefet ve yargı erkini büyük Türk Milleti adına elinde tutan kuvvetlerin acilen bu dumanı her tarafı sarmaya başlayan yangını söndürmeleri gerektiğine inanıyorum.
Bu süreç, aktörleri her kim ise kesinlikle yanlış yönetilmektedir. Yazdıklarım Milletimizin geleceği ile ilgili duyduğum kaygıların sonucudur.
Saygılarımla
Dr. Ali Osman ENGİN
|