SARKOZY`NİN SEÇİM SERMAYESİ, TÜRK VE İSLAM DÜŞMANLIĞI
Sarkozy`nin seçim sermayesi: Türk ve İslam düşmanlığı
MEHMET KOÇAK
Fransa ve Avrupa basınında Sarkozy siyasi geleceğini zora sokacak çok ciddi eleştiri ve suçlamalarla karşı karşıya kalıyor. Kredi notu düşürülen Fransa`da aksayan ekonomi, artan işsizlik, her gecen gün büyüyen iç ve dış borç ile yolsuzlukların baş sorumlusu olarak gösterilen Sarkozy, özel hayatını gizli tutmak için çaba göstermemekle de ayrıca eleştiriliyor.
Yapılan kamuoyu araştırmalarında Fransızlar, Sarkozy`yi yetersiz ve beceriksiz buluyorlar. Sarkozy son seçim yenilgisini 25 Eylül`deki senatör seçimlerinde aldı. 50 yıldır ilk defa Fransa senatosu Sosyalist muhalefete kaptırıldı. Oysa ki Sarkozy seçime on gün kala Başbakan Erdoğan`a ``Kaddafi sonrası Libya`yı ilk ziyaret eden devlet adamı´´ unvanını kaptırmamak için programında olmadığı halde alelacele İngiltere Başbakanı David Cameron ve Libya krizinin başından beri ön planda olan dünyaca ünlü Fransız filozof Bernard-Henri Levy`yi yanına alarak Libya`ya gitmişti. Bu ziyaretten sonra seçmene ``Libya`da aslan payı Fransa`nın´´ mesajını verdiği halde seçimlerden beklediği neticeyi alamadı.
Bu olaylar dışında Sarkozy`yi yıpratan bir diğer önemli olay ise rüşvet tartışmalarıdır. Sarkozy`nin bundan önceki seçim kampanyasında Kaddafi`den 50 milyon Euro (Avro) gizli destek aldığı Kaddafi`nin oğlu tarafından açıklandı. Bunun dışında Fransa`nın en büyük zenginlerinden olan L`Oreal kozmetik imparatorluğunun en büyük hissedarı Liliane Battencourt başta olmak üzere birtakım işadamıyla yakın ve gizli ilişkileri Sarkozy`yi zor durumda bıraktığı gibi itibarı, güvenirliği ve saygınlığını tartışılır hale getirdi. Halk nezdindeki desteğini kaybeden Sarkozy`nin görülen o ki, yaklaşan seçimlerde en büyük propaganda aracı yabancı karşıtlığı ile Türk ve İslam düşmanlığıdır. Çünkü diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Fransa`da da maalesef İslam ve Türk düşmanlığı seçimlerde oyların artmasını sağlayan unsurlar olarak algılanıyor.
Sarkozy her fırsatta ``çok kültürlülük iflas etmiştir´´, ``Türkiye AB`ye ait değildir, tam üye asla olamaz´´, ``İslam ve Müslümanlar, Hıristiyanlıktan kaynağını alan Avrupa kültürünün ve medeniyetinin üstünlüğünü kabullenmeli´´ tarzındaki sözleriyle Sarkozy; İslam ve mensupları olan Müslümanlarla ilgili çeşitli tartışmaların başlatılmasına da öncülük etmektedir. Sarkozy`nin bu tutumundan ve söylemlerinden ilham alan partisi Halkın Birliği Hareketi (UMP) daha da ileriye giderek ``İslam ve Laiklik´´ tartışmasını nisan ayında başlatmıştı. İslam çağın gerilerinde kalmışlıkla suçlanırken, Müslümanlar ``Her an suç işlemeye hazır´´ potansiyel suçlular olarak gösterildi. Entelektüel çevrede eleştirilen bu girişim ve sertleşen tartışmalar sonunda ``İslam tartışmalarına hayır´´ kampanyalarına sebep oldu. Sarkozy gelişmeler karşısında hedef saptırmak için Müslüman danışmanlarından Abdurrahman Dahmane`yi görevinden uzaklaştırdı. Fransa`da İslami teşkilatlar ve cemaatler ile mücadele kapsamında her Müslümana ajanlık teklif ederek ``içten takip ve yıkma girişimleri, baskı ve kontrolleri´´ rutin hale getirdi. Fransa`nın dini-etnik yapısı ve kültürel dokusuna zarar vermemeye özen gösteren yaklaşık 5.5 milyon Müslümanın, inanç değerlerini günlük yaşamlarına yansıtarak bunu bir yaşam tarzı olarak benimsemelerinin Sarkozy ve partisi ile yandaşları siyasiler tarafından bir tehdit olarak algılanmasından büyük bir rahatsızlık duymaktadırlar. Anayasadan kaynaklanan haklı taleplerinin siyasiler tarafından engellenmesini eleştiren Fransa`daki İslami kuruluşlar, Sarkozy ve partisi ile bazı siyasilerin kendileri üzerinden seçim kampanyası sürdürülmesini ``siyasi bir ahlaksızlık´´ olarak değerlendirmektedirler.
Laik bir ülke olan Fransa`nın cumhurbaşkanı olan Sarkozy`nin hedefi aslında ``devlet eliyle Müslümanları yönlendirme ve idare etmek´´ten başka bir şey değildir. Haçlı döneminin kalıntısı bu anlayış çerçevesinde geliştirdiği politikalarla Sarkozy aynı zamanda Fransa`nın anayasasını da ihlal etmektedir.
Dengesiz çıkışları ve mesnetsiz açıklamalarıyla siyaset arenasında alay konusu olan Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy; Erivan ziyareti öncesinde ``Erivan`da pimi çekilmiş bir bomba atacağım´´ diyerek yapacağı küstahlığın sinyalini vermişti.
Erivan`da sözde soykırım müzesini gezerken, ``Türkiye, Ermeni soykırımını yıl sonuna kadar tanısın, tanımazsa soykırım inkarını suç sayan yasayı meclisimizde kabul ederiz´´ sözleriyle içindeki kini kustu. Görüldüğü gibi Sarkozy sürdürmekte olduğu İslam düşmanlığının yanında Türk milletine olan nefretini de ortaya koyarak Fransız seçmeninden destek bulmaya çalışmaktadır.
PEKİ BU KÜSTAHÇATAVRIN SEBEPLERİ NEDİR?
Hiç şüphesiz en önemli neden; Türkiye`nin her geçen gün itibarı artan ve bölgesinde olduğu gibi dünya siyasetinde görüşüne başvurulan bir ülke durumuna yükselmesinden duyulan rahatsızlıktır. Bir diğer neden ise Sarkozy tarafından, Türkiye`nin bu konuma yükselmesinin mimarı olan Başbakan Erdoğan`a duyulan kıskançlıktır. Aslında Sarkozy kıskanmakta haklıdır, çünkü Fransa da onun yolsuzlukları ve beceriksizlikleri tartışılırken Başbakan Erdoğan ``Ülkesini en iyi temsil eden devlet adamı´´ olarak övülmektedir.
``Şaşkın ördek´´ misali dengesiz çıkışlarıyla bir çıkmaza sürüklenen Sarkozy şunu bilsin ki; bu saatten sonra ne Türk; ne de İslam düşmanlığı onu kurtarır. Sadece yanında, küstahlıkları kâr kalır. (Küstahlığı bir itibar kabul ettiği için) Sanırım başka da söze gerek yok...
|