Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10192
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2285) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (422) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (847) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3429)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Mustafa Mete İSLAMOĞLU - (Ziyaretci) 2.07.2014 19:26:41

TÜRK VE İSLAM ALEMİNDE KATLİAMLAR -2-

Mustafa Mete İSLAMOĞLU
YAZIYOR

KATLİAMLAR
(1)
HOCALI KATLİAMI.
26 Şubat.. Hocalı katliamının yıl dönümü.. Tam 22 yıl önce bugün bir kentin yeryüzünden silinmesi, içinde yaşayan kadın, çocuk, yaşlı demeden topyekûn bir saldırıya uğraması, kaçabilenlerin soğuk ve karlı dağlarda ya donarak hayatını kaybetmesi ya sakat kalması; kaçamayanların ağır silahlarla, bıçak ve kamalarla ya da kafa derileri yüzülerek hunharca katledilmesidir.

Hocalı Azerbaycan`ın Dağlık Karabağ bölgesinin stratejik konumdaki bir şehir&8230;Agdam ile Hankendi&8216;nin ortasında, Dağlık Karabağ`da havaalanı bulunan tek şehir&8230;

Şehrin bulunduğu konum bakımından stratejik önemi de büyüktür. Bakü`ye uzaklığı 375 km`dir.
Ermenilerin daha sonra yürürlüğe koyacağı Dağlık Karabağ`ı işgal etmek için aşmaları gereken önemli bir engel.. Ermeniler bunu 366. Mekanize Tugayı da arkalarına alarak yaptılar, hem de dünyanın gözü önünde..

Yapılan her şey videoları, fotoğrafları ile kayıt altında ama Birleşmiş Milletler ve Uluslararası kuruluşlar yıllarca buna kayıtsız kaldılar. Yüzyıl öncesinde olmamış hadiselerin peşine düşenler, daha 20 yıl önce gözlerinin önünde cereyan eden ve bütün delilleriyle apaçık ortada duran bir hadiseyi görmemeyi, duymamayı tercih ettiler. Hala da aynı rolü oynamaya devam ediyorlar .
26 Şubat 1992 tarihinde yaşadıklarını geçen hafta bir haber ajansına anlatan ve katliamdan esir kurtulan Ebülfet Kerimov, gazi babasını çok soğuk bir gecede sırtında Hocalıdan kaçırmaya çalıştığını ve Hocalıdan katliamdan kaçan çoğu kişinin donarak öldüğünü gördüğünü anlatmıştır. Hocalıda 31 yaşında olan Kerimov ise yine donarak vefat eden babası sayesinde hayatta kaldığını anlattı. Kerimov, esir düştüğünde esaret altında yapılan insanlık dışı işkenceleri de yine o günün şahitlerinden ve mağdurlarından biri olarak anlatmıştır.
Türkiye ve Azerbaycan dost ve kardeştir.

Türkiye ve Azerbaycan`ın birinin problemi diğerinin de problemidir.
Ama Hocalı Türk Dünyasının, İslam Dünyasının, hatta insanlık aleminin ortak problemidir. Hocalı`daki katliam uluslararası anlaşmalara göre de bir insanlık suçudur.
İnsanlık yeni Hocalılar yaşamak istemiyorsa, itirafları ve kanıtlarıyla ortadaki bu vahşi insanlık dışı katliamın faillerini bulmak ve cezalandırmak durumundadır. Aksi taktirde Hocalı sadece 20. Yüzyılın en kanlı katliamı olarak kalmayacak, aynı zamanda insanlığın en utanç verici hadisesi olarak kalmaya devam edecektir.
Mustafa Mete İSLAM0ĞLU
YAZIYOR

KATLİAMLAR
( 2 )

Halepçe Katliamı`nın 26`ıncı yıl dönümü
Dünyanın en büyük insanlık trajedilerinden biri olarak kabul edilen Halepçe Katliamı`nın üzerinden 26 yıl geçti. Saddam Hüseyin`in emriyle Irak ordusuna ait uçakların, 16 Mart 1988`de kimyasal gaz bombaları attığı Halepçe`de çoğu kadın ve çocuk 5 bin kişi hayatını kaybetti, 7 binden fazla insan çoluk çocuk kadın yaşlı kişi yaralandı.


16 Mart 1988 günü Irak Baas Rejimi&8217;ne ait uçak ve helikopterlerin eşliğinde yaptığı ve en az 5 bin Kürdün yaşamına mal olan Halepçe Katliamı&8217;nın üzerinden 26 yıl geçti.
İran-Irak Savaşı&8217;nın sonlarına doğru gelindiği bir dönemde, 16 Mart 1988&8217;de yaşanan Halepçe Katliamı&8217;nda çoğunluğu kadın, çocuk ve yaşlılardan oluşan en az 5 bin Kürt yaşamını yitirirken, 7 ila 10 bin arasında kişi de yaralandı. Katliamdan sağ kurtulanlar ise birçok hastalığa maruz kaldı. Binlerce insan sinir sistemi, deri, akciğer hastalıklarınına yakalanırken, tümör oluşumu ve özürlü doğum da birçok kişi de görülen rahatsızlıkların başında geliyor.
Fırat Haber Ajansı`da Halapçe katliamının anlatıldığı haber analizi şöyle yer aldı:
Katliam, dönemin Irak lideri Saddam Hüseyin ve Baas Rejimi&8217;nin Kürt politikasının bir parçası idi sadece. İlk işaretleri 70&8217;li yıllara dayanan Kürtleri topraklarından sürerek, Arap halkı içinde eritme ve Kürdistanı yavaş yavaş boşaltma politikası, İran-Irak Savaşı&8217;nın doruğa ulaştığı yıllarda giderek bir soykırım politikasına dönüştü.
Katliamın olduğu Halepçe&8217;de 15 Mart 1988 günü İran askeri birlikleri &8216;Zafer-7 Harekatı&8217; adlı genel bir taarruz başlatmıştı. Celal Talabani liderliğindeki YNK&8217;ye bağlı güçler de İran Ordusu ile ortak hareket ediyordu. İran ordusu ve YNK güçleri Halepçe&8217;yi geçerek, kent yakınlarındaki Derbendihan Gölü&8217;nün güneyine çıkmışlar ve Süleymaniye karayolunu tutmuşlardı. Bölgede konumlanan binlerce Irak askeri arasında onlarca üst rütbeli kurmay da bulunuyordu. Ancak, buradaki birliklerin ve bölgenin Irak&8217;ın diğer bölgeleri ile ilişkisi kesildi.
Irak ise, hem İran ordusunun girişi, hem de bölgenin Kürt Peşmergesinin denetimine geçtiğini ve isyan başladığını görünce paniğe kapılmıştı. Durumun vehametini gören Saddam Hüseyin ise, İran Ordusu&8217;nun ilerlemesini durdurmak için Kuzey Cephesi Komutanı &8216;Kimyasal Ali&8217; lakaplı Korgeneral Alî Hasan al-Majîd al-Tikritî&8217;ye kimyasal silah kullanmasını emretti. 16 Mart sabahı, Irak Hava Kuvvetleri&8217;ne bağlı Sovyet yapımı Mig &8211; 23 uçakları Halepçe, Dûceyde, İnab, Hurmal ile Sirva kasaba ve köylerini kimyasal bombardımana tabi tuttular. Uçak ve helikopterler hardal, sinir ve siyanit gazı bombaları kullanıyordu. Bombalamanın kurbanlarının başında ise, erkeklerin önemli bir kısmının savaşta olması nedeniyle kadın ve çocuklar geliyordu. Kimi kaynaklara göre 5 bin, kimilerine göre ise 6 bini aşkın kişi yaşamını yitirirken, bunların dörtte birinden fazlasını kadın ve çocuklar oluşturuyordu.
`Önce çöp gibi kötü, sonra elma gibi güzel bir koku geldi`
Katliamdan sonra yüzlerce hatta binlerce tanık anlatmıştı o günü. Aradan geçen süre içinde devletler sussa da, birçok medya mensubu olay yerine gitmiş ve geçte olsa soykırımın bu vahşi anını dünyaya göstermişlerdi.
16 Mart 1988 saat 11&8217;de evlerindeki sığınakta olan Halepçeli bir genç kız, şöyle anlatacaktı katliamı: &8220;Önce helikopterler geldi, sonra uçaklar. Bir bir atıldı bombalar. Başlangıçta çöp gibi kötü bir kokuydu. Sonra elma kokusu gibi güzel bir kokuya dönüştü. Ardından yumurta gibi koktu. Dışarı baktım. Çok sessizdi, ama hayvanlar ölüyordu. Koyunlar ve keçiler ölüyordu. Herkese yanlış giden bir şeyler olduğunu söyledim. Havada ters giden bir şeyler vardı. Rahatsızlanmaya başlasak da saklanmaya devam etmeye karar verdik. Gözlerimde çok şiddetli bir acı hissettim. Kız kardeşim yüzüme yaklaştı ve &8216;gözlerin kıpkırmızı&8217; dedi. Sonra çocuklar kusmaya başladılar. Çok fazla acı çekiyorlar ve sürekli ağlıyorlardı. Annem ağlıyordu. Sonra yaşlılar kusmaya başladı.
Havada kimyasal maddeler olduğunu anlamıştık. Gözlerimiz gittikçe kızarıyordu ve bazılarımızın gözleri yaşarıyordu. Kaçmaya karar verdik. İneğimiz bir köşede yatıyordu. Koşuyormuş gibi hızlı hızlı nefes alıyordu. Sonbahardaymışız gibi ağaçların yaprakları dökülüyordu. Etrafta yere çöken duman bulutları vardı. Çocuklar yürüyemiyorlardı. Kusmaktan bitkin düşmüşlerdi.
İnab köyüne doğru giderken çoğu kadın ve çocuk ölmeye başladı. Kimyasal bulutlar yere yakındı. Ağırdılar. Onları görebiliyorduk. Her tarafta insanlar ölüyordu. Bir çocuk daha ileri gidemeyecek duruma geldiğinde korkudan çılgına dönen ebeveynleri çocuğu yolun kenarında bırakıyorlardı. Aynı şekilde yaşlılar da bırakılıyordu. Koşuyorlar, nefes alamaz duruma geliyorlar ve ölüyorlardı.&8221;
`Her şey yerli yerindeydi, ama bütün canlılar ölmüştü`
Katliamdan sonra 21 Mart&8217;ta Halepçe&8217;ye ilk girenlerden olan ve katliam ile özdeşleşen, Kürt bir babanın minik bebeğini kurtarmak isterken yere düşerek öldüğü anı gösteren &8216;Sessiz Tanık&8217; fotoğrafı ile bilinen gazeteci Ramazan Öztürk, o günü daha sonra şöyle anlatacaktı:
&8220;Bütün sokaklar cesetlerle doluydu. Etrafta dayanılmaz bir koku hakimdi. Körpecik bebelerden bazılarının derileri kavrulmuş, bazılarının vücudu mosmor kesilmişti. Cesetlerin çoğu kadın, çocuk ve yaşlı insanlara aitti. Bazı bebekler annelerinin kucağından fırlamış yerde sere serpe yatıyorlardı. Kimi evinin avlusunda kurulmuş sofra başında; kimi kapının eşiğinde; kimi bebeğini emzirirken; kimi oyun oynarken yakalanmıştı zehirli ölümün pençesine...
Şehrin dışındaki boş tarlalarda ise, toplu halde ölmüş yüzlerce insan vardı. Uzaktan bakıldığında, sanki tarlalarda ot yerine insan bedenleri biçilmişti. Bu açık hava mezarlığında, yine kadın ve çocuklar çoğunluktaydı. Hepsi birbirlerine sokulmuş, korkunç ölüme teslim olmuşlardı.
Bazıları ise, su birikintilerinin başında ölüvermişlerdi. Bunlar da, kimyasal gazların yaktığı vücutlarını suyla ıslatarak kurtulmaya çalışanlardı. Toplu cesetlerin arka planında, otlarken yine zehirli gazın etkisiyle telef olmuş ve vücutları şişmiş hayvanların görüntüsü göze çarpıyordu. Kısacası, bomba isabeti almış birkaç binanın dışında her şey yerli yerindeydi, ama bütün canlılar ölmüştü.&8221;
Katlimın bıraktığı izler halen belirgin
Halepçe Katliamı, hem Kürtler hem de uluslararası gözlemciler tarafından 23 Şubat- 6 Eylül 1988 arasında süren Enfal Operasyonu&8217;nun doruk noktası olarak görülüyor. Katliamdan sonra kent ve çevresinde yaşayan insanlar diğer Güney Kürdistan halkının da yaptığı gibi Kuzey ve Doğu Kürdistan&8217;a kaçmak zorunda kaldı. Savaşların sona ermesi ile birlikte evlerine geri dönen insanların yaşamlarını yeniden eski düzene koymaları bir daha asla mümkün olmadı.
Her ne kadar tüm Enfal Harekatı boyunca katledilen Kürtlerin sayısı 100 ila 200 bin arasında olsa da, yaşanan vahşetin boyutu ve sonrasında yarattığı tahribatlar ile Halepçe Katliamı, hem Kürt hem de insanlık tarihinde belki de Enfal&8217;den daha derin izler bıraktı. Halen binlerce kişi çeşitli hastalıklarla boğuşurken, birçok kadın doğum sonrası çocuklarını kaybedebiliyor. Yapılan araştırmalara göre, 2000&8217;li yıllara kadar Halepçe&8217;de özürlü doğum oranı Hiroşima ve Nagazaki&8217;den bir kaç kat daha fazla idi.
Katliamdan kurtulan birçok insan gözlerini kaybederken, binlerce insan deri, akciğer, boğaz ve diğer sinir sistemi hastalıkları ile mücadele etmek zorunda kaldı. Katliam sonrasında Güney Kürdistan&8217;ın 2000&8217;li yıllara kadar sürekli bir çatışma halinde olması ve yeterli önlemlerin alınmaması nedeniyle sağ kurtulanların rehabilitasyonuna ilişkin ciddi bir çalışma da yapılamadı.
( m.meteislamoglu@hotmail.com )
DEVAM EDECEK




Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.