Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10192
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2285) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (422) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (847) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3429)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
İklil KURBAN - (Ziyaretci) 17.11.2011 23:26:49

TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR?

TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR?



Rusya`nın Sankt Petersburg şehrinde 6 Kasım 2011 günü Shanghay İşbirliği Örgütü`nün 10`uncu kez toplantısı için, bu örgüte üye devletlerin dışişleri bakanları bir araya gelmişlerdir. Toplantıda Pakistan ile İran`ın örgüte resmi üye olması gündeme getirilmiştir. Bilindiği gibi Pakistan, Çin`in Uygur bağımsızlık hareketine karşı, Batı demokrasisine karşı düşmanlığında birinci derecedeki müttefikidir. Türk-İran dostluğunu biliyoruz, Türk-Pakistan arasında ne gibi dostluklar oluşacağını ileride göreceğiz. Geçmişte dünyamız, ``Özgür Dünya´´ ve ``Demir Perde´´ olarak ikiye bölünmüştü. Şimdiyse ABD`yi arkasına alan ``Ulusal Bağımsızlık Hareketi´´ ve Çin`i arkasına alan ``Komünizm-İslam İşbirliği´´ olarak yine ikiye bölünmüş durumdadır. Bu bölünmüşlüğün dışında kalan Rusya ise, ne yapacağı belli olmayan güvensiz-istikrarsız asli düşman bir ülkedir. Yukarıda adı geçen örgütün toplantıları, üyeleri, ``Ben Türküm´´ diyebilen bizleri yakından ilgilendiriyorsa, bu ilgi, hiç kuşkusuz bu örgütün kimliğinden kaynaklanmaktadır. Çünkü bu örgüt, ezeli ve ebedi düşmanımız olan Rus ve Çin egemenliğindeki Türk düşmanı bir örgüttür. Ne yazık ki, Türkiye bu örgüte gözlemci olarak girmek için müracaat etmiştir (RFA Uygur Radyosu). Gözlemcilikten sonraki gelişme kuşkusuz resmi üyelik olacaktır.

1990`lı yıllarda Türk dünyasında cereyan eden özgürlük-bağımsızlık esintilerinden korkan Rusya ile Çin, hemen harekete geçerek Shanghay İşbirliği Örgütü`nü kurup, Orta Asya Türklüğünü kontrolü altına almıştı. Sonradan bu örgüt, Rus ve Çin yalakası olan İslam Kerimov yönetimindeki Özbekistan`ı da içine alarak, genişleme süresine girmişti. Sırada, bu kontrolün dışında kalan hem Türk devleti, hem NATO üyesi olan Türkiye Cumhuriyeti vardı. Türkiye de bu örgüte üye olacaksa, Shanghay İşbirliği Örgütü`nün ilk hedefi yerine getirilecekti. Adım adım engin ve zengin Türk topraklarının sahibi olan Türk ulusu eskisi gibi Urus ile Çin`in kölesi haline getirilecek, böylece Shanghay İşbirliği Örgütü asıl amacına ulaşacaktı. AKP iktidarı tarafından Rus-Türk dostluğuna(!), Çin-Türk dostluğuna(!) zorlanmış günümüz Türkiye`sinin yakın gelecekte Shanghay İşbirliği Örgütü`nün resmi üyesi olarak Batı`dan-NATO`dan kopması beklenmektedir.

Türkiye bugün adım adım, Atatürkçülükten-Türklükten-bilimden uzaklaşıp, sadece ayakta kalabilme kaygısıyla telaşlanan itibar kaybetmiş bir çıkar ülkesi konumundadır. Türkiye Bilimler Akademisi dağıtıldı; Atatürkçülük ile ilgili tanımlamalar okul kitaplarından çıkarıldı. Kurtarıcı konumuna getirilen İslam siyasileşti, inanç olma saygınlığını yetirdi. Zaten İslam ömrünün son devrini yaşamaktadır. Günümüzün Türkiye`si bugün, Osmanlı Devleti gibi ağır hastadır, aklını kaybetmiş bir insan gibi, ilkesini kaybetmiş bir ülke konumundadır.

Ben, 2002 yılının Mayıs ayında, Eryaman bölgesine gelip yerleşirken, görünürde-çevremde tek bir cami yoktu. Kişiler bayram namazı-Cuma namazı için toplu halde uzaklardaki camilere giderdi. Şimdi çevremin hepsi camidir, üstü üstüne çok yüksek sesle bağıran ezan seslerinden rahatsız oluyorum-bakıyorum, fakat camiye giden insan sayısı parmak ile sayılacak kadar azdır veya yoktur. Zorlamanın, saygınlığın birinci dereceli düşmanı olduğu mantığını, bilim düşmanı olan AKP`liler elbette anlayacak değildir. Ne demişler, zorlarsa cennete bile gitmem.

Bugün Türkiye`yi ``Ben Türküm´´ diyemeyen, fakat, ``Ben Müslüman`ım´´ diye yaygara koparanlar yönetmektedir. Çinlilerin de, Rusların da, Arapların da düşman kesildiği-bu Türk düşmanlığının kökünde yatan sebep nedir? Bu soruyu tarihe dayanarak açıklamaya çalışayım. Tarih, uluslar arası düşmanlıkta kimin haklı, kimin haksız olduğunu belirten en güvenilir aynadır.

Bizim tarihteki en şevketli devirlerimiz, Türklüğe ve bilime bağlı kaldığımız devirlerdir:

Kültigin ve Bilge Kağan`ın adına dikilmiş taş anıtlardan yansıyan 8. yüzyıla özgü, fakat bugün de geçerli olan ölümsüz Türk ruhunun yaşandığı devir. Farabi (870&8211;950), Biruni (973&8211;1048), İbni Sina (980&8211;1037), Kaşgarlı Mahmut, Yusuf Haciplerin temsil ettiği bilim, felsefe ve Mutezile devri. Büyük Timur`un, Uluğ Beyin ve Alişir Nevayi`nin temsi ettiği Timurlu Rönesans`ı devri (15&8211;16. yüzyıllar). Son olarak Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk`ün bir cumhuriyet kurup, ``10.Yıl Marşı´´nı seslendirdiği yıllardır (1923&8211;1938). Bu devirler-bu yıllar, Türkün cihanşümul bilime, cihanşümul özgürlüğe kanatlandığı devirler-yıllar idi. Onun içindir ki, bu devirler-bu yıllar bizden uzaklaştıkça, özlem duygularımızla anımsadığımız devirler-yıllar olarak gerilerde kalmıştır. (Kurban 2007, s: 246&8211;247).

Büyük Timur Devleti çöküşe sürüklenirken; Altın Orda Devleti çöküşe sürüklenirken; Kazan Hanlığı çöküşe sürüklenirken; Osmanlı İmparatorluğu çöküşe sürüklenirken; bu çöküşlerin sebebi ve bu çöküşe sürükleyenlerin kimliği Türk tarihinde yalın bir şekilde izah edilmiştir. Çöküş sebebi, Tanrı Dağlarını, Baykal Gölünü kucağına alan, sıcak denizlere kadar uzanan engin ve zengin Türk topraklarına olan kıskançlıktan kaynaklanmış Türk düşmanlığıdır. Çöküşe sürükleyenler ise, Araplar, Çinliler, Ruslar ve aramızdaki hainlerdir. Türkiye`de bugün sadece eksen kayması yaşanmıyor, yukarıda adı geçen Türk devletlerinin yazgısının yaşanması için acil ortam hazırlanıyor.

Türk-Tatar adıyla bilinen ve ``Ben Türküm´´ diyebilen ulusal gururunu, varlığının teminatı olarak algılayan savaşçı bir ulus, günümüzdeki çok düşmanlı Türk ulusudur. Bu ulusun çok düşmanlı olmasının sebebi, barındığı engin toprakları ile yaşadığı ulusal ve devletçilik gururunda saklıdır. Türkler için Tanrı, Tanrı Dağlarıdır. Cengiz Han (1155&8211;1227) ne demiş, ``Evrenin tamamı Allah`ın evidir. Gitmek için özel bir yeri belirlemeye ne gerek var?!´´ (Kurban 2007, s: 215).

Günümüzdeki Türk düşmanlığından uzaklaşıp, tarihin derinliklerinde kalan Türk düşmanlığından bazı örnekler vereyim:

Kaşgarlı Mahmut`un Araplara Türkçe öğretmek amacıyla yazdığı DİVANÜ LAGAT-İT-TÜRK sözlüğü, neden insanlık aleminden 1000 yıla yakın gizli-saklı kalmıştır? Kesin cevap, Arapların Türk korkusu-Türk düşmanlığıdır. Türk ulusunun Arap işgaline duçar olmasıyla, 100 (651&8211;751) yıllık oluk oluk dökülen kan pahasına, İslam`ın kabul ettirilip, bu işgalin kalıcı ve meşru duruma getirilmesi, elbette Türklerin de-Arapların da unutacağı bir olgu değildir (Kurban 2007, s: 246).

Doğu Türkistan`ın adı 1984 yılından başlayarak, ``Shin Cang´´ (yeni toprak) denilmeye başladı, neden? Çinlilerin Türk korkusu-Türk düşmanlığıdır.

Yıl 1944 Moskova, Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi, Tatar tarihçilerinin Altın Orda`yı idealize etmesini kınamış ve Tatar tarihinin bilimsel olarak tartışılmasını çok acil bir görev olarak belirtmiştir (Rorlich 2000, s: 36&8211;37). Amaç, ``Tatar´´ adını Tatar ulusunun benliğinden silmek, Tatar tarihini ``Bulgar´´ adı eşliğinde yeniden yazmak ve Rus kafasına göre tarih ile oynamak. Zaten tarih ile oynamak adeti ve geleneği Rusların da, Çinlilerin de, Arapların da kanında vardır. Tarih ile oynamak işgalcilerin kaçınılmaz yazgısıdır. Buna, Rusların Tatar korkusu-Tatar düşmanlığı denilmezse ne denilir?! Tarihte derin iz bırakmış ``Türk-Tatar´´ denilen bu ad-her şeyimizin teminatı olan bu kutsal sözcük, hiç kuşku olmasın ki, insanlık var olduğu müddetçe var olmaya devam edecektir.

Yazımı şu seslenişlerle sonuçlandırmak istiyorum:

Türkiye bugün gücünü İslam`dan alan bir karşı devrim ile karşı karşıyadır. Fakat, ben şuna inanıyorum ki, insanlık ve tarih her zaman, eskiye arkasını dönüp yenilik getiren devrimlerden yana olagelmiştir. Atatürk Devrimleri onun için ölümsüzdür. Onun içindir ki, tarih boyunca ve her zaman yeniliklerden-bilimden yana olup, gerici düşmanlarımızın gönlüne korku sala gelen, Türk-Tatar ulusuna şan ve şerefler olsun!

Kaynak:

KURBAN, İklil GERÇEKLER VE YALANLAR, Ankara 2007.

RFA, Özgür Asya Radyosu, Uygur Şubesi, Washington 06.11.2011.

RORLİCH, Azade-Ayşe VOLGA TATARLARI, İstanbul 2000.

İklil KURBAN


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.