TÜRKİYE`NİN DÜŞMANLARI
Mustafa Mete İSLAMOĞLU
YAZIYOR
TÜRKİYE`NİN
LAĞIM KURTLARI
Atatürk bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihi başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern dünyanın ileri görüşlü anlayışını ve bir askeri lider olarak kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır... Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan özgür Türkiye`nin doğması yeni Türkiye`nin özgürlük ve bağımsızlığını şerefli bir şekilde ilan ve o zamandan beri koruması, Atatürk`ün Türk halkının işidir. Şüphesiz ki, Türkiye`de giriştiği derin ve geniş inkilaplar kadar bir kitlenin kendisine olan güvenini daha başarı ile gösteren bir örnek yoktur. Demişti. John F.KENNEDY
(A.B.D.Başkanı, 10 Kasım 1963)
Ve bize hayran olan düşmanlarımızın, samimi, ikrarları hep bu seviyede iken şimdi dünyaya küçük düşüren içimizdeki lağım kurtlarının toplumu infilak derecesine getirişlerini çok iyi tahlil ediyor musunuz? Nerde Atatürk ilke ve inkilapları üstüne yemin edenler?
Atatürk`ü diline dolayarak ihanet edenlerin, bu ülkede yaşaması yaşatılması hak değildir. Eğer Atatürk hayatta ve sağlıklı olsaydı bunlarını ne yapardı hiç düşündünüz mü? Onun ölümünden sonra hatta hasta yatarken, ihanetler başladı. Hem devlet`ler arası hem de devletin içinde senaryolar yazıldı, roller dağıtıldı ve senaryolar tek tek oynanmaya başladı.
İSLAMİYETTEN BAŞLADILR ve HALEN DEVAM ETMEKTE
Türk Milleti`ne tarihin en büyük kötülüğünü yaptılar, yapıyorlar. Biz ve onlar diye ayırımcılık bölücülük yapıyorlar. Milletimiz diyorlar ama Türk Milleti demiyorlar, diyemiyorlar. Milletimiz diyorlar ama hani milletten olduklarını söyleyemiyorlar. Kin nefret ve öfke içinde Türk Milleti`ne zehir kusuyorlar. Bin yıldır et-kemik misali olan Anadolu insanını birbirine düşürüyorlar. Etnik tasnifler yapıp zihinleri bulandırıyorlar.
Müslüman görünümlü Müslümanlıktan geçinenlerdir. Allah`la, din`le aldatan şeytanın yolundadırlar. Mezhepçilik yapıyorlar. İnanç ve kavramlar üzerinden ayrılık tohumları ekerek toplumu cepheleştiriyorlar. Milli bayramların gururunu ve coşkusunu yaşamıyorlar. Arapların ortaçağ masallarını coşkuyla kutlamayı tercih ediyorlar. Bağımsızlık ateşiyle tek yürek olarak başlatılan milli mücadeleyi, idrak edemiyorlar.
Arap hurafelerini, Arap kahramanlarını masallarını öğrenerek yetişiyorlar. Arap tarihini, inanç-kültür kitaplarını okuyarak kimlik kazanıyorlar. Ortaçağ yaşam biçimine göre yaşıyorlar. Yalanclıkta ustadırlar. Hırsızlıkta, talanda, soymada beceriklidirler.
Türkiye`nin itibarı on paralık ediyorlar. Türk Milleti`nin destansı kahramanlıklarını hatırlamak istemiyorlar. Kurtuluş Savaşını, milletin var olma azminin, bağımsızlığa, birlik ve beraberliğe olan inancının; kurulan Cumhuriyeti ise yeniden dirilişimizin abideleşen simgeleri görmüyorlar.
Tarihi zorunlulukların, çağın siyasi ve sosyal gelişmelerinin, Türk toplumunun ulusal özelliklerinin ve kaynaklarının ortaya çıkardığı, Anadolu Türk milli varlığının Misak-ı Milli sınırları içerisinde somutlaştırdığı Türkiye Cumhuriyetini benimsemiyorlar. Kurulduğu günden beri, yüce milletin çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkmasının itici gücü olan Cumhuriyetin, hem her alanda ilerleyişin kaynağı hem de milli birlik ve beraberliğin sağlanmasının en büyük güvencesi olduğunu anlayamıyorlar.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin önünde uzanan aydınlık yolda her zaman emin adımlarla ilerleyip, benimsediği evrensel ilkeleri muhafaza ederek, uygar dünyanın onurlu bir üyesi olmaya dün olduğu gibi bugün de devam etmekte olduğunu farkında değiller. Tarihimizin en büyük çağdaşlaşma ve değişim hamlesi olan Cumhuriyet`in gurur verici atılım ve başarıları, geleceğe büyük bir ümitle bakmamızı sağlamayı, her türlü zorlu engelin aşılmasında bizlere güç verdiğini özümleyememişlerdir.
Modern Türkiye Cumhuriyeti`nin çağdaş değerleri ve kazanımlarının aydınlık atmosferinde, düşünce ufkunu kavrayıp bir yaşam tarzı olarak benimsemiş olanları kinle nefretle öfkeyle düşmanca görmektedirler. Birlik ve beraberliğimizi koruma kaygılarına sahip değiller. Her alanda gelişmiş, üretken, zengin, demokrat ve modern bir Türkiye`nin en büyük idealimiz olduğunun bilincinde değiller.
Her alanda bölüyorlar, bölünüyorlar. Gözleri kör, kulakları sağır insanların toplum hayatına attıkları zehirleri bu millet yıllarea içeiçe zehir küpüne döndüler.
NEREYE SÜRÜKLÜYORLAR FARKINDAMISINIZ?
Milliyetsiz vatan ve insanlık düşmanı antenli şef`in ilk genel başkan olduğu günden beri bu kumpanyanın; fikri bozuk, zikri bozuk, din`i bozuk, cibilliyeti bozuk ve bozuk olan her şeye dair bir partinin iç dünyasında beslendi, büyütüldü, barındı, millete yavaş yavaş yedirildi. O partinin hangisi olduğunu 60 yaş ve üstünde olanlar hemen bilirler.
Ve&8230; bu hainlerin gram gram yedirdikleri hainliğin her türlüsüne, tertemiz insanları alıştırdılar.
Biri gitti diğeri geldi. Gelenin tipi aynı. Fikri aynı. Yediği, içtiği, giydiği, hepsi aynı; Yani;
BU MİLLET HİÇ ADAM YERİNE KONULMADI VE HEP SIRTIMIZDAN VURUYORLAR&8230;
Sovyet Rusya Hariciye Nazırı Litvinof ile görüşürken kendisine onun fikrince bütün Avrupa`nın en kıymetli ve en ziyade dikkate değer devlet adamının kim olduğunu soruyorlar. Bakın ne diyor. Avrupa`nın en kıymetli devlet adamının Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal olduğunu söylemişti.
ROOSEVELT 1928 ABD Başkanı.
İşte dünya devlerinin hayran olduğu bir devlet adamının, dünyanın hayran ve düşman olduğu bu milletin toprakları ve kısaca biz içimizdeki kanı bozuklar eliyle ne hale getirilmek isteniyoruz. Allah hakkımızda hayırlar nasip etsin demekten başka çaremiz yok. ALLAH BUNLARA İZ-AN VİCDAN ve ŞUUR VERSİN. İyiye gidiyor gibi gösterilen her şeyin ardında mutlaka bir ihanet yatmaktadır. HAİNLİK İNSANIN MAYASINDA VARDIR.
Bu gün; Afrika`da vatansız yaşayanlar. Mülteci kamplarında kendilerine yaşayacak vatan arayanlar. Esaretin altında inim inim inleyenler ve göz yaşlarının dinmediği bir acı dünyasında helak olanları düşünün.
Peki biz neden bu güzelim hayata şükretmesini bilmiyor&8230; esareti önce fikirden başlayarak, alçaklıkları kader görüyoruz. Bu bir kader değildir.
BU BASİRETSİZLİK. AHLAKSIZLIKTIR.
Günlerdir Afrika`nın bir bölgesinden bir insan mesajla bizler; Mülteci kamplarında insan muamelesi görmeden, sağlıklarımızı her geçen gün kaybederek adeta ölüme terk edilmiş birer et yığınları halinde çürümekteyiz diye yazıyor. İçim sızladı keşke yardım edebilsem diye düşündüm ama imkansız. Ya bizlerde mülteci kamplarında sürünenlerden olsaydık ne yapardık acaba? Bu vatanın kıymetini bilmeyen hainleri mülteci kamplarına sokmak en doğru olan yol değil midir?
S O R U Y O R U M?
SİZLER BUNLARIN YERİNDE OLMAK İSTERMİYDİNİZ.
BU AZİZ VATANIN KIYMETİNİ, BU AZİZ HÜRRİYETİN DEĞERİNİ, AYAKLARINIZLA TEPİKLEMEYİN. BU VATAN BİZİM.
31 &8211; AĞUSTOS &8211; 2014
ALANYA / TÜRKİYE
( m.meteislamoglu@hotmail.com )
|
