Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10795
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2280) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (846) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3429)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Mustafa Mete İSLAMOĞLU - (Ziyaretci) 6.01.2015 10:11:42

YAKIN TARİHİN KİRLİ SOKAKLARI

Mustafa Mete İSLAMOĞLU
YAZIYOR
YAKIN TARİHİN
KİRLİ SOKAKLARI

Türk siyasi hayatının oynak taşlarından biri olarak tarihe geçen 28 Şubat`ın oluşumuna yol veren, dönemin TSK üst yönetiminin zihniyeti ve temel fel-sefesi bilinmeden, bu ülkedeki yönetim krizleriyle ortaya çıkan darbeleri her yönü ve gerçekleriyle kimse açıklayamaz. Jön Türklerin İttihat ve Terakki Cemiyeti adı altında örgütlenip II. Abdülhamid`i tahttan indirdik-ten sonra iktidar olan bu zihniyet TSK`ya egemendir. 65 yaşında emekli olan generale kadar her kademedeki asker bunu temsil ediyor. 1908-2007 yılları arasındaki yüz yıllık dönemin önemli olaylarına yön veren asker kökenli yöneticilerin mantığı ancak böyle anlaşılabilir. Darbelerin sebebi de böyledir..
Yüzyıllık dönemin ilk 50 yılı birbirinin devamı bir İttihatçı ve CHP zihniyetli asker-sivil bürokrasinin kontrolünde yaşandı. Osmanlı`nın İttihatçı yönetimindeki savaşlarda çöküşünden sonra, halkımız askerî zafere susadı. Gerek Doğu Cephesi`nde Kazım Karabekir`in Ermenilere karşı kazandığı zafer ve gerekse Mustafa Kemal Paşa`nın da Sakarya ve Ege`deki zaferleri ile İttihatçı yöneticiler ikinci planda kaldı. İtti-hatçılarla anlaşamayanlar da CHP adıyla yeni bir kadroyla ortaya çıktı. Hilafet`in kaldırılmasıyla yeni bir toplum anlayışının yaygınlaşması için Laiklik din gibi algılanmış ve NATO üyeliği ile birlikte de bize verilen Batı Avrupa`nın Yeniçeriliği görevi benimsendi.

1957 seçimlerinden sonra Başbakan Menderes ABD`nin kontrolünden çıkarak kendine özgü bir yönetim anlayışıyla milli menfaatlerimizi koruma kararı alınca, bugün yargılanan Ergenekon zihniyeti TSK içinde kendiliğinden teşekkül etti. Kemalist Solu temsil eden Dokuz Subaylar`la Kemalist Sağı temsil eden 14`ler işte bu Ergenekon`un öncüleri...
İşte bu yüzden Menderes, Özal ve Erbakan gibi dış güdümlülüğe karşı olan şahsiyetler bu darbeci Ergenekon zihniyetinin hedefidir.

SİVİL TOPLUM SÖZCÜSÜ BAŞBAKANLAR


Neden Menderes, Özal ve Erbakan Ergenekon zihniyetinin hedefi oldu bu gerçeği bilmeyenlerimiz çoğunlukta sanıyorum.?
Asıl sorulması gereken soru budur; bunun cevabı anlaşılmadan gelişme olmaz!
`` TÜRKİYE`YE DELİ GÖMLEĞİ GİYDİRİLDİ´´
Batı Avrupa`nın bize giydirdiği deli gömleğini parçalamaya çalışan bu liderlere karşı, elbette benimsedikleri görev şuuruna aykırı gören bir bürokrat zihniyeti kafa tutuyordu. Bu yüzden de onların benimsediği statükoya aykırı gördükleri icraatlarını durdurmak için bazı as-kerlerle yargı mensuplarını tetikçi gibi kullanıyorlardı. İrtica, Komünizm ve Şeriat geliyor gibi gerekçelerle olağanüstü hal ilan ettirip dizginleri ele alarak Askerî Cumhuriyet`e zemin hazır-lıyorlar. Kemalizmin statükonun adı olması ve bunun tehlikede olduğunu söyleyerek ``Korku İmparatorluğu´´ kurmaları hayasızca ve utanıp sıkılmadan halkı sindirmenin en kestirme yolu budur dediler. Onlara göre millet aptal, bilgisiz, gögüsüz hiç bir şeyi bilmez gözüyle görüldü,,
Menderes ile Özal`ı gafil avlayan Ergenekon zihniyetinin Erbakan Hoca`ya da tahammül etmesi mümkün değildi. Fakat Türkiye`nin şartları ve Milli Görüş dışındaki bütün siyasi görüşlerin başarısız hale gelmesi, Erbakan Hoca`ya Başbakanlık yolunu açmış oldu. Bu altın fırsat, belki de Türkiye`nin ekonomik olarak iflasa girdiği ve devletin bankalar yoluyla soyul-duğu bir dönemde gerçekleştiği için, Erbakan Hoca`nın yönetimdeki başarısının hemen fark edilmesine yol açtı. İşte bu, CHP kökenli ve Ergenekon zihniyetli asker-sivil bürokrasiyi çılgına çevirdi. CHP`nin geçici maskesi SHP ile Ana-Yol hükümetlerinin çok kısa bir sürede ülkeyi iflasa sürüklemeleri, halka Erbakan Hoca yönetiminin tek çare olduğunu gösterdi.

Asker-sivil bürokrasi, altı ay bile sürdürülemeyen Ana-Yol Koalisyon hükümetinin memura maaş bile ödeyemeyecek hale getirdiği devletin dümenini kısa süre için Erbakan Ho-ca`nın yönetimine vermeye razı olduğu görüldü. Derin devletin Refah Partisi`ni iflasın sorum-lusu haline getirmek için iktidara getirme düşüncesini benimsediği fark edildi, buna rağmen Erbakan Hoca hükümeti kurdu. Hoca`nın kısa sürede birbiri peşinden açıkladığı kaynaklar gerçekleşince, attığı temellerin fabrikaya dönüşmesini engelleyen Siyonistler, birbiri peşinden komplolar kurarak Refah-Yol hükümetinin başarılı olmasına izin vermediler.
``KISA METRAJLI OYUNLAR VARDI´´

28 Şubat günü ve sonraki süreçte Erbakan Hoca`nın MGK`da elini masaya vurarak as-kerlere haddini bildirmediğini söyleyenler yanılıyor. Çünkü Erbakan Hoca, askerleri ikna ede-rek onları ABD ve Batı lehine bir tavra girmekten alıkoyabileceğine inanıyordu. O dönemde Refah Partisi`ne oy verenlerden kim elini masaya vuruyor, askerlere karşı konuşuyordu ki, böyle davranmak gerektiğine inanmayan Erbakan Hoca`dan bu jest bekleniyordu?

Sivil bir Başbakan`dan beklenenleri yapan ve askerine güvenen Erbakan Hoca, onları ikna edebileceğine inanıyordu. Halbuki TSK yöneticileri bu iyi niyetli insanı anlamadı.
Bizim gibi demokratikleşme sürecini tamamlayamayan ülkelerde asker farklıdır. Medeni bilinen dünyanın hiç bir yerinde Genelkurmay Başkanları bilinmez, ne düşündüğü de merak bile edilmez. Yalnız bizde değil, bizim gibi geri kalmış bazı Ortadoğu ve Güneydoğu Asya ülkeleriyle Latin Amerika`da, bir de Afrika`da Genelkurmay Başkanları hem o ülkenin ve hem de dünya kamuoyunun malumudur. Çünkü bu ülkelerde sık sık hükümet darbeleri olur, buralarla bir şekilde ilgili olan ABD ve AB ülkeleri bu generalleri bilir; sistemin ürünü olan hükümetlere ve onların politikalarına karşı genel eğilimlerini de yönlendirmek ister.

EDOK VE GENELKURMAY BAŞKANLARI

Tutuklanan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ`u basınımızın ``İlk tutuklanan Ge-nelkurmay Başkanı´´ şeklinde yalan bir haber olarak sunması yeni bir tavır değil. İlker Baş-buğ`un lav silahını ``boru´´ diye nitelendirmesiyle ``internet andıcı´´ olan belgeyi de ``kağıt par-çası´´ şeklinde değerlendirmesi de şaşırtmamıştı. Basın İlker Başbuğ`a hak verdi. Çünkü bir kısım basın ya askerin emrinde ya da onunla işbirliği halinde. Bu basın mensupları isteselerdi 27 Mayıs darbesinde eski Genelkurmay Başkanlarından Rüştü Erdelhun ve Nuri Yamut`un da tutuklandıklarını küçük bir araştırma ile öğrenebilirlerdi. İlker Başbuğ bunlardan sonradır, tutuklanış sebepleri de çok farklıdır. Basın bu konuyla &8216;nedense` pek ilgilenmedi. Bunların neler olduğunu merak ederseniz, zahmetsiz bir araştırma ile kaynaklara ulaşabilirsiniz.

DP`nin Genelkurmay Başkanları olan Nuri Yamut ile Şükrü Erdelhun, kendi başbakan-larını devirmeye, güdümlü yargı yardımıyla asmaya çalışan cuntacılarla aynı kefede olmadılar. Suçları, o dönemdeki sivil otoriteyle, yani DP`ye tâbi oluşlarıdır. Bunlar darbecilere yardım ve yataklık yapmadıklarından yargılandıkları halde İlker Başbuğ, darbeye teşebbüs suçundan yargılanıyor. Kısacası ülkede 50 yıl önce darbeye yardım etmemek suçtu, şimdi darbe yapmak suç!

Bu olumlu gelişmeye sebep olan ciddî bir zihniyet değişimidir, bu söz konusu...
2007 Seçimi ile 2010 Referandumundan sonra mesafe alınıyor. Artık TSK üst yönetimi şu gerçeği anlamış durumdadır: Ordu siyasete karıştıkça güç ve itibar kaybediyor!
Öte yandan, Menderes`i asan 27 Darbesi, 1961 Anayasası ile kurulan Anayasa Mahke-mesi`nin üyelerini Yassıada Mahkemesi üyelerinden seçmiştir. OYAK`ı kurarak askeri perso-neli hem siyasete sokmuş, hem de para ile meşgul hale getirerek, perişan etmiştir.
Demek ki 27 Mayıs darbesi emir-komuta zincirini yok eden bir cunta işiydi. Başarılı olunca da ordunun üst kademesini emekli ederek kendi zihniyetini bu ülkenin yönetimine egemen kılmıştır. Elli yıl boyunca, belki de daha eski bir tarihten beri ``Ordu ne düşünüyor!´´ sorusu bütün yönetimlerin Bakanlar Kurulu kadar kamuoyunu da ilgilendiriyordu.

Bütün bunlara yol açan da TSK bünyesindeki EDOK adlı Eğitim ve Doktrin Komu-tanlığı`dır. Bir Türk genci askeri liseye girdiği günlerden itibaren en azından, ``Belki bir gün cumhurbaşkanlığı yapmak durumunda kalacak´´ bir subay adayı olarak yetiştiriliyor. Ülkemizin her tür meslek lisesi ``Tevhid-i Tedrisat´´ kanunu çerçevesinde eğitim verdiği ve bu da Milli Eğitim Bakanlığı tarafından denetlendiği halde, Askeri Liseler bu tür bir denetimden uzakta eğitim vermekte ve elbette darbeci zihniyeti de daha genç yaşta çocuklara aşılanmaktadır.

Bunun sır olmadığı artık biliniyor ve generallerimiz 15-65 yaş arası 50 yıllık bir dönemi EDOK gözlükleriyle yaşamaktadır. Gördükleri de memleket ve ülke gerçekleri değil! TSK`nın dünyadaki yeni gelişmeleri doğru değerlendirmesi gerek. Bu ülkede 50 yılda başarılı-başarısız en az 10 darbe yaşandığını görmeli, darbenin çözüm olmadığını anlayıp önlemek için de ge-rekeni yapabilmelidir&8230;
Tabii bu arada TSK`nın doğru değerlendirme ile yeniden yapılanması gerekir.
Mesela ``Emret Komutanım´´ kitabının yazarı rahmetli Mehmet Ali Birand, durumu TSK`nın so-ğuk savaşın bittiğini farkedemeyişine bağlıyor ve sivillere karşı mücadeleyi kaybettiğini söy-lüyor. TSK`nın yanlış konuşlandırıldıklarını iyi bilmesi gerekir. Demirkırat belgeseli yapan Can Dündar da benzer bir değerlendirme ile TSK`nın savaşı kaybettiğini yazıyor! Du.
Halkının ahlâkî değerleriyle savaşan, bağlı olduğu Başbakanıyla, sivil otorite ile sürekli çatışan Generallerin, Büyükelçilerin pek çoğu gibi emekli olur olmaz CHP kadrolarında görev almaları veya CHP`den milletvekili olmaları, elbette gözlerini kör edecek, bu milleti tanımalarını önleyecektir. Bunun sonucu olarak Menderes, Özal ve Erbakan gibi halkını seven ve halkı tarafından sevilen liderleri sevmeyecektir. Halbuki Erbakan ülkenin talihi olmuştu!..

Evet, bir ülkenin ordusu hem çağın gerisinde kalmış ve hem de 50 yıldan beri emir-komuta zinciri içinde darbe yapma alışkanlığı kazanmışsa vay haline! İhtilal, darbe ve muhtıra gibi sivil hayata müdahaleye kalkışan askerler artık çağın değiştiğini iyi bilmelidir!..

Tarihten gelen bu darbeci anlayışın uzantılarının yargılandığı günümüzde bütün Türk aydınlarının ve halkının şunu anlaması gerekir ki niyeti ne olursa olsun yakıp yıkarak hiçbirşey değiştirilemez ve yerine de daha &8216;iyi` sanılabilecek bir düzen tesis edilemez. Adına ne derseniz deyin, bunun aksini düşünen odaklar, basın asker, bürokrasi vs. bu ülkenin &8216;iyi` ya da &8216;güzel` olmasını istiyorsa, değişen dünyada önce kendi halkına ve kültürüne güvenecek ve kendi gibi olmayı ve öyle gelişmeyi umarak ilerleyecektir. Toplumuzun bu amacı güden her kadrodan adam gibi adama ihtiyacı var. Rahmetli Erbakan da kendi dönemi içinde böyle adam gibi adamlardan biriydi. Allah rahmet eylesin.
``KADAYIFIN ALTININ KIZARMASI´´
Bu ifadesiyle rahmetli hocam, siyasi açmzlara işaret ediyordu. Hele hele ``kadayıfın altını kızartma´´ ifadesini çok geniş anlamda kullandığını düşünür severdim. Bu vatanın çalmayan çarpmayanlara çok ihtiyacı var. 2015 in bu ülkete hayırlar getirmesini diliyorum.
Selam ve dua ile
04-01-2015
ALANYA



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.