Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10388
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2281) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (523) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (846) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (643) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3429)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Halit KANAT - (Ziyaretci) 24.04.2021 20:43:20

Yıldönümünde Ermeni tehcirinin haklı gerekçeleri (24 Nisan 1915)

Yıldönümünde Ermeni tehcirinin haklı gerekçeleri (24 Nisan 1915)

1915 yılında dönemin Osmanlı Hükümetince alınan en doğru ve haklı tehcir kararının yine yıldönümündeyiz. Bu yılda Ermeni terör devletinin yöneticileri (barışcıl Ermeni vatandaşlarımızı muaf tutuyoruz) yine nefeslerini tutup, ABD yöneticilerinin ağzından çıkacak kelimeye odaklanıp bekleyecekler.

Acaba Amerika Birleşik Devletleri BaşkanıErmeni Lobilerinin estirdiği yalan rüzgarına kapılarak Holocaust (soykırım) kelimesini kullanacakmı, yoksa büyük felaket manasına gelen "Bigdisaster" kelimesinimi telaffuz edecek.

Bugüne kadar gelen ABD başkanları soykırım demedi. Yâni tarihi gerçekler için siyasî sözler sarfetmediler. Ama yinede belli olmaz. Eğer Türkiye olarak akıllarınca verilen talimatları dinlemez, kendi başına buyruk hareket eder, dünya coğrafyasında mazlum ve mağdurlara kol kanat gerer, diğer emperyalist ülkeler gibi onları sömürme, kaynaklarını çalma yerine hâmiliğine soyunursan soykırımcıda yaparlar seni diktatörde.

Ama kim ne söylerse söylesin yaşanmış hakiki gerçeklere bakmak gerekir. Elbette 1915 yılına kadar kolay gelinmedi. Ülkeyi parçalamak isteyen emperyalist güçler daha 19. yüzyılın başlarından itibaren topraklarımızda yaşayan azınlıkları kaşımaya onlara silah, para ve imkânlar vererek isyana teşvik etmeye başlamışlardı.

Bunun için kurdukları okulları ve din adamlarını kullandılar. Türk topraklarında yapılan misyonerlik faaliyetlerinin tamamı devletin aleyhinde ve isyana yönelik çalışmalardı. Bunun öncülüğünüde, dönemin din adamları verdikleri sözlere rağmen yapıyorlardı.

Bunlardan ilki Sultân II. Mahmud döneminde yaşanmıştı.

O dönem İran`ın bir kısmını işgâl eden Rusya`ya, İran Ermenilerinin nasıl yardım ettiğini gören Türk Hâkân`ı devletin üst düzey yöneticilerininde hazır olduğu divâna çağırdığı eski patrik Bogos ile halefi mevcut patrik Karabet`e bütün samimiyetiyle sorduğu "Baka patrik efendiler. Rus savaşının kapıda olduğunu bilirsiz.(1828 Osmanlı-Rus savaşından bahsediyor.) Böyle bir savaşta Ermenilerin sadâkatine kefilmisiniz" sorusunu fırsata çevirmek için Patrik Karabet bütün samimiyetsizliği ile şu cevabı verdi. "Hünkârım, kendi rûhâniyetimi tanıyan bütün Ermeni kullarınıza kefilim, ancak Roma`ya bağlı Katolik Ermeniler için aynı sözü veremeyeceğim."

Bunun iç mezhep kavgalarında padişah üzerinden rant elde etmek için söylenmiş bir söz olduğu çok geçmeden anlaşılacaktı.

Nitekim öyle oldu. Önce Katolik Ermeni vatandaşlarını, siyasî rant uğruna kendi kontrollerinde ve organizasyonlarıyla tehcir ettirdiler, sürgüne yolladılar. Bütün Ermenilerin listesi herkes kendi kilisesinde kayıt altında olduğu için zaten ellerindeydi. Tehcir bizzat Gregoryan Ermeni papaz ve yöneticileri tarafından yapıldı. Yani 1915 ilk tehcir değildi. Bunu bütün dünya bildiği halde üç maymunu oynarlar.

Artık, Gregoryan Patrik ve yöneticileri tâbir caizse malı kendileri götürebilirlerdi. Öylede oldu. ABD dâhil herkesle anlaştılar.

Amerika zâten Osmanlı topraklarının cazibesine kapılarak bölgede misyonerlik faaliyetlerine başlatma kararını 1818 yılında almıştı. Ve misyonerlerinden PlenyFisk ile LeviPersons`u 5 Ocak 1820 tarihinde Anadolu`da çalıştırmak için İzmir`e göndermiş zemin çalışmasını başlatmıştı. Bu iki isimde diğerleri gibi 1810 yılında Amerika`da kurulan Amerikan Yabancı Misyonerler Teşkilatı`na (American Board forCommissionersforForeignMission) bağlı çalışıyorlardı. Ermenilerin kendileriyle anlaşmasından hemen sonrada bu kuruluş, 1829 yılında Malta`da yaptıkları toplantıda Ermenilerle birlikte çalışmak üzere Doğu Anadolu`dabir istasyon kurulması kararı aldı.

Bunun içinde Ermenice bilen Henry GrayOtis Dwight ile Dr. Eli Smith`e görev verdi. Bu misyonerlerin bölgede eğitim yuvaları (fitne yuvaları) açılması teklifi değerlendirildi. Akabinde Harput`ta açılan eğitim dili Ermenice olan Fırat Kolejive Merzifon`da açılan Anadolu Kolejini başkaları takip etti. Sonra bu okulu bitiren zeki gençleri Amerika üniversitelerinde demokrasi, bağımsızlık, özgürlük kavramları ile donatarak tekrar Anadolu`ya gönderdiler.

Bu gençler ne yaptı. Papazların telkini ve Rus, Fransız, İngiliz silah ve altınlarıyla sözde bağımsız Ermeni devleti kurmak için siyasal ve başta Hınçak İhtilal Örgütü olmak üzere pek çok silahlı örgütler kurdular.

İşte 1915`e giden ortamıhazırlayan bu örgütlerin organizasyonlarıyla Sason`da 1894 Ekim`inde 12 bin Ermeni ayaklanarak binlerce müslümanı katletti, yine 14 Nisan 1908`de Adana`da 4 günde 1.850 müslümanı şehit ettiler. Saldırıları organize edenbir din adamı olan Ermeni Piskopos`uMuşeg idi ve Mısır`a kaçtı. Van`da, Bitlis`te, Muş ve Erzurum`da bildik aynı dramlar yaşandı. İstanbul`da çıkardıkları isyan yetmezmiş gibi dünya kamuoyunun dikkatini çekmek için ayrıca Karaköy`de Osmanlı Bankasını bastılar. Yetmedi Balkan savaşlarında Bulgar, Sırp çeteleriyle birleşip özellikle Trakya`da katliamlar yaptılar. (Ermeni tedhiş örgütü lideri Antranik`e Bulgar Kralı Ferdinand bu yüzden üstün hizmet madalyası verdi.)

Her seferinde başta Fransa ve Rusya olmak üzere büyük devletlerce korundular kollandılar.

Helede 13 Temmuz 1913 tarihinde Rusçuk`ta yaptıkları mitingte, Anadolu`da yağma ve bombalama faaliyetleri yapma kararı almaları gözden kaçmadı.

Her hâlûkarda ekmeğini yiyip, suyunu içtikleri devletlerine ve yüzlerce yıl komşuluk ilişkisi içerisinde yaşadıkları insanlara karşı korkunç bir şekilde saldırarak kadın-erkek, çoluk-çocuk demeden katliama başladılar.

Anadolu`daki erkekler, başta Çanakkale olmak üzere birçok cephede ölüm kalım savaşı veren Osmanlı Ordusunda savaşırken kadın, çocuk ve yaşlılar Ermeni tedhişçilere kolay lokma oluyordu.

Böylelikle 1915`lere gelinmişti. Artık iş kontrol edilemeyecek, başa çıkılamayacak duruma gelince dönemin Harbiye Nâzırı Enver Paşa daha fazla beklemedi harekete geçti. 27 Şubat 1915`te bütün orduya gönderdiği ilk emir, Ermenilerinbir ihtilal hazırlığı içinde olduklarını birliklerdeki Ermeni askerlere silah verilmemesi, geri hizmetlerde görevlendirilmesi ve önlem alınması şeklinde olmuştu.

Ancak diğer taraftan,

Osmanlı Devletini parçalayarak aralarında bölüşme kararı alan İngiliz, Fransız ve Russaldırılarına eşzamanlı olarak Ermeniler saldırı dozunu artırmış, başta Bitlis, Muş, Erzurum, Van`da akıl almaz katliamlarına devam ediyorlardı.

Bu kez Dâhiliye Nâzırı (İçişleriBakanı) Talat Paşa, 24 Nisan 1915 tarihinde 14 vilayet 10 mutasarraflığa bir genelge göndererek, “Hınçak, Taşnak ve benzeri Ermeni komitelerinin kapatılması, belgelerine el konulması, liderleri ve zararlı faaliyetleri bilinen Ermenilerin tutuklanması ve bunlardan bulundukları yerlerde kalmaları sakıncalı görülenlerin uygun yerlerde toplanmaları” talimatını vermişti.

Gerekçe olarak da, bunların faaliyetlerinin kökü dışarıda olduğunu ve düşman Rus kuvvetleriyle işbirliği içinde cephe gerisinde ayaklanmalar düzenleyerek arkadan vurduklarını belirtmişti.

Talat Paşa bununla yetinmeyip, Enver Paşa’nın teşvikiyle aynı gün; 1 Haziran 1915 tarihinden, 8 Şubat 1916 tarihine kadar sadece yaklaşık 8 aylık süre için yürürlükte olacak bir de “Tehcir Yasası” genelgesi yayınlamıştır ki, bu yasanın bu süre içerisinde uygulanması, bazı Türk düşmanı Ermeni seviciler tarafından sözde “Ermeni soykırımı” olarak adlandırılmıştır.

Bu genelgelerden sonra sadece İstanbul’da yaşayan 77.735 Ermeni’den ihtilal hareketine iştirak eden Taşnak, Hınçak, Ramgavar örgütüne bağlı 235 kişi tutuklanmış, bu kişilerin evlerinde yapılan aramalarda ele geçirilen 3.591 tabanca, 749 tüfek ve 45.221 mermiler gözden kaçmıştır. Diğer bölgelerde durum bundan farklı değildir.

Dolayısıyla zararlı unsurların bölgeden uzaklaştırmak için bir tehcir kararı alınması gerekiyordu, oda yapıldı. Devlet-i Âliye`nin kendi vatandaşlarını katliamdan korumak için, ülkesine ihanet eden Ermenileri daha güvenli bölgelere sevkinin adıdır tehcir.

Eğer o dönemin yöneticileri hayatları pahasına (Enver, Talat, Cemal ve Sait Halim Paşalar ile Teşkilât-ı Mahsûsa liderlerinden Bahaeddin Şakir ve Vali Azmi Bey Ermeni kurşunlarıyla her biri farklı yerlerde şehit edildiler) aldıkları bu kararı uygulamamış olsalardı, 106 sene sonra bugün Türkiye’de en az 15 milyon Ermeniyle ve onların "Büyük Ermenistan" planlarını önlemekle uğraşıyor olacaktık.(Belkide bizden toprak koparmış olacaklardı. Enver Paşa ve arkadaşlarını şükranla yâdediyoruz.)

İşte o gün Türk topraklarında kurdurulmayan Ermenistan Devletiideâlini hayata geçirmek için, içlerinde Abdullah Öcalan dâhil içlerindekilerin büyük çoğunluğu Ermeni olan PKK terör örgütünü kurdurdular.

Ama önce kurdukları ASALA adlı Ermeni terör örgütüne suikastlar yaptırarak Türk Devletinden tâviz koparmak istemişler, 31`i diplomat 77 vatandaşımızı şehit edenbu örgüt, MİT ve Millî Unsurlar tarafından ortadan kaldırılıncada bu sefer PKK kozunu sahaya sürmüşler 35 senedir bu milleti meşgûl etmeye devam etmektedirler.

Buradan, meclislerinde sözde Ermeni soykırım yasasını onaylayan devletlere sesleniyoruz. Almış olduğunuz bu siyasî kararları bir kez daha gözden geçirin ve gerçeklerle yüz yüze gelmek için ellerinizdeki arşivleri açın.

Türkiye olarak biz arşivlerimizi açtık bekliyoruz. Yanlış ve yanlı kararlarınızdan vazgeçin bu işi ehline yâni dünya tarihçilerine bırakın.

Bütün bu yaşananların ışığında, 24 Nisan olaylarının, siyasî organizasyon ve propagandalarla mazlum ve mağdur olan Türk`ün, nasıl zâlim gösterilmeye çalışıldığını, devletimizinbütün kurumları, Sivil Toplum Kuruluşlarımız ve Türk Diasporasıyla,dünyaya anlatmak gerekiyor.

Bunun için Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan`ateklifim, ilgili kurum ve kuruluşları bünyesinde toplayarak etkin faaliyet yürütecek Propaganda ve Tanıtım Bakanlığının âcil olarak kurulmasıdır..


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.