Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10197
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2287) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (423) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (848) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3429)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
İKLİL KURBAN - (Ziyaretci) 1.02.2009 18:42:40

YİRMİ BİRİNCİ YÜZYILDA İDİL-URAL ADLI KİTAP HAKKINDA-1-

Gönül PULTAR Derleyen,
Yirmi Birinci Yüzyılda İdil-Ural
Adlı Kitap Hakkında

(Kitabın iç kapağına, ``2008, Tetragon İletişim Hizmetleri A.Ş.´´ ve ``Milli İdare Reisi Sadri Maksudi Arsal`ın (1878-1957) anısına´´ ifadeleri yazılmıştır)

İlgi duyduğum ``İdil-Ural´´ konulu bu kitabı alır almaz hemen okumaya koyuldum ve edindiğim bilgiler için Gönül Hanıma teşekkür söylemekle yetinmeyip, yanlış bulduğum bazı ayrıntıların eleştirilerini yazmayı da vicdan burcum olarak algıladım.

Rus Emperyalizminin tarihten korkmasının-tarih ile oynamasının sebebini-Rus sahte tarihçiliğinin gizemini anlamada, Hadice Şirin User`in ve Liaisan Şahin`in yazılarında yer alan (PULTAR 2008, s: 82, 269), bir de Azade-Ayşe Rorlich`in ``VOLGA TATARLARI-2000´´ başlıklı kitabının 36-37 sayfalarında da bulunan şu bilgiler çok önemlidir: ``1944`te Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi, Tatar tarihçilerinin Altın Orda`yı idealize etmesini kınamış ve Tatar tarihinin bilimsel olarak araştırılmasını çok acil bir görev olarak belirlemişti. Bilim adamları topluluğunun bu siyasi dayatmaya verdiği karşılık, Bilimler Akademisinin hamiliğini yaptığı Nisan 1946 Moskova Konferansı idi.´´ Bu Moskova Konferansı hakkında, Ravil Fehretdinov da şu alaylı ifadeyi kullanmaktadır: ``1946 yılında Moskova`da gerçekleştirilen-Kazan Tatarlarının ortaya çıkışı- konulu bilimsel(!) toplantının kararlarına bayıldık´´(!) (FEHRETDİNOV 1993a, s: 40).
Bu konferansta, Tatarların Altın Orda ile neredeyse hiç ilgileri olmadığı, büyük ölçüde İdil Bulgarları kökenli oldukları ilan edilir. Kazan Hanlığı`nın bir Moğol-Tatar devleti olduğu; Kıpçaklaşmış Bulgarlar olan Kazan Tatarlarının ise, bu Moğol-Tatar yönetimiyle mücadele ettikleri ve sonunda Rusların Kazan`ı almasıyla ``kurtuldukları´´ tezi kabul edilir. Evet bu, Tatarları Bulgar yapma girişiminin sebebini anlamak zor değil. Güçlü devletlerin, köklü medeniyetlerin izini barındıran Tatar tarihi, Tatarların Ruslarca yutulmasına izin vermez. Onun içindir ki, Rus devleti ve Rus ulusu için Tatarlar, ta günümüze kadar ezeli ve ebedi düşman olarak algılana gelmiştir. Alman düşünürü Nietzsche, ``Ulusları birbirine düşman yapan tek güç tarihtir´´ derken elbette haklıdır.
Stalin döneminin komünistlerinden-akademisyenlerinden olan Ebrar Kerimullin`in (1925-2000) ve Mirfatih Zekiyev`in (1928), ``Tatar değil Bulgarız´´ tezinin kökü, yukarıda tanımı geçen 1946 Moskova Konferansı`nın derinliklerinde yatmaktadır. Tatar düşmanlığı bayrağını, bu günlerde bile elinden düşürmeyen Zekiyev`in, Tatar milliyetçilerine-Tatar aydınlarına karşı duyduğu kin ve nefreti, şu ifadeler ile bu kitapta da yerini bulmuştur: ``Tatarları Cengiz Han`ın ve Batu Han`ın seferlerinden artakalan bir halk olarak sunmayı, kendilerine vazife edindiler, kendilerinin ``milliyetçi´´ görevi saydılar´´ ( PULTAR 2008, s: 289).
Zekiyev`in, unvan ve makam sahibi yaptığı için, Moskova`ya bir vefa borcu olarak kaleme aldığı, ``Türki-Tatar Etnogenezı´´ (1998) (Türkçesi-Türklerin ve Tatarların Kökeni&8212;2006) adlı eserinin adı bu kitapta geçse bile (PULTAR 2008, s: 80), içeriği-tanımı tam olarak açıklanmamıştır. Tatar düşmanlığı ile, Tatar aydınları arasında itibar kaybetmiş Zekiyev, Tataristan`da bu kitabına redaktörlük yapacak birini bulamayınca, Türkiye`de yaşayan Nadir Devlet Mirzaya redaktörlük yaptırmıştır. Nadir Devlet Mirzanın bu kitaba yazdığı redaktörlük sözleri şu ifadeler ile başlanmaktadır: ``Bu eser, Prof. Dr. M. Zekiyev`in hayat icadı, yarım asırlık çok ciddi bilimsel araştırmalarının olgunlaşmış meyvesidir´´ (ZEKİYEV 1998, s: 5). Nadir Devlet Mirza bu övgüsünün karşılığı olarak, Zekiyev`in temsil ettiği, Moskova Akademisinin çocuğu olan Kazan Tatar Akademisinden ``Şeref Unvanı Ödülü´´nü almıştır. Moskova`nın emriyle yazılmış ve hiçbir bilimsel değeri olmayan bu kitap, yalan, boş gurur ve iftiralarla doldurulmuş bir çöp torbasıdır.
İlyas Kamalov, ``Moğol kabilelerinden olan Tatarlar, Cengiz Han ve oğullarının birlikleri içerisinde bugünkü Tatarların yaşadıkları İdil-Ural coğrafyasına düzenlenen seferlere katılmış olsalar da, bugünkü Tatarlarla bir bağları yoktur´´ diyor (PULTAR 2008, s: 121, 122). Bağlarının yokluğunu nereden çıkardın? Elinde bir belgen mi var? Anlaşılıyor ki, İlyas Kamalov, 1946 Moskova Konferansı`nın dayatmasına sadık kalarak, Zekiyev`in ve Nadir Devlet Mirzanın peşinden koşmaktadır, güle güle&8230;. Tam bu konuda, ``KAZAN HANLIĞI TARİHİNE ÖZGÜ ARAŞTIRMALAR´´ eserinin yazarı, Stalin devri kurbanı HUDYAKOV (1894-1936) şöyle diyor: ``Kazan Devleti, eski Bulgarların yerleşik halkı ve kültürü temeline oturtulmuş, yabancı Tatarların devlet kuruluşundan ibaret ikili unsurdan oluşmuştur.´´ (HUDYAKOV 2008. s: 171).
Yıl 1917, sırasıyla Şubat Burjuva Devrimi ve Ekim Bolşevik Devrimi patlak verir. Şubat Burjuva Devrimi`nin lider ve taraftarları hazırlıklı ve girişken değildir. Çünkü onların eski rejimle bağları vardır. Devrim lideri Kerenskiy`nin babası Taşkent`te Çar hükümetinin maarif müfettişidir (TOGAN 1999, s: 118). Bolşevikler hazırlıklı olmasalar da, iddialıydılar ve devlet-toplum düzeninin paramparça olmasından büyük yararlar bekliyorlardı. Devrim lideri Lenin`in kardeşi Çar hükümetince idam edilmiştir. Bu iki devrimin bu iki temel özelliğinin dürtüsü, Rusya terkibinde yaşayan ve Rus baskısından inleyen Tatar aydınlarının, toplumdaki konumu ve kişiliklerine göre, ikiye bölünmesine sebep olmuştur:
1. Rus demokrasisinin yardımıyla ``kültürel özerklik´´i elde etmek ve Ruslar ile birlikte yaşamak. Bu görüşün temsilcileri: Sadri Maksudi Arsal ve Ayaz İshakıy.
2. Hiç olmazsa ``toprağa dayalı özerklik´´i elde etmek ve ileride ulusal devlet sahibi olarak, Ruslardan ayrılıp İdil-Ural Devleti`ni kurmak-Türk Birliğine doğru (Pantürkizme doğru) yol almak. Bu görüşün temsilcileri: Mirseyit Sultangaliyev, Zeki Velidi Toğan, İlyas Aklin.
Zamanında Zeki Velidi Togan, ``unitarist´´ olarak vasıflandırıp, Sadri Maksudi Arsal`ı ve Ayaz İshakıy`ı ``Rus demokrasisinin hayranları´´ (TOGAN 1999, s: 500-501), diye eleştirirken, bugünlerdeki Rus demokrasisinin, Rus Emperyalizminin maskesi olma kimliğinden de yalın bir şekilde anlaşıldı ki, Onun haklılığını tarih birebir kanıtlamıştır.
Ayaz İshakıy, ancak yazarlığı ile değerlendirilebilir.
Sadri Maksudi Arsal ise, ömrü boyu siyasi idealler peşinde değil, siyasi çıkarlar peşinde koşan makam düşkünü bir insandır.
Yusuf Akçura, Mirseyit Sultangaliyev, Zeki Velidi Togan ve İlyas Alkin`ler söz konusu olduğunda, şu ifadeleri kullanmaktan gurur duyuyorum: Ömür boyu siyasi idealler peşinde koşan ve sonuna kadar koşmasını bilen ulu şahsiyetlerdir. Onlar Tatar ulusunun 20. yüzyılda, benliğinde biriktirip-yoğurup-geliştirip doğurduğu ulusal cevherleridir.
Yabancı bilgin GEORGEON, Yusuf Akçura ve Onun ünlü ``Üç Tarz-ı Siyaset´´i için şu tanımlamayı kullanmıştır: ``Pantürkizmin babası´´; ``Üç Tarz-ı Siyaset her zaman Pantürkizmin manifestosu olarak kabul edilegeldi´´ (GEORGEON 1986, s: 8, 37).
Emine Gürsoy-Naskali`nin yazısında, asli Tatar nehri olan ``İdil´´ adının kökeni sadece ses benzerliğine dayanarak ``Yedi il´´ anlamı ile yanlış açıklanmıştır (PULTAR 2008, s: 131). ``İdil´´ sözcüğü Tatar ulusu için sadece bir nehir adı değil, onun içeriğinde Tatar ulusunun tarihi ve ulusal kimliği saklıdır. Bu sözcüğü içine alan şarkıların, methiyelerin sayısı bilinmez. ``İdil´´ sözcüğü, ``idi´´ (büyük, Tanrı anlamında) ile ``yl´´ (yılga, nehir anlamında) köklerinin birleşmesinden oluşarak ``büyük nehir´´ anlamını vermektedir``(KURBAN 1989, s: 21). Doğu Türkistan`ın Turfan şehri ve onun yöresi, tarihte ``İdikut Devleti´´ (Büyük Kutlu Devlet) adıyla yaşatılan bir Uygur devletinin toprakları idi. Evet, uzak kuzeydeki Tatar nehri ile uzak güneydeki bu Uygur ovasını, tek vatan olarak bu ``idi´´ (büyük) denilen asli Türk sözcüğü birleştirmektedir (KURBAN 2007, s: 47).


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.