YOLLARIN YOLLARI
YOLLARIN YOLLARI Prof. Dr. Salih Şimşek
Yoldan çıkmamak kaydıyla yollara düşmenin bir zararı yoktur! Hatta çok da faydalıdır.
Yollar, hiç mazeret üretmezler; mazeret, `insanın kendi kendine söylediği yalan`mış.
Yol, yolcuda; yolcu da yolda bir `iz` bırakmıyorsa, yapılan seyahatin bir anlamı olmazmış.
Çok insan tersini veya aksini söyleseler bile siz inanmayın: yollar uzadıkça güzelleşirler.
Yollara düşmüş insanların en tehlikeli olanları, büyük makamlara getirilmiş küçük insanlardır.
Derler ki; bazıları, bazılarını bıraktığı yerde bekleler, sanır, hâlbuki çay bile bekleyince soğurmuş.
Yolların başını ve sonunu aramaya gerek yoktur, bulamazsınız. Bulduklarınız ancak `mola` yerleridir.
Derler ki; tökezleyip yolda kalanların yeri, muhakkak doldurulur. Aslolan yolun devamının olmasıdır.
Zifiri karanlıkta ne kadar yol alırsanız alın, sonunda güneşin aydınlığına mahkûm olmak mukadderdir.
Güzel yolların güzel bazı mola yerlerinde bazı yiyecek-içecekler vardır ki, bazılarına zehir, bazılarına da şifa olurlar.
Şu garip âlemde çeşit çeşit yollar vardır. Hepsi de güzeldir, amma bazıları vardır ki, mesela fedakârlık yolu gibi, hepsinden güzeldir.
Şayet yollarda yolculuk esnasında ayağınıza dikenler batmaya başlarsa, belki de bir gül bağına doğru gidiyorsunuzdur. Kim bilir?
Yollarda gece gündüz yolculuk yapan ve yollarla hemhâl olanlar çok iyi bilirler ki, sabahlar yaklaştıkça geceler kararmaya başlarlar.
Yolların haritaya bakarak uzunluklarını ölçmek insanı yanıltır. Yolların uzunluğunu ölçmek için onları baştan sona kat etmek gerek...
Yollar, çaresizlik mekânları değildir. Her yol sizi muhakkak bir yerlere götürür. Yeter ki siz yoldan çıkmayın. Allah kimseyi `yoldan çıkarmasın`...
Her türüyle tüm canlılara birer yol çizen Kâinat`ın Yaratıcısı, insanı yolsuz mu bırakacaktı? Bırakmadı, ama bazıları fıtratlarına aykırı davrandılar ve yoldan çıktılar.
Yollara dikkatle sakanlar göreceklerdir ki, hayatta iken kendilerini `dünyanın merkezi` ve toplum hayatının `vazgeçilmezi` sananların, hiçbir önemi olmayan mezarlıkları ile doludur.
Derler ki; uzun ince bir yoldayız gidiyoruz gündüz gece... Sonra da ilâve ederler; kurt da çıkar kuş da, dost da çıkar düşman da bu yolda önünüze.. Ama bunların hiç birinde yolların bir dahli yoktur.
Yollar her türlü canlıya can-ı gönülden yoldaşlık ederler. Bazı `insan kılıklı` olan varlıklara `biraz da insan olun!` demek ister, ama bilirler ki bu tavsiyenin onlara faydası olmaz. Onun için de susarlar.
Yollar öyle mütevazı, öyle tahammüllü ve öyle sessizdirler ki yolculuk esnasında kasabının bıçağını yalayan yalakalara bile tahammül eder, ses çıkarmaz ama hep içlerine atarlar.
Her türüyle yollarda seyr ü sefer halindeyken, gökyüzünü karabulutlar kaplasa, sis ve pus ile göz gözü görmese bile, gökyüzünün maviliğinden ve güneşin gerçekliğinden şüphe etmemek gerekir.
Yollara çıkan seyyahların arkalarına bakmadan gitmeleri tercih edilir, ama `bazen arkasına dönüp bakması gerekir insanın.. Nereden geldiğini unutmaması için` diyor bir bilge. Kim bilir belki de haklı..
Aklını başkalarına verenlere, emanet edenlere ve kiralayanlara, yolların göstereceği makul bir yol yoktur. Onların düşünmeleri, muhakeme etmeleri ve tefekkürde bulunmaları da gerekmez. Sorumlulukları kalmaz, tıpkı robotlar gibi..
Yollar, tüm canlıların eğitimi tabi tutulduğu mekânlardır. Bu mekânlarda eğitim alan tüm hayvanat, fıtratları gereği, verilen eğitimi kusursuz alırlar, ama insanoğlu denen canlıların bir kısmı edep ve adaptan başarısız olurlar. Söz konusu başarısızlıkta, yolların hiçbir kusur, kabahat ve suçu yoktur!
Âhh, ah! O yoldur ki Hak`ka vara.. O yollar ki kulları yaratıcıya götüre..
|