YÜREKTEN GELEN SESLER
YÜREKTEN GELEN SESLER Bedrettin KELEŞTİMUR Anadolu Coğrafyası üzerinde ne kadar gezdik, gördük, çalıştık? Harran Ovasında atamız Hz. Âdem’in çiftçilik yaptığını biliyor muydunuz? Bu şu anlama gelir; Anadolu Coğrafyası, ilk insanın, ilk kent kültürünün, ilk medeniyetlerin üzerinde yeşerdiği kutlu bir coğrafya. Ve en önemlisi de, “üç tevhit dininin ruhaniyetini üzerinde taşıyan coğrafya...” Anadolu Yollarını nasıl tasvir edersiniz? “Sevgi olur diken olur, taş olur Çetin yollar bize sır, sırdaş olur!” İnsanlık tarihinin 2. Âdem’i olarak da bilinen Hz. Nuh (as.) ‘un gemisi bu coğrafyada karaya oturuyor! Fırat ve Dicle Vadisinden güneye indiğinizde; Hz. Lut, Hz. İshak, Hz. Yakup, Hz. Yusuf, Hz. Eyyüb’ün mübarek izleri üzerinde kendinizi yürüyor hissedersiniz… Diyarbakır Eğil’e yolunuz düştü mü? Hz. Elyasa ve Zülküf Peygamberlerin nurani makamları… Anadolu’da kendinizi, insanlık âleminin manevi rıhtımı üzerinde buluyorsunuz! 1071- Malazgirt Zaferi ve sonrasına dikkat nazarlarınızı çeviriniz... O manevi ihtişamı daha bir huzurla, şevkle, heyecanla yaşarsınız… Medine’nin Manevi/ ruhani havası, o muhterem esintileriyle Anadolu Coğrafyasındadır… O ruhani havanın en önemli diyarlarından birisi de şüphesiz ki Hatay İlimizdir. Antakya Şehrine vardınız mı? O şehirde, Habibü’n- Neccar’ın ruhaniyeti sizleri karşılar. Yasin Suresinde bu mübarek insandan söz edilir. Yâ-Sîn Suresi 20-21 ayetinde şöyle anlatılır; “Derken şehrin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi; dedi ki; “ Ey kavmim! (bu) elçilere uyun!” “Sizden (tebliğlerine karşılık hiç) bir ücret istemeyen (bu) kimselere tâbi olun; çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir.” İşte, Kur’an’da ifade edilen, ‘o koşarak gelen adam’ Habibü’n Neccar’dır. Bu güzel insan, Kavmi olan Antakya halkını uyarması üzerine şehit edilecektir. Tefsir âlimleri, Habibü’n Neccar hakkında şöyle derler; “Hz. Muhammed’in vasıflarını ve peygamberlikle gönderileceğini bildirmiş Allah Resul’üne de iman etmiştir.” Allah Resul’ünün 8 asır öncesinden İstanbul’un fethinin müjde haberini vermesi gerçekte Anadolu’nun, “Türk-İslâm Vatanı olacağına da…” işaret edilmiştir. O sebepledir ki, bir büyük tarihi külliye üzerinde yaşamaktayız… Ecdat hatıralarına da dikkatle, rikkatle, iz ’anla, akılla sahip çıkmalıyız. Millî Mücadele ve “Misak-ı Millî Hudutları…” bizlerin üzerinde hassasiyetle titrediği vatan coğrafyasıdır. Gazi Atatürk’ün üzerinde en fazla titrediği/ hayatının son dönemine kadar büyük bir mücadele verdiği, Hatay İlimiz için, “Hatay benim şahsi meselemdir!” diyecekler. Bu ifadeler, Hatay’da birçok ailenin evlerinin duvarlarında; ‘Gazi Atatürk’ün imzası ve resmiyle birlikte’ asılıdır. Atatürk’ün Hatay İlimizle ilgili, “Vakit Gazetesi’nde Asım Us Mahlasıyla 5 makale yayınlayacaklar!” Bir Cumhurbaşkanının hassasiyeti… O hassasiyet, Antakya’da Fransız Bayrağının indirilerek Türk Bayrağının çekilmesiyle hedefine varacaktır. Hatay İlimiz, “Misak-ı Millî ’nin Anadolu’da son ve en güvenilir kalesidir!” Önemli bir teklifimiz olacaktır… Burada, ‘siyasi iradeye…’ sesleniyorum. Allah Resul’ünün Devlet Şehri Medine, ‘Münevver’ Şehirlerin anası olarak da anılan Mekke, ‘Mükerrem’ şehir olarak anılırlar. Bizim tarihimizde, Belh, Buhara, Ahlat Şehirleri, ‘Kubbet-ül İslâm” şehri olarak bilinirler. Antep, Maraş ve Urfa Şehrimiz, Millî Mücadelede gösterdikleri o muhteşem kahramanlıklarıyla TBMM tarafından; “Gaziantep, Kahramanmaraş, Şanlıurfa” olarak hak ettiği isimlere kavuşacaktır. Hatay İlimiz… Bizim tarihimizde müstesna bir yeri vardır. Tarihin derinliklerinden süzülerek gelen manevi ruhaniyete sahiptir. Millî Mücadele yıllarında da, emperyalizme karşı “Anavatanla bütünleşen tarihi bir direnci…” görmekteyiz. 06 Şubat 2023 Tarihinde Kahramanmaraş Depremiyle çok büyük yaralar aldı. Hatay’da, “deprem şehitlerimizi…” rahmetle anıyoruz. Elâzığ Şehrimizle birlikte, Şanlıurfa, Gaziantep, Kahramanmaraş, Adıyaman, Diyarbakır, Kilis, Osmaniye, Adana, Malatya, Hatay İllerimiz, ‘canlarımızla…’ birlikte ağlıyoruz. Ve ‘yürekten gelen bir sesle diyoruz ki Hatay İlimize…’ tarihine en yakışır bir ismi birlikte verelim; “Muhterem” ismiyle bütünleşsin. İçten yaralıyız efendim… Sözün bittiği yerdeyiz… Hüzün içimize o kadar sindi ki… Ne diyelim!
|