Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10791
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2278) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (844) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Din konuları
Açıklamalar (33)
Görüşler (1019)


Din - Açıklamalar konusu hakkında görüşler
Ömer SAĞLAM - (Ziyaretci) 13.04.2011 13:56:59

SEVGİ VE HOŞGÖRÜ`YE ÖZLEM

Sevgi Peygamberi Hz. Muhammed



``Sevgi Dini´´ olan İslam`ın ``Sevgi Peygamberi´´ Hz. Muhammed, bundan 1441 sene önce doğdu. Tarih kitapları, O`nun doğum yılını genelde M.S. 570-571 olarak göstermektedirler. 570 yılını esas aldığımızda bu sene, Hz. Peygamber`in doğumunun 1441`inci yılını kutlayacağız demektir.



İslam tarihçilerine göre Hz. Peygamber, Hicri aylardan Rebu`ül Evvel Ayı`nda doğmuştur. Rivayete göre; O`nun doğduğu sene Hicrî Rebu`ül Evvel Ayı, Milâdi aylardan Nisan Ayı`na tekabül ediyordu. Ancak Hicri takvim yılı ile Milâdi takvim yılı arasında yaklaşık on günlük fark olduğundan, Hicrî Rebu`ül Evvel ayı, Milâdi olarak her sene farklı günlere ve her üç yıldan sonra da farklı aylara denk gelmektedir.



Bu sebeple, 1989 yılından beri, Hz. Peygamber`in doğum gününü başlı başına bir hafta şeklinde kutlayan Diyanet İşleri Başkanlığı, bu kutlamayı, Hz. Peygamber`in doğum yılındaki rastlaşmayı esas alarak Nisan ayında kutlamaktadır. Bu sene 14-20 Nisan tarihleri arasında kutlanacak Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle bu yazımızı Hz. Peygamber`e ayırmış bulunuyoruz.



Osmanlı Sarayı`nın en hayırsever hanım sultanlarının başında gelen ve Padişah II. Mahmud`un hanımı, Padişah Abdülmecid`in de annesi olan Bezm-i Âlem Valide Sultan`ın kullanmış olduğu mühürde, Hz. Muhammed`i çok güzel tarif eden bir beyit vardır.



Beyitte diyor ki;



``Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl

Muhammed`siz muhabbetten ne hâsıl&8230;´´



Yani beyit, kısaca ``Muhammed sevgiden ibarettir. İçinde Muhammed olmayan sevginin ise hiçbir anlamı yoktur´´ demek istiyor.



Bu beytin şairinin bilinmediğini, dolayısıyla anonim olduğunu söyleyenler var. Geçenlerde internette gezinirken rastladım; Eski Türk Edebiyatı üzerine incelemeleri bulunan Prof. Dr. Emine Yeniterzi`ye göre bu beyit anonimdir. Yani şairi belli değildir. Kim bilir belki de bizzat Bezm-i Âlem Valide Sultan`ın kendisine aittir. Belki de o dönemin ünlü şairlerinden birisine.



Ancak bu beytin şairinin bilinmiyor olması önemlidir. Bu demektir ki; söz konusu beyit, Türk Milleti`nin ortak aklının ürünüdür. Burası gerçekten de çok önemlidir. Demek ki; Türk Halkı, kendi peygamberini böyle tanıyor, böyle tanımlıyor ve böyle inanıyor.



``Sevgi Peygamberi´´ tabiri, elbette sadece Bezm-i Âlem Valide Sultan`ın mührüne hapsedilmiş bir anlayıştan ibaret de değildir. Bu anlayış, bu inanç ve bu kabul, aslında bütün Osmanlı Medeniyeti`ne egemen olan bir anlayıştır. Eğer böyle olmasaydı, Osmanlı Medeniyeti, üç kıtada hâkimiyet kuramaz, Yemen`den Viyana`ya kadar olan sahada kolayca at koşturamazdı. Osmanlı Türkü, fethettiği bütün topraklara bu inanç ve bu kabulle gittiği için, gittiği her yerde hüsnü kabul görmüş ve bu sayede de oralarda asırlarca tutunma imkânı bulmuştur.



Gittiği yerlere, İslam`ın engin sevgi ve hoşgörüsünü beraberinde götürmüş, fethetmiş olduğu yeni topraklarda yaşayan insanlara saygılı olmuş, onları kendi inançlarında özgür bırakmıştır. Osmanlı medeniyeti, ne zaman ki sevgiden, saygıdan ve hoşgörüden uzaklaşmış, işte o zaman çözülmeye başlamış ve sonunda da dağılıp yıkılmıştır.



Türk Halkındaki ``Sevgi Dini´´ ve ``Sevgi Peygamberi´´ anlayışı, elbette sadece Osmanlı devirleriyle de sınırlı değildir. Aynı inanç ve anlayış, neredeyse Türklerin İslamiyet`i kabulüyle yaşıttır. Aynı inancın ve anlayışın izlerini, Türklerin İslam`ı kabul ettiği ve Anadolu`ya ayak bastığı ilk yıllara ait olayları konu alan ``Dede Korkut´´ hikâyelerinde de görüyoruz. Zira bu hikâyelerin pek çok yerinde, Dedem Korkut tarafından, göstermiş olduğu bir kahramanlıktan veya cesaret denemesinden sonra isim alma hakkı kazanan çocukların ismi verilirken, mutlaka boy boylanır, soy soylanır, arkasından da adı görklü (güzel) Muhammed`e salavat getirilirmiş. İşte bu salavat getirme işi, aynı zamanda Hz. Muhammed`e olan sevginin dile getirilmesidir.



Aynı sevginin izlerini, Hoca Ahmet Yesevî`de, Hünkâr Hacı Bektaş-ı Velî`de, Hz. Mevlânâ`da ve Yunus Emre`de de görmek mümkündür. Hz. Muhammed için ne diyordu ünlü halk ve hak ozanımız Yunus Emre:



``Araya araya bulsam izini,

İzinin tozuna sürsem yüzümü,

Hak nasip etse de görsem yüzünü,

Ya Muhammed canım arzular seni´´



Kutlamalar sebebiyle Diyanet`in hazırlatmış olduğu afişlerden anladığım kadarıyla bu seneki ``Kutlu Doğum Haftası´´ etkinliklerinin ana teması ``Merhamet Peygamberi´´dir. Yani diğer anlamıyla ``Sevgi Peygamberi´´. Çünkü birincil anlamı ``Acımak´´ olan ``Merhamet´´ kelimesinin başka anlamları da vardır ki; ``Sevgi göstermek´´ bunlardan birisidir.



Aslına bakarsanız, Hz. Muhammed`e verilen ``Sevgi Peygamberi´´ unvanı, biz Müslümanlarca değil, bizzat Cenabı Allah tarafından verilmiş bir unvandır. Çünkü ``Enbiyâ´´ suresinin ``(Resûlüm!) Biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik.´´ anlamındaki 107`inci ayeti, buna işaret etmektedir. Ayette geçen ve Hz. Muhammed`in gönderilmesine vesile olan ``Rahmet´´ kavramı ile bir anlamı da ``Sevgi´´ olan ``Merhamet´´ kavramı aynı kökten gelen iki kavramdır.



Esasen bize göre ``Rahmet´´ kelimesini sadece ``Acımak´´ ya da ``Yardım etmek´´ şeklinde anlamak son derece yanlıştır. Çünkü o takdirde yukarıda geçen ayetin anlamını ``Biz seni ancak âlemlere acımak için gönderdik´´ şeklinde anlamlandırmak gerekir ki; böyle bir anlamlandırma, ``Sevgi Dini´´ olan İslam`ın ruhuna aykırıdır. Oysa ``Biz seni ancak insanlar arasında sevgiyi yayman için gönderdik´´ şeklindeki bir anlamlandırma, çok daha isabetli ve İslam`ın özüne çok daha uygundur. Zaten Kur`an`da birçok surede geçen ``Biz seni ancak müjdeleyici olarak gönderdik´´ anlamındaki ayetler de buna işaret etmektedir. Kur`an`da ``Müjdeleyici´´ ve ``Mutluluk yayıcı´´ anlamında kullanılan kelime ``Mübeşşiran´´ kelimesidir.



Yazımızın burasında ``Sevgi Dini´´ İslam`ın ``Sevgi ve rahmet Peygamberi´´ olan Hz. Muhammed`in, insanlık olarak çok ihtiyacımız olan, ayrıca Türkiye`nin tam da bugünlerine ışık tutan iki hadisini zikretmeden geçemeyeceğim:



Hz. Peygamber bir hadisinde buyuruyor ki; ``Sizden hiç biriniz, kendisi için sevdiğini, din kardeşi için de sevmedikçe gerçek anlamda mümin olamaz´´.



Bir başka hadisinde ise şöyle buyuruyor: ``Sizden hiç biriniz, iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş sayılmazsınız&8230;´´



Cennet`e kimlerin gidip kimlerin gidemeyeceğinin kararını vermek elbette biz kulları aşan bir durumdur! Ancak eğer istersek; birbirimizi sevmek ve birbirimize karşı biraz daha hoşgörülü olmak suretiyle, öncelikle ailemizden ve yakın çevremizden başlayarak güzel ülkemizi ve dünyayı cennete dönüştürebiliriz.



Bütün din kardeşlerimin Kutlu Doğum Haftasını tebrik ediyor, salat ve selam sevgililer sevgilisine olsun diyorum. Allah cümlemizi şefaatine nail eylesin&8230;





13 Nisan 2011

Ömer Sağlam






Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.