Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10192
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2285) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (422) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (847) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Din konuları
Açıklamalar (30)
Görüşler (512)


Din - Görüşler konusu hakkında görüşler
Ömer Sağlam - (Ziyaretci) 1.06.2010 00:28:09

DEVLET BAKANI M.SAİT YAZICIOĞLU BİZİ NEDEN ARAMIŞ (1)

Devlet Bakanı M. Sait Yazıcıoğlu Bizi Neden Aramış?

18 Mayıs 2010 tarihinde cep telefonum çaldı. Arayan Diyanet`ten Sorumlu Eski Devlet Bakanı Prof. Dr. M. Sait Yazıcıoğlu idi. Sayın Yazıcıoğlu; ``haberakademi.net isimli internet sitesinde yayınlanan -Diyanet`teki Bürokrat-Akademisyen Savaşı-I- başlıklı yazımızı okuduğunu ve yazının sonunda yer alan (1) nolu dipnottaki açıklamalardan dolayı kırıldığını, incindiğini´´ söyledi. Devamla şunları söyledi Sayın Yazıcıoğlu;

``Ben 8 yıl boyunca dekanlık ve YÖK üyeliği yaptım. Bu süre boyunca türban sorununun çözümü konusunda çaba verdim. Bu sebeple, dekanlık yaptığım süre içinde türbana karşı en katı uygulamaları yapmam söz konusu olamaz. Yazıyı yazmadan önce benimle konuşabilirdiniz&8230;´´ dedi. Bunun üzerine; ``Hocam üzülmeyin. Eğer sizi üzdüysem özür dilerim. Ancak ben de bazı şeyleri biliyorum. Çünkü tam 21 sene Diyanet`te çalıştım. Örneğin Diyanet`in Kırgızistan`dan getirdiği kız öğrenciler, sizin dekanlık yaptığınız süre boyunca fakülteye giremediler. Ankara`nın muhtelif yerlerinde Kur`an Kursu köşelerinde veya Diyanet Vakfı Genel Merkezi`nde sote ve izbe yerlerde ilahiyat eğitimi gördüler. Şahsen bunun sebebini bu öğrencilerin başörtülü olmalarına bağlıyorum&8230;´´ dedim. Sayın Yazıcıoğlu; ``Yok öyle bir şey. Onların İlahiyat Fakültesi binasında yerli öğrencilerle birlikte eğitim ve öğretim görmemelerinin başka sebepleri var. O sebebi ben bilmiyorum. Onu bu öğrencileri Türkiye`ye getirenlere sorun&8230;´´ dedi. ``Peki, hocam, kısa sürede Diyanet`ten Sorumlu Devlet Bakanlığı`ndan alınmanızı neye bağlıyorsunuz?´´ şeklindeki soruma Sait Bey`in verdiği cevap ``İlkeli siyaset yapmak istedim, sonuç böyle oldu. Bu ülkede ilkeli siyaset yapmanın zorluğunu siz de biliyorsunuz&8230;´´ şeklinde oldu.

Kırgız öğrencileri dile getirmekten maksadım, ima yollu da olsa Sait Hoca`ya ``Kısa sürede bakanlıktan alınmanız konusunda, acaba İlahiyat Fakültesi dekanı olduğunuz sırada başörtülü öğrencilere yönelik uygulamalarınız hakkında başbakanın kulağına kar suyu kaçırılmış olabilir mi?´´ demekti. Ancak Sayın Yazıcıoğlu, görevden alınmasının sebebini ``İlkeli siyaset yapmak istemesi´´ olarak açıklamıştır.

Yeri gelmişken bu Kırgız öğrenciler hakkında bir miktar bilgi vermekte fayda vardır. Yanılmıyorsam YÖK, Ankara Üniversitesi ve Türkiye Diyanet Vakfı arasında imzalanan bir protokol gereği 1990`lı yılların ikinci yarısında Kırgızistan`ın Oşh şehrinde bir İlahiyat Fakültesi açıldı. Protokole göre (ve yine yanılmıyorsam); fakültenin öğrencileri, hazırlık sınıfı ile 1. ve 2. Sınıfları Ankara İlahiyat Fakültesi`nde okuyacaklar, daha ileriki sınıfları ise ülkelerinde okuyacaklardı. Protokol gereğince Kırgız öğrenciler Türkiye`ye getirilmeye başlandığı sırada malum 28 Şubat post modern darbesi oldu ve üniversitelerde başörtüsü problemi başladı. Yerli öğrenciler bu konuda problem yaşarken Kırgızistanlı kız öğrencilerin başörtüsü problemi, bu öğrencilerin fakülte binasından alınıp Ankara`nın muhtelif yerlerinde bulunan ve okul özelliği bulunmayan derme çatma binalara taşınmasıyla çözülmeye çalışıldı. Oysa eğitim ve öğretim, komple bir olaydı ve bu amaçla hazırlanan mekânlarda, yani okullarda verilmeliydi. Ancak Diyanet için başörtüsü, kaliteli eğitimden daha önemli olmalıydı ki; Kırgızistanlı kız öğrenciler Türk öğrencilerle birlikte öğrenim gördükleri İlahiyat Fakültesi binasından çıkarılarak namüsait şartlardaki mekânlara taşındılar.

Sayın M.Sait Yazıcıoğlu`yla görüştükten sonra, aynı gün (18.05.2010) Kırgızistanlı İlahiyat Fakültesi öğrencisi kızların durumunu öğrenmek için bu öğrencilerden sorumlu (koordinatör) İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Nedim Serinsu`yu aradım. Adı geçen, ``Kırgız öğrencilerin Türkiye Türkçesini öğrenmeleri için hazırlık sınıflarını başka yerde okuduklarını, bu öğrenciler için başörtüsü sorunu bulunmadığını´´ söyledi.

Kendisine ``İyi ama hocam, aynı şeyi fakülte binasında ayrı bir sınıf tahsis ederek de yapabilirdiniz. Eğitim ve öğretim sadece hoca-öğrenci arasında gerçekleşen bir süreç değildir. Bu öğrencilerin, Türk öğrencilerle kaynaşıp bilgi ve kültür alışverişinde bulunmaları da eğitimin bir parçası değil midir? Bu çocukları okul binasından alıp ayrı ortamlarda ve komün halinde bir arada tutmanın kime ne faydası vardır. Bakın Kırgızistan`da darbe üstüne darbe oluyor. Biz ise bu öğrenciler için milli servetimizi harcıyoruz. Peki, bu öğrenciler ne işe yarıyorlar? Yaptığımız bunca harcamanın geri dönüşünü beklemek de milletçe bizim hakkımız olmalıdır&8230;´´ diyecek oldum, adı geçen, zihnimde kalan en çarpıcı cümlesini söyledi; ``Ömer bey, siz YÖK Başkanı veya İlahiyat Fakültesi dekanı olursanız, başka türlü uygulama yaparsınız. Biz şimdi böyle yapıyoruz!!!´´

19 Mayıs 2010 günü ise Kırgız öğrencilerin eski sorumlusu Prof. Dr. Mustafa Erdem ile görüştüm. Mustafa Hoca, ``Bu öğrenciler için eskiden başörtüsü sorunu vardı, ancak bildiğim kadarıyla şimdilerde bu sorun ortadan kalktı&8230;´´ şeklinde kısaca bilgi verdi.

Benim Diyanet`ten ayrıldığım Haziran/2009 ayına kadar da vaziyet bu minval üzere idi. Bilebildiğim kadarıyla, yapılan protokole göre Kırgız öğrenciler ilk yıllarda hazırlık sınıfının yanı sıra birinci ve ikinci sınıfları Türkiye`de okurken, son yıllarda yapılan düzenlemeye göre sadece hazırlık sınıflarını Türkiye`de okumaya başlamışlardır(1).

Yukarıda görüşlerine başvurduğumuz iki bilim adamının söylediklerinden anlaşılan, Prof. Dr. M.Sait Yazıcıoğlu`nun İlahiyat Fakültesi dekanlığı sırasında İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin de başörtüsü sorunu yaşadıklarıdır. Zira adı geçenin dekanlık yaptığı sırada, 28 Şubat süreci en canlı ve ceberut haliyle devam etmektedir, Kemal Gürüz YÖK Başkanıdır, üstelik kendisi de cumhurbaşkanlığı kontenjanından, yani Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından YÖK üyesi yapılmıştır. YÖK üyesi olarak altına imza atmış olduğu kararları harfiyen uygulamak da herhalde kendi beyanıyla ``İlkeli insan´´ olmanın gereğidir.

Dolayısıyla, Sayın Yazıcıoğlu`nun alınmasına hiç gerek yok. Belki rivayetlerde abartma olabilir ama başörtüsünün, en azından M. Sait Yazıcıoğlu`nun dekanlık yaptığı 8 yıllık süre boyunca Ankara ilahiyat fakültesinde de sorun olduğu kesindir. Çünkü o dönem 28 Şubat sürecinin en etkili şekilde devam ettiği, Diyanet İşleri Başkanlığı`na bile askeri danışmanların atandığı dönemdir. İşte o dönemde Diyanetçilerin pek sevip itibar etmedikleri bir adam, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zekeriya Beyaz, televizyon ekranlarına çıktı ve açık yüreklilikle ``Başörtülü kız öğrencileri ayrı kapılardan sokmak ve ayrı sınıflarda imtihan etmek gibi yollarla başörtüsü problemini çözmeye çalışıyoruz&8230;´´ şeklinde beyanatlarda bulundu. Üstelik Ankara İlahiyat Fakültesi`ndeki uygulama hakkında tarafımıza bilgi aktaran kişi, Sayın Yazıcıoğlu`nun yakın hemşerisidir ve sorunun muhatabı, bu kişinin kızı veya kızının arkadaşlarıdır. Yani olayın mağdurlarıdır.

Muhtemelen kendisinin dekanlığı bırakıp milletvekili olduğu ilk günlerdi. Ankara İlahiyat Fakültesi öğrencisi bir grup başörtülü kızın, dönemin TBMM Milli Eğitim Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Dr. Tayyar Altıkulaç`ı ziyaret ederek fakültedeki uygulamaları şikâyet ettiklerini hatırlıyorum ben. Ve elbette medyaya yansıyan haberlere göre; Bay Altıkulaç`ın da zoraki kabul ettiği bu kız öğrencilere ``Sizin yerinizde benim kızım olsaydı, ona başını açıp derslere girmesini tavsiye ederdim&8230;´´ gibisinden ebelik laflar ettiğini hatırlıyorum. AKP iktidarı ile birlikte, özellikle de Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan`ın YÖK Başkanlığı`ndan sonra en azından İlahiyat Fakültelerinde başörtüsü sorunu olmadığını tahmin ediyoruz&8230;

Peki; bakanlıktan alınmasının sebebini ``İlkeli siyaset yapmak istemesi´´ ile açıklayan Prof. Dr.M. Sait Yazıcıoğlu acaba ne kadar ilkeli ve sorunlar karşısında ne kadar dik durabilen bir insandır? İstersiniz bu konuda bazı küçük ipuçları verelim:

``wikipedia.org´´ isimli internet sitesinde adı geçen hakkında bilgi verilirken kullanılan ``Prof. Dr. Mustafa Sait Yazıcıoğlu, 22 Şubat 1949 yılında Trabzon`un Sürmene ilçesinde doğdu. &8216;Süper Vali` olarak da bilinen merhum Vali Recep Yazıcıoğlu`nun kardeşidir.´´(2)şeklindeki cümle, oldukça enteresan olmalıdır. Zira burada, çok daha üst görevlerde bulunan bir kardeşin, daha alt görevlerde bulunan bir başka kardeşe nispetle tanıtılmaya çalışılması söz konusudur.

Merhum Recep Yazıcıoğlu`nun Erzincan Valiliğinden alınarak merkez valisi sıfatıyla Ankara`ya çivilendiği ve boş vakitlerini televizyon programlarına çıkarak değerlendirdiği günlerdi. Kendisine, Sayın M. Sait Yazıcıoğlu kastedilerek ``Siz son derece sert tabiatlı birisi olarak tanınıyorsunuz. Oysa kardeşiniz Sait bey son derece yumuşak başlı birisi olarak biliniyor. Bunun sebebi nedir?´´ şeklinde sorulan bir soruya Merhum Recep Yazıcıoğlu o meşhur kahkahası eşliğinde şu esprlicevabı vermiştir: ``Ben babama çekmişim, kardeşim ise biraz anneme çekmiş&8230;´´.



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.