Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10194
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2285) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (423) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (848) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Din konuları
Açıklamalar (30)
Görüşler (512)


Din - Görüşler konusu hakkında görüşler
Mustafa Mete İSLAMOĞLU - (Ziyaretci) 18.07.2015 00:14:00

İLAHİ ve BEŞERİ HAYA






Mustafa Mete İSLÂMOĞLU
YAZIYOR
İLAHİ ve BEŞERİ HAYA
Bu yazıyı değerli bir gazeteci yazar kardeşimin ``ALLAH HAYA ETMEZ´´ diye bana gelen yazısına istinaden hazırladım. Hatalarımdan RABBİMİN affına sığınırım Beşeri manada Hayâ etmek, utanmak demektir. Utanmak, gülünç olacak bir duruma düşmekten korkmak, sıkılmak, mahcup olmak, çekinmek gibi mânâlara geldiğine göre, (Allah utanır demek) caiz midir? Diye sorulmaktadır. Haşa sümme haşa Allah kimden çekinecek, kimden korkup sıkılacak? Beşeri manada anlaşılmamalıdır. Böyle bir yazıyı yazmaktan vallahi haya ediyorum.

Allah`ın hayâ etmesiyle insanların hayâ etmesi farklıdır. İnsanın hayâ etmesi, sıkılmak, çekinmektir. Fakat Allah`ın hayâ etmesi, o işi, kerimine, ihsanına yakıştırmamaktır. Mesela insanların görmesiyle, işitmesiyle ve bilmesiyle Allah`ın görmesi, işitmesi ve bilmesi çok farklıdır. Allahü teâlânın görmesi, ezelî ve ebedîdir. Her zaman, her şeyi görür. Vasıtasız, aletsiz devamlı görür. İnsanın görmesi böyle değildir, çok sınırlıdır. Allah`ın görmesi gözle, işitmesi kulakla değildir. Geçmişi, geleceği, olmuşu ve olacağı, gizli açık her şeyi bilir ve görür. Görmesine hiçbir şey perde olamaz. Bunun için Allah`ın hayâ etmesiyle insanların hayâ etmesi çok farklıdır, sadece isim benzerliği vardır.
Hayâ etmekle ilgili bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Ey iman edenler! Peygamberin evine çat kapı girmeyin ve yemeğe izin verilmedikçe de girmeyin! Çağrılırsanız gidin! Yemek yenince de hemen dağılın! Sohbete de izinsiz gitmeyin! Çünkü bu hâliniz Resulümü üzüyor, ama hayâ ettiği, yani utandığı için size söyleyemiyor. Fakat Allah, gerçeği söylemekten hayâ etmez.)[Ahzab 53]
Hayâ etmekle ilgi hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
(Allahü teâlâ, çok hayâ ve kerem sahibidir. Kendisine açılan elleri boş çevirmekten hayâ eder.) [Tirmizî, Hâkim]
(Allahü teâlâ buyurdu ki: Habibimin isminde olan Müslümana azap etmeye hayâ ederim.) [Taberanî] (Cennete gidecek bir mümin ölünce, Allahü teâlâ, onun cenazesini taşıyana, arkasından gidene ve onun namazını kılana azap etmekten hayâ eder.) [Deylemî]
(Allahü teâlâ, İslamiyet`te yaşlanan kuluna azap etmeye hayâ eder.) [Hatîb]
(Allahü teâlâ buyuruyor ki: İhtiyarlık benim nurumdan bir nurdur. Muhakkak ki, ben nuruma narımla azap etmekten hayâ ederim.)[Ebu-ş-Şeyh]
(Allahü teâlâ, bir kavmi, bir topluluğu mağfiret ettiği hâlde, onların içinden biri mağfiret etmemekten hayâ eder.) [Ebu-ş-Şeyh]
(Allahü teâlâ buyurdu ki: Ben hayâ ederim, kulum bana elini kaldırır da ben onu nasıl boş çevireyim?) [Hâkim]
(Allahü teâlâ, buyurdu ki: Bir kulumun bedenine, çocuklarına veya malına bir musibet verdiğimde, bunu güzel bir sabırla karşılarsa, Kıyamet günü onun için bir mizan kurmaktan veya bir hesap defteri açmaktan hayâ ederim.) [ Hakîm-i Tirmizî]
(Allah, çok hayâ sahibi ve çok ayıp örtücüdür. Utananı ve örtünmeyi sever. O hâlde yıkanırken avret yerinizi örtün!) [Ebu Davud]
Peygamber efendimiz, (Allahü teâlâ, yemin ederek, ``Müslüman olarak ihtiyarlayana azap etmekten hayâ ederim´´ buyurdu)dedikten sonra, kendisinin ağladığı görüldü. Sebebi sorulunca,(Allahü teâlâ, kendisine azap etmekten hayâ ettiği hâlde, Ondan hayâ etmeyip isyan eden için ağlıyorum) buyurdu. (Beyhekî, Hatîb])
(Bilesiniz ki Allah gerçeği söylemekten hayâ etmez.) [Tirmizî]
(Çok dostunuz olsun; çünkü Rabbiniz kerimdir. Kıyamette dostları arasında bulunan kuluna azap etmekten hayâ eder.) [Şir`a şerhi]
âyet-i kerime meali:
(Allah gerçeği söylemekten hayâ etmez.) [Ahzab 53]
Birkaç hadis-i kudsî:
(Habibimin isminde olan Müslümana azap etmekten hayâ ederim.) [Taberanî]
(Bir kulumun bedenine, çocuklarına veya malına bir musibet verdiğimde, bunu güzel bir sabırla karşılarsa, Kıyamet günü onun için bir mizan kurmaktan veya bir hesap defteri açmaktan hayâ ederim.) [Hakîm-i Tirmizî]
(Müslüman olarak ihtiyarlayana azap etmekten hayâ ederim.) [Beyhekî]
(İhtiyarlık benim nurumdan bir nurdur. Nuruma narımla [ateşle] azap etmekten hayâ ederim.) [Ebu-ş-Şeyh]
Birkaç hadis-i şerif:
(Allahü teâlâ, çok hayâ ve kerem sahibidir. Kendisine açılan elleri boş çevirmekten hayâ eder.) [Tirmizî, Hâkim]
(Cennete gidecek bir mümin ölünce, Allahü teâlâ onun cenazesini taşıyana, arkasından gidene ve onun namazını kılana azap etmekten hayâ eder.) [Deylemî]
(Allahü teâlâ, bir kavmi, bir topluluğu mağfiret ettiği hâlde, onların içinden birini mağfiret etmemekten hayâ eder.) [Ebu-ş-Şeyh]
(Dostunuz çok olsun, çünkü Rabbiniz kerimdir. Kıyamette dostları arasında bulunan kuluna azap etmekten hayâ eder.)
Taberanî`nin el-Kebir`de Hz. Hasan (ra)`dan yaptığı bir rivayete göre, Peygamberimizin (a.s.m) şöyle buyurduğu ifade edilmiştir:
``Bela ve müsibetlerle imtihan edilmiş kimseler için bir divan, bir mizan/ tartı konulmaz, ücretleri sağanak halinde verilir.´´ Ardındanda şu ayeti okudu: ``Ancak sabır gösterenlere ücretleri hesapsız şekilde tastamam verilir.´´
Bu rivayetin senedinde zayıf bir ravi bulunmaktadır.(bk. Mecmau`z-Zevaid, 2/305).
Şunu hemen belirtelim ki, bir ravinin zayıf olmasıyla ilgili hadisin verdiği bilginin mutlaka yanlış olduğu anlamına gelmez, sadece bilginin kesinlik derecesinde bir zafiyet meydana getirir.
İmam Ahmed b. Hanbel`in Ebu Hureyre`den yaptığı bir rivayete göre, bir kadın Peygamberimiz (a.s.m)`e gelip kendisinin hastalıktan şifa bulması için dua etmesini istedi. Peygamberimiz (a.s.m), ``İstersen senin için Allah`a dua edeyim, istersen sabret ve üzerinde hiçbir hesap olmasın.´´ buyurdu. Kadın ``Öyleyse sabrederim ve üzerimde hiçbir hesap olmasın.´´ dedi. Heysemî bu hadisin sahih olduğuna işaret etmiştir. (bk. Mecmau`z-Zevaid, 5/116; Buhârî, Merdâ 6; Müslim, Birr 54)
Peygamber Efendimiz (sav), belâya sabretmenin cennetle ödüllendirileceğini öğretmek için ona "İstersen sabret, cennete gir; istersen iyileşmen için dua edeyim." buyurdu. Cennet ile sağlık arasında tercih yapmak durumunda kalan hanım, sabrı yani cenneti tercih etti.

Burada, kadının şifa isteğine Hz. Peygamber (sav)`in iki şıklı cevap vermiş olması, bazılarınca garipsenebilir. Hatta Hz. Peygamber (asv)`in tedaviye karşı olduğu bile sanılabilir. Halbuki Efendimiz (sav), kendisine müracaat eden kadına, hakkında en hayırlı olan bir şıkkı hatırlatmak suretiyle kadını iki iyilikten birini tercihte serbest bırakmıştır. Bu Hz. Peygamber (asv)`in, ashâb ve ümmetine duyduğu şefkat ve merhametin tabiî bir sonucu ve göstergesidir.

Hz. Peygamber (asv) bu davranışıyla aslâ, tedâviye karşı çıkmış değildir. "İstersen dua edeyim" buyurması bunun delilidir. Ancak tedâvisi bulunmayan hastalıklar da olabilir. Bu tür hallerde asıl yapılması gerekli yolu göstermek üzere hastalığa sabretmenin cennet gibi bir bedeli olduğunu duyurmuştur. Yani sabrın sonu cennet, halkımızın deyimiyle "selâmettir" mesajını vermiştir.
Allah`a hamd, Rasûlü`ne salat ve selam olsun&8230;İnsanda öyle bir duygu vardır ki, Peygamberlerin bizlere bıraktığı bir mirastır. Fakat bu miras günümüz algısında kişilik bozukluğu olarak algılanmaktadır. Hatta bunun günümüz medeniyetine aykırı olduğunu, kişinin kendisini başkasına ispat edebilmesi için bunun olmaması gerektiğini söylemektedirler.
Bu duygunun adı hayâdır.
Bu duygu, bazen kişinin babasına karşı, bazen bir işçinin patronuna karşı, bazen de herhangi bir şahsa karşı açığa çıkmaktadır.

Fakat işin garabet noktası, Allah`ın subhanehu ve teâlâ bizden hayâ etmesidir. Rasûlullah`ın sallallahu aleyhi ve sellem şu hadisini her okuduğumda bu hususu hep düşünmüş ve şaşırmışımdır.

"Şüphesiz ki Allah çokça hayâ sahibi ve Kerim olandır. Kulu kendisine ellerini açtığında onu boş bir şekilde geri çevirmekten hayâ eder."

Subhanallah&8230; Allah subhanehu ve teâlâ kendisine dua eden kulunun elini boş çevirmiyor ve hemen ona bir şey veriyor&8230; Çünkü onun kendisine kalkan ellerini bomboş geri çevirmekten hayâ etmekte&8230;

Allah subhanehu ve teâlâ mutlaka kendisine kalkan ellere birşeyler koymakta. Kimi zaman kulun istediğini vererek, kimi zaman daha güzelini vererek, kimi zaman da ya bu dünyada ya da ahirette verme suretiyle boş çevirmez. Çünkü o Kerim olan, çokça hayâ sahibi olandır.
Şunu unutmamalısın ki hayâ Allah`ın subhanehu ve teâlâ zatında sabit olan bir sıfattır. Fakat bunun keyfiyetini bilemeyeceğimiz gibi, yarattığı mahlukatından hiçbirisine, hiçbir yönü ile benzemez.
"O`nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir." (42/Şûra, 11)

Şöyle bir durum var ki, Allah`ın hayâ etmesinin iyilik ve cömertlik gibi semereleri bulunmaktadır. Allah bir kulundan hayâ ettiği zaman ona hayrın birçok çeşidi ulaşır.

Gerçekten ne garip bir durumdur! İsteyen kimsenin hayâ etmesi gerekirken, istenen Zat hayâ etmektedir. Buna karşılık isteyen de hiçbir duygu, hiçbir hisse kapılmamaktadır&8230;

Bundan daha şaşılacak olan şey ise Yahya b. Muaz`ın dediği gibi, "Kulu günah işler fakat O hayâ eder."

Kardeşim, bizim kendi kendimize şunu düşünmemiz lazım: Allah benden hayâ ediyor&8230; Peki ben kimim ki Allah subhanehu ve teâlâ benden hayâ ediyor? Bizden bir kişinin koca bir şehirde işgal ettiği alan nedir? Denizdeki bir damla su misalidir&8230;
Şehrin yıldızlara oranı da denizdeki bir damla su misalidir&8230;
Gördüğümüz tüm yıldızların hepsinin, diğer büyük yıldızlara oranı çöldeki bir kum tanesi gibidir.

Ve bunların hepsi dünya semasında görünendir. Onun üstündeki ikinci sema birincisinden, üçüncü sema ikincisinden daha büyüktür. (Ki bunların her biri o kadar büyüktür ki en son teknoloji dahi bu kat kat semalara oranla en fazla bir arpa boyu yol alabilir.) Ve bu şekilde yedinci kat semaya kadar gider. Bu da en büyük sema tabakasıdır ki bunun üstünde Rahman`ın arşı vardır.

"Rahman arşa istiva etti." (20/Taha, 5)

Şimdi soralım kendimize: Ben kimim ki Allah benden hayâ etsin???

Hayâ Eden Rabbimize Karşı Muamelemiz Nasıl Olmalı?

Öncelikle, hayâ eden Rabbimize karşı biz de hayâ etmeliyiz. Zaten bu O`nun bize yaptıklarının karşısında çok küçük bir karşılıktır.

Nebi sallallahu aleyhi ve sellem bizi buna teşvik etmiş, bir adama da bunu tavsiye etm


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.