Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10788
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2275) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (844) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Din konuları
Açıklamalar (33)
Görüşler (1019)


Din - Görüşler konusu hakkında görüşler
Mustafa Mete İSLAMOĞLU - (Ziyaretci) 26.02.2020 22:55:10

İNSANLIĞIN ÇÖKÜŞÜ ve YOK OLUŞU

İNSANLIĞIN ÇÖKÜŞÜ ve YOK OLUŞU
BU YAZIMI LÜTFEN..2 KERE OKUYUNUZ.
KONUYA GİRİŞ:- Sağlığın, inancın, imanın, güneşin, ayın, yıldızların, yerin ve denizin tadını çıkaran kişi ne yalnızdır ne de çaresizdir.´´ Sakın bu sözlerimi unutma&8230; Kendinizi çok iyi hissetmediğiniz bir gün tüm duygularınızı bir kenara atın ve ``Kendimi çok iyi hissetmeliyim´´ diye itiraf edin kendi kendinize söylenin.´´ Bu komutu beyninize yerleştirdiğinizde olumsuz her şeyden uzaklaşacak ve hayattan de kopmayacaksınız.

" HAK DİN "İSLAM`IN ŞEREFSİZ DÜŞMANLARI
KONUYA GİRİŞ:- Dünya genelinde; Müslüman ülkelerde olduğu gibi, yıllardır Türkiye`de alçakça devam eden din düşmanlığı oyunlarından iğreniyor utanç ve üzüntü duyuyorum. Hal bu ki böyle olan yerleri biz kınarken başımızda, hatta içimizde bulduk.
Müslümanlar yaşadıkları beldelerde İslâm`ı şahsi çıkarlarına ve kişisel kanaatlerine alet edenlere karşı sessiz ve tepkisiz kalırlarsa, İslâm`ın yanlış bilinmesine maşalık yapmış olurlar. İslâm`ı yaşamayanların ve yaşamak istemeyenlerin İslâm`ın yakasından düşmeleri gerekir. İslâm`ın yakasından düşmeyenlerin İslâm yakalarına yapışır.
İSLAM ya YAŞANIR veya YAŞANMAZ.
Hz. Peygamber (sav) ve pak sahâbesinin anladığı ve yaşadığı gibi İslâm`ı anlamaz ve yaşamazsanız, meşrepte olsanız, mektepte olsanız İslâm düşmanı bireyleri üretme merkezi haline gelmekten kurtulamazsınız.
Din adına, dindarlık adına ``Ruhu çıplaklar´´, ``Başı açıklar´´ı yargılarsa, din kaçacaklarının sayıları çoğalır. ``Ruhu çıplaklar´´ ile ``Başı açıklar´´ı ``iffet´´ kantarında birlikte tartmak, dine ve dindarlara sadık kalmaktır.
Tevhid akidesi üzere ``Dostları çoğaltmak, düşmanları azaltmak´´, Müslümanların azad kabul etmez görevleridir. Tevhid akidesiyle mukayyed kalmazsanız, dostlarınızın düşmanlarınıza katılmalarına sebep olmaktan kurtulamazsınız.
Dinin dışına çıkan veya çıkmayı deneyeni dinin dairesine davet etmek, onun din ile olan aidiyetini ona hatırlatmaktır. Size bakıp Müslümanlığa özenen insanlar yoksa behemehâl imanınızı, Müslümanlığınızı gözden geçirin.
AMELİNİZİ ve İMANINIZI GÖZDEN GEÇİRİN
İslâm, gönülleri coşturma, kalpleri yumuşatma, ümmeti kuşatma sürecini behemehâl başlatmamızı bizden istiyor. ``İhsan-ı İlâhîden fazla ihsan, ihsan değildir.´´ Bir ifadeyle İhsan-ı İlâhîden fazla ihsan, Allah`a isyandır. Şeriatın sahibinden daha şeriatçı olmaya kalkışırsanız, şerli ve şerefsiz ilan etmediğiniz Müslüman kalmaz. Şan ve şeref arıyorsanız, İhsan-ı İlâhî ile iktifa edeceksiniz. ``El- Hamdülillah´´ demeyenin Allah`a imanı olmaz.
Kitaba uymak yerine kitabına uydurmanın peşinde koşanlar, İslâm düşmanı bireyleri çoğaltanlardır. Rabbimiz bizleri uyarıyor:
``Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyice anlayıp dinleyin. Size selam verene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek &8216;Sen mü`min değilsin` demeyin. Bilesiniz ki Allah katında sayısız ganimetler vardır. Daha önceleri siz de böyleydiniz. Sonra Allah size lutûfta bulundu.´´
Bu ayetin iniş sebebi olarak şöyle bir olay zikredilir: Hz. Peygamber (s.a.v.) Galib b. Fudâle komutasında bir müfrezeyi düşman üzerine göndermişti. Düşmanlar müfrezeyi görünce dağılıp kaçtılar. Fakat içlerinden Midras b. Nehîk veya Nüheyk kaçmadı. Zira o müslüman olmuştu. Yanında davarı vardı.
Müfreze ona yaklaştığında tekbir getirdi. O da getirdi ve selam vererek kelime-i tevhidi söyledi. Bununla birlikte Üsame b. Zeyd onu öldürüp sürüsüne el koydu. Hz. Peygamberin huzuruna geldiklerinde. Olayı öğrenen efendimiz Üsame`ye darıldı ve onu azarlayıp: ``Müslüman olduğunu söylediği halde, malına tamah ederek onu öldürdünüz ha´´ buyurdu. Üsame: ``Ya Rasûlallah o, korkusundan müslüman olduğunu´´ söyledi, deyince Rasulullah: ``Kalbini yardın da mı bildin?´´ dedi.
İslâm dostlarının kendisinden tedirgin, düşmanlarının ise emin olduğu bir hareket, asla ve kat`a İslâmî sayılmaz. İslâm düşmanları tevhid, vahdet, ümmet, hilafet ve cihad hususunda tavizkâr davrannan mü`minlerinden emin olurlar.
Bir insan imanlı olarak biliniyorsa, Müslüman olarak tanınıyorsa, onun ağzından dine, imana aykırı bir söz, bir fikir çıkmadığı sürece, imanı ortadan kaldıran bir amel görülmedikçe o kişi mü`mindir ve Müslümandır. Aksini düşünmek mümkün değildir. Mümkün olsa bile ispatı istenir. Şayet ispat edilemiyorsa, bu sefer söz döner, söyleyeni zor durumda bırakır, onu vebal altına sokar.
Meşrep olarak, mektep, medrese olarak etrafınıza topladığınız Müslümanları modern hurafelere adamak uğruna Peygambere, Sahâbeye, müctehidlere ve mücahidlere düşman ediyorsanız, bu durumda siz İslâm düşmanı bireyleri üretme merkezi haline gelmişsiniz demektir. Sizi dinleyenler Hz. Peygamber (sav)`in sünnetiyle, siretiyle alay ediyorlarsa, sahâbeleri kötülüyorlarsa, müctehid imamlara küfür ediyorlarsa, mücahidlere dil uzatıyorlara oturun imanınızı gözden geçirin.
Müslümanın vazifesi; kötülükleri büyütmek, iyilikleri azaltmak değil, iyiliği/güzelliği büyütmek ve çoğaltmaktır. Müslümanı küfre monte etmek değil, küfürden ve kâfirlerden koparmaktır. Dindarlık, karşılıklı fedakârlıktır. Biri ``feda´´ ederken diğeri ´´kâr´´ ediyorsa; bu dindarlık değil, düpedüz tüccarlıktır. Zarar etmiş tüccarlar ticaretin kadısı olurlarsa, hayat kazaya kalır!
Asrımız Müslümanların hovardaca harcandığı ve harcatıldığı bir asırdır. Müslümanları bozuk para gibi harcayanlar, ömürlerini İslâm düşmanı bireyleri üretme merkezlerinde tüketenlerdir.
Selam ve dualarımla
20 -01-2020
Alanya
Kaynaklar: (Muhakemât/Said Nursi, Sh: 21, İst/ 1990. ( Nisa Sûresi/ 94). ((Hak Dini Kur`ân Dili/M. Hamdi Yazır, 3/53-54, İst/ 1971)


KENDİ YAZDIĞIM YAZIYI: Bende hisse almak için defalarca okudum. Yıllardır yazı hayatının içindeyim ve bir yazıya başlarken, başlangıç cümlelerinin insanın düşünce dünyasını etkilediğini okuyanın psikolojisini değiştirdiğini, hatta kaderini belirlediğini düşünürüm hep.

Mustafa Mete İSLAMOĞLU OLARAK YANILMADIM..

Bunu bizzat yazarak bana söyleyen çok oldu. Bir yandan gülerken, bir yandan içinizin acıdığını hissediyorsanız her şeye boş verin başınızı alın bir yerlere gidin. Modern dünyada kaybedenlerin trajikomik hikâyelerine ortak olmayın. İyi-kötü yönleriyle sevdiğimiz ya da nefret ettiğimiz kişilerin, kahramanların seninle ilintisini unutun. Günlük hayattaki insanların hepsinin yaşam tarzına göz atarsanız, her anlamda tüketim toplumunu olduğumuzu ve yabancılaşmanın hızla sürdüğünü aklınızdan silin.
Yalnızlık duygumuz ve çocukluk travmaları`mızın hayatımıza nasıl yön verdiğine de dikkat edecek olursak biz ta işin başında yenik olarak hayata başladığımızı bir kez daha hissedeceğiz. ÇÖKÜŞ BAŞLIYOR! İşte bu noktada güya ``Modern İnsan´´, parka dönüştürülmüş bir alanda, mağara çağını yaşayan insanlardan farksız bir hale geliyor. Tüketim kültürünün işkencelerini eğer tek tek sayacak olsak herkesin birer şeytan olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek.

Mükemmel ve rahat bir hayat yaşadıkları zannedilen zavallıların zerre kadar huzurlarının olmadığı bilinmiyor. Onları ilkel olmakla suçlayarak kendini çok iyi hisseden modern ama kayıp insancıklar. İş çığırından çıkmış, bu kadar ileri gidilebilir mi diye düşünmeden edemiyor insan.
Hiçbir işe yaramayan yalan dünyanın yalan aracı. Kötülüğü besleyen, kötü olmaya zorlayan bir sistem.

Bildiğimiz dünya çatırdıyor... Kartlar yeniden karılıyor, haritalar yeniden çiziliyor, güç dengeleri yenileniyor...
Tarihin kırılma anları, yeniden-kurulma Anlarıdır aynı zamanda.
Sadece güce dayanarak kalıcı bir dünyanın ve dünya düzeninin kurulması imkansızdır.
Yeni bir dünya, ancak köklü ve kuşatıcı hak, hukuk ve adalet ilkeleri üzerine kurulabilir.
Başka kültürlere hayat hakkı tanımayan aktörler, yeni bir dünyanın kurulmasında kalıcı roller oynayamazlar.
GÜCE DAYANAN PAGAN KÜRESEL DÜZENLER DÜNYAYI CEHENNEME ÇEVİRDİ
Tarih boyunca küresel ölçekte düzen kurabilen temelde iki fikir ve bu iki fikir ekseninde kurulan beş-altı dünya düzeni oldu.
Pagan fikriyat üzerinden kurulan Roma düzeni (Pax Romana), Avrupa Dünya Düzeni ile Amerikan Dünya Düzeni`ne kaynaklık etti.
Roma Dünya Düzeni, Braudel`in ifadesiyle ``silahlı barış´´ düzeniydi! Güce, kaba güce dayanıyordu: Roma hukuku, güçlü bir hukuktu ama Roma düzeni, tam anlamıyla hukuksuzluk, zorbalık üretti.
Bu pagan geleneğe dayanan, Avrupa`nın üçte birinin telef olmasıyla sonuçlanan 1648 Westfalya Anlaşması`yla kurulan Avrupa Dünya Düzeni, İkinci Dünya Savaşı`ndan sonra sona erdi.

BUNLARI YAZAR GEÇİNENLER NEDEN YAZAMIYOR, NEDEN SORUYORUM?

Modernite`nin Avrupa`nın pagan köklerine dönüşüyle kurulan Avrupa Dünya Düzeni, onca bilimsel devrimlerine, onca düşünce devrimlerine rağmen insanlığa çok ağır bedeller ödetti: İşgal edilmeyen kıta, yağmalanmayan coğrafya, tarihe görülmeyen kültür kalmadı! İnsanlık tarihi, böyle bir barbarlık görmedi!
Soyu bozuk ırzı kırık modern Avrupa Dünya Düzeni, TÜRK`E, İSLAMA, İNSANLIĞA hem de YARADANA`a, İSLAMA ve doğaya saldırıya dönüştü. MEDENİYET BUMU?

YALNIZCA HAKİKAT MEDENİYETİ, KÜRESEL ADALET VE BARIŞ DÜZENİ KURABİLİR. O DA İSLAM-LA MÜMKÜNDÜR. TÜRKLE MÜMKÜNDÜR..

Dünya tarihinin akışını değiştiren ikinci tür dünya düzenini Müslümanlar hayata geçirdiler. Mekke`de köklenen, Medine`den süt emen İslâm medeniyeti, güce değil hakikate dayalı medeniyet tecrübeleri olduğu için hâkim oldukları bütün havzalarda, bidayeti hakikat, nihayeti adalet olan dünya düzenleri inşa etti öncelikle.
İkinci olarak da, hem bütün medeniyetlerden beslendi hem de hepsini besledi, Batılılar gibi hiç birini yok etme barbarlığı sergilemedi.
Bunu nasıl başarabildik peki?
Her şeyde tek ölçütümüz ve kurucu temelimiz yalnızca hakikat olduğu için.
Bizim hakikat tasavvurumuzda her şeyin başı ve sonu, bidayeti ve nihayeti tevhid`e dayanır. Sanatta da, siyasette de, iktisatta da bütün yolculuklar tevhid`le başlar ve bütün yollar tevhid`e çıkar.

Bizim tevhid eksenli hakikat tasavvurumuzda, Yaratıcı, İnsan ve Kâinât arasında kopmaz irtibatlar vardır.
İnsan, emaneti üstlenmiştir, halifedir ama kuldur; kulluk, hem Allah`tan başka hiç bir güce boyun eğmemenin hem de hiç bir gücü tanrısal bir konuma yerleştirmemenin tek sigortasıdır.
Yine kulluk fikriyle hayat bulan, hayat olan ve hayat sunan İslâm`ın hakikat tasavvuru, hem tabiatı hem de diğer dinlere, kültürlere mensup insanları korumanın küresel ölçekte aşılamamış formülünü geliştirmiş, düzenini kurmuş tek evrensel tecrübedir.

Bağdat ve Şam`a kadar uzanan, Türkistan ve Horasan`ı da içine alan Maveraünnehir havzasında da, Kuzey Afrika havzasında da, Endülüs havzasında da ve nihayet Osmanlı havzasında da, hakikat tasavvuruna dayanan İslâm medeniyet tecrübesi, hem farklı dinlere ve kültürlere hayat hakkı tanımış hem farklı düşünce geleneklerinden nasıl yararlanılabileceğinin modellerini geliştirmiş hem de bütün bu havzaları selam yurduna dönüştürmüş küresel dünya düzenleri inşa etmiştir.

İŞTE TÜRK ve İSLAM BUDUR ELHAMDÜLİLLAH.

İşte bu nedenledir ki, hem Müslüman havzalardan hem de üzerine oturduğu insanlık tecrübelerinden yararlanmasını bilen insanlığın kemal noktasıdır Osmanlı medeniyet tecrübesi.
Osmanlı`nın zaafı, Batılılar gibi ``dış dünya´´yı (tabiatı, yani araçları, yani bilimi) ihmal etmesiydi; Osmanlı`nın erdemi ise, ``iç dünya´´ (insan) üzerine yoğunlaşmasıydı.
Araçların hükümranlığı insanı yere serdi, köleleştirdi; dünyayı cehenneme çevirdi, Batı uygarlığını da felsefî olarak çölleştirdi.

Osmanlı insanlığın geleceğidir´´ tespitini yaptıran işte bu tarihî gerçekti.
Maddî olarak ne kadar güçlenirseniz güçlenin, manevî (entelektüel, kültürel, sosyal) temelleriniz çökmüşse, dünyayı cehenneme sürüklemekten başka bir şey veremezsiniz insanlığa.
Modernite, kapitalizmle birlikte insanlığı, Weber`in deyişiyle, ``demir kafes´´e tıkadı; gücü kutsadı, gelinen postmodern süreçte insanı gücün, güç üreten araçların kölesi yaptı, dünyayı ontolojik katastrofun eşiğine FIRLATTI.
TÜRKİYE, RUHUNA SAHİP ÇIKARSA TARİHİ BİZ YAPARIZ YENİDEN
Batı uygarlığı, felsefî, kültürel ve ahlâkî olarak çölleştiği, dünyaya nihilizmden başka bir veremeyeceğini anladığı için kaba gücü kutsuyor; işgallerle, terör örgütleri icat ederek, bu örgütleri tepe tepe kullanarak dünyayı cehenneme çeviriyor...
Çin, güçleniyor... Ama Çin beş bin yıllık medeniyet dinamikleri üzerinden değil kapitalistleşerek geliyor: İntihar ediyor Çin.
Çin, teslim alındı ama

``TÜRKİYE TESLİM ALINAMADI ALINAMAYACAK´´ ALINAMAZ! .

Türkiye, medeniyet dinamikleri üzerinden yeniden tarihin yapılmasında kilit rol oynayabileceğine dair ipuçları verdi. İşte bu, Batılı emperyalistleri ürkütmeye yetti.
Şurası kesin artık: Türkiye, tarihin yapılması için gerekli ruha ve tarihî derinliğe sahip ama bu medeniyet ruhunu ve birikimini ülke içinde eğitim, kültür, sosyal hayat, sanat ve ahlâk`ta yeniden harekete geçirecek uzun soluklu adımlar atabilirse, tarihin yapılmasında kilit rol oynayabilir.
Özetle... Medeniyet dinamiklerimiz üzerinden 15-20 yıl içinde toplumun bütün kesimlerini bu ruhu harekete geçirebilecek ölçüde aynı medeniyet idealine yönlendirebilirsek ve her alanda toparlanabilirsek, bu arada büyük hata yapmazsak 50 yıllık süreçte tarihin akışını değiştirecek manevî (fikrî, kültürel ve sosyal) güce sahip olabilirsek ve bu manevî güç üzerine bina edilecek maddî atılımlar gerçekleştirebilirsek, bin yıl önce olduğu gibi yeniden tarihi biz yapabiliriz Allah`ın izniyle.

Onun için ülke içindeki bütün kesimlerin fay hatlarının patlatılması provokasyonlarına karşı duyarlı olması, hiç bir kesimin ateşe körükle gitmemesi şart.
Bu noktada iktidarın üzerine düşenleri yapması, iktidar cephesinde İslâmî değerlerin aşındırılmasına aslâ göz yummaması; cemaatlerin, Hocaların ve seküler çevrelerin basiretle hareket etmesi kaçınılmaz.
Yoksa bu toprakları ve bu topraklardaki varlığımızı bile korumakta zorlanabiliriz -Allah muhafaza!
Garibanlarla arkadaş olmaktan kaçın. Yalnızca senden daha kodaman olanlarla arkadaş ol.
İĞRENÇ MANTIK BU
İşte kapitalizmin zehirli yüzü. Her yerinden kötülük akıyor. İyiliğe yer yok, tüketmeye yok etmeye odaklı.

Bu hikâyede kapitalizm ve tüketim toplumu alaşağı edilmiş.
suçu hep başkasında bulan ve ``İç Huzuru´´ hayat boyu arayan ``Kişisel Değişim Merkezleri`nde mutluluğu arayıp, hayatının bir anda değişeceğine inanan insanlar hayatımızın değişeceğine inandırılıyoruz.
Sistem önce ayarlarımızı bozuyor sonra merkezlerine yönlendiriyor. Çok acı ve içinden çıkılamayan bir döngü.
Çocukluğunda kurduğu hayaller o kadar parlakken, büyük umutlara sahipken bir hiçe dönüşen ezik bir yaşam.

İŞTE BU HALE GELEN İNSANLIK ve DÜNYA HAYATI
Okuduğunuz bu yazı SENİ, BENİ, BİZİ HEPİMİZİ sorgulatmaya zorlamalı.
Selam ve dualarımı adam gibi adamlığa iletiyorum.

Mustafa Mete İSLAMOĞLU
26 02 2020
ALANYA


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.