Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10336
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2281) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (523) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (846) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (591) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Din konuları
Açıklamalar (33)
Görüşler (558)


Din - Görüşler konusu hakkında görüşler
Ömer SAĞLAM - (Ziyaretci) 2.10.2013 15:14:27

İslam Dünyası ikinci cahiliye çağına girmiş bulunmaktadır!

İslam Dünyası ikinci cahiliye çağına girmiş bulunmaktadır!



"Araplara gelince eskiden beri boyun eğdikleri iç ve dış birtakım etkenler, bunların din ve ahlak itibarıyla çeşitli kabilelere ayrılmalarını ve düşünce, gelenek, siyaset bakımlarından da birbirlerinden farklı olmalarını gerektirmiştir. Araplar İranlılara, Romalılara, Yahudilere, Âsurîlere, Babillilere, Sabiilere ve o zaman var olan Hıristiyan fırkalara komşu bulunuyorlardı. Sonra, senenin aylarında genel panayırlar kurulmaya başladı ki Yarımadanın her tarafından, yakın, uzak bu panayırların hepsine akın akın halk gelirdi. İşte Bahreyn`deki Hecer, Muşakkar, Şihr ve Yemen`deki Uman, San`a, sonra Hadramavt, Zilhicaz ile Mekke yakınındaki Mucenne ve Nahle ile Tâif arasındaki Ukâz bunlardandır.

...

Araplarda heykellerle putlar gittikçe çoğaldı. Bunlar için hizmetçiler, kâhinler tayin edildi, birçok tapınaklar vücuda getirildi. Bununla beraber bütün Arap memleketleri içinde Mekke`den başkası, herkesin birden saygısını kazanamamıştı. Çünkü Araplar dinlerinin geleneklerinin ihtilâfı ve fikirlerinin, inançlarının çeşitliliği ile beraber her yıl Yarımadanın dört tarafından hac için Mekke`ye gelirler, oradaki çeşitli tanrılara kurbanlar keserler ve yerleşmiş bulunan merasim ve ibadetleri yaparlardı. İşte İbrahim (selam ona), Kâbe`yi kurarak oğlu İsmail (selam ona) in orada yerleştiği günden beri Mekke bu durumda idi. Bundan başka Yahudilerle Sabiiler de Kâbe`ye saygı göstererek kurbanlar keserlerdi. Sonra içinde yahut çevresinde Kâbe`ler, Hacer-i Esvedler ve Uzza, Menat, Lât gibi bütün Arapların saygı gösterdiği heykeller, putlar bulunmak itibarıyla Mekke, Arap memleketlerinin en kutsalı olduğu gibi civarında büyük panayırlar kurulduğu için de ekonomik değeri pek büyük idi. Her taraftan mal almak, yahut ticaret yapmak kaydıyla insanlar buraya koşar gelirdi. Panayırlar dağılınca bu gelen halk, merasim ve ibadetlerle, sonra bu panayırları takip eden hac günlerinde ne gibi işler âdet ise onunla uğraşırlardı.



Bu panayırlar yüzünden Mekke`ye nasıl bir yandan akın akın seyirciler, toplum toplum alıcılar, küme küme ibadet edenler, zahidler, bölük bölük şairler, hatipler, yığın yığın davacılar, hakemler gelirse; öte yandan da -zamanımızın ticaret ve sanayi sergilerinde olduğu gibi-sayısız zina edenler, hesapsız fahişeler, sınırsız ayyaşlar, sonsuz kumarbazlar toplanır; hâsılı Rum memleketlerinin, Suriye`nin, Yarımadanın çengi, rakkase, şarkıcı adı altında ne kadar şıllığı varsa hepsi birikirdi..."(1).



Yukarıdaki sözler, bir Türk`e değil, bir Araba aittir. Abdulaziz Çaviş isimli bir Arap alimi söylemiş, Merhum Mehmet Akif Türkçeye çevirmiş, Diyanet İşleri eski Başkanlarından Süleyman Ateş sadeleştirmiş, Diyanet İşleri Başkanlığı da yayınlamış!



Kâbe`nin Etrafında Cinsel İstismar Olur mu? El-Cevap: Olur!



Marmara Ü.İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Köse`nin sözlerini duyunca nedense Abdülaziz Çaviş`in yaklaşık bir asır önce söylediği yukarıdaki sözleri hatırladım. Hac ve fuhuş, hac ve kumar, hac ve zina, hac ve raks, hac ve ayyaşlık! Doğrusu yan yana asla gelemeyecek kavramlar gibi gözüküyorlar. Ancak Abdulaziz Çaviş, adı üstünde, İslamiyet öncesinin, yani yaygın söylenişiyle "Cahiliye Dönemi" Arabistan`ının içinde bulunduğu sosyal, siyasal, ekonomik, politik ve ekonomik durumu aktarıyor bize.(2)





Özetle M.Ü.İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Köse diyor ki; tıpkı cahiliye döneminde olduğu gibi bugün de Hac ve Umre`yi bahane ederek Mekke`ye gelen zâniler, fahişeler ve cinsel istismarcılar bulunmaktadır. Özellikle bayan hacı adayları, aman ha dikkat, uçkurlarınıza iyi sahip olun, Mekke`de ve Medine`de eşlerinizden veya mahremlerinizden zinhar ayrılmayın...



Ali Köse`nin sözlerini sakın yabana atmayın. Gerçeklik payı çok yüksektir. Övünmek gibi olmasın Mekke`ye beş kere gittim ve istisnasız her gidişimde bu tür taciz ve hatta tecavüz olaylarına ilişkin rivayetler duydum. Hem de Türk kadınlarına yönelik olarak. Bunlardan birisi şöyledir:



Türkiye`den hacca giden bir karı-koca çift, Mekke`de bir taksiye biniyorlar. Arap bizim hacı adayı hatunu gözüne kestiriyor! Yolda araba bozuldu numarası yaparak arabayı itmesi için kocayı indiriyor. Koca sözüm ona bozulan arabayı itmek maksadıyla arkaya geçtiği anda Arap gaza köklediği gibi ufukta kayboluyor. Bizim avanak hacı öylece kala kalıyor sokak ortasında. Arap birkaç gün sonra getirip Kâbe`ye bırakıyor kadıncağızı...



Anlatılan bir diğer rivayet ise şöyledir: Türkiye`den annesiyle birlikte hacca giden genç kız, kaldıkları otelde çalışan bir görevlinin tecavüzüne uğruyor. Kız bunu gururuna yediremiyor ve atıyor kendisini otelin penceresinden aşağı...



Bu tür hikayeler hac ve umre sırasında bolca anlatılan hikayelerdir ve Kafile Başkanı olan din görevlileri bunları bildikleri için hacı adaylarını sık sık uyarırlar: Sakın ola eşlerinizi Arapların kullandığı araçlarda veya tenha yerlerde tek başına bırakmayın!



Ali Köse Diyanet`in Düzgün İmalatlarındandır!



Yukarıdaki sözlerin sahibi olan M.Ü.İ.F.Dekanı Prof. Dr. Ali Köse, genç bir bilim adamıdır. Din sosyoloğudur. Diyanet`in yetiştirmesidir. İstanbul`da bulunan ve Türkiye Diyanet Vakfı`na bağlı olan İslam Araştırmaları Merkezi`nde (İSAM) yetişmiştir. Bildiğim kadarıyla yurt içi ve yurtdışı eğitimini Diyanet`in tahsis ettiği burslarla ikmal etmiştir. Özetle Prof. Dr. Ali Köse`nin söylediklerine itibar etmek gerekiyor. Prof. Dr. Zekeriya Beyaz`la filan kıyaslamamak gerekir.



Onun söylediklerinin önemi aslında şuradan geliyor: Ali Köse, hem Diyanet`in yetiştirmesidir, hem muhafazakarlıktan öte tutucu çevrelerin, yani geleneksel İslam düşüncesine sık sıkıya bağlı bilim adamlarının hegemonyası altındaki Marmara İlahiyat Fakültesi`nde görev yapmaktadır. Üstelik bu fakültenin kıdemli hocalarından Prof. Dr. Hayrettin Karaman, iktidar partisinin ve hükümetin akil adamlarından birisidir. Yani Ali Köse`nin bu ortamda çıkıp bu türlü laflar etmesi cidden kayda değerdir. Kendisini alkışlıyorum.



İslam Dünyası Üç Asır Öncesinde Yaşıyor!



Ali Köse`nin sözleri bunlarla da sınırlı değil elbette. Kendisiyle yapılan röportajda direk hükümet politikalarını hedef alan uyarıları ve eleştirileri de var. Örneğin şu sözler kendisine aittir:


``Türkiye çağdaşlıkla muhafazakârlığı, modernlikle dindarlığı birleştirebilen bir ülke. Bu dört kavram Türkiye için çok önemli. Bu ölçüyü tutturan başka İslam ülkesi yok. Hayat tarzına müdahale gibi sosyolojik bir problem yok. Dini belli dozda uygulamayı seviyoruz. Bağnaz toplum olmadık. Metrodaki kızlarla erkeklerin el ele tutuşmaması anonsunu, vapurda oturuş şekli gibi şeyleri doğru bulmuyorum. Bunlar yönetimin şekillendireceği şeyler değil. Bir faydası olacağına inanmıyor, tasvip etmiyorum. Ahlakın sahibi toplumdur, normları toplum belirler, toplum yargılar. İnsanları eğitebilirsiniz, kitap yazabilir, TV`de ilahiyatçı olarak söyleyebilirim. Ama insanlara &8216;Şöyle oturun, böyle kalkın` itici gelir. Ahlakın polisi devlet erki değil, toplum olmalı..."(3).



Prof. Dr. Ali Köse`ye göre, Türkiye bir Afganistan, Pakistan olmadıysa bunu imam hatiplerin ve ilahiyat fakültelerinin müfredat bütünlüğüne borçludur. Diyor ki; Sayın Dekan; ``İmam hatip ve ilahiyat fakülteleri, Türkiye`de radikal uçlara kayan kitlelerin oluşmasını engelliyor. Tevhidi Tedrisat, belki çok katı uygulandı ama din eğitiminde birliktelik sağladı. Pakistan`da bir tane İslam yok, onlarca, yüzlerce yorumu olduğu için kendi aralarında çatışma oranı çok yüksek. Bizim kendi kendimize adam olma ihtimalimiz yok. İyi ki Batı tecrübesi var. Olmasaydı Afganistan, Pakistan`daki gibi birbirimize silah çeker, kabile devleti olurduk. İslam ülkeleri Batı`dan 300 yıl geride. Çünkü Batı devletleri 300 yıldır halklarına silah doğrultmuyor.´´(4).



Prof. Dr. Ali Köse`nin son sözlerinde İlahiyat Fakültelerinden felsefe grubu derslerini kaldırmaya çalışan YÖK`e ve muhtemelen YÖK`e bu yönde telkinde bulunan hükümet çevrelerine ince ince giydirmeler de var. Bu sözleriyle "Eğer Tevhidi Tedrisat Kanunu ile İmam-Hatip ve İlahiyat fakültelerinde bugüne kadar uygulanan müfredat olmasaydı radikal eğilimler Türkiye`de de boy verirdi. Bu sebeple bu okulların ders programlarına fazla müdahale edilmemelidir" demek istiyor Ali Köse. Biz de zaten aynısını demiştik geçenlerde(5). Ancak adımız Ali Köse, unvanımız Prof. Dr. ve görevimiz de İlahiyat Fakültesi dekanı olmayınca fazla itibar görmüyoruz nedense...



M.Ü.İ.F. Dekanı Prof. Dr. Ali Köse`nın çıkışı, biraz gürültü koparacak gibi gözüküyor. Özellikle kendisini dindar nesil yetiştirme sevdasına kaptıran, bunun için de Suriye ve Mısır gibi ülkelerdeki radikal eğilimli İslami hareketlere açıkça destek veren hükümet kanadında ve tutucu toplum kesimlerinde. Örneğin; Ali Köse`nin sözlerini paylaştığım için, Türkiye tarafından Almanya`daki yurttaşlarımıza din hizmeti sunmak için bu ülkeye gönderilen bir facebook arkadaşım şöyle bir yorum eklemiş haberin altına:


Bu yazının devamı Prof. Dr. Ali Kose`nin ricası üzerine bir kısım çıkarılmış ama bu arada kalan kısım da programımızın ozelliği nedeniyle kaybolmustur.


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.