Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10754
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2281) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (523) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (846) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1009) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Din konuları
Açıklamalar (33)
Görüşler (976)


Din - Görüşler konusu hakkında görüşler
Omer SAGLAM - (Ziyaretci) 10.02.2014 09:55:08

Paralel devletin Diyanet`teki uzantısı ve Diyanet`teki cuntanın başı

Paralel devletin Diyanet`teki uzantısı ve Diyanet`teki cuntanın başı

Ülkemiz ve milletimiz, gerçekten de tarihinin en kaotik ve en karanlık dönemlerinden birisini yaşamaktadır ki; bu dönemi 1402 yılında gerçekleşen Ankara Savaşı`nı takip eden yıllarla kıyaslamak hiç de yanlış değildir. Zira Türk Milleti`nin tarihinde, milletin varlık sebebi olan Türk Ordusu`nun başındaki komutanın Terör Örgütü Lideri olarak itham edilip, yargılandığı, yargılanmakla kalmayıp müebbet hapse mahkûm edildiği hiç bir dönem yoktur. Devletin bütün kurumları kökünden sarsılmıştır ve ülkede hiçbir kuruma güven kalmamıştır. Yani şu anda bu ülkede devlet ciddiyeti diye bir şey yoktur arkadaş. Sözüm ona İslam`ın güzelliklerini anlatmakla görevli Diyanet bile kokuşmuştur artık. Hatta Diyanet, kokuşan kurumların başında gelmektedir ve bu kurum en azından benim için "Dışı sizi yakar, içi beni" pozisyonunda bir kurum halindedir şu anda...

Diyanet`teki Paralel Devlet Veya Diyanet`teki Cuntanın Başı!

Yaklaşık 5 yıldır bu sütunlarda, her ne kadar adını koyamasam da Diyanet`in giderek cemaatlerin, tarikatların ve özellikle bugünkü iktidarın temsil ettiği Milli Görüş`ün emrine girmekte olduğunu, bu maksatla Diyanet`te, iktidara az çok muhalif olanların, özellikle de Türk Milliyetçilerinin bir bahane ile Diyanet`ten bir bir uzaklaştırıldığını yüksek sesle bağırır dururum. Hatta bu konuda adeta feryat eder dururum ama sesimi kimselere duyuramam! Duyanlar da genelde her nedense beni suçlarlar. Neymiş efendim; "Ömer Sağlam, sözleşmesi feshedilerek Diyanet`ten uzaklaştırıldığı için böyle yazıp çiziyor. Böylelikle Diyanet`ten intikam alıyor...". Bre korkaklar ve bre alçaklar, ben Diyanet`ten neden intikam alayım? Ben sizler gibi devlet, millet ve Atatürk düşmanı mıyım ki devletin bir kurumu olan Diyanet`ten intikam alayım? Üstelik bu kurum, Diyanet gibi büyük Atatürk tarafından kurulmuş bir kurum ise. Benim işim kurumlarla değil, direk sizin gibi çürük elmalarladır.

Ancak bugün gelinen noktada benim yılardır yazıp çizdiklerimin haklılığı bir bir ortaya çıkmış bulunmaktadır. Zira Sayın Başbakan`ın, hükümet çevrelerinin ve iktidar yalakası medyanın, "Paralel Devlet", "Cunta" ve "Çete" olarak nitelendirdiği, Başbakan Yardımcısı Arınç`ın ise "bu kadar alçalacaklarını beklemiyorduk. Yanılmışız. Lütfen saflığımıza verin..." diyerek "Alçaklıkla" itham ettiği yapının, Diyanet`teki uzantıları, işte bugün apaçık ve korkusuzca başlarını çıkarmış bulunuyorlar! Diyanet`te çalıştığım süre boyunca, özellikle de 2002 sonrasında, Diyanet`teki paralel devlet ve cunta yapılanmasının ayak seslerini yakından duyuyordum ama ne yazık ki; işin bu kerteye geleceğini ben bile tahmin etmiyordum.

Gerçi Diyanet`teki "cunta" yapılanması yeni bir şey değildir. Diyanet`te çalışan hemen herkes yakından bilir ki; Diyanet İşleri Başkanları nereli ise, hemen onun etrafında bir hemşeri grubu oluşur ve bu grup giderek çete ve cunta özelliği kazanır! Diyanet`te olan biten her şey, artık bu hemşeri çetelerinden sorulur, bu çetelere danışmadan iş yapılmaz, bu cuntadan olur alınmadan atama, tayin ve terfi yapılmaz vs. Örneğin M.Sait Yazıcıoğlu zamanında Diyanet`teki cuntanın adı "Karadenizliler" idi. Mehmet Nuri Yılmaz ile bu cunta yerini "Erzurumlular" cuntasına terk etti. Mehmet Nuri Yılmaz`ın görevden alınıp Ali Bardakoğlu`nun atanmasına kadar geçen sürede Diyanet`in yönetimi, bu sefer Başkan Yardımcısı ve Başkan Vekili ile birlikte Daire Başkanları seviyesinde görev yapan kişilerden oluşan "Gürcü Çetesi"nin eline geçmiştir. Mehmet Görmez ile birlikte ise bu sefer Başbakanın "Paralel Devlet" olarak nitelendirdiği cemaat ve tarikat yapılanmaları ele geçirmiştir Diyanet`i.

Başbakan eğer "Paralel Devlet", "Cunta" ve "Çete" tabirlerini, Said-i Nursî`nin fikirleri etrafında kümelenen "Nur Hareketi"ni ve "Hizmet Hareketi" olarak da nitelendirilen "Fethullah Gülen Cemaati"ni kasıtla söylüyorsa; herkesin gözü aydın; Diyanet, şu anda büsbütün bu cuntanın eline geçmiştir ve cuntanın başında da Başbakanın tercihiyle Diyanet İşleri Başkanı olan Mehmet Görmez bulunmaktadır. Bakınız, Diyanet yayını olması hasebiyle Resmi Devlet Yayını vasfı kazanan ve Said Nursî tarafından yazılan "İşrât`ül İ`caz" isimli kitabı "Said Özdemir" isimli kişiye hediye ederken neler yazmış Mehmet Görmez:

"Bismihi Teala; Üstad Bediüzzamanın gecikmiş bir arzusunun tahakkukuna vesile olduğumuz için bahtiyarız. Muhterem Said Özdemir Ağabey`e kemâli hürmetle. 29.01.2014 Prof. Dr. Mehmet Görmez."

Konuya ilişkin haberde şöyle deniliyor: "Bediüzzaman Said Nursi`nin 64 yıllık arzusu olan Risale-i Nurların Diyanet eliyle basılmasıyla yaşanan bayram sevinci devam ediyor... Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez Üstad Bediüzzaman`ın hayatta olan talebelerine birer İşaratü`l İ`caz eserini hatıra olarak imzalayıp gönderdi. Bu eserin kendilerine ulaşmasından sonra büyük sevinç yaşayan ağabeyler de Üstadın bu arzusunun yerine gelmiş olmasını sevinç gözyaşlarıyla karşıladılar. Eseri ilk defa ellerine alan ağabeylerin sevinç ve mutluluğu görülmeye değerdi. Kur`an ve İman hizmetinin kahramanları yaşadıkları bu anın bir `bayram sevinci` olduğunu ifade ederek eseri öperek başlarına koydular."(1).

Eğer Nur Hareketi ve Gülen Cemaati, Başbakanın dediği gibi bir cunta, çete veya paralel devlet ise, bu çetenin Diyanet`teki varlığı konusunda bundan daha kesin bir belge olabilir mi sizce? Bizce olamaz. "Cunta", "Çete" ve "Paralel Devlet" diyerek, 5000 polisi ve bine yakın yargıç ve savcıyı yerlerinden oynatan AKP Hükümeti, paralel yapının ayan beyan ve belgeleriyle ortada arz-ı endam ettiği Diyanet`e neden bir türlü el atmaz bilmiyorum! Bilmiyorum dediysem sözün gelişi. Aslında herkes gibi ben de biliyorum sebebini. Çünkü Diyanet, şu anda kadrolu, sözleşmeli ve fahri çalışanlarıyla 150.000`i çoktan bulan, emrindeki vakıf, dernek ve bunlara bağlı iktisadi kuruluşlarda çalışanlarla birlikte sayıları 200 bine yaklaşan koskoca bir orduyla çoğu kere dolaylı yoldan ve bazen direk olarak AKP`ye hizmet etmektedir! Diyanet, iktidar için adeta atlama ve kamu kurumlarını ele geçirme vasıtasıdır. Bugün özellikle muhalefetin dikkatini çekmemek için İmam, Müezzin, Kur`an Kursu, müftü ve vaiz olarak atadığı yandaşlarını, asli memur olmalarını müteakip derhal başka kurumlara aktarmaktadır. Hükümet, "paralel devlet", "çete" ve "cunta" diyerek, kendisi açısından "yağlı kuyruk" pozisyonundaki böyle bir kurumda durduk yerde neden huzursuzluk yaratsın ki?!

Tayyip Hocam Risale-i Nur`u Bastırmış Maşallah!

Birkaç gün önce internette rastladım Adnan Oktar`ın sözlerine. Katılmış olduğu bir TV programından alındığı anlaşılan video kaydında şöyle diyor bir dönem "motorların hocası" (ve belki de kocası) olarak da ünlenen Adnan Oktar:

"Tayyip Hocam, Risâle-i Nûr`u bastırmış...İşârât`ül İ`câz basılmış, maşallah. (kendisiyle röportaj yapan bayana, resmi de olacak dedikten sonra devamla) Aaaa, bak görüyorum. Oku! (Kadın, Başbakanın, bahse konu kitabın Bediüzzaman Müzesi için imzaladığı söylenen nüshasında bulunan şu ibaresini okuyor: `Merhum üstadımızın arzularının yerine getirilmiş olmasının huzuru içindeyiz. Devamı niyetiyle Recep Tayyip Erdoğan` ve arkasından Adnan Oktar konuşmaya devam ediyor) Bi alkış(seyirciler alkışlıyor). Tayyip Hocam`a helal olsun. Ya böyle bir insana kardeşim böyle bir muamele olur mu ya? Bediuzzaman`ın en büyük rüyalarından bi tanesiydi; devletin eliyle Risale-i Nûr`un basılması. Onun rüyasıydı. Bak onun rüyası gerçekleşti. Altında da bak Tayyip Hoca`nın imzası var. Bak Fırıncı abinin sevincine baksana hahaha... İşte Diyanet`in bastırdığı İşârât`ül İ`câz`ı inceliyor, hıhıhı... Sevinci görüyor musun? Maşallah..."(2).

Diyanet Risâle-i Nûr`u Yayınladı Paralel Devlet Sevinçten Göbek Havası Çalıyor!

(Başbakanın tabiriyle) Paralel Devletin, yani Nûr Cemati`nin saygın isimlerinden "Fırıncı Mehmet" olarak da bilinen Mehmet Fırıncı, Said Nursî`nin İşârât`ül İ`caz isimli eserinin Diyanet tarafından, yani Resmi Devlet Yayını olarak basılması karşısında duymuş olduğu sevinci şöyle dile getirmiş:

"Başbakan Erdoğan`ı fevkalade bir iftihar duygusuyla gördüm. Bir arkadaşımız rica etmişti. Bunu biz müzeye koyacağız. İlk olduğu için duygularınızı yazar mısınız?` dedi. Başbakan da, `Merhum Üstadımızın arzularının yerine getirilmiş olmasının huzuru içindeyiz. Devamı niyetiyle...` diye yazıp imzaladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Bediüzzaman`ın üç istediğinde ikincisini yerine getirdi. Said Nursi`nin birinci istediği din ve fen ilimlerinin birlikte okutulduğu üniversite, ikinci istediğinin Diyanet İşleri Başkanlığı`nın eliyle Risale-i Nur`ların basılması ve üçüncü istediğinin de Ayasofya`nın ibadete açılmasıdır...(3). Mustafa Sungur ağabeyin cenazesine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın katılmasının ardından 12 yıl sonra ilk kez Başbakan ile görüşme gerçekleştirmek üzere buluştuk. O görüşmede Üstad`ın isteklerini arz ettik. İlk olarak Medresüzzehra düşüncesini sonrasında da Diyanet İşleri Başkanlığı`nın Risale-i Nurları neşredilmesini ve Ayasofya`nın ibadete açılmasını dile getirdik..."(4).

Risale-i Nûr ve Mem-u-Zîn

Gördünüz mü bir kere? (Başbakanın tabiriyle) Paralel Devlet, yani Nur Cemaati ve Gülen Hareketi, Said Nursi`nin kitabının, Diyanet tarafından yayınlanmasını, bir anlamda devletin ele geçirilmesi olmasa bile en azından görüşlerinin devlet katında kabul görmesi ve kendilerine itibar edilmesi olarak değerlendirmektedir. İşte hükümetin bu kabil icraatlarıdır ki; cemaatin gittikçe şımararak kendilerinde önüne geçilmez bir güç vehmetmesine ve devlet yönetiminde ve yönetim erkinin kullanılmasında kendilerinin söz sahibi olduğu gibi bir zehaba kapılmalarına sebep olmuştur. Yani eğer bugün devlet yönetiminde başbakanın iddia ettiği gibi; ikili bir yapı ve dolayısıyla yönetim zafiyeti varsa (ki; vardır), bunun sebebi cemaat değil, bizzat iktidar ve onun başındaki başbakandır.

Kanaatimize göre; eğer şu 17 Aralık depremi olmasaydı bu hükümet Said Nursi`nin bir diğer talebi olan "Van`da Medreset`ül Zehra" isminde bir üniversite kurulması biçimindeki isteğini de yerine getirirdi. Dolayısıyla; cemaat erken öten horoz misali sesini biraz erken yükselttiği için, Said Nursi`nin diğer taleplerinin gerçekleşmesi ikinci bir bahara kalmıştır(5). Zira sırf Kürtlere şirin görünme adına, Kürtlerin Türklere karşı ayaklanmaları gerektiğini söyleyerek ayrılıkçı Kürt hareketinin fikri temellerini atan Ahmed-i Hâni`nin "Mem-u-Zîn" isimli eserini bile basan bu hükümet, sanırım Gülen Cemaati`ne şirin görünmek için bu sefer adı geçen cemaatin fikri önderi olan Said Nursî`nin "İşârât`ül İ`câz" isimli kitabını bastırmış bulunmaktadır. Eminim ki; eğer kitap geri dönülmez biçimde basım aşamasında olmasaydı, 17 Aralık depremine rağmen bu kitap basılmazdı. Mesela; bundan sonra, Said Nursi`ye ait kitapların Diyanet`çe basılacağını sanmıyorum ben. Dolayısıyla Mehmet Görmez, hükümetin politikalarına alet olarak Diyaneti siyasete bulaştırdığı ile ve hükümet tarafından kullanıldığı ile kalacaktır. Gerçi belli de olmaz. Yarın öbürgün hükümetle cemaatin arası al takke ver külah düzelir, Diyanet de Said Nursi`nin kitaplarını yayınlamaya devam eder.

Mesela; Mehmet Fırıncı, Mustafa Sungur`un cenazesinden sonra Başbakanla görüştüklerini ve Başbakanın Said Nursi Müzesi`ne konulmak üzere imzaladığı kitabı bir arkadaşlarının ricası üzerine imzaladığını söylüyor. Mustafa Sungur 1 Aralık 2012 tarihinde vefat etmiş, Başbakan ise kitabı 26 Ocak 2014 tarihinde imzalamış. Yani Mehmet Fırıncı ve maiyetindekilerle yapmış olduğu görüşmeden yaklaşık 2 yıl sonra. Üstelik bu cemaat tarafından uygulamaya konulduğu söylenen 17 Aralık operasyonundan yaklaşık bir ay sonra. Anlaşılan ya cemaat bu kitabı her zaman yaptıkları gibi yalvar yakar başbakana imzalatıp arkasından da medyaya servis etti ya da Başbakan ne olur ne olmaz düşüncesiyle, yani seçimlere iki ay kala cemaatin desteğini tam olarak kaybetmek istemediği için cemaat adına gelen bu kişiyi eli boş çevirmedi ve kitabı nezaketen imzaladı!

Özetle; muhtemelen, şu anda cemaatle hükümetin arasını yapmak için harıl harıl çalışan elçiler var ortalıkta. Ya da hükümet ile cemaat Türk toplumuna "Cambaza bak" oyunu oynayarak laik cumhuriyete karşı daha büyük bir oyunu sergilemenin peşindeler! Doğrusu her halukârda, filler kavga ediyor çimenler eziliyor, atlar tepişiyor eşekler güme gidiyor bu ülkede. Hemen her devirde olduğu gibi.

İyi hafta sonlarınız olsun...

08.02.2014
________________
1-http://muftulukhaber.com/guncel-mehmet-gormezin-isaratul-icaza-yazdigi-not-17482.html
2-http://www.youtube.com/watch?v=bUPGV74eSJo,
3-http://yenisafak.com.tr/gundem-haber/mehmet-firinci-erdoganin-imzasini-degerlendirdi-28.01.2014-614373,
4-http://www.risaleajans.com/nur-alemi/isaretul-icazin-nesredilmesi-bediuzzamanin-hayaliydi,
5-Gerçi bugün Türkiye`deki bütün ilk ve orta öğretim kurumlarında Kur`an ve Arapça da dahil dini derslerin de veriliyor olmasıyla Said Nursi`nin ilk isteği de yerine getirilmiş bulunmaktadır ki; Mehmet Fırıncı da buradan hareketle, kitabının Diyanetçe, yani Devlet tarafından yayınlanmasını Said Nursi`nin ikinci isteği ya da vasiyeti olarak zikretmektedir.





Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.