Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10788
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2275) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (522) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (844) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Dış Politika konuları
Irak`ın kuzeyinde yapılan sınır ötesi harekat ne olmalıdır? (4)
Barzani mi daha tehlikeli PKK mı? (15)
Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (196)
ABD ve İsrail ile ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (275)
Türk Dünyasıyla ilişkilerimiz yeterli mi ?hedef ne olmalıdır? (5)
Beşli Shangay örgütü ile ilişki kurmalı mıyız? (109)
Dış politika ile ilgili diğer konular (1671)


Dış Politika - ABD ve İsrail ile ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? konusu hakkında görüşler
Mehmet KOÇAK - (Ziyaretci) 22.01.2022 12:41:05

ABD ‘başat güç’ statüsünü kaybetmek istemiyor, amma!

ABD ‘başat güç’ statüsünü kaybetmek istemiyor, amma!
22 Ocak 2022

Mehmet Koçak İletişim: kocak61mehmet@gmail.com


15. yüzyıldan itibaren dünya tarihi, belirli devletlerin, belirli sürelerle yeryüzünde ‘başat güç’ (dominant power) durumuna yani dünyayı yönetme ve yönlendirme seviyesine yükselmeleri ve bu statülerini kaybetmeleri adına verilen mücadelelerin sonuçlarına göre dünya siyasi dengeleri şekillenmiştir.

Yakın tarihteki iki kutuplu dünyanın Sovyetler Birliği’nin dağılması ve Varşova paktının çökmesiyle ABD tek kutuplu bir dünyanın hakimi olmuştu.

Bugün dünyada, çok önemli jeostratejik, teknolojik, ekonomik, siyasi, askeri ve güvenlik gelişmelerine tanık oluyoruz.

Bu kavga ve mücadeleler ABD’nin ‘başat güç’ statüsünü kaybetme kaygılarından kaynaklandığı bir gerçektir.

Çünkü yakın tarihte başat güce meydan okuyan bir başka güç (challenger) ortaya çıkmıştır.

‘Başat güç’ konumundaki ABD, değişen dünya şartları içinde Rusya’nın yeniden askeri güç olması ve Çin’in ekonomisindeki baş döndürücü yükselişiyle ‘Başat Ülke’ olma mücadelesinin yeniden başlamasına sebep oldu.


ABD, AB’yi ve NATO’yu yanına alarak dünyayı kendi çıkarları yönünde yeniden şekillendirme uğruna başlattığı girişimlerine karşı tavır alan Rusya, Çin, Kuzey Kore ve İran’ı engelleyici düşman ülkeler olarak görmesinin sebebi de ‘Başat güç’ olma statüsünü kaybetmemek adına verilen mücadelenin bir sonucudur.

Bilhassa Ukrayna’nın doğusundaki sınır bölgesinde Rusya ile yaşanan ve zaman zaman küçük çaplı çatışmaların yaşanmasına sebep olan gerilim, iki dünya gücü ABD ile Rusya’yı karşı karşıya getirmek suretiyle bir dünya savaşına dönüşmesi ihtimali de yine ‘Başat güç’ kalma ve karşı tavrın en belirgin örneklerindendir.

Ukrayna ve Batılı destekçileri ile Rusya arasında çok ciddi suçlamalar ve tehditler karşılıklı savaş hazırlıklarının başlatılmasına sebep olmuştur.

ABD başta olmak üzere NATO ülkeleri, Rusya’nın askeri yığınak ve tatbikatları karşısında Ukrayna’nın da (NATO)’ya alınabileceği tehdidinde bulunması krizi farklı bir boyuta taşıdı.


Ukrayna ve Batılı destekçileri, Rusya’yı Ukrayna’yı işgale hazırlamakla suçlarken, Moskova, Ukrayna bahanesiyle Rusya’ya karşı bir kuşatma girişiminde bulunmakla suçladığı ABD-AB ile NATO’yu sert bir dille hem uyarıyor hem de tehdit ediyor.

Ruslar, Ukrayna’nın Donbas bölgesindeki ayrılıkçılara desteklerini inkâr etmiyor, hatta desteğini arttırıyor. Ayrıca Rusya, Ukrayna’nın bir diğer komşusu olan Belarus’la birlikte Ukrayna sınırında ortak tatbikat yapacağını açıklayarak, ABD-AB ve NATO’nun tehditlerine meydan okuyor.

Rusya’nın Belarus ile Ukrayna sınırında yapacağı tatbikat gerçekten çok önemli.

Çünkü Ukrayna’nın kuzeyinde 1125 kilometrelik sınıra sahip ve Rusya ile çok yakın ilişkiler içinde olan Belarus, Ukrayna’nın güvenliği için stratejik öneme sahiptir.

ABD-AB ve NATO’dan oluşan ‘Batılı Cephe’nin hedefi Rusya’yı Ukrayna’da frenlemek suretiyle bir yandan ‘Doğu Avrupa’nın güvenliğini sağlarken, diğer yandan ise ‘başat güç’ kalma yolunda prestij kazanmaktır.

Aslında ABD, Rusya’yı değil, Çin’i büyük rakip görüyor. Ancak ABD asıl rakibi Çin’de Ukrayna üzerinden Rusya’ya karşı elde edeceği üstünlüğün kendisi için önemli bir kazanım olacağına inanıyor.

Diğer bir ifadeyle ABD’nin hedefi, Rusya üzerinden Çin ve tüm karşı güçlere mesaj vermektir.

Ancak bu zannedildiği kadar kolay olacak bir şey değil.

Zira ABD’nin Rusya’ya “Ukrayna ile çatışma yoluna giderseniz ciddi sonuçları olur” tehditkâruyarısını sert dille reddeden Rusya en küçük bir hareketliliğin bile karşılıksız kalmayacağı restini çekti.

Ayrıca Çin’in şu anki sessizliği, ABD-AB ve NATO’ya karşı Rusya’ya destek vermeyeceği anlamına gelmez.

Hegemonik gücü gerileyen, ekonomik alanda irtifa kaybeden ABD, rezerv parası ve askeri avantajıyla gücünü muhafaza etmeye çalışıyor ancak artık şartları daha fazla zorlamamalı.

Çin ve Rusya’ya doğrudan dokunulmasının dünyada büyük sarsıntılara yol açabileceği gibi ABD’nin de dağılmasına sebep olabilir olduğu ihtimali hesaba katılmalıdır.

Şunu ifade etmek isterim ki, ABD ve müttefikleri ‘Başat güç’ kalma uğruna Ukrayna bahanesiyle Rusya üzerinden Çin ve karşı güçlere karşı kazanımlar elde etmek veya etkileyici mesajlar verme girişimleri ters tepebilir.

Anadolu’daki halk deyimiyle “Dimyat’a Pirince Giderken Evdeki Bulgurdan Olmak” var.


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.